• resmi ilanlar

RAMAZAN SOHBETLERİ

26/06/2015 11:00

...

ZEKATIN MAHİYETİ, HÜKMÜ VE ZEKÂTA TABİ MALLAR

Zekâtın mahiyeti ve önemi nedir?

Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. 284

Zekâtın sarf yerleri Kur’an’da ayrıntılı şekilde açıklanmış (Tevbe, 9/60), nisabı da hadislerde belirtilmiştir (Buhârî, Zekât, 32, 36, 38, 43). Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişi diğer şartlar da yerine gelmişse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, Beyrût, 1997, II, 389 vd. ). Nisap altında 20 miskal (80. 18 gr), devede 5, sığırda 30, davarda 40’tır. Zekatın farz olması için şartlar; malların nâmî (Üreyici) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.

Zekât hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Zekât, Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette namaz ile birlikte zikredilmiş (Bakara, 2/43, 110; Hac, 22/78; Nur, 24/56); Hz. Peygamber (s.a.s.) de zekâtın İslam’ın en temel ibadetlerinden biri olduğunu bildirmiştir (Buhârî, Zekât, 1). Kur’an ve hadislerde zekâtın ardı ardına zikredilmesi toplumların ruhi olgunluğa ulaşmasında bu iki ibadetin rolünü göstermesi bakımından son derece önemlidir. Kur’an-ı Kerim, iyiliğe erişmenin ve muttakî bir mümin olabilmenin ilk şartlarından birinin zekât vermek olduğunu ifade eder (Bakara, 2/177). Aynı zamanda zekât kurtuluşa eren müminlerin vasıflarından biridir (Mü’minûn, 23/1, 4). Bütün bunlara ilaveten zekât vermek, Allah’ın rahmetini celbeden hususlardandır (A’râf, 7/156). Kısaca zekât, malı temizleyen ve manevi arınmaya vesile olan bir ibadettir (Tevbe, 9/103). Ayet ve hadislerde sıklıkla emredilen zekâtı vermemek müşriklerin vasfı olarak görülmüş ve Kur’an’da bu durum yerilmiştir (Fussilet, 41/6-7).

Zekâtın topluma dönük pek çok yararı da vardır. Mesela zekât, maddi gücü olmayanları kalkındırır, zengin ile fakir arasındaki uçurumu azaltır, zengin ile fakir arasında sevgi ve yakınlık doğmasına vesile olur. Bu yönüyle zekât toplumsal kenetlenmeyi artırır. Ayrıca toplumları bencillik ve kin gibi ahlaki hastalıklardan arındırır. Zekâtın verileceği yerlerin toplumun her katmanındaki insanları kapsaması sosyal dayanışmanın da garantisidir.

Zekât kimlere farzdır? Geçerli olmasının şartları nelerdir?

Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır.

Bir kimseye zekatın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıllı, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, Beyrût 1997, II, 377-383) borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 394).

Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mala sahip olduktan sonra bir kameri yılın geçmesi gerekir (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 486 vd. ; İbnKudâme, el-Muğnî, III, 457). Ancak zekatı bu süre dolmadan önce vermekte sakınca bulunmamaktadır (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 487).

Şâfiî mezhebine göre zekât vermek için akıl ve bulüğ şart değildir. Çocuk ve akli yeterliliği olmayan (mecnun) kimsenin de zekât vermesi gerekir (Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, Beyrût 1994, II, 123; İbnKudâme, el-Muğnî, Kâhire 1996, III, 416).

Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekat bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 458; İbnKudâme, el-Muğnî, III, 469). Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 456). Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibaha denilen yollarla fakire zekat verilmiş olmaz. 

Buluğ çağına ermemiş zengin çocukların malından “zekât” vermek gerekir mi?

Bir kimsenin zekâtla mükellef olması için Müslüman, âkıl, bâliğ ve hür olması (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, 1997, II, 377-383) borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 394). Buna göre zengin de olsa büluğ çağına girmemiş çocukların mallarından zekât vermek gerekmez. Ancak, çocuklara ait tarım arazilerinden elde edilen tarım ürünlerinin öşrü yani zekâtının verilmesi gerekir (Serahsî, el-Mebsût, III, 90; İbnNüceym, el-Bahru’r-Râık, II, 271).

Şâfiî mezhebine göre zekât vermek için akıl ve bulüğ şart değildir. Çocuk ve akli yeterliliği olmayan (mecnun) kimsenin de zekât vermesi gerekir (Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, Beyrût 1994, II, 123).

Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir?

Bir kimsenin zekât ile mükellef olması için Müslüman, âkıl, bâliğ ve hür olması (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, Beyrût 1997, II, 377-383) borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 394). İslam’da mülkiyetin şahsiliği esastır. Buna göre bir kimse babasıyla birlikte oturuyor olsa bile zekâta tabi nisap miktarı mala sahip ise zekât ile mükelleftir. Ancak babası ile mallarını ayırmamışlar da ortak kazanıp ortak harcıyorlarsa, bu takdirde ellerindeki birikim üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi, zekâtla yükümlü olur.

İnsanın kendi ihtiyacı için kullandığı araç-gereç ve malzemelere zekât düşer mi?

Sanat ve mesleğin icrası için gerekli olan araç-gereç, makine ve malzemeler, asli ihtiyaçlar kapsamında yer alır. Dolayısı ile bunların zekâtının verilmesi gerekmez. Ancak, kişinin kendi mesleğinin icrası için değil de, ticaret için üretilen veya alınıp satılan araç-gereç, malzeme ve makinelerin zekâtının verilmesi gerekir (Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâık, Kahire 1313, I, 253; Fetâvâ-yı Hindiye, Beyrut 1991, I, 172).

Fakir kiracıdan alınacak olan kira bedeli alınmayarak bu kira zekâta sayılabilir mi?

Zekâtın geçerli olması için, fakire verilecek para veya malın ona temlik edilmesi yani onun mülküne geçirilmesi şarttır. Bu da zekâtın fiilen fakire teslimi ile gerçekleşir (İbnÂbidîn, Reddü’l-Muhtâr, II, 344).

Dolayısıyla mesela yemek hazırlayıp bunu fakirlerin yiyebileceğini ilan etmekle ya da onlara yedirmekle o yemek temlik edilmiş/verilmiş olmaz. Ancak aynı yemek yapılıp zekât niyeti ile fakire teslim edilirse temlik geçekleşmiş yani zekât verilmiş olur. Buna göre, bir kimseye borç verirken zekâta niyet edilmediği, daha sonra da bu parayı zekâta saymaya niyet edildiği zaman, paranın kendisi ortada bulunmadığı için temlik gerçekleşmiş olmayacaktır. Dolayısı ile bir kimseye borç olarak verilmiş olan paranın daha sonra borçluya zekât niyeti ile bağışlanması ile zekât verilmiş olmaz. Dört mezhep âlimleri bu görüştedir.

Temlik kavramına daha geniş bir anlam yükleyen bazı âlimler, fakirin zimmetinde bulunan alacağın ona bağışlanmasını temlik olarak değerlendirmişler bunu caiz görmüşlerdir (Karadâvî, Fıkhu’z-Zekât, Beyrut 1973, II, 848); Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhû, III, 325 vd. ).

 

 

Bir öğrencinin burs olarak aldığı para nisap mikatına ulaşırsa zekat vermesi gerekir mi?

Borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80. 18gr. veya daha fazla altına veya bu değerde altın değerinde para veya ticaret malına sahip olan bir kimse, buna malik olduğu günden itibaren üzerinden bir yıl geçtiğinde, zekat vermekle yükümlü olur (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 99).

Zekâta konu olan paranın alınan yardımlardan ve burs paralarından oluşması durumu değiştirmez.

Vergi, zekât yerine geçer mi?

Vergi bir vatandaşlık görevidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Ayrıca zekât ile vergi; mükellefiyet, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler (Tevbe, 9/60) bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez. Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir (I. Uluslararası İslam Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, Konya, 1997, 996; Karadâvî, Fıkhu’z-Zekât, Beyrut 1393/1983, II, 1118).

Hâvaic-i asliye (asli ihtiyaçlar) nedir?

Havâic-i asliyye, temel ihtiyaçları karşılayan, bu yüzden de zekâta tabi olmayan maddi varlıklar demektir.

İslâm’da diğer bedenî ve malî yükümlülüklerde olduğu gibi, zekâtta da mükellefin durumu göz önünde bulundurularak, ona makul ve taşınabilir bir sorumluluk yüklenmiştir. Bu nedenle İslâm bilginleri, zekât ve sadaka-i fıtr ile yükümlü olmak için, kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olma şartını aramışlardır.

Temel ihtiyaç miktarı mal, kişinin yaşaması için zarurî olan miktardır. Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, genel olarak, nafaka, oturulan ev, ev eşyası, ihtiyaç duyulan elbise, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, binek taşıtları, ilim için edinilen kitaplar gibi eşyadır (Mevsılî, İhtiyâr, İstanbul, ts. , I, 100).

Temel ihtiyaçlar için biriktirilen para zekâta tabi midir?

Aslî/temel ihtiyaçlar; ev, ev eşyası, giyecek, ulaşım ve yiyecek gibi hayatın güvenli ve sağlıklı bir şekilde devamı için gerekli olan şeylerdir (İbnÂbidin, Reddu’l-muhtâr, II, 64-65). Bu ihtiyaçların karşılanması için, bunların mülkiyetine sahip olma zorunluluğu yoktur. Bu ihtiyaçları temin etmek için biriktirilen paralarla onları karşılamak üzere sözlü ya da yazılı herhangi bir taahhüde girilmişse o takdirde bu paralardan zekât vermek gerekmez (İbnÂbidin, Reddu’l-muhtâr, II, 6). Çünkü sözlü ya da yazılı taahhüde girildiğinde bu para, artık temel ihtiyaç için harcanmış demektir. Ancak böyle bir taahhüde bağlanmamış paranın, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde, zekâtının verilmesi gerekir.

Ticaret malının zekâtı kendi cinsinden ödenebilir mi?

Ticaret mallarının zekâtı, malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi cinsinden de verilebilir.

Ticaret malının zekâtı nasıl hesaplanır?

Kar amacıyla alınıp satılan mallara “ticaret malları” denir. 80. 18 gr. altın değerinde ticaret malına sahip olan kişinin, bu malın elde edilmesinin üzerinden bir yıl geçmesi halinde, kırkta bir (%2, 5) oranında zekâtını vermesi gerekir.

Zekât, diğer şartlar yanında, hakikaten veya hükmen elde mevcut bulunup üzerinden bir yıl geçen maldan verilir. İleride sağlanması muhtemel artışlar zekâtın hesaplanmasında dikkate alınmaz. Ticaret malları için de aynı ilke geçerlidir. Bu itibarla, ticaret malının zekâtı verilirken, satıldığı takdirde elde edilecek kâr dikkate alınmadan, malın zekâta tabi olduğu/zekâtın verileceği tarihteki maliyet değeri esas alınır.

Bayanların ziynet eşyasından zekât vermek gerekir mi?

Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları, zekât için gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde zekâta tabidir. Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları, 80. 18 gr. veya daha fazla olup üzerinden de bir yıl geçmiş ise kırkta biri oranında zekâtları verilir. Altın ve gümüş dışındaki şeylerden mamul ziynet eşyası ise zekâta tabi değildir (İbnNüceym, el-Bahru’r-Râik, II, 243).

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî bilginlerine göre ise, kadının normal olarak takıp kullandığı ziynet (takı) eşyası, asli ihtiyacı sayıldığından bunlardan zekât gerekmez (Nevevî, el-Mecmu’, VI, 35-36; İbnKudâme, Muğnî, III, 13).

Emlakçılar, mülkiyetindeki dairelerin zekâtını vermekle yükümlü müdürler?

Ticaret malları zekâta tabidir. Emlakçıların ticari amaçlı olarak alıp sattıkları daireler de ticaret malı kapsamında yer alır. Buna göre, büro, ikamet gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak amacı ile emlakçıların ellerinde bulundurdukları dairelerin, borçları çıktıktan sonra değeri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir oranında zekâtının verilmesi gerekir (Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, II, 20).

İş/üretim makineleri için zekât vermek gerekir mi?

Aynını satıp ticaret yapmak için değil, üretim yaparak gelir elde etme amacı ile satın alınmış olan makineler, akar/gelir sağlayan gayr-i menkuller gibi kabul edilirler.

Bunların çalıştırılmalarıyla elde edilen gelirden, asli ihtiyaçlar ve borçlar çıkarıldıktan sonra kalan kısım nisap miktarına ulaşıp, üzerinden de tam bir sene geçtiği takdirde %2. 5 oranında zekata tabi olur (Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhû, II, 865).

Hisse senetlerinin zekâtını vermek gerekir mi?

Bir şirketin hisse senetlerini, yatırım yapmak; bunların dağıtacağı kâr paylarından yararlanmak ve hisseleri de elinde tutmak amacı ile satın alan kişi, bu şirketin bina, makine ve demirbaşlarına hissesi oranında ortak olur. Bu durumda hisse sahibi, şirketin elde edeceği kâr ya da uğrayacağı zarara ortak olur. Şirketin kâr etmesi durumunda hisse sahibine isabet eden kâr payı, tek başına ya da başka birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse % 2. 5 oranında zekatı verilir (Zuhaylî, El-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhû, II, 799).

Eğer söz konusu hisselere, elde tutulup kâr payından yararlanmak amacı ile değil de, alınıp satılmak amacı ile sahip olunursa bu hisseler ticaret malı olarak değerlendirilir ve nisap miktarına ulaşırlarsa piyasa değerleri üzerinden ve %2. 5 oranında zekata tabi olurlar (Zuhaylî, El-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhû, II, 774).

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: