Enerji bilindiği gibi dünyaya yön veren en önemli politika enstrümanlarından birisidir. Dolayısıyla elde edilmesinden tüketime sunulmasına kadar gerçekleşen tüm süreçler önemlidir. Daha önce de belirttiğim gibi enerji politikalarında devletler öncelikle yerli, ucuz ve güvenli (sürekli elde edilebilmesi anlamında güvenli) enerji elde etmenin yollarını bulmaya çalışmaktadırlar. Günümüzde bu koşullara artık enerji kaynağının yenilenebilir ve çevreye duyarlı olması gibi özelliklerde eklenmiştir. Bu çerçevede geliştirilen politikalarda enerjinin üretilmesi ve tüketilmesinin toplumsal bir maliyeti olduğu kabul edilmiş durumdadır. Özellikle gelişmiş ülke toplumları bu gibi durumlarda toplumsal maliyet hesaplamaları çerçevesinde belli miktarda fazla ödeme yapmayı neredeyse kabullenmiş durumdadırlar.
Ülkemizde enerji üretim ve tüketiminin toplumsal maliyeti dikkate alınmamaktadır. Yani bir enerji yatırımı yapılırken temel alınan standartlar arasında ekonomik maliyetlerin dışında pek bir şey bizim devletimizi şimdilik pek ilgilendirmiyor gibi görünüyor. Oysa yapılacak olan her enerji yatırımında seçim yapılırken üretiminden tüketimine, atık miktarlarına, kaynağın yerli mi dış alım mı olacağına kadar her aşamasında ortaya çıkan toplumsal maliyetlerin ayrı ayrı hesaplanması gerekmektedir. Ülkemizde bu istatistikler olmamakla birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmada, kendi termik santrallerinde üretilen enerjinin fiyatının oldukça düşük olduğu ancak toplumsal maliyet hesaplandığında sadece kömür tozuna bağlı hastalıklar nedeniyle ölenlerin sayısının yılda 2000’i geçtiği, bu nedenle de termik santrallerin maliyetinin göründüğünden daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde hidroelektrik santrallerin ortaya çıkardığı toplumsal maliyetler de göründüğünden çok fazladır. Bu santraller nedeniyle kaybedilen doğal çevrenin yanı sıra sadece ortaya çıkardığı göç olgusu bile toplumsal maliyeti çok yükseltmektedir.
Toplumsal maliyet hesaplamalarını yapmak için pek çok faktörü dikkate almak gerekmekle birlikte, ülkenin ekonomik yaşam koşulları, iklim, halkın farkındalık düzeyine göre çevreye verdiği değer gibi birçok unsur da toplumsal maliyeti etkilemektedir. Araştırmalar, yalnızca insan sağlığının dikkate alınması durumunda kömür ve petrolden elde edilen enerjinin maliyetinin aslında iki kat fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Özetle, bir enerji üretim sistemine yatırım yaparken, ilk yatırımında başlayarak, hammaddenin elde edilmesi, atık giderleri, kamu kurumlarına ödenmek zorunda olunan vergi dahil tüm harcamalar, tamir ve bakım masrafları, verimlilikten kaynaklanan tüm masraflar, çevre ve insan sağlığına verilen zararlar, sağlık harcamalarının devlete olan maliyetleri, en basiti bir ağacın kesilmesinin dahi yaratacağı oksijen azalmasının ekonomik karşılığı olan masrafları, su kaynaklarına olan zararlar ile yapılacak yatırımın kullanım ömrü vs. tüm bunların kısa, orta ve uzun vadede hesaplamaları yapılmalıdır. Bu maliyetler dikkate alınarak yatırım yapıldığında neyi ne pahasına yaptığımızı da görebiliriz. Yani bir yatırım bize ne verecek ne alacak çok iyi hesaplanmalıdır.
Kısacası, “attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya” değmeli…
Ülkemizin enerjiye ödediği yıllık toplam miktar yaklaşık 50 milyar dolardır. Özellikle de sürekli gelişen ve büyüyen sanayimizle birlikte bu miktar her yıl % 10 artmaktadır. Hal böyle iken ülkemiz tüm yeraltı ve yer üstü kaynaklarını kullanarak enerjiye yatırım yapmalı ki yapıyor, son derece önemlidir. Bu durum enerjinin sürekli güvenliğini sağlamaktadır. Her yatırımın başında yatırım çevre yönünden çok yönlü araştırılmakta ve ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) olumlu kararı verilen projelere yatırım izni verilmektedir. Buna rağmen her türlü yatırıma karşı çıkan azınlık bir grup her şeye karş
suriyede ve ırakta dökülen kan = enerjide toplumsal maliyet ikisinin toplam petrol rezervleri dünyadaki bütün şirketleri satın alacak kadar büyük miktarda.ama yerin üstündekiler yerin altındaki bu zenginliğin sahibi değiller. aslında hem suriye hem ırak gitmek istedikleri bir İsviçre bir suriye gibi refah içerisinde olabilir ama petrol kuyularının başında kapitalizmin köpekleri var.
teşekkürler yüzyılımızın sorunlarından biri..