• resmi ilanlar

RABBİMİZİ TANIYALIM

03/08/2012 00:00

Kahhâr

İsyankarları kahreden, hiç bir şekilde mağlub edilemeyen, üstün gelinemeyen kahredici olandır.'

Mülkün, üstünlüğün, güç ve kuvvetin tamamı tek ve kahhâr olan Allah'a aittir. O'nun dışındaki her şey, mağlub ve yeniktir. Zalim ve zorbaların belini kıran, isyankar ve haddi aşanların boyunlarını büken, dünyadaki emellerine kavuşmalarına mani olan Allah'tır. Varlıların dilek ve istekleri dahil O'nun dilemesi altındadır.   

* * *

Ramazaniye

Rahmet ayı kuşattı şefkatli kollarıyla,

Oruç namaz teravih ibadet yollarıyla.

 

Günahkar yüzümüzle geldik yüce divana,

Af rahmet ve mağfiret deryasına ummana.

 

Kur’an indi bu ayda Rabbimizden hediye,

Kullar rızaya ersin yanılmasınlar diye.

 

Başı rahmet ortası mağfirettir bu ayın.

Sonu da cehennemden azadtır onda sa’yin.

 

Öncekiler için de farz kılınmıştı oruç.

Oruca biz muhtacız zulmeder mi Rabbim hiç.

 

Mü’min için cehennem ateşine bir kalkan,

Ramazanda İlahî rahmet sanki bir volkan.

 

Oruç benim içindir buyurdu Rabbim bize,

Ramazan huzur verdi kararmış kalbimize.

 

Tutmayanın kazancı üç beş lokmacık yemek,

Oruçlunun kazancı ulvî rızaya ermek.

 

Rabbim kabul buyursun ibadetlerimizi,

Boşuna aç kalmaktan korusun n’olur bizi.

 

Şefaatine ermek sevgili Peygamberin,

O zaman bizim için altı hayırlı yerin.

Mehmet Çiftci

* * *

KUR’AN DİLİYLE DUA

Musa (a.s.) ‘ın duası: “Ey Rabbim! Ben nefsime zulmettim, beni bağışla! dedi. (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Kasas, 28/16)

 

PEYGAMBER DİLİYLE DUA

“Allah’ım! Senden hidayet, takva, (sorumluluk  bilinci) iffet ve (gönül) zenginliği isterim.” (Müslim, “Zikir”, 72)

 

* * *

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgilendirme, www.diyanet.gov.tr

 [email protected]

*Vergi zekât yerine geçer mi?

-Vergi bir vatandaşlık görevidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Ayrıca zekât ile vergi, yaptırım kaynağı, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez. Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir.

 

*Zekâtı havale yoluyla ödenebilir mi?

-Zekât, bizzat elden verilebileceği gibi, vekâlet veya havale yoluyla da verilebilir. Burada önemli olan, zekâtın alacak kişiye ulaşmasıdır.

 

*Üvey anne, üvey baba ve üvey çocuklara zekât verilebilir mi?

-Kocası ölmüş ise üvey anneye, buluğ çağına erişip evden ayrılmış ise üvey çocuklara

ve üvey babaya, fakir olmaları halinde zekât verilebilir. Çünkü bunlarla zekâtı veren kişi arsında usul ve füru ilişkisi olmadığı gibi, zekât veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir.

 

*Damat ve geline zekât verilebilir mi?

-Fakir olan damada zekât verilebilir. Koca eşine bakmakla yükümlü olduğundan, kişinin gelinine zekât vermesi dolaylı olarak kendi oğluna zekât vermesi gibidir.Bu itibarla, geline zekât vermek -geçerli olmakla birlikte- uygun değildir.

 

*Zekât verilen kişinin zengin olduğu ortaya çıkarsa ne yapmak gerekir?

-Zekât mükellefi, kime zekât verdiğini araştırmalıdır. Araştırma sonucu zekât verilebilecek kişilerden olduğu kanaatine vardığı birisine zekât verir. Daha sonra bu kimsenin zekât verilecek kişilerden olmadığı ortaya çıkarsa, zekâtı geçerli olur. Araştırma yapmaksızın zekât verir ve daha sonra bu kimsenin zekât verilebilecek kişilerden olduğu ortaya çıkarsa, zekâtı geçerli olur; ancak böyle olmadığı anlaşılırsa, zekâtı geçerli olmaz, yeniden vermesi gerekir.

 

*Kayınvalide ve kayınpedere zekât verilebilir mi?

-Kayınvalide ve kayınpeder, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerden olmadığı için, fakir iseler kendilerine zekât verilebilir.

 * * *

 BİR AYET BİR NÜKTE

 

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, iri gövdeli, haşin, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”

Tahrim Sûresi,6

Bu ayeti kerime nazil olduğunda Efendimiz yanında bulunan ashabına dönerek: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz." (Buharî, Nikah, 91) buyurdular. Akabinde ayetin devamındaki, " Onun başında, acımasız, çok güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emrolunduklarını yapan melekler vardır."  haberiyle, bu sorumluluklarını yerine getirmeyenleri ahirette şiddetli bir azabın beklediğini anlattılar. Her fırsatta olduğu gibi O'na olan sevgisinden dolayı yine Efendimiz (sas) 'in yanında bulunan peygamber aşığı genç bir sahabe, duyduğu ayetlerden sonra insan olarak sorumluluğun büyüklüğünü ve yerine getirmemenin hükmünü duyduğunda dehşete kapılır. Öylesine etkilenir ki hiçbir anını Allah Rasulünden ayrı geçirmeye tahammül edemezken, vakit namazlarına dahi katılamayacak derecede rahatsızlanır. Bir gün, iki gün derken üçüncü gün Rasulu Ekrem (s.a.s) Efendimiz genci sorarlar. Nerededir? diye. Efendimize açıklarlar durumu. Fahri Kainat Efendimiz (s.a.s) gencin rahatsızlığını öğrenince bizzat ziyaretine giderler. Kapıyı gencin babası açar. Günlerdir yataktan kalkamayacak takatsizlik içindeyken kapıda Rasulullah’ın selam sesini işiten genç kendini zorlayarak ayağa kalkar ve Efendimizin selamına mukabelede bulunur. Âlemlerin Efendisinin kolları arasındayken de ruhunu Rahmana teslim ediverir. Rasulullah Efendimiz bizzat kendileri ilgilenirler gencin cenaze, defin işleriyle. Ve akabinde mescidinde bu genci hayırla yâd ederken bizlere de göndermektedir o gül kokusunu. Buyurur ki Alemlerin Sultanı "Sizler nasıl yaşarsanız öyle öleceksiniz. Nasıl ölürseniz kıyamet gününde öyle haşrolacaksınız." Bu genç öylesine Allah aşkıyla, Rasulullah aşkıyla yaşıyor ve bu konuda öyle güzel örnek oluyordu ki ruhunu da Rasulullah'ın kollarında teslim etti ve yine mahşer gününde Sine-i Muhammed de açacak gözlerini.

Bir insanın hayat tarzı onun şuuraltına doğrudan tesir eder. Bu sebeple insanın bütün hayatında, ölümü esnasında ve kabirde sorulara cevap verirken hep o şuur altının izleri tezahür eder.Müslüman olarak ölmek hakkımızdaki takdirin nasıl tecelli edeceğini bilmediğimizden dolayı belki elimizde değildir; ama Müslüman olarak ölme gayreti içinde olmak elimizdedir.Hayatını Salih ameller kuşağında geçiren bir insanın son nefesinde iman üzere bulunması kuvvetle muhtemeldir. O halde, imanın gereklerini o derece hayatımıza hayat kılmalıyız ki aksi bir düşünce ve hayat tarzı rüyalarımıza bile misafir olamamalı. Bizler her dem Rabbimize kavuşma arzusuyla yanıp tutuşalım ve hep bu vuslatın beklentisi içinde yaşayalım inşallah.

Cenab- ı Hak cümlemize aile fertlerimizle birlikte muhabbetiyle, Rasulünün muhabbetiyle, ebedi hayat muhabbeti ile ve o ebedi hayata erdirecek olan salih amel muhabbetiyle  yaşayıp muhabbetimizle göçmeyi nasip eylesin.

Hayırlı Ramazanlar…

Tahrim Suresi 6.Ayet           Meral ÖZCAN

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: