• resmi ilanlar

RABBİMİZİ TANIYALIM

28/07/2012 00:00

Cebbar

Dilediğini cebir yoluyla yapan, kayıtsız şartsız herkese cebredecek güçte olan, hiç kimse tarafından kendisine cebir olunamayan Hüküm sahibi Allah'tır. O ne derse olur, muradı yerine gelir.

 

*  *  *

 

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;

Hızır kanad, Cibril kanad;

Nisan kanad, bahar kanad;

Âyetlerini ezber bilen

Yapraklar kanad...

Açılsın göklerin kapıları,

Açılsın perdeler, kat kat!

Çöllere dökülsün yıldızlar;

Dizilsin yollarına

Yetimler, günahsızlar!

Çöl gecelerinden, yanık

Türküler yapan kızlar

Sancağını saçlarıyla dokusun;

Bilâl-i Habeşî sustuysa

Ezânlarını Dâvûd okusun!

 

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,

“Hû hû”lara karışsın âminler...

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

 

Arif Nihat Asya

 

 

*  *  *

 

 

 

KUR’AN DİLİYLE DUA

Yusuf (a.s.)şöyle dua etti: “Ey Rabbim! Zindan bana bunların davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer Sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, ben onların sevdasına

düşer, cahillerden olurum.” (Yusuf, 12/33)

 

PEYGAMBER DİLİYLE DUA

“Allah’ım! Cehenneme götüren fitneden, Cehennemin azabından zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.”(Ebu Dâvûd,“Vitr” 32)

 

 *  *  *

Hz.Peygamber(s.a.s.)'den Ramazan Müjdeleri

 

Haydi… Ramazan bilinciyle müjdelere doğru yürüyelim!

Cennette Reyyan Kapısı Müjdesi

Peygamber Efendimiz’in, samimiyetle ramazan orucunu tutanlara verdiği büyük müjde vardır. Bu müjde, “oruçluların cennete özel bir kapıdan sevk olunacakları” haberidir. İşte o müjde:

Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde (cennete) yalnız oruçlular girer. O kapıdan onlardan başkası giremez. (Kıyamet gününde) “Oruçlular nerede?” diye nida edildiğinde, oruçlular kalkıp oradan girerler. Oruçluların sonuncusu içeriye girdiği zaman kapı kapatılır ve oradan içeriye (oruçlulardan) başka hiç kimse giremez!

 

 

*  *  *

 

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgilendirme, www.diyanet.gov.tr

 [email protected]

            Oruç bedenin zekâtı olarak, vücutta birikmiş zararlı unsurların defi için metabolizmaya büyük bir imkân sağlar. İnsanın, vücudunu diğer canlılardan daha farklı olarak madde ve mananın sırlı ve ahenkli bir birleşimi olarak görmeye başladığı bu ayda, gelin vücutlarımızı yenileyelim, dimağlarımızı parlatalım.  Allah Rasulü’nün “Sûmû tesıhhû” “oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız” sözünü teyit edercesine bedenlerimiz sağlık bulsun.. (Taberani, Mu’cemu’l-Evsat, VIII, 174; Münzirî, et-Tergîb, 2/206) Hayırlı bereketli kıymetimizi arttıran  bir ramazan günü dilerim.

 

 

**   Diş Fırçalamak Orucu Bozar mı?

             -Diş fırçalamakla oruç bozulmaz. Bununla birlikte, diş macununun veya suyun boğaza kaçması halinde oruç bozulur. Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak, dişlerin imsakten önce ve iftardan sonra fırçalanması uygun olur.

 

**  Kusmakla Oruç Bozulur mu?

-Kendiliğinden kusmakla oruç bozulmaz. Ancak kişinin kendi isteği ve müdahalesiyle meydana gelen kusma, “ağız dolusu” olması halinde, orucu bozar.

 

**  Oruçlu İken Boy Abdesti Almak/ Banyo Yapmak Orucu Bozar mı?

-Ağız veya burundan su yutulmadıkça yıkanmakla veya gusül abdesti almakla oruç bozulmaz. Nitekim Hz. Aişe ile Ümmü Seleme validelerimiz Peygamberimiz (s.a.v.)'in Ramazanda imsaktan sonra boy abdesti almış olduğunu haber vermişlerdir. (Buhârî, Savm, 25).

Buna göre geceden cünüp olarak imsak vaktine girmek oruca zarar vermediği gibi, oruçlu iken boy abdesti almak da orucu bozmaz.

 

            **   Üç Aylar Diye Adlandırılan (Recep, Şaban, Ramazan) Aylarının Aralıksız Olarak Oruçla Geçirilmesinin Bir Sakıncası Var mıdır?

-Halk arasında bilindiği şekilde üç aylar orucu olmayıp ancak Recep ve Şaban aylarında; Hz. Peygamber'in diğer aylara oranla daha fazla nafile olarak oruç tuttuğu hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buhârî, Savm, 52, 53; Müslim, Sıyâm, 175, 179). Ramazan ayında oruç tutmak ise farzdır. Bunun dışında Pazartesi, Perşembe günleri ile Hicrî ayların 13, 14 ve 15'i gibi belirli günlerinde nafile oruç tuttuğu bilinmektedir (Tirmizî, Savm, 44; Ebû Dâvûd, 68). Ancak Recep ve Şaban aylarında Hz. Peygamber’in aralıksız oruç tuttuğuna dair sahih kaynaklarda herhangi bir rivayet bulunmamaktadır.

 

*  *  *

 

OSMANLI’DA RAMAZAN (2)

 

Ramazan ayına başlangıcın anlaşılması için hilali gözetlediklerini anlatmıştık evvelki yazıda. Küçük bir hikâye ile giriş yapalım.

“Ramazan hilali görülmeyince oruç tutmanın caiz olmayacağı meselesini duymuş bir tiryaki, hilali görmemek için evinin pencerelerini kapatıp, perdeleri sımsıkı örter, geceleri mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş. Ramazanın ilk günlerinden birinde, yine hilali görmemek için, başını önüne eğmiş giderken, bir su birikintisi içinde hilalin aksini görünce üzülerek şöyle demiş: ―Hey mübarek. Gözüme mi gireceksin. Anladık işte ramazan başlamış.”

Ramazan ayı hilalle birlikte karşılanır. Her güzel olayın öncesinde yapılması şart olan şey, gelen olaya göre hummalı bir hazırlıktır. Ramazan ayı gelmeden hazırlığa girişen Osmanlı kadınları, evlerini iyice temizleyip yatak minder ne varsa yıkarlardı. Dükkanlar da Ramazan’a hazırlanır, her zamankinden daha düzenli ve renkli görünmek için dükkan sahipleri uğraşırlardı. Gayrimüslim tüccarlar da Ramazan’dan nasibini alır, dükkan sahiplerinin Ramazan sonrası ödemek şartıyla yaptıkları alışverişle mallarının çoğunu satmış olurlardı. Herkes imkanı ölçüsünde bu aya hazırlanır, onu en güzel şekilde karşılamaya çalışırdı. Başta Topkapı Sarayında bulunan devlet merkezi, şehir emanetleri, vakıflar, medreseler, camiler, tekkeler-zaviyeler, imaretler, hayır cemiyetleri, sergiciler de bu hazırlıkları itinalı bir şekilde yaparlardı.

Devlet dairelerinde saatler değişir, öğlene doğru başlayan mesai ikindiye varmadan biterdi. Gerektiğinde iftardan sonra çalışıldığı da olurdu. Mektepler, mühendishaneler tatil edilirdi. İsteyenler memleketlerine gidip Ramazanı orada geçirirlerdi.

Ramazan ayı her haliyle, her rengiyle farklıydı Osmanlı’da. İftarından sahuruna, gündüzünden akşamına her karesi ayrı bir güzellikti. Dopdolu iftar sofraları, çeşit çeşit peynirler, her renk zeytinler, ışıl ışıl reçellerle donatılır, kilerler Ramazan’a hazırlanır, taze meyveler, sebzeler, yemişlerle doldurulur, kilerin soğuk yüzünün bile rengini değiştirirlerdi. Elbette günümüzde olduğu gibi pide o zaman da Ramazanın olmazsa olmazıydı. Padişah’ın sofrasında iftar, çeşit çeşit et yemekleri, pastırma, sebze yemekleri, balık gibi bir sürü çeşitle açılır, davetlileri hoşnut etmek için mutfak ahalisine epey yorucu bir mesai hazırlanırdı. Osmanlı’nın bir güzel yanı da, saraydaki iftar davetine isteyen herkesin katılabilmesiydi. Padişah tarafından davete icap duyulmadan herkes bu iftarlara katılabilirdi. Padişah’ın sofrasına oturan aç kalkmayacağı gibi, saraydan ayrılanlar eli boş gönderilmezdi. Diş kirası denilen adet üzere davetlilere özel hediyeler verilirdi. Ya cebine sessizce sıkıştırılan küçük keseler olurdu bu ya da iftar sonrasında Enderun Efendisinin elinde büyükçe bir tepsiyle iftar yemeğinin yendiği odaya getirdiği çeşitli hediyelerden oluşurdu.

Sahurları iftar yemekleri gibi ağır olmayıp daha ziyade karnı tok tutacak hamur işleri, pilav gibi yemekler ve kan şekerini dengede tutması, gün boyu dinçlik vermesi için kuru meyvelerle geçirilirdi.

Yiyecek içecek adabından, günün yaşanış şekline, ayların karşılanmasından, Ramazan’a verilen öneme kadar her karesi ayrı güzel olan Osmanlı’nın her daim bize ışık tutması dileğiyle… Vesselam…

 

SERPİL ERGİN

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: