• resmi ilanlar

Liderler nereye bakıyor?

05/06/2011 13:56

Bir zamanlar afişlerden aşina olduğumuz siyasal reklamlar bugün her yerde karşımıza çıkıyor. Polemikler, kampanyalar, 'çılgın projeler'... Hepsi koca bir reklam kuşağının parçaları gibi. Türkiye, 12 Haziran seçimlerine doğru hızla ilerlerken polemikler, kampanyalar, vaatler, 'çılgın projeler' birbirlerini kovalamaya devam ediyor. Siyasi aktörler meydanlarda, televizyonlarda, sosyal medyada seçmeni ikna peşinde koşarken 'reklamları' da onlara eşlik ediyor. Öyle ki, bütün bu hengameyi koca bir reklam kuşağının parçaları biçiminde görebiliriz. Reklamların bu kadar öne çıktığı seçim döneminde durumu, konunun uzmanlarından Reha Tartıcı'ya sorduk. Türkiye'nin araştırma içerikli ilk radyo programını dokuz yıldır Alem FM'de sürdüren, bugüne kadar çeşitli televizyonlarda yöneticilik yapan Tartıcı, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi'nde Pazarlama ve İletişim dersleri veriyor. - Hangi partinin kampanyasını, reklamlarını daha başarılı buluyorsunuz?

Hem AKP'nin hem de CHP'nin başarılı olduğunu düşünüyorum. Derli toplu bir kampanya yürütüyorlar, başarılı bir medya planlamaları var. Örneğin CHP kampanyasının televizyon reklamlarında seslendirmenin bizzat Kılıçdaroğlu tarafından yapılması etkileyici. Benzer biçimde AKP'nin kampanyasındaki müzik seçimleri de seçmenleri etkiliyor. AKP iktidar olmasının avantajını 'Kanal İstanbul' gibi oya yönelik projelerini açıklarken kullanıyor. Buna karşılık CHP de önceki tavrından farklı biçimde, 'Aile Sigortası' gibi projelerle halka yöneldiğini gösteriyor. Bu noktada MHP'ye baktığımızda daha silik bir tabloyla karşılaşıyoruz. Slogan seçimleri iyi ama kampanya yönetimi zayıf.

 

- Erdoğan'ın ve Kılıçdaroğlu'nun kişisel performanslarını, kampanyadaki imajlarını nasıl değerlendirirsiniz?

 

Erdoğan'ın imajı partisinden daha güçlü ve bu nedenle üçüncü kez iktidara talip olduğu seçimde parti imajının güçlendirilmesi hedeflenmiş. Kaset skandalıyla yönetimi değişen CHP'de ise parti imajının kısa sürede toparlanması için Kılıçdaroğlu'nun kendisi, kişiliği öne çıkarılmış doğal olarak. İkisi de iyi bir yöntem.

 

REKLAMIN MİLADI: YETER SÖZ MİLLETİN!

 

- Reklam kampanyalarının siyasi hayatımızdaki miladı nedir?

 

Siyasi reklamcılık ve kampanyalar tek partili rejimden çok partili rejime geçişle başlıyor. Yani rekabet ile... Bu işin miladının Demokrat Parti'nin 'Yeter Söz Milletin!' sloganı olduğunu söyleyebiliriz.

 

- Yakın geçmişte reklamcı Ali Taran ile siyasete atılan Cem Uzan'ın işbirliği hala aklımızda...

 

Evet, o zamanki Genç Parti kampanyasının siyasi reklamcılık alanında önemli bir mihenk taşı olduğu söylenebilir. Alınan oyda büyük oranda reklam ve tanıtım kampanyasının rolü vardı ama oyu Cem Uzan ya da Ali Taran aldı demek diğerine haksızlık olur. Beklenmedik orandaki oyu ikisinin ortak ürünü olan kampanya kazanmıştır. Başarı da buradadır.

 

- Bu seçimlerin öncekilerine göre daha renksiz, heyecansız geçtiğini düşünüyor musunuz?

 

Reklamlar ve kampanyalar açısından bakarsak öyle değil. Yeni seçim kanunundan dolayı önceki seçimlerde bütün yolları, sokakları kaplayan rengarenk bayraklar bu seçimlerde yok ama sosyal medya kampanyalara yeni bir renk kattı.

 

- Amerika'daki seçimlerde sosyal medyanın büyük etkisini görmüştük, Türkiye'deki seçimlerde de o kadar etkili olacak mı?

 

Ne kadar etkili olacağını şimdiden söyleyemeyiz. Anketlerde bu alanla ilgili bir sonuç görmedik. Ancak seçim sonuçları açıklandığında fikir yürütebiliriz. Ama mesela seçim kampanyasını Batman'da yürüten Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, sözleşmeli memurlarla ilgili açıklamasını twitter'dan yapması bile bu alanın etkisini göstermeye yetiyor. Önümüzdeki ilk seçimde sosyal medyanın rolünün belirleyici oranda arttığını göreceğiz.

 

ANKETLERE İADE-İ İTİBAR YAPILACAK

 

- Bir ifade biçimi ve taktik olarak 'güç gösterisi' yapmak mı daha iyidir yoksa 'mağdur edebiyatı' mı?

 

Seçmen katında güçlü görünmek bir liderin söylediklerinin etkisini artırır. Ama ülkemizde seçmenin mağdurun yanında taraf tutan yaklaşımı, bazı konularda bu taktiği cazibeli hale getirebiliyor.

 

- MHP, kasetleriyle ve Bahçeli'nin 'püskevit' sözüyle kendisinden çok söz ettirdi... Bunun MHP'nin oylarını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

 

Kaset olayının MHP'nin oylarını artıracağını düşünüyordum ama anket araştırmalarının sonuçlarına bakınca pozitif ya da negatif bir etki yaratmadığını görüyoruz. Bahçeli'nin 40. yıl hesabı ya da 'püskevit' sözü içinse en güzel yanıt Mevlana'nın 'Yüzde ısrar etme, doksan da olur, insan dediğinde noksan da olur' sözü... Gaf ya da komikliğe malzeme verme durumu bilgisizliği değil de farklı yorumu simgelediğinde oy kaybettirmez. Bahçeli 'püskevit' meselesini sonrasında iyi yönetti.

 

- Peki anketleri güvenilir buluyor musunuz?

 

Araştırma şirketlerinin önceki seçimlerdeki tahminleri bir güvensizlik yarattı bu konuda. Ama bu seçimde itibarlarının tekrar iade edileceğini düşünüyorum. Çok anket araştırması yapıldı ve hemen hepsinden birbirine yakın sonuçlar çıktı.

 

LİDERLER NEREYE BAKIYORLAR?

 

- Siyasi liderler afişler, billboardlar için poz verirken neden göz teması kurmuyor da yukarıya ya da başka yerlere bakıyor?

 

Bazı yerlerde yukarıya, bazı yerlerde ileriye bakıyorlar, göz teması kurdukları da oluyor. O görselin kullanıldığı yere ve slogana göre değişiyor baktıkları yer. Bazı miting meydanlarındaki billboardlarda aşağıya doğru baktıklarını görebilirsiniz mesela. Bütün bunların dışında ileriye doğru bakılarak geleceğin işaret edildiğini de söyleyebiliriz.

 

- Siyasetçilerin konuşmalarına hakim olan dil pek değişmiyor; örneğin sürekli birilerini bir şeyleri ispata davet etme durumu ve 'şeref - şerefsizlik', 'mertlik - namertlik' gibi meseleler var. Bu bir iletişim taktiği midir?

 

Bu dil sadece polemik yaratmakta işe yarıyor. Aksi takdirde, şeref sahibi olmayan liderlerin parti başında olduğunu düşünürsek, bu kadar oyun neye göre verildiğini sorgulamak, değerlendirme yapmak hepimize zarar verirdi. Bu tür polemikten kazanç sağlamaya çalışmak gelenek haline geldi maalesef.

 

Seçmenin oy tercihini ne belirler?

 

Seçmen ülkemizde maalesef kısa dönemli kişisel çıkarına göre oy veriyor, ülkenin ve toplumun çıkarı ikinci planda kalıyor. Son 20 yıldaki seçimlere bakarsanız pek çok vaadin havada kaldığını görürsünüz. Zamanında önemli etki yaratan 'Herkese iki anahtar' vaadi bunun iyi bir örneği. Seçmenin tek kriteri kişisel çıkarı olduğu sürece partilerin de böyle davranması kaçınılmaz. Oy kazanmak için seçim yardım paketleri, ceza ya da vergi affı uygulamaları kullanılıyor. Parası çok olan parti daha fazla yardımla daha çok oy alıyor.

 

Eyüp Tatlıpınar / Akşam

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: