• resmi ilanlar

ADALET

25/01/2014 00:00

Bolu İl Müftüsü Mehmet Şahin yazdı

 

Adalet; bir şeyin yerli yerince konması, herkesin hakkının kendine verilmesi, her şeyin kendine layık mevkiine yerleştirilmesi, demektir.

            Adalet; denk, denge, misil, benzer demektir.

            Adalet; insaf ve orta yol demektir.

            Adalet mülkün temelidir. Bu, bir yere sahip olmak, hâkim olmak ve hâkimiyetin devamlı olması için “olmazsa olmaz” şartıdır.

            Adaletin kaynağı, Cenab-ı Hakkın “Adil” ismidir. Yüce Allah, “ Adil-i Mutlak” tır. Allah’ın mutlak adâleti, bu dünyada da tecelli etmekle beraber, tam tecellisi (ortaya çıkması, görünmesi) ahirette olacaktır. Yüce Mevla’nın Adil isminin zıddı yoktur.  Yani Allah zulümden münezzeh ve mukaddestir. Mesela; Cemâlinin tecellisi ile Celâlinin tecellisi bir birine zıt gibi görünür. Yani Cemâlinden safa, Celâlinden cefa görülebilir. Ama Adil isminden tüm adaletler ortaya çıkarken ortaya zulüm çıkaran bir ismi yoktur. Allah zalimleri ve zulmü sevmez.

            Adalet; hayatın dengesi, düzeni, ayarı, miyarıdır. Bunun zıddı olan zulüm ise anarşinin, kargaşanın, ayarsızlığın ve ölçüsüzlüğün sebebidir. Onun için Yüce Mevlâ, hutbelerin sonunda okunan ve Nahl sûresinin 90.ayeti olan mübarek sözünde şöyle buyurmaktadır:” Şüphesiz ki Allah adaleti, iyilik yapmayı ve akrabalara bakmayı emreder. Hayâsızlığı, çirkin işleri ve haddi aşmayı da yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir.”

            Adalet denildiği zaman, sadece mahkemelerde yerli yerince verilmesi gereken hüküm anlaşılmamalıdır. Elbette bu da adalet kavramının içindedir. Fakat adaletin sınırları çok geniştir. Bu hayatın tamamını içine alır. Durum böyle olunca biz, adaleti, uygulama alanları itibariyle gruplara ayırarak inceleyelim.

1-      Allah’a ve Resulüne karşı adalet:

Bu, onların hakkını yerine getirmek, Allah ve Resulünün, bizim üzerimizdeki haklarına riayet etmek demektir. Mesela;  Allah’ın varlığına ve birliğine inanmamız, Allah’ın bizim üzerimizdeki en büyük hakkıdır. Bu yapılmayınca da en büyük zulüm ve haksızlık işlenmiş olur. Bunun için Yüce Allah: “Lokman’ın oğluna nasihat ederken şöyle dediğini hatırla: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Şüphesiz ki, Allah’a ortak koşmak büyük bir zulümdür” buyurmaktadır.(Lokman sûresi:13)

Hülasa; kulların üzerinde Allah’ın büyük ve çok hakları vardır. Bu hakların sahibine iade edilmesi, adaletin başta gelenidir. Aksi yapıldığında ise en büyük zulüm ortaya çıkmaktadır. Bu öyle bir zulümdür ki, affedilmez. Bunun için Cenab-ı Hak;        “Allah, kendisine ortak koşanı affetmez. Bunun dışında kalan (günahlardan) dilediğini affeder.” (Nisa sûresi:48) Allah’a ortak tanımak büyük biz zulümdür. İbadetsizlik ise tüm varlıkların haklarına bir tecavüzdür.

2-      Nefsimize karşı adaletli davranmak:

Maddi bedenimizde bir takım duyu organlarımızın bulunduğu gibi manevi yapımızda da birçok duyu ve duygularımız vardır. Bunların hepsinin ayrı ayrı görevleri, kabiliyetleri ve istekleri vardır. Bir kısım ihtiyaçları vardır. Bunların tamamının yaratılış gayeleri istikametinde çalıştırılması, din ve fıtrat ölçüleri içerisinde hedeflerine sevk edilmeleri, haklarının verilmesi, ihtiyaçlarının karşılanması kişinin kendi sorumluluğundadır. Mesela; nefsin hem görevleri hem istekleri hem de ihtiyaçları vardır. Onun için yeriz, içeriz; evleniriz, eğleniriz. Tüm bunların ise meşru dairede yapılması, kişinin nefsiyle ilgili sorumluluğudur. Eğer bunlar helâl ölçüler içerisinde yapılmazsa, nefsin aleyhine iş yapılmış, ona adil davranılmamış, aksine zulmedilmiş olur. Bunun için Yüce Allah Kur’an’da; “ Nefisleri aleyhinde aşırı gidenler” tabirini kullanır    ( Taha sûresi:127, Zümer sûresi:53)

İşte nefis gibi insanda ruh, kalp, vicdan, sır, lâtife-i rabbaniye gibi duyu ve duygular da vardır. Bunların her birinin istek ve ihtiyaçları vardır ve ayrı ayrıdır. Mesela; ruhun doyumu ibadetlerdir. Kalbin doyumu; “ Allah’ı anmakla” dır ( Ra’d sûresi:28)

Tüm bunların yerli yerince kullanılması ve ihtiyaçlarının karşılanmış, kişinin kendine karşı adaleli olmasını gerektirir. Yoksa nefsini doyurup, ruh ve kalbini ihmal eden insan, bunlara karşı adaletsizlik yapmış olur.

3-Diğer insanlara ve varlıklara karşı adaletli olmak:

İnsanları, özellikle Müslümanları değerlendirirken Allah’ın Mahşerde uygulayacağı adalet ölçülerini esas almak gerekir.

Cenab-ı Hakkın Mahşerde insanların amellerini tartarken, iyiliklerinin kötülüklerine galibiyeti ya da mağlubiyeti ölçüsünde değerlendireceği bildirilmektedir. Şayet iyiliği çok ancak kötülükleri de varsa bile bu kul cennetlik olacak ve iyiler zümresine katılacaktır.

İşte bizler de dünyada insanlara karşı muamele ve ölçülerimizde, iyiliği galip ama kötülüğü de bulunsa, böyle insanlara iyi insan muamelesi yapmak durumundayız. Yoksa bir kötülüğünü gördüğümüz insana hemen kötü muamelesi yaparak, kötülükle karşılık vermemiz, adalet dışı davranış anlamına gelecektir.

Cenab-ı Hak cümlemizi haktan ve adaletten ayırmasın.

             

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: