• resmi ilanlar

İşte 2-B gerçeği

02/02/2008 00:00

Doç.Dr. Okan Külköylüoğlu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Hidrobiyoloji Anabilim Dalı. e-posta: [email protected] ORMAN YASASININ 2/B MADDESİ VE BOLU?DAKİ ETKİSİ Ormana Doğru: Son yıllarda tekrar gündem konusu olan fakat ciddi ve hızlı bir biçimde uygulamaya sokulan Orman Yasası?nın 2/B maddesi hakkında farklı kesimlerden (1-3) birçok tepki gelmektedir (Tablo 1). Bu tepkilerin ortak noktalarından bir tanesi, konu hakkında halkımızın yeterince bilinçli olmamasıdır. Şimdiye kadar yapılan politik ve siyasi uygulamaların birçoğunda olduğu gibi bu konuda birkaç kere kamuoyuna çıtlatılmış, tartışmalar yaratılmış, yorumlar ve tepkiler alınmış, geri çekilmiş ve hatta bazı durumlarda da uygulanmaya sokulmuştur. Kısaca ?deneme tahtası politikası? güdülmüştür. Oysa bu konuda duyarlı olan ülkemizin en etkin dernek, vakıf ve benzeri kuruluşlar yanında konuyu bilinçli bir şekilde takip eden bazı kimseler sunulan 2/B maddesinin getireceği sorunları görerek bu haliyle çıkmasına karşı gelmektedir. Zaten maddenin bu haliyle sunuluş şeklinden, bunu hazırlayanların orman kavramını bilmeyen ve ormanların hayati önemini anlamayan kimseler olduğu kuşkusu doğmaktadır. Oysa ormanların önemi en başından bizlere karşılıksız sağladıkları hizmetlerle başlar. Soluduğumuz havadan içtiğimiz suya, giydiğimiz elbiselerden okuduğumuz kitaplara, yediğimiz besinlerden kullandığımız ilaçlara kadar milyonlarca farklı şekilde karşılıksız hizmeti vardır ormanların. Erozyon ile meydana gelen toprak kaybını önleyebilecek tek doğal varlıktır, ormanlar. Ülkemiz topraklarının 2/3?ünün erozyon tehdidi altında olduğu (ve her yıl 1 cm kalınlığında ve Kıbrıs Adası büyüklüğünde toprağımız erozyon ile yok olurken) bir dönemde kayıp edilen her bir ağacın önemini anlamamak olası mı? Daha açık örnek vermek gerekirse, Büyük bir kayın ağacı, 72 kişinin 1 günlük oksijen ihtiyacını karşılarken, uzunca bir Meşe ağacının yaprakları, 1000 m2lik bir panele eşdeğer 250 bin civarında mini enerji merkezi konumundadır. Ormanların yitirilmesi yaşamdaki önemli hayati damarlarımızdan birisinin kopması demektir. Kısaca, ormanlar yaşantımız ve canlılık için vazgeçilmez ekosistemlerdir. Orman-insan ilişkisi binlerce yıldır süregelen bir yakınlıktadır. İnsanlar binlerce yıldır bu sonu yokmuş gibi algıladıkları ormanlık alanları hoyratça ve geleceği düşünmeden tüketip yok etmişlerdir. Örneğin, yapılan bazı yerli ve yabancı çalışmalara göre Yeniçağa Gölü çevresinin bundan yaklaşık 4000 sene önce sık ormanlık alan olduğu, fakat tarım alanı açmak için bu ormanların yok edildiği anlaşılmıştır (5-7). Benzeri durum İstanbul-Halkalı ormanları içinde veya Ankara içinde geçerliydi. Ünlü düşünür Aristoteles, Anadolu?da günümüzden yaklaşık 1300 sene öncesinde bile gözlemlenen orman tahribatını anlatırken, o zamanlar olan Güneydoğu anadolu?nun önemli bir kısmı (Dicle ve Fırat bölgesi), Suriye, Irak ve İran gibi ülkeleri de içine alan geniş bir alanın, aslında oldukça sık ağaçlı ormanlık bir bölge (hatta bu yüzden bölgeye ?daimî gölgeli topraklar? olarak isim verilmiş) olduğunu ifade etmiştir (8). Milât?tan sonra 750 senelerinde gözlemlenen bu tahribatın sonucunda bugün söz konusu bölgenin geniş bir kısmı verimsiz, kullanımı imkansız, elverişsiz çöllük alanlara dönüşmüştür (9). Dünya genelinde ise orman alanlarının yok edilmesi özellikle son 300 sene içerisinde teknoloji ve sanayi atılımlarının artmaya başlamasıyla daha da hızlanmıştır (8). Tarihten dersler: Ülkemizde ormana ve ağaca olan saygı ve sevgiyi göstermek için birçok atasözü ve deyim bile geliştirmişiz, hikayeler ve fıkralar üretmişiz. Ancak nedense uygulamada ormanları korumayı bir türlü yeterince başaramamışız. Uygulamalardan bir tanesi 11Aralık 1920?de orman köylüsüne ormanların kullanımı üzerine bir takım haklar veren ?Baltalık Kanunu? olarak bilinir. Bu Kanuna göre her köylü iki hektar orman arazisine sahip olacaktır (10). Ancak, kanunla beraber verilen hakların yanlış yorumlanması yüzünden orman köylüleri kendi haklarına düşen orman arazilerini tarla açmak amacıyla tamamen yok etmişler ve bu durumun sonunda geri dönüşü mümkün olmayan önemli zararlar meydana gelmesine sebep olmuşlardır (11). Daha sonraki düzenlemelerle 1956 yılına kadar orman yasası ve maddelerinde değişiklik yapılmıştır. 1956 yılında kabul edilen ve halen geçerli olan 6831 sayılı Orman Kanunu (4) ormanı şöyle dar bir ifadeyle tanımlıyor ??Tabii olarak yetişen ve emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır. 2/B Maddesi: Aslında uygulaması yaklaşık son 45 seneyi alan 2/B maddesinin gelişimi şu şekildedir (4): konuyla ilgili ilk düzenleme 1961 Anayasasıyla gelmiştir. Bunun beraberinde Orman Kanununda ilk yasal düzenlemeye 1973 yılında rastlıyoruz, 1744 Sayılı Kanun çıkartılmış. 15.10.1961 tarihinden önce; bilim ve fen bakımından Orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanları ve yerleşim yerleri ile Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen yerlerin orman sınırları dışına çıkartılması hükmü getirilmiştir. Orman mevzuatında ?2. madde uygulaması? çalışmalarına 1974 yılında başlanmıştır. Daha sonra 1982 Anayasasının 169. maddesinde Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından Orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerin Orman sınırları dışına çıkarılabileceğine dair hüküm bulunması sebebiyle; 6831 Sayılı Orman Kanununun 2.maddesinde 2896 Sayılı Yasa ile değişiklik yapılarak, yukarıdaki şartları taşıyan yerlerin orman sınırları dışına çıkarılması? hükmü getirilmiştir. Böylece 2/B uygulamasına başlanılmıştır. Bu değişiklikte ?..bilim ve fen bakımından Orman niteliğinin tam olarak kayıp olması? söz konusudur. Bu durum orman içinde ve bitişiğinde bulunan ve sayısı 20,293?ü bulan orman köyünde yaşayan yaklaşık 7.5 milyon Orman Köylüsünü doğrudan ilgilendirmektedir (2, 4). Ancak, bu durumdan aynı zamanda orman köylüsü olmayanlar da -yani ormanlık araziyi bir şekilde önceden işgal eden ve yasal olmayan yollardan buralarda ikamet eden kimseler- yararlanacaktır. Şöyle ki, söz konusu alanlarda konut yapmış olanlar belirlenecek bedel karşılığında ellerindeki bu yerlere tapu alabilecekler ve yasal olarak ev, apartman ve benzeri konut sahibi olabilecek ve aynı zamanda da yapabileceklerdir. 1981 den 2002 tarihine kadar Orman Bakanlığınca toplam 473.000 Hektar saha orman sınırları dışına çıkarılmıştır (4). Oysa Anayasamızın 169 ve 170. madde hükümlerine göre yukarıda belirtilen orman vasfını yitirmiş alanların Orman Köylüsü dışında özel veya tüzel kişilere tahsisi, satışı veya devir edilmesi söz konusu değildir. Ancak Çevre ve Orman Bakanlığına (4) göre bir kısmı zaten yerleşim alanı haline dönüşmüş olan bu alanlarda ?orman köylüsü? tanımı içerisinde sayılabilecek nüfus da bulunmamaktadır. Üstelik, bu araziler üzerinde halen mülkiyet ve sosyal problemler devam etmektedir. Bu kişiler kullandıkları arazilerle ilgili tasarruf haklarını kullanamamaktadırlar. Buradaki esas sıkıntı ise bir takım yollarla ödeme güçlüğü çeken köylünün elinden arazilerinin alınması durumudur. Bu şekilde orman köylüsü elindeki imkanlardan yararlanamamaktadır. 2/B ve Bolu: Kanun kapsamında 27 Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı 79 ilde toplam 473.419 Hektar (4.734.419.000 m2) alan 2/B kapsamında Orman Vasfını yitirmiş alan olarak belirlenmiştir. Bolu?da ise yaklaşık 16.095 Ha (160.950.000 m2) Ormanlık alan 2/B?ye sokulmuştur. Bolu 79 il içerisinde bu şekilde en çok kayıpta bulunacak ilk 8 il arasındadır. Yukarıda Bakanlığın kendi bilgilendirme açıklamasında da altını çizdiği gibi birçok ilde ortak olan problemlerden birisi Bolu?da da vardır: Sorun, hangi alanların 2/B kapsamına girdiği değil, bu işlemi kimlerin yaptığıdır. Bu durumda bu alanların kimler tarafından el değiştirdiği, kimlere satışının yapıldığı ve ne amaçla kullanıldığı tartışılmaktadır. Bilimsel anlamda söz konusu alanların bu şekilde ormanlık alan dışına çıkartılması beraberinde ciddi ekonomik, ekolojik ve sosyo-kültürel sorunlarında doğmasına neden olacaktır. Oysa doğal alanların uzun süreli korunması ve en yüksek uzun süreli verimle yaşatılması gerekmektedir (8, 9). Çünkü ormanlık alanlar sadece ağaçları barındırmayıp, binlerce değişik canlı ve cansız varlığında birlikteliğini sağlarlar. Eğer bu açık arazileri orman olarak saymazsak sonuç daha büyük yıkımlar ve kayıplar şeklinde kendini gösterecektir. Bu durumu bir sabun örneğiyle açıklayalım. İki kalıp sabundan bir tanesinde 5-10 tane karşı tarafı görülebilecek delikler açın. Diğeri ise aynen kalsın. Bu iki kalıp sabunu sıcak ve nemli bir odaya koyalım. Birkaç gün sonra ne görürsünüz biliyor musunuz? Delikli sabun iyice küçülmüş, delikleri büzülmüş ve erimiş bir halde iken, tam kalıp sabun sadece kısmi erime göstermiştir fakat yok olmamıştır. Bu olaya ekoloji biliminde ?kenar etkisi? denilen bir başka bakış açısıyla da bakmak mümkündür. Kenar etkisine göre delikli sabundaki gibi doğal ormanlık (veya doğal bütün benzeri alanların) bozulmalarının sonucu olarak bu alanlardaki süreklilik kayıp olmakta ve organizma grupları arasında bölünmeler meydana gelmektedir. Buradan iki temel noktayı açığa çıkarmak olasıdır. Birincisi, böyle habitat bölünmeleri doğal alanlarda toplam büyüklükte ve zenginlikte önemli azalmalara neden olur. İkincisi ise habitat bölünmesi, geride kalan habitatların daha da küçük parçalara ayrılmasına neden olarak onların daha hızlı olarak birbirlerinden izole olmasına öncülük eder (8, 12-13). Kenar etkisi aynı zamanda o bölgedeki habitat ve tür kaybı ilede ilişkilidir. Buna göre %50 : %10 oranı önem taşır. Ekolojide bu oran alan ile tür kaybı arasındaki ilişkiyi ifade eder ve anlamı şudur: eğer bir alanın %50?si hasar görürse (veya yok olursa), o alandaki türlerin %10?u yok olacaktır. Buradan yola çıkarsak 16095 Hektarlık bir alanın yok edilerek beraberinde getireceği sorunları hesap edersek, binlerce canlının da aynı zamanda yok olması demektir. Sonuç olarak 2/B uygulaması yapılması planlanan yerlerde (Bolu dahil) söz konusu kanun ve maddelerinin bu haliyle iptal edilmesi ve bu tür doğal alanların orijinal hale dönüştürme yollarının aranmasına çalışılmalıdır. Kimsenin madur olması gibi bir niyetle değil aksine başta orman köylüsü vatandaşlarımızın kimi yerde kadimden kalma haklarını korumak ve doğayı onların yardımlarıyla koruma amacı güdülmelidir. İstanbul, Muğla ve Antalya gibi bazı illerde yaşanan sorunların Bolu için yaşanmaması yaşatılmaması gerekmektedir. Bu nedenle başta orman köylülerine 2/B iyice öğretilmelidir. Bu tür arazilerin satışı durdurulmalıdır. Halen bu tür arazileri zamanında bir şekilde işgal etmiş olanlar gerekirse, ECRİMİSİL (kullanılmaya başlanılan süreden bu yana söz konusu alan için kira veya benzeri döneme ait bedel alınması veya ceza kesilmesi) yöntemiyle ödeme yapmaya mecbur kılınmalıdır. Hali hazır 2/B uygulamalarında yasada gerekli değişiklik yapılarak, ?bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetme? durumuna açıklık getiren ölçütler arasında; ?orman bütünlüğünü bozmama?, ?su ve toprak rejimine zarar vermeme?, ?çevresindeki orman ekosistemlerinin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zarar vermeme?, ?ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve kârlılık düzeylerini düşürmeme? gibi benzeri koşulların da birlikte aranması sağlanmalıdır (1-3, 12-13). Kaynaklar: 1-Kiper, N. 2007. Orman Yasasının 2/B maddesinin içeriğini biliyor musunuz?. Özdere?de Yaşam Dergisi. 4(1):10-11. 2-TEMA. 2007. Bizden Haberler. 03 Ekim 2007. http://www.tema.org.tr/BizdenHaberler/guncel/2007/2BImzaKampanyasi.htm. 3- Soğancı, M. 2005. TMMOB BİR KEZ DAHA UYARIYOR 2B ARAZİLERİNDEN ELİNİZİ ÇEKİN. 3 Ağustos 2005. TMMOB Basın Duyurusu. 4- Çevre ve Orman Bakanlığı. 2007. http://www.cevreorman.gov.tr/belgeler/2b.doc. 5- Woldring, H., Bottema, S., & Aytuğ, B. 1986. Late quaternary vegetation history of Abant. 5ş OPTIMA Meeting, Istanbul, 8-15 1986. pp:467-471. 6- Bottema, S., Woldring, H., & Aytuğ, B. 1993/1994. Late quaternary vegetation history of norşern Turkey. Palaeohistoria, 35/36: 13-72. 7- Beug, H.J. 1967. Contributions to şe Postglacial vegetational history of norşern Turkey. (In. E. J.Cushing, & H.E.Wright (eds.), Quaternary Paleoecology Vol.7. pp: 349-356. 8- Külköylüoğlu, O. 2006. Çevre ve Çevre: insan-doğa ilişkisi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Vakıf Yayınları, 276s. 9- Wagner, R.H. 1978. Environment and Man. 3rd edition. W.W. Norton Company Inc. Publ. Toronto, USA. 10- Küçük, Y. 1985. Türkiye üzerine tezler (1908-1978). Istanbul, Cumhuriyet?in 50. Yılında Ormancılığımız. Orman Bakanlığı, Ankara. 11- Kadriye, H. 1998. Mukaddes Ankara?dan Mektuplar. Cumhuriyet?in 50. Yılında Ormancılığımız, Ankara. 12- Newmark, W.D. 1991. Tropical forest fragmentation and şe local extinction of understory birds in şe eastern Usambarar Mountains, Tanzania. Conserv. Biol., 5:67-78. 13- Andren, H. 1994. Effects of habitat fragmentation on birds and mammals in landscapes wiş different proportion of suitable habitat: review. Oikos, 71:355-366. Tablo 1: TEMA Vakfı?nın 2B Arazilerinin Değerlendirilmesi İle İlgili Görüş ve Önerileri. TEMA duyurusu: Anayasaya aykırı, ulusa ait ormanları satışa çıkararak mülkiyet hakkını hiçe sayan ve orman talanının önünü açan 2/B Orman Arazilerinin Satışı hakkında. 1) Anayasamızın 169 ve 170. Maddeleri ile 6831 sayılı Orman Kanunu?nun 2. Maddesinin ?B? bendi uyarınca, ?31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını bilim ve fen bakımından kaybettiği?, ?tarım ve hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunduğu?, ?köy, kasaba ve şehir yapılarının toplu halde bulunduğu? saptanan yerler, ormancılık rejimi dışına çıkarılmaktadır. 1974 yılından bu yana yapıla gelen bu uygulamalarla artık orman sayılmayan 473 bin hektar alanın değerlendirilmesi gerekmektedir. Gündemdeki konu budur. 2) 31.12.1981 tarihi sınırlaması geçerli olmak üzere bugüne değin "2/B arazisi" olarak artık orman sayılmayan 473 bin hektar arazinin yalnızca % 9'unun kullanım kadastrosu yapılabilmiştir. Kullanım kadastrosu yapılan 43,9 bin hektar "2/B" arazisinin yalnızca 6,7 bin hektarı satılabilmiş ve 2003 yılı fiyatlarıyla da 49 trilyon TL elde edilebilmiştir. Başka bir söyleyişle; Türkiye'nin her yerinde yapılabilen "2/B arazisi" satışının birim fiyatı, 2003 yılı fiyatlarıyla, yalnızca; 731.343 TL/m2 olmuştur. Tüm "2/B arazileri" bu birim fiyat üzerinden satılabildiğinde, 2003 yılı fiyatlarıyla elde edilebilecek gelir, toplam; en fazla 2,5 milyar USD dolayında olabilecektir. 25 Milyar USD beklentisi gerçekçi değildir. 3) Tüm ülkemizde "orman" sayılan alanların % 80?inin üzerinde bir bölümünün kadastrosu yapılabilmiştir. Bunların da büyük bir çoğunluğu sorunludur ve yargıdadır. Geriye kalan ve henüz kadastrosu yapılmamış orman alanlarının bir kısmı da mevcut yasal düzen içinde yeniden "2/B arazisi" olarak değerlendirilebilecektir. Halen de orman arazilerinde 2/B sonucunu doğuracak faaliyetler devam etmektedir. Bu nedenle ve öncelikle 2/B uygulamalarına dayanak olan yasal düzenlemeler ortadan kaldırılmalıdır. 4) Neler Yapılmalıdır? 4.1) Öncelikle 2/B uygulamalarına dayanak olan yasal düzenlemeler ortadan kaldırılmalı ve bu beklenti yok edilmelidir. 4.2) Hali hazır 2/B uygulamalarında yasada gerekli değişiklik yapılarak, ?bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetme? durumuna açıklık getiren ölçütler arasında; ? ?orman bütünlüğünü bozmama?, ? ?su ve toprak rejimine zarar vermeme?, ? ?çevresindeki orman ekosistemlerinin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zarar vermeme?, ? ?ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve kârlılık düzeylerini düşürmeme? vb koşulların da birlikte aranması sağlanmalıdır. 4.3) Mevcut anayasal sistemimiz, Anayasa Mahkememizin bu konudaki müteaddit kararları ve Cumhurbaşkanımızın 2 kez iadesindeki gerekçeler göz önüne alındığında 2/B Arazilerinin Satışı Mümkün Değildir, %93?ü Doğal Olan Ormanlarımızda Bu Yol Kesinlikle Tercih Edilmemelidir. 4.4) 2/B nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde kullanım kadastrosu, henüz orman kadastrosu yapılmamış olan alanlarda da orman kadastrosu çalışmaları tamamlanmalıdır. 4.5) 2/B Arazilerinin işgalcilerinden sadece orman köylüsüne tahsis edilecek olanlar hariç (-ki bu 6831 sayılı Orman Kanununun 2. Maddesinin son fıkrasının amir hükmüdür) diğerlerinden hemen ECRİMİSİL (-ki bu geriye doğru 5 yıllık süreyi de içermektedir) alınmaya başlanmalı ve böylece işgalcilerin bedelsiz kullanımı önlenmelidir. 4.6) Sonuç olarak: ? 2/B arazilerinde satış kesinlikle düşünülmemelidir. ? Yukarıda açıklanan ecrimisil uygulamasına derhal başlanmalıdır. ? Toplu yerleşim alanı haline gelmiş/kentleşmiş yerlerdeki insanların sokağa atılması da düşünülmemelidir. ? Fakat orman içinde münferit veya siteler halinde yapılaşmalar, mevcut yasalar gereği kesinlikle yıkılarak orman haline dönüştürülmelidir. ? Kentleşen alanlarda ise medeni hukukumuzdaki mülkiyet kavramında yeni düzenlemelere gidilerek satış dışı çözüm oluşturulmalıdır.
İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: