• resmi ilanlar

RABBİMİZİ TANIYALIM

16/08/2012 00:00

Hükmedici, bilgisi ve adaletiyle nihai hükmü veren. "Allah size Kitab'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim? " (Enam, 114) "... Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakimlerin en iyisidir." (Araf, 87)

 

 

Allah'ın bu ismi, bütün üstün sıfatları ve güzel isimleri içine almaktadır. Çünkü işitmeyen, görmeyen ve haberi olmayan birinin Hakem olması mümkün değildir. O, bu dünyada ve ahirette açık ve gizli olarak kulları arasında hüküm verendir. Verdiği emirlerin, koyduğu yasaların, icra ettiği hükümlerin, varlıklar üzerinde sözlü ve fiili olarak uyguladığı kararların hepsi O'nun gerçek hakim olduğunu göstermektedir.

Hakem ismi, O'nun zati sıfatlarındadır. Hüküm verme yetkisi sadece Allah'a aittir. Hükmü elinde tutan, iyiyi kötüden ayırt eden ve verdiği hükmü kimsenin bozamayacağı yegâne merci O'dur. Kimseye zerre miktarı kadar haksızlık yapmaz. Kimseye günahından fazla ceza vermez.   

 

*  *  *

 

ARAMIZDA SEVGİ VE BARIŞ DOKUNUŞU SELAMI YAYALIM

 

Ey Mübarek Kur'an ayı

Saimlere gufran ayı

Müminlere ihsan ayı

Şehri Mübarek elveda!

 

Gündüzlerin rahmet idi

Gecelerin nimet idi

Aşıklara vuslât idi

Şehri Mübarek elveda!

 

Hakkıyla kadrin bilmedik

Pek çok kusurlar eyledik

Nâdim olup tövbe ettik

Şehri Mübarek elveda!

 

 

*  *  *

 

 

KUR’AN DİLİYLE DUA

“Rabbim! Gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla, çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı nasip et ve benim için kendi katından yardım edici bir kuvvet ver.” (İsra,17/80)

 

PEYGAMBER DİLİYLE DUA

“Allah’ım! Harama bulaşmaktansa, helalinle yetineyim. Beni lütfunla (zengin kılarak) Senden başkasına muhtaç etme.” (Tirmizî, “Deavât”, 110)

 

*  *  *

 

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgilendirme, www.diyanet.gov.tr

 [email protected]

*Sadaka-i fıtır ne demektir, hükmü nedir?

-Halk arasında fitre denilen sadaka-i fıtır, Ramazan ayının sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka nisap miktarı mala sahip bulunan her Müslüman'ın vermesi vacip olan mali bir ibadettir.

 Sadaka-i fıtır, insan fıtratındaki yardımlaşma ve dayanışmanın bir gereği olarak insan bedeninin zekâtı kabul edilmiştir. Bu nedenle sadaka-i fıtr’a, “can sadakası” veya “beden sadakası” da denilmektedir. Diğer taraftan fitre, yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesinde, bayram gününün neşesinden onların da istifade etmelerinde önemli bir rol oynar.

 

*Kimler sadaka-i fıtır vermekle yükümlüdür?

-Sadaka-i fıtır, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olan her Müslümana vaciptir. Bireyin sadaka-i fıtır ile mükellef olması için öngörülen zenginlik ölçüsü, zekâtta aranan nisaptır. Ancak sadaka-i fıtırda, zekâtta öngörülen, malın artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şartı aranmamaktadır.

 

*Sadaka-i fıtır ne zaman verilir?

-Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vacip olmakla birlikte, Ramazan ayı içinde de verilebilir. Hatta fakirlerin bayram ihtiyaçlarını karşılamaları için, bayramdan önce verilmesi daha iyidir. Ancak Bayram sabahına kadar sadaka-i fıtır verilmemiş ise, Bayram günlerinde ödenmesi gerekir. Zamanında ödenmeyip sonraya kalan fitreler ise, mümkün olan ilk fırsatta ödenmelidir.

 

*Sadaka-i fıtrın, buğday, arpa, hurma veya üzüm olarak verilmesi zorunlu

mudur?

-Hadislerde sadaka-i fıtrın miktarı, buğday, arpa, hurma veya üzümden bir sâ’ (yaklaşık 2.917 gram) olarak belirlenmiştir. Sadaka-i fıtrın bu sayılan maddelerden belirlenmesi, o günkü toplumun ekonomik şartları ve beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Hz. Peygamber ve sahabe dönemindeki uygulamalar dikkate alındığında, sadaka-i fıtır miktarı ile, bir fakirin, içinde yaşadığı toplumdaki orta halli bir ailenin hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır.

Buna göre günümüzde sadaka-i fıtır, bir kişinin bir günlük normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktar, aynî gıda yardımı olarak verilebileceği gibi, bunun değerinde nakit de verilebilir. Ancak fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur

 

 

*  *  *

 

 

Bir Yetimi Mutlu Et!

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Yetimi sakın horlama ve dileneni asla kovma!” (Duhâ, 9,10)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar.” (Tirmizî, Birr 14)

Bu yetim yavrulara sahip çıkanlar, toplumun bir açığını kapamış, bir yarasını sarmış olurlar. Kısacası, insan olmanın sorumluluğunu duymuş olurlar. Hayatın kahredici çarkının bir insanı ezmesine göz yummayanlar, emsâlsiz bir insânî zevki tadarlar. Ayrıca şu hadîs-i şerîfin vâdettiği hesapsız mükâfatı kazanırlar:

“Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır.” (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 250)

Her saç teline karşılık bir sevap, ne büyük mükâfattır...

Şu hâlde yüreğinden kopup gelen derin bir şefkat duygusuyla bir yetimi kucaklayıp bağrına basan, yanaklarına öpücükler konduran, ona yalnızlığını ve yetimliğini unutturmaya çalışan bir kimse, ilâhî rahmet sağanağı altında yıkanmış ve günahlarından arınmış olmaktadır.

Bir yetim gülüyorsa, başına şefkat eli değdiği içindir. Bir yetim gülüyorsa, bütün bir toplum gülüyor demektir. (Riyâzü’s Sâlihîn, 2. Cilt, Erkam Yay.)

 

*  *  *

 

 

BİR NÜKTE

YAŞAMIN YANKISI

 

Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlardı. Birden oğlan takılıp yere düştü ve canı yanıp "Ahhhh!"   diye bağırdı. İleride bir dağın tepesinden "Ahhhh!" diye bir ses duydu ve şaşırdı. Merak etti ve "Sen kimsin?" diye sorunca aldığı yanıt "Sen kimsin?" oldu. ' Aldığı yanıta kızıp "Sen bir korkaksın!" diye tekrar bağırdı. Dağdan gelen ses "Sen bir korkaksın!" diye yanıt verdi. Çocuk babasına dönüp; "Baba, ne oluyor böyle?" diye sordu. "Oğlum, dinle ve öğren!" dedi ve dağa dönüp "Sana hayranım!" diye bağırdı. Gelen yanıt,. "Sana hayranım!" oldu. Baba tekrar bağırdı. "Sen muhteşemsin!" Gelen yanıt "Sen muh¬teşemsin!" oldu.

Oğlan çok şaşırdı; ama hâlâ ne olduğunu anlayamıyordu. Babası açıklama¬sını yaptı: "İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu yaşamdır. Yaşam daima sana senin ona verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi İste¬diğin zaman daha çok sev. Daha fazla şefkat istediğinde daha şefkatli ol. Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan  sen daha sabırlı olmayı  öğren.

Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir. Yaşam bir tesadüf de¬ğil, yaptıklarımızın aynada yansımasıdır." dedi.

 

Kusursuz insan olmaz. Seven insan sevdiğinin kusurlarını hoşgörüyle karşılar, onu ku¬surlarına karşın sever. Bu tutum insanın dostlarının sayısını artırır ve dostluklarına süreklilik kazandırır. Atalarımız demişler ki, "Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.".

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: