• resmi ilanlar

RABBİMİZİ TANIYALIM

17/08/2012 00:00

Adl

Çok adaletli, mutlak adil.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır..." (En'am 115)

Allah bütün söz ve fiillerinde mutlak adalet sahibidir. O'nun kararı doğru, hükmü adildir. Nimet ve ihsanını dilediğine verir veya vermez. Aziz veya zelil kılar, yükseltir veya alçaltır, ikram eder veya etmez, hemen yapar veya veya erteler, yarar sağlar veya zarar verir, korur veya korumaz, zengin veya fakir yapar, sağlık verir veya hastalandırır, bela verir veya beladan muaf tutar. Allah, bütün bunları mutlak iktidar sahibi sahibi olması nedeniyle dilediği şekilde, verdiği karara göre yapar. Eğer Allah, peygamber ve nebilerin, kendisine en yakın meleklerin ve salih kulların da aralarında bulunduğu bütün varlıklara, isyankar ve inkarcılara azap ettiği gibi azap etse bu O'nun adaletinden sayılır.

Allah'ın bütün herkese azap etmesi adaletinden, merhamet etmesi fazlından, onları iki guruba ayırması da hikmetindendir. Bu yüzden bazı âlimler şöyle söylemişlerdir: "Allah'ın adaletinden Allah'a sığınırız. O'ndan ihsan ve keremini isteriz, hikmetinin de iyi yönünü talep ederiz."

Her müslüman, Allah'tan başka mutlak adalet sahibi kimsenin olmadığını, her adil sahibinin ve uyguladığı adaletinin Allah'tan geldiğini, O'ndan olmayan her hükmün zulüm ve bâtıl olduğunu bilmelidir. Sonra da Allah'ın kendisi için takdir ettiği ve uyguladığı (kaza)her şeyi kabullenmeli ve içtenlikle O'na teslim olmalıdır. Bütün sözlerinde, fiillerinde ve hükümlerinde hiç bir zaman adaletten ayrılmamalıdır.   

*  *  *

ARAMIZDA SEVGİ VE BARIŞ DOKUNUŞU SELAMI YAYALIM

*  *  *

İbret olmaz bize her gün okuruz ezber de

Yoksa hiç mana aranmaz mı bu ayetler de

 

Lafzı muhkem yalnız anlaşılan kuranın

Çünkü kaydında değil hiç birimiz mananın

Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kur’an şunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için.

 

(Mehmet Akif ERSOY)

*  *  *

KUR’AN DİLİYLE DUA

“Hasbiyellahu la ilahe illa hu. ‘Aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul-arşil’azim.”

Anlamı: “Bana Allah yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben O’na güvendim ve

 O, büyük Arş’ın Rabbidir.” (Tevbe, 9/129)

PEYGAMBER DİLİYLE DUA

Sevgili Peygamberimizin Muaz b. Cebel’e her farz namazdan sonra okumasını tavsiye ettiği dua: “Allahümme eınnî ala zikrike ve  şükrike ve husni ibadetike.”

“Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.”

 (Ebu Dâvûd, “Salât”, 361; Nesâî, “Sehv” 60; İbn Hanbel, el-Müsned,V,245.)

*  *  *

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgilendirme, www.diyanet.gov.tr

 [email protected]

*Yurtdışında çalışan kişi, fitreyi Avrupa şartlarına göre mi yoksa Türkiye

şartlarına göre mi verir?

-Ülke ve bölgelere göre geçim standartları farklı olduğundan, sadaka-i fıtır  ükellefinin

kendi bulunduğu yere göre bir kişinin bir günlük normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktar üzerinden sadaka-i fıtrını vermesi gerekir.

*Vaktinde ödenmeyen sadaka-ı fıtır borcu nasıl ödenir?

-Bütün ibadetlerde olduğu gibi sadaka-i fıtır yükümlülüğü de geciktirilmeyip zamanında yerine getirilmelidir. Bununla birlikte zamanında ödenmemişse, bu fitrelerin mümkün olan ilk fırsatta ödenmesi gerekir.

*Sadaka-i fıtır kimlere verilir, kimlere verilemez?

-Sadaka-i fıtır, zekât verilebilecek kimselere verilir. Zekât verilmesi caiz olmayan

kişilere sadaka-i fıtır da verilemez.

*Gayr-i meşru yolla sağlanan kazançtan zekât vermek gerekir mi?

-Gayr-i meşru yolla sağlanan kazancın sahibi belli ise, bu kazancın sahibine iade edilmesi; belli değil ise, karşılığında sevap beklemeksizin yoksullara veya hayır kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir. Bu itibarla, gayr-i meşru yolla elde edilen kazancın tamamı ya sahibine iade edilerek veya hayır yolda harcanarak elden çıkarılacağından, zekâtının verilmesi söz konusu değildir.

*Ziynet eşyasına zekât verilir mi?

-Altın ve gümüş dışındaki ziynet eşyaları zekâta tabi değildir. Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları ise, zekât için gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde zekâta tabidir. Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları, 80.18 gr. veya daha fazla ve üzerinden bir yıl geçmiş ise zekâta tâbidir.

Aldatan Bizden Değildir.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Eksik ölçüp noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun! Onlar insanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise eksik ölçer ve tartarlar. Onlar düşünmezler mi ki, tekrar diriltilecekler! Büyük bir günde. Öyle bir gün ki, insanlar o günde âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır.” (Mutaffifîn, 1,2,3,4,5,6)

Rasûlullah (sav) buyuruyor:

“Satış esnâsında yemin, mala revaç verirse de paranın bereketini giderir.” (Buhârî, Büyû’, 26)

Rasûlullâh (sav) buğday satan bir adama rastladı. Satıcıya:

“–Nasıl satıyorsun?” diye sordu.

Adam da kendince anlattı. O esnâda Rasûlullâh (sav)’e:

“–Elini onun (buğdayın) içine daldır!” diye vahy (işâret) edildi.

Allâh Rasûlü (sav) de elini daldırdı ve buğdayın ıslak olduğunu gördü. Bunun üzerine:

“–İnsanların görmesi için ıslak olanı üst tarafına koysaydın ya! Aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164) buyurdu

 

*  *  *

 

BİR AYET BİR NÜKTE

 

“Rahmetim herşeyi kuşatmıştır.”

A’raf Suresi , 156

Bu ilahi müjdenin içinde yer aldığı A’raf Sûresinin 156. ayetinin meâli şöyledir: “Bize bu dünya da iyilik yaz ahirette de. Çünkü biz (tevbe ederek) sana döndük. Allah buyurdu ki: “Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise, her şeyi kuşatmıştır. Onu kötülükten sakınanlara, zekatı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.”

            Bu ayetin öncesinde belirtildiği üzere  Musâ aleyhisselâm, İsrailoğullarından 70 kişi seçip tövbe için Tûr-i Sinâ’ya götürmüştü. Orada cereyân eden olaylar sonucu şiddetli bir deprem ile bu kişiler bayılmışlardı. Bunun üzerine Hz. Musâ, Allah Teâlâ’ya niyaz da bulunarak, bağışlanmalarını dilemiş ve niyâzını “ Bize dünyada da iyilik yaz âhirette de. Çünkü biz tevbe ederek sana döndük” diye bitirmişti.

            Allah Teâlâ kendisine “Kimi dilersem onu azabıma uğratırım.Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır...” diye cevap vermiştir.Burada rahmetin her şeyi kuşattığı, geçmiş zaman kipiyle, azabın ise gelecek zaman kipiyle beyan edilmiş olması, dünyada “şey” denilen her nesnenin başlangıcından itibaren  Allah’ın rahmetine mahzar kılındığını göstermektedir. Azabın ise, ortam veya sonuç itibarıyla söz konusu olacağı anlaşılmaktadır. Bu demektir ki, önceden rahmet sahasına girmiş olanlardan daha sonra azâp çekecek olanlar bulunabilecektir. Tabii, bağışlanıp rahmet sahasında kalacaklar da bulunacaktır. Dünyada rahmetle muamele görmüş olmak, âhirette de aynı muameleyi görme garantisi değilse de ümididir.( İmam Nevevi, Riy’azü’s Salihîn,III, 74-75,Erkâm yay.İst,2001)

            Bir gün Hz. Musâ a.s. zamanında bir adam, Musâ peygamberin Cenab-ı Hak ile konuştuğunu öğrenince ısrarla bir şeyi öğrenmek ister.Der ki:- “Ya Musâ, Cenab-ı Allah’a sorsan, bu zamanın en günahkar insanı kimdir?” Musâ a.s. Tûr-i Sinâ’ya çıktığında Cenab-ı Hakka sorar: -“Ya Rabbi! Kimdir bu zamanın en günahkar insanı?” Allah Teâlâ : -“Ya Kelimim buradan ayrıldıktan sonra karşına, oğlunun elinden tutarak yürüyen bir adam çıkacak. İşte odur bu zamanın en günahkar insanı.” diye cevap verir. Bir süre sonra Musâ a.s.’a tekrar sorulur: “Ya Musa, Alemlerin Rabbine sorsan, bu zamanın en günahsız, kendisinden en razı olduğu kulu kimdir?” Musâ a.s. yine Cenab-ı Hakk’a niyaz eder ve sorusuna ,“ Ya Musâ, buradan ayrıldıktan sonra karşına, oğlunun elinden tutarak yürüyen bir adam çıkacak.İşte o, en günahsız, kendisinden en razı olduğum insandır.” cevabını alır. Karşılaştığı adam önceden en günahkâr olarak işaret edilen aynı adamdır. Musâ Peygamber, dün günahkârdı da bu gün nasıl en razı olunan kul oldu diye bu işin hikmetini Allah Teâla dan öğrenmek ister. Cenab-ı Hak şöyle cevap verir: “Bu adam oğluyla denizin kıyısında oturuyordu. Oğlu babasına dedi ki: ‘Babacığım bu kıyıdaki kumlar ne kadar çok. Bunlardan daha çok olan bir şey var mı bu dünyada?’. Babası : ‘Evet oğlum, bak denizin suyu bu kum tanelerinden daha çoktur.’ diye cevap verdi. Oğlu bu kez ‘ Babacığım, peki bu denizden daha büyük bir şey yok mudur?’ diye sordu. Adam biraz durakladı ve ‘evet oğlum denizlerden daha büyük olan bir şey var, “benim günahlarım” diye cevap verdi. Oğlu tekrar sordu : ‘Peki babacığım, senin günahlarından daha büyük olan bir şey yok mu?’, Adam: -‘Var oğlum, Allah Teâlâ’nın af ve mağfireti” diye cevap verdi. Benim Rahmetimden ümid var olup tevbe etti, bende kabul ettim” diye cevap verir.

            Bu engin rahmet-i ilâhiden yararlanma ümit ve gayreti içinde olmak, en büyük kurtuluş ümidimizdir. Başı rahmet, ortası bereket sonu ise af ve mağfiret olan bu hayırlı demleri en güzel şekilde değerlendirebilmemiz duasıyla.

            Hayırlı Ramazanlar..

Meral ÖZCAN

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: