• resmi ilanlar

Camiler ve Din Görevlileri Haftası Kutlandı

04/10/2006 00:00

Belediye Yeni Nikâh salonunda düzenlenen programla Camiler ve Din Görevlileri haftası kutlandı. Kutlama programına Vali Yardımcısı Erdoğan Aydın, Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz, Karacasu Belediye Başkanı İsmail Erkoç, Bolu Müftüsü Ahmet Okutan ve çok sayıda vatandaş katıldı. Camiler ve Din Görevlileri haftası Belediye Yeni Nikâh salonunda düzenlenen programla kutlandı. Program saygı duruşu ve İstiklal marşının okunması ile başladı. Ardından Kuran'ı Kerim Ve Türkçe anlamı okundu. Daha sonra Bolu Din görevlileri ilahi grubu küçük bir konser verdi. Vatandaşların beğeniyle dinlediği konserin ardından Müftü Ahmet Okutan bir konuşma yaparak günün anlam ve önemine değindi.Okutan konuşmasında 'Camiler ve onların tamamlayıcı birer unsuru olan din görevlileri hem İslâm dini hem de Müslümanlar açısından büyük öneme sahiptir. Öncelikle Camiler, Müslümanların cemaatle namaz kılıp Allah'a topluca dua ve ibadet ettikleri yerler olarak yeryüzündeki en hayırlı ve Allah'a en sevimli mekânlardır. Nitekim sevgili Peygamberimiz, Allah'ın adının anıldığı ve O'na karşı kulluk görevlerinin yerine getirildiği yerler olarak 'Mescitler/Camiler Allah'a en sevimli olan mekânlardır.' buyurmaktadır. (Müslim,Mescid) Yüce Allah yeryüzündeki ilk Mescidi/Kâbe'yi 'Evim' ifadesi ile yüceltmiş, (Bakara,125, Hac,26) 'Bu evin Rabbi' (Kureyş,3) diyerek de onu kendine izafe etmiştir. Bundan dolayı da Kâ'beye 'Beytullah/Allah'ın evi' denilmiştir. Sevgili Peygamberimiz de bu ifadeyi diğer Mescitler/Camilere teşmil etmiştir' dedi. 'Camiler Eğitim ve Öğretim Hizmeti Sunar' Konuşmasında camilerin işlevlerini anlatan okutan 'Camiler, Barış ve Kardeşlik Oluşturur, Eğitim ve Öğretim Hizmeti Sunar. Camiler, Müslümanları huzur ve sükûna kavuşturması bakımından önemli bir işleve sahiptirler. Zira camiler, oraya gelen her sınıftan ve her kesimden insanları aynı safta, aynı yönde ve aynı duygular içinde omuz omuza, diz dize ve gönül gönüle bir araya getirir. Bu da kardeşlik, sevgi, barış, dayanışma ve kaynaşma demektir. Camiler, minber ve kürsülerindeki hutbe ve vaazlarıyla ilim, irfan, edep, sevgi, yardımlaşma ve hak-hukuk derslerinin de vasıtalarıdır. Bu da insana her zaman gerekli olan öğrenme için önemli bir imkândır. 'Camiler, Müslümanlara Manevî Huzur Sunar' İnsanın Yüce Yaratıcısı ile manen irtibat kurması doğal ve kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Hiç şüphesiz bu ihtiyacın giderilebildiği en uygun ve en müsait yerler camilerdir. Günde beş defa Allah'a karşı görevlerini yerine getirmek için camiye koşarak gelip O'na yönelen müminler, her namaza duruşlarında Allah'la beraber olmanın ve O'nunla konuşmanın zevkini yaşarlar. 'Camiler, Manevi Sığınak Görevi Sunar' Sevgili Peygamberimiz beş vakit namaz dışında da zaman zaman, özellikle de sıkıntılı zamanlarında rahatlamak amacıyla camiye gidip namaz kıldığını biliyoruz. Meselâ, şiddetli bir fırtına çıktığında yapmakta olduğu işleri hemen bırakıp camiye koşar ve kıbleye dönerek 'Ya Rabbi! Gelmesi muhtemel felâketlerden sana sığınırım.' diye dua eder, hava sakinleştiğinde de Allah'a hamd-ü sena ederdi. (Tirmizi,Deavat) Efendimizin bu uygulamasından anlıyoruz ki Camiler bizim için aynı zamanda birer manevî sığınaktır. Zaten Kur'an-ı Kerim'de de 'O halde Allah'a koşun. Şüphesiz ben, size O'nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. Allah ile beraber başka bir İlâh/Tanrı edinmeyin.' (Zariyat,50,51) buyrularak her türlü sıkıntının giderilmesi için yalnız Allah'a gidilmesi ve O'na sığınılması bir çare olarak gösterilmektedir. Kulun Allah ile temas kurabileceği ve kendini O'na ifade edebileceği en uygun yerler de hiç şüphesiz yine O'nun evleri Camiler'dir. 'Camiler, Manevî Hastalıklara Şifa Sunar' Camilerde öğretilen ilâhî kaynaklı bilgi ve her vakitte tekrarlanan ilâhî mesajla gönüllere yansıyan güzel duygular, Müslüman'ın kin, haset, fesat, gıybet, riya, kötülük, içki, kumar, uyuşturucu, fuhuş ve benzeri olumsuz duygu ve davranışlardan uzak kalmasını sağlamakta ve hem ruhî hem de psikolojik bunalımlara şifa olmaktadır. 'Camiler, İlâhî Çağrıya Uyma İmkânı Sunar' Müminler günde beş defa Allah'a çağrılmakta, çağrıyı alan kişi de camiye koşmaktadır. Camiye giden mümin Allah'ın çağrısına uymanın huzurunu yaşar. Bu çağrı aynı zamanda Müminin namazla birlikte kurtuluş ve mutluluğa ve en önemlisi de Cennet'e çağrılması demektir. İşte bu hazzı bizlere yaşatan yine Camilerdir. Camiler, asırlar boyu Müslümanlara bu güzellikleri sunmuş ve sunmaya da devam edecektir. Yeter ki bizler onları gereği gibi değerlendirelim ve onları bütün fonksiyonları ile birlikte çocuklarımıza tanıtıp sevdirelim' şeklinde anlattı. Din Görevlileri Konusuna ise okutan halkımızın gerçekçi bilgilere sahip olmadığını ifade eden Okutan 'Bu konuda halkımız ne yazık ki gerçekçi bilgilere sahip değildir. Öyle olmayınca da muazzez dinimizle temas kurmakta sıkıntı yaşıyor. Bu durum Müslüman için önemli bir stres nedenidir. Oysa din görevlileri ile kurulacak sağlıklı ilişkiler halkın dine sempatisini sağlayacaktır. Bu hususun asla gözden uzak tutulmaması gerekir' dedi. 'Keşke entelektüellerimiz de bu Arif insanlarımızı örnek alabilse' Okutan 'Din görevliliği insanlığa örnek olabilmek için özveri gerektirir. Hem de hiçbir mesleğin gerektirmediği kadar özveri gerektirir. Zira hiçbir Müslüman kendinde mevcut olsa bile en ufak bir hatayı dahi bu mesleğe yakıştırmaz. Onu yüce bilir, yüce görmek ister. Onun rehberliği ile Allah'a ulaşabileceğine inanır ve cenazesinin onun merhametli elleriyle yıkanmasını, kalbinin genişliğiyle yapacağı dua eşliğinde son yolculuğuna uğurlanmasını ve onu asla yalnız bırakmamasını ister. Bunun için onu gözü gibi korur, kollar, kıskanır ve ona kem gözle bakanı asla affetmez. Keşke entelektüellerimiz de bu arif insanlarımızı örnek alabilse! Ancak, sonuçta din görevlileri de birer insandır. Melek olmadıkları gibi hatasız ve kusursuz da değillerdir. Her şeye rağmen toplumun malûl bulunduğu manevî hastalıklardan beridir. İçkisi, kumarı, fuhşu, cinayeti yoktur. İbadetinde, duasında ihmâli yoktur. Her şeyden önce din görevlisinin bizden farkı, beş vakit namazı camide kılması ve bütün kutsal gün ve gecelerde Allah'a niyazda bulunur vaziyette olmasıdır. Yetmez mi? Din adamını toplum dışına itme isteği ne yazık ki Cumhuriyetin ilk yıllarından beri devam edip gelmektedir. Dine, din adamına, dindara ve dinî değerlere saldırma, onları aşağılayıp kötüleme bugün de ortak bir tutum şeklinde karşımızda durmaktadır. Halkımıza düşen bu anlayışı ters yüz etmektir. O da ancak doğruları ve gerçekleri öğrenerek ve içselleştirerek mümkün olur. Halkın bütününün ortak mücadelesi olan Milli Mücadeleyi konu edinen roman ve filmlerde daha ziyade ideolojik bir yaklaşımla din adamları jurnalci, çıkarcı, kendi çıkarları için başkasının gözünü oymaya hazır tipler olarak takdim edilmiş, Türk insanının iç dünyası, bu iç dünyaya biçim veren tarihî, ekonomik ve toplumsal oluşumlar hep göz ardı edilmiştir. Bunların en tipik iki örneği de Halide Edip'in yazdığı 'Vurun Kahpeye' ile Yakup Kadri'nin yazdığı 'Yaban'dır ki bunların her ikisi de filmleştirilmiştir. Bu filmleri seyredenler, Milli Mücadele'de din adamları ve dindarların hep olumsuz rol oynadıklarını, sadece kendi çıkarlarını gözeterek vatana ihanet ettiklerini düşünebilirler. Oysa Milli Mücadele içindeki din adamlarını ve dindarları kurtuluş aleyhinde, çıkarcı ve yobaz olarak göstermek başta tarihimize karşı bir ihanettir' dedi. 'Din Adamları Alay Konusu Oldu' Din Adamlarının son zamanlarda Tv Programlarında halka yanlış yansıtıldığını, din görevlilerinin Alay ve mizah konusu yapıldığını söyleyen Okutan 'özellikle çocuklar ve gençler üzerinde etkili olmakta ve onların maneviyatına olumsuz biçimde yansımaktadır. Çocuklardaki duygu ve düşünce gelişimi açısından bu imajın çocuğun dindarlığı ile maneviyatını ne kadar tahrip ettiğini anlamak için allame olmaya gerek yoktur. Her şey ortada. Şimdi din ve din adamı imajının bu derece olumsuz şekilde sunulmasında bir kasıt var mıdır? Yoksa bir bilgisizlik ve zihniyet sorunu mu söz konusudur? Veya bilmediğimiz ideolojik veya sosyolojik başka sebepler mi vardır? sorularını sormaktan insan kendini alamıyor. Bunu hepimizin birlikte düşünmesinde sayısız toplumsal yararlar vardır. Hiç şüphesiz din görevlilerimizin olumlu imaja sahip olmasını sağlamak, sadece Diyanet İşleri Başkanlığı'nın değil, bu toplumda yaşayan herkesin görevi olmalıdır. Ayrıca meseleye insanî değerler açısından yaklaşıp, her ne kaygı ile olursa olsun toplumun hassasiyet gösterdiği din, tarih ve moral değerler gibi alanlar üzerinden mizah yapılmamalıdır. Din adamına karşı takınılacak olumsuz tavrın dine karşı da olumsuz tavır takınmaya dönüşeceği asla unutulmamalıdır. Hoşgörü ve inançlara saygı gibi evrensel değerler bizi, yapımcısıyla, senaristiyle ve izleyicisi ile en mukaddes alanlardan biri olan din konusunda daha duyarlı olmaya, bu hususta insanî ve vicdanî bir sorumluluk üstlenmeye sevk etmelidir.' dedi. Okutanın konuşmasının ardında Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz ve Vali Yardımcısı Erdoğan Aydın'da birer konuşma yaparak Camiler ve Din görevlileri haftasını kutladı.
İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: