• resmi ilanlar

RAMAZAN SOHBETLERİ

28/06/2015 11:00

...

ZEKAT (2)

Öşür ne anlama gelir, dini dayanağı nedir?

Sözlükte onda bir anlamına gelen öşür, dinî bir kavram olarak, tarım ürünlerinden verilen zekât demektir. Tarım ürünlerinin zekâta tabi oluşu Kur’an ile sabittir.

Yüce Allah; “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan infak edin.” (Bakara, 2/267); “Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O’dur. Her biri meyve verdiği zaman meyvesinden yiyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (En’am, 8/141) buyurmaktadır.

Bu ürünlerin zekâtlarının oranı ise Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından belirlenmiştir. Nitekim bir hadis-i şerifte “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile sulananlarda ise yirmide bir vardır.” (Buhârî, Zekât, 55) buyurulmuştur.

EbûHanîfe’ye göre bütün toprak ürünleri zekâta tabidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 113). İmam Mâlik ve İmam Şâfiî’ye göre bir sene saklanabilen ve gıda özelliği taşıyan toprak ürünleri zekâta tabidir (İbnCüzey, el-Kavânînü’l-Fıkhiyye; 105; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 156).

Ahmed b. Hanbel’e göre, ölçülebilen, kurutulabilen dayanıklı gıda maddeleri ile pamuk ve keten gibi topraktan elde edilen ürünler zekâta tabidir (İbnKudâme, Muğnî, II, 695-690).

Her çeşit toprak ürününden, nisap miktarına ulaşması halinde öşür verilmesi görüşü, konuyla ilgili nasların ruhuna uygunluğu ve yoksulların lehine olması sebebiyle daha uygun görülmektedir.

Öşrü verilmemiş arazi mahsulünden sadaka verilebilir mi?

Vacip olsun, nafile olsun sadaka vermek müstakil bir ibadet olup mükellefin kendine ait malı ile yerine getirilmesi esastır. Öşrü verilmemiş ziraat ürününün içinde fakirlerin belli hakkı vardır. Bu sebeple henüz öşür vermeden arazi mahsullerinden tüketmek yahut sadaka olarak vermek uygun değildir. Dolayısıyla, öşür verilmeden önce sadaka olarak verilen yahut yenilen kısmın da öşrü değeri üzerinden hesaplanarak verilmelidir (Fetâvây-ı Hindiyye, I, 187).

Ancak elde edilen üründen bir miktar yemek örfte varsa bu takdirde bir sakınca görülmemiştir (İbnÂbidîn, Reddu’l-Muhtâr, Beyrut 2000, II, 332).

Öşrü verilen mahsul elden çıkarılmayıp muhafaza edilirse ve üzerinden bir sene geçerse, bu mahsule yeniden zekât ve öşür gerekir mi?

Zekâtı (öşrü) verilen tarım ürünleri, üreticisi tarafından ticaret maksadı olmaksızın ambarda saklanır da üzerinden bir yıl geçtikten sonra satılırsa, elde edilen gelir nisap miktarı olsa bile bu gelirden zekât vermek gerekmez. Çünkü zekât, öşür ile birleşmez. Yani öşrü verilen bir mala ayrıca bekletildiği için zekât gerekmez (İbnÂbidîn, Reddu’l-Muhtâr, Beyrut 2000, II, 275).

Ancak öşrü verilen bir ürün satılır, satılıp alınan bedeller üzerinden de bir yıl geçerse o zaman bu bedelin zekâtı gerekir. Satın alınan ve ticaret amacı ile bekletilen tarım ürünlerinin bir yıllık yiyecek dışında kalan kısmı nisap miktarında ise ve üzerinden bir yıl geçmiş ise % 2, 5 oranında zekâta tabi olur.

Serada üretilen ürünlerin zekâtı nasıl verilmelidir? Yapılan masraflar nasıl hesap edilmelidir?

Üretilen her türlü toprak ürünleri ile meyveler İmam-ı Âzam’a göre zekâta tabidir (Kâsânî, Bedâiü’s-Sanâî, Beyrut 1982, II, 53). Bu ürünlerin zekâtına özel bir isimle “öşür” denir. Ziraat ürünlerinin zekâta tabi olması için üzerinden yıl geçmesi gerekmez. Hasattan sonra zekâtları verilmelidir (En’âm 6/141; Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 113).

Toprak ürünlerinin öşür oranının belirlenmesinde arazinin sulama biçimi esas alınmaktadır. Buna göre toprak, masraf edilmeden yağmur, nehir, dere, ırmak ve bunların kanallarıyla sulanıyorsa, çıkan mahsulün 1/10’i; kova, dolap, motor gibi araçlar kullanılarak veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 1/20’i zekât olarak verilir (Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâik, Kahire 1313, I, 291). Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde onda bir; kova ile sulananlarda ise yirmide bir zekât vardır.” (Buhârî, Zekât, 55) buyurmuştur.

Cumhura göre arazi ürünlerine öşrün farz olması için nisap gerekir. Nisap buğday, arpa, mısır, pirinç, kuru üzüm, kuru hurma gibi saklanabilir tarımsal ürünlerde beş vesk yani yaklaşık 650 kg. , bunların dışındaki ürünlerde ise yukarıdaki maddelerin beş veskının değeri en düşük olanının kıymetine ulaşan miktardır (Şeybânî, el-Câmiu’s-Sağîr, Beyrut 1406, s. 130) İmam-ı Âzam’a göre ise toprak ürünlerinde nisap şart değildir. Alınan ürün az olsun çok olsun öşrünün verilmesi gerekir.

Seralarda yetiştirilen ürünler için yapılan gübre, ilaç, ısıtma vb. ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, kalan miktar, yukarıda belirtilen nisaba ulaştığı takdirde, seralar masrafla sulandığı için 1/20 oranında zekat verilir.

Bir sarraf zekâtını nasıl vermelidir? Altınların değerini hesap ederken hangi yolu izlemelidir?

Altın ticareti yapan bir tüccarın zekâtını yıllık kazancı üzerinden değil sahip olduğu altın miktarı üzerinden ödemesi gerekir. Zekâtı ödenecek altın miktarını belirlerken, geçen sene zekât verilen tarih esas alınır. Sözgelimi, geçen sene 1 Ramazanda zekât verilmişse, bu sene 1 Ramazanda elde mevcut altın esas alınarak zekât verilir. Yıl içindeki artışlar ve eksilmeler dikkate alınmaz. Farklı ayarlarda altın varsa, her ayarın zekâtı kendisinden veya değerinden verilir. Ancak nisap hesaplanırken ayar farklılığına bakılmaksızın eldeki altınların hepsi birlikte tartılır (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 20).

Zinetlerinzekatı, sırf maden değerleri üzerinden değil, işçilik, kullanılan kıymetli taşlar vb. şeylerin kazandırdığı ilave değerler dikkate alınarak maliyetleri üzerinden verilir.

Alacağın zekâtını vermek gerekir mi?

Başkalarının üzerinde olan ve nisap miktarına ulaşan alacaklar zekâta tabi olup olmama bakımından üç kısımdır:

1. Kuvvetli Alacak; Bunlar, borç olarak verilen paralar ile ticaret mallarının bedeli olan alacaklardır. Bu alacaklar, borçlular tarafından ikrar edilirse veya borcu ispata yarayan kesin delil varsa, alacaklı tarafından her yıl zekâtlarının ödenmesi gerekir. Önceki yıllara ait zekâtı verilmemiş ise, alacak tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekâtları ödenir.

2. Orta Alacak; Ticaret için olmayan bir malın bedelinden olan alacaktır. Ev kirası borcu gibi.

3. Zayıf Alacak; bir malın bedeli karşılığı olmayan alacaktır. Kocanın karısına olan mehir borcu gibi.

İkinci ve üçüncü kısım alacakların geçmiş yıllara ait zekâtları gerekmez. Tahsil edilip üzerlerinden bir yıl geçince zekâtları verilir (İbnÂbidin, Reddu’l-Muhtâr, 35-36; Mehmet Zihni, Nîmet-i İslam, 518).

İnkâr edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacaklar için, alacaklının her yıl zekât vermesi gerekmez. Şâyet bu tür ümit kesilmiş bir alacak daha sonra ödenirse, tahsil edildikten sonra üzerinden yıl geçtikten sonra zekâtı gerekir; geçmiş yıllar için zekât gerekmez (Merğinânî, el-Hidâye, I, 97).

Kiralanan veya yarıcılıkla ekilen arazinin öşrü nasıl verilir?

Kiraya verilen veya yarıcılıkla işletilen araziden elde edilen ürünün öşrünün kimin tarafından verileceği, müçtehit imamlar arasında tartışmalıdır.

EbûHanîfe’ye göre öşür, arazinin kendisinin değil, menfaatinin vergisidir. Dolayısıyla ona göre bu vergiyi arazinin menfaatine sahip olan veya bu menfaatin bedelini alan kişi ödeyecektir. Bu yüzden, kiraya verilmiş olan tarlanın vergisini ödemek tarla sahibinin görevidir. Çünkü o, her ne kadar arazinin menfaatini başka birine vermişse de bunun karşılığında bedel almıştır (Serahsî, el-Mebsût, III, 5).

Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve diğer imamlara göre öşür, araziden elde edilen ürünün vergisidir. Dolayısıyla ister mâlik olsun ister kiracı, ürünü kim alırsa, öşür onun borcudur. Bu görüş esas alınarak, kiralanan araziden elde edilen ürünün öşrünün, -diğer ekstra masraflarla birlikte kira giderinin toplamı üründen düşülerek- kiracı tarafından verilmesi, tarla sahibinin de diğer gelirleri ile birlikte nisaba ulaştığında kira bedeli olarak aldığı paranın zekâtını vermesi uygun olur.

Yarıcılığa verilen arazinin öşrü EbûHanîfe’ye göre tarla sahibin görevi ise de, Hanefîlerden Ebû Yusuf ile Muhammed’e ve diğer bütün mezhep imamlarına göre tarla sahibi ile yarıcıya birlikte gerekir. Her biri payına düşen ürünün zekâtını verir (İbnKudâme, el-Muğnî, V, 572; Fetâvây-ı Hindiyye, V, 243; İbnÂbidin, Reddu’l-Muhtâr, II, 335; Karadâvî, Fıkhu’z-zekât, I, 399).

Zayi olan ürünün öşrünün verilmesi gerekir mi?

Ürün hasat edildikten sonra kişinin üzerine öşür gerekli olur. Henüz hasat edilmeden ürünü tarlada telef olan çiftçinin, zekât/öşür ödemesi gerekmez. Ancak hasat edildikten sonra, ürünü zayi olsa da öşrünü vermesi gerekir (İbnÂbidin, Reddu’l-Muhtâr, II, 20, 54, 73). Nitekim Yüce Allah, “Devşirilip toplandığı günde hakkını (zekât ve sadakasını) verin.” (En’âm, 6/141) buyurmuştur.

Şirket ortakları nasıl zekât verirler?

Şirketler, hükmî şahıs niteliğinde olduklarından, şirketlerin kendisi değil de, ortaklardan her birinin hissesi, tek başına veya varsa diğer mallarıyla birlikte nisab miktarına ulaşırsa zekâta tabi olur. Buna göre, aslî ihtiyaçlarından fazla, nisap miktarı (80, 18 gr. altın veya dengi para) mala sahip olan kimsenin, bu malın üzerinden bir yıl geçmesi halinde zekâtını vermesi gerekir.

Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin; duran varlıkları (üretim aletleri, makine vb. ) zekâttan muaftır. Borçlar, malzeme, işçilik, üretim, pazarlama, yönetim, finansman vb. giderlerin maliyet hesapları yapılıp çıkarıldıktan sonra dönen varlıkları (yarı mamul ve üretilmiş mallar, hammaddeler, nakit para, çek vs.) ise net kâr ile birlikte % 2, 5 oranında zekâta tabidir (Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletühû, II, 864-865).

Dolayısıyla böyle bir şirketin ortağı olan kişi, şirketin büro, alet vb. duran varlıkları dışındaki dönen varlığından kendi hissesine düşen miktarın, nisaba ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde zekâtını vermesi gerekir.

Ticaret dalında çalışan şirketlerde de durum aynıdır. Kameri yıl esasına göre senede bir envanter/bilanço çıkarılır. Dönen varlıklar olan eldeki mallar, nakitler, çekler ve alacaklar değer olarak toplanır. Varsa borçlar çıkarıldıktan sonra geride kalan tüm meblağın % 2, 5’u zekât olarak verilir.

Ortaklar, zekatlarını kendileri verebilecekleri gibi, yönetime vekâlet vererek onlar aracığıyla da verebilirler.

Ürün elde etmek için yapılan masraflar, öşür verilirken dikkate alınır mı?

Kural olarak, -diğer masraflar dikkate alınmaksızın-, sulanması masrafsız olan arazilerden elde edilen ürünün onda biri, masraf edilerek ve emek sarf edilerek sulanan arazilerden elde edilen ürünün de yirmide biri öşür olarak verilir. Ancak günümüzde gübre, mazot, işçilik gibi masraflar da üretimin maliyetinde önemli bir yekûn oluşturmaktadır. Bu nedenle tarım ürnlerinin zekâtını/öşrünü hesaplarken ürün için, günümüz tarım şartlarının getirmiş olduğu ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra geriye kalan miktarın nisap miktarına ulaşması halinde, yağmur suyu ile sulanan arâzîde 1/10; kova, tulumba, su motoru vb. usullerle sulanan arâzîde 1/20 oranında zekât/öşür verilmesi gerekir.

Kâğıt paraların/banknotların zekâtı verilir mi?

Günümüzde mübadele aracı olarak kullanılan para kâğıt paradır. Eşyanın bedeli olarak kullanılmakta, alım satım onunla yapılmakta, işçi ücretleri, memur maaşları vs. onunla verilmekte, zenginlik ölçüsü kabul edilmektedir. Dolayısıyla kâğıt para, altın ve gümüşün mübadele vasıtası olarak yapmış oldukları görevi yüklenmiştir. Bu itibarla, altın ve gümüşün zekâtının verilmesi gerektiği gibi kâğıt paranın da zekâtı verilmelidir (Cezîrî, Kitabü’l-Fıkhala’l- Mezâhibi’l-Erba’a, 341, Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletühû, II, 772).

Kira gelirleri zekâta tabi midir, nasıl hesaplanır?

Zekât dinen zengin sayılan Müslümanlara farzdır. Borç ve zarûri/asli ihtiyaçları dışında 80, 18 gr. altını veya bu miktar değerinde malı yahut parası olan kimseler, dinen zengin sayılır. Kira gelirlerinin zekâta tabî diğer mal ve gelirlerle birlikte, temel ihtiyaçlar ve borçlar çıktıktan sonra nisap miktarına (80, 18 gr. altın veya değeri) ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde, % 2, 5 oranında zekâtının verilmesi gerekir (Merğinânî, el-Hidâye, I, 104).

Odun, kamış, ot gibi kendiliğinden yetişen ürünlerede öşür verilir mi?

Genel ilke olarak insan emeği ile ve gelir sağlamak amacı ile yetiştirilen toprak ürünleri zekâta (öşre) tabidir. Bu niteliklerde olmayıp, tabiatta kendiliğinden yetişen, odun, kamış, ot ve benzeri şeyler için öşür gerekmez (Serahsî, el-Mebsût, III, 2). Sahabilerdenİbn Abbas ile tabiin âlimlerinde İbrahim en-Nehaî, Mücahid, Hammad, İmam Züfer ve Ömer b. Abdülazîz bu görüştedir (İbnü’l-Hümâm, Fethü’l-Kadîr, Beyrut, II, 243).

Hayvanların zekâtı yerine değeri verilebilir mi?

Malın zekâtı, kendi cinsinden verilebileceği gibi belli olan başka maddelerden de verilebilir (Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, II, 41). Buna göre, hayvanların zekâtını vermek isteyen kimse, kendi cinsinden verebileceği gibi, değerleri üzerinden de verebilir. Ancak fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur.

Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar?

Zekâta tabi olma açısından altındaki ayar farkı önemli değildir. Çünkü hangi ayarda olursa olsun, sonuç itibariyle altın hükmündedir. Buna göre farklı ayarda da olsa bütün altın çeşitleri tek başlarına veya diğer ayardaki altınlarla birlikte toplam ağırlıkları 80, 18 grama ulaştığında, diğer şartları da taşıması halinde zekâta tabidir. Bu durumda farklı ayarlardaki altınların zekâtı, değerleri üzerinden hesaplanarak, % 2,5 oranında verilir (Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 20).

Gayr-i meşru yolla sağlanan kazançtan zekât vermek gerekir mi?

Gayr-i meşru yolla sağlanan kazancın sahibi belli ise, bu kazancın sahibine iade edilmesi; belli değil ise, karşılığında sevap beklemeksizin yoksullara veya hayır kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir (Serahsî, el-Mebsût, II, 112). Bu itibarla, gayr-i meşru yolla elde edilen kazancın tamamı ya sahibine iade edilerek veya hayır yolunda harcanarak elden çıkarılacağından, zekâtının verilmesi söz konusu değildir.

Şirkete ait malların zekâtı nasıl verilir?

Şirketteki hisselerin zekâtını vermek hisse sahiplerine aittir. Ancak hisse sahiplerinin, zekâtın verilmesini şirket yönetimine bırakması halinde, yönetim hisse sahiplerine vekâleten onların payının zekâtını verebilir. Bu durumda, gerçek şahıslar mallarının zekâtını nasıl hesaplayıp veriyorlarsa, şirket yönetimi de o şekilde verir. Şirket, hisselerin zekâtını vermemişse, hissedarların kendi hisselerinin zekâtını vermeleri gerekir (Mecmau’l-Fıkhi’l-İslâmî, 6-11 Şubat 1988 tarihli karar)

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: