• resmi ilanlar

Orucu bozan şeyler nelerdir?

10/07/2013 00:00

Orucun temel unsuru ve anlamı, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, oruçlu iken bunlar ve bu anlama gelecek davranışlar orucu bozar. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mutat olan her şeyi kapsamı içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile uyuşturucular ve tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girer (İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, Beyrut 2000, II, 394). Her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilaçlar da aynı hükme tabidir

Unutarak yiyen kişiye oruçlu olduğunun hatırlatılması gerekir mi?

Unutarak yemek içmek orucu bozmaz. Hz. Peygamber (s.a.s.) konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur; “Oruçlu kimse oruçlu olduğunu unutup da yediği ve içtiği zaman, orucunu (bozmayıp) tamamlasın! Çünkü o oruçluya ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir.” (Buhari, Savm, 26)   Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kişi, yaşlı, hasta, zayıf ve oruç tutmaya kuvvet getiremeyecek durumdaysa onu gören kişi oruçlu olduğunu hatırlatmamalı, oruç tutmaya kudret getirebilecek durumdaysa hatırlatmalıdır (Şürünbülali, Merakı’l-felah, 256).

Alkol alan bir kimse oruç tutabilir mi?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, alkollü içkiler ve uyuşturucu maddeler dinen haramdır. Ancak bu haramı işleyen kişi, bunun haramlığını inkar etmediği müddetçe Müslümandır. Bu nedenle, ibadetleri yerine getirmekle mükelleftir. Ancak ne dediğini, ne yaptığını bilmeyecek kadar sarhoşken yapacağı ibadet makbul değildir. Sarhoş oluşu nedeniyle bu ibadetleri yerine getiremeyen kişi, hem içki içtiği için, hem de görevi olan ibadeti vaktinde yerine getirmediği için tövbe etmesi, Allah’tan af dilemesi ve daha sonra da bu ibadeti kaza etmesi gerekir. Alkol alan kişi, imsak vaktinde ne dediğini bilecek kadar ayık ise, orucu tutması gerekir ve tuttuğu oruç da sahihtir (İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, II, 81, 123).

 

*   *    *

 

BÜYÜKLERİN SÖZLERİ, SÖZLERİN BÜYÜKLERİDİR...

 

Hayat, bir bileği taşıdır ve bu bileği taşı sizi un ufak mı edecek yoksa bileyip parlatacak mı, buna sadeca ama sadece siz karar verirsiniz. -CAVETT ROBERT-

 

*   *    *

 

 

ESMA-ÜL HÜSNA

 

ALLAH (c.c.)

Bu ism-i şerif, Cenâb-ı Hakk'ın has ismidir. Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği bütün güzel vasıfları ve İlâhî sıfatları içine alır. Diğer isimler ise, yalnız kendi mânalarına delâlet ederler. Bu bakımdan Allah isminin yerini hiçbir isim tutamaz.

Bu isim, Allah'tan başkasına ne hakikaten ve ne de mecazen verilemez. Diğer isimlerin ise, Allah'tan başkasına isim olarak verilmesinde bir mahzur yoktur. İnsanlara Kadir, Celâl ismini vermek gibi. Yalnız bu isimlerin başına, insanlara izafe edildiklerinde, "kul" mânâsına gelen "abd" kelimesinin ilâvesi güzeldir. Abdülkadir ismi gibi...

*   *    *

 

KIRK HADİS

İslâm, güzel ahlâktır.

Kenzü’l-Ummâl, 3/17, Hadis No: 5225.

 

İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.

Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16.

 

*   *    *

 

HZ. PEYGAMBER’DEN RAMAZAN MÜJDELERİ

 

Teravih Müjdesi

Ramazan müjdeleri devam ediyor…

Ramazan ayında yatsı namazına ilave olarak, vitirden önce kılınan teravih namazının da insanların günahlarının affına vesile olacağı nebevî müjde ile bildirilmiştir. Müjdeler Peygamberi Fahr-i Kâinât Efendimiz, bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Bir kimse ramazan-ı şerifin gecelerinde ibadetin sevabına inanarak ve mükâfatını sadece Allah’tan umarak O’nun rızası için teravih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır… Faziletine inanarak ve mükâfatını umarak Allah rızası için ramazan gecelerini ibadetle geçiren kimsenin geçmiş küçük günahları bağışlanır."

İşte bu da bir büyük ramazan müjdesi… Teravih müjdesi… Bu sebeple olsa gerek ki Müslümanlar teravih için camileri dolduruyorlar.

Ramazan Ecri

Ramazan müjdelerinin en ferahlatıcı olanlarından biri de “ramazanda oruç tutmanın sevabının tüm ölçülerin ötesinde ve üstünde olacağı”dır. En başta bu müjde olmak üzere diğer ramazan müjdelerini de ihtiva eden bir hadisinde Rasul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurur:

Aziz ve Celil olan Allah: "Ademoğlunun işlediği her hayır ve ibadette kendisi için (bir menfaat düşüncesi var)dır. Fakat oruç böyle değildir. Çünkü oruç, halis Benim (rızam) için yapılan bir ibadettir. Onun mükâfatını da Ben veririm." buyurdu. Oruç bir kalkandır. Herhangi biriniz (bilhassa) oruçlu bulunduğu gün, artık kötü söz söylemesin ve bağırıp çağırmasın. Eğer biri kendisine söver veyahut onunla dövüşmek isterse hemen "Ben oruçluyum" desin! “Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun (ağzındaki açlık) kokusu kıyamet gününde Allah katında misk kokusundan daha temizdir. Oruçlunun, kendileriyle ferahlanacağı (iki mühim) sevinci vardır: İftar ettiği vakit iftarıyla sevinir; Rabb'ına kavuştuğu zaman da oruc (unun mükâfatı) ile ferahlanıp sevinir.”

Evet… Oruçta riya olmaz! Oruca Allah için samimiyetle niyet eden, sevaplı, bol ecirli, dualı, ferahlı ve bereketli bir iftara erişir. Riyanın karışamadığı oruç, Allah için tutulmaktadır ve sevabı da O’na aittir. Oruçlu, iftar sevinciyle ferahlanacağı gibi, Rabbi’ne kavuşacağı an da orucunun mükâfatı kendisine hissettirilir. Bu, ne büyük müjde! Öyle değil mi?

Cennette Reyyan Kapısı Müjdesi

Bu yazıyı Peygamber Efendimiz’in, samimiyetle ramazan orucunu tutanlara verdiği büyük müjde ile tamamlamak uygun olur. Bu müjde, “oruçluların cennete özel bir kapıdan sevk olunacakları” haberidir. İşte o müjde:

Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde (cennete) yalnız oruçlular girer. O kapıdan onlardan başkası giremez. (Kıyamet gününde) “Oruçlular nerede?” diye nida edildiğinde, oruçlular kalkıp oradan girerler. Oruçluların sonuncusu içeriye girdiği zaman kapı kapatılır ve oradan içeriye (oruçlulardan) başka hiç kimse giremez!

*   *    *

 

KISSADAN HİSSELER

 

Meleklerin Yıkadığı Genç

Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretlerinin henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Sevgili Peygamberimiz, eshâbını toplayarak islâma saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahâbiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala nın evine uğradı. Bu karar ve resûlullah Efendimizin emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud a gitmek üzere hemen sahâbenin arkasından koşmaya başladı ve eshâbının arasına katıldı.

Harp sona erince Müslümanlar Medine ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen hazreti Hanzala nın dul hanımı da vardı.Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili peygamberimiz (a.s) cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehit olan Hanzala nın hanımına gelmişti. Resûlullah Efendimize yaklaşarak:

- Ey! Allahın Resûlu! Hanzala nerede?

Sevgili peygamberimiz cevabında:

- Hanzala şehit oldu , buyurdu.

Bunun üzerine Hanzala nın hanımı:

- Yâ Resûlullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübârek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi.

Bunun üzerine sevgili peygamberimiz hüzünlü bir şekilde:

- Sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm, buyurdu.

 

*   *    *

 

ORUÇLA İLGİLİ AYETLER VE HADİSLER

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. (2/185)

 

*   *    *

 

Bayram ERDOĞAN

İl Müftü Yrd.

 

SENİ NE KADAR DA ÖZLEMİŞTİK MÜBAREK AY

İnsan, önemli kişilerin, önemli şeylerin ya da önemli zaman dilimlerinden hasretini çeker, özlemini duyar. Âşık maşukunu özler ve yollarını gözler. Kendisinde oruç tutulan Ramazan-ı Şerif ayının kameri ayların arasında özel ve önemli bir yeri bulunmaktadır.

            Ramazan ayı ayların sultanıdır. Rahmet ve mağfiret ayıdır.Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Canâb-ı Hakkın katından indirilmeye başladığı mübarek bir aydır. Akıllı, ergenlik çağına gelmiş, sağlıklı ve de yolcu olmayan mü’minlerin  Ramazan Ayında oruç tutmaları farz-ı ayındır. Çünkü Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de farz kılındı.  Umulur ki oruç sayesinde korunursunuz.” (el-Bakara suresi, 2/183)

            İnsanoğlu nefsinin, şeytanın, şehevî istek ve arzularının baskısı altındadır. Onların dürtülerine muhataptır. Yoldan çıkması an meselesidir. Bütün bu yanlış yönlendirmelerden, aldatılmaktan ve kandırılmaktan; imanı ameli ve özellikle de oruç ibadeti sayesinde kendisini koruyabilir. Allah resulü efendimiz (s.a.s) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar:                      “ Ramazan ayı geldiğinde; cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” (Müslim, C.1, S.759)

            Gece gündüz pek çok haramlar işledik, günah çamuruyla kirlendik. Kalplerimiz kirlendi. Organlarımız yoruldu. Manen temizlenmeye, azalarımızı dinlendirmeye ve bütün bunların yanı sıra da dünyanın her tarafında, bilhassa ülkemizde huzura ihtiyacımız var. Biz biliyor ve yürekten inanıyoruz ki bedeninin ruhunun emrine verenler, nefsini imanına teslim edenler bu dünyada huzura, emniyet ve sükûna kavuşabilirler. Seni çok özledik ey mübarek ay! Çünkü sen Allah’ın rahmetini yüklenip gelecek, sonunda da bütün günahlarımızı ve hatalarımızı alıp götüreceksin.

            Ey mah-ı gufran! Bilsen ki seni ne kadar da özledik. Aç ve susuz kalmayı, teravihlerini, iftarlarını, sahurlarını, mukabelelerini, fakirlere ve yoksullara yardım etmeyi, iftar çadırındı buluşmayı özledik. Üç ayların gölgesindeki yolculuğumuzda bir hayli mesafe aldık. Kandiller kararan dünyamızı aydınlattı. Ufukta senin yaklaştığına dair emareler belirmeye başladı. Nihayet büyük buluşmaya az kaldı. Dört gözle sana kavuşmayı beklemekteyiz.

             Ramazan-ı şerif ayını ibatelerimizle değerlendirmeliyiz. İbadetten maksat, kulun Allah7a teslim olması ve saygısını ona arz etmesidir. Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin hocası Şemsi Tebrîzî hazretleri Azrail (a.s.)’e: “Bana geldiğinde üç beş okka kemikle, deriden başka bende bilmem ne bulacaksın? Sen emaneti almaya geliyorsun, lakin ben onları Rabbime çoktan gönderdim bile.”

Böylesine Allah dostları için dünya ve dünyalıklar, bir Mamak darbesiyle kopup giden bir tırnak parçası gibidir.

            Ramazan ayında oruç tutarak ruhumuz yücelecek, dizgininden boşalan nefsimiz gemlenecektir. Nefis ve şehvet oruç tutanın emrinde, oruç tutmayan ise onların emrinde ve onların oyuncağı halindedir. İslam’ın beş şartının sayıldığı hadis-i şerifte kelime-i şahadetten başlanarak namaz, zekât oruç ve hac nefse zor, ağır geliş sırasına göre farz kılınmışlardır.

            Oruç nefse zor gelen ibadet olduğu için, karşılığındaki ecri, sevabı ve mükâfatı da büyüktür. Resulü Ekrem efendimiz şöyle buyuruyorlar: “ Allah buyuruyor ki; insanoğlunun her ameli kendisi içindir, ancak oruç müstesna. O benim içindir, onun mükâfatını ben vereceğim. Oruç günahlara karşı kalkandır. Biriniz oruçluyken çirkin ya da cahilce söz söylemesin. Şayet biri diğerine söver veya sataşırsa, ben oruçluyum desin. Muhammed’in canının kudret elinde bulundurana yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu kıyamet gününde Allah katında misk kokusundan daha da güzeldir. Oruçlu için iki sevinç ânı vardır. Biri orucunu açtığı zamandaki orucunu açmanın verdiği sevinç. Diğeri, oruçlu olarak Rabbine kavuştuğu andaki sevinci.” (Müslim, C.1, S.807)

            Seni çok özledik mübarek ay. Gelişine sevindiğimiz kadar, gidişine üzülüyoruz. Tek tesellimiz ömrümüz olduğu müddetçe tekrar gelecek olmandır. Şimdi gümbür gümbür geliyorsun. Zaman sevinme zamanıdır.

            Ey mübarek ay! İnsanlar seni özledi, günlerce haftalarca yolunu gözledik.                      

Şimdi gelin hep beraber “ MERHABA EY ŞEHR-İ RAMAZAN” , “ MERHABA EY RAHMET VE MAĞFİRET  AYI” diyerek mübarek ayı layık olduğu şekilde karşılayalım ve iyice değerlendirelim.

            Anadolu erenlerinden Yunus Emre’nin şu mısralarıyla ona gönülden “MERHABMA” diyelim.

Müştak olup özlediğim,

Şehr-i Ramazan merhaba,

Bakıp yolun gözlediğim,

Şehr-i Ramazan merhaba,

Mâh-ı mübarek merhaba.

On bir aylık yoldan gelir,

Bir ay bize mihman olur,

Müzniplere ğufran olur,

Şehr-i Ramazan merhaba,

Mah-ı mübarek merhaba.

Bu güzelim Ramazan ayınızı terbi eder, sağlık ve mutluluğunuza vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim.

 

 

Not: 1-Müştak: Göresi gelen, özlemiş, 2- Şehr-i Ramazan: Ramazan ayı, 3-Mah-ı mübarek: Mübarek ay, 4- Mihman: Misafir, 5-Müznip: Günahkâr, 6- Gufran: Bağışlanma.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: