• resmi ilanlar

Oruçlu kimse diş tedavisi yaptırabilir mi?

17/07/2013 00:00

...

Orucun bozulması için yeme, içme ve cinsel ilişki ya da bu anlamları ifade eden bir fiilin işlenmesi gerekir. Bu sebeple sırf dış tedavisi sebebi ile oruç bozulmaz. Tedavinin ağrısız gerçekleşmesi için yapılan enjeksiyonlar da beslenme amacı taşımadığı için orucu bozmazlar. Ancak tedavi sırasında yapılan başka işlemler sebebi ile -mesela ağız su ile çalkalanırken- boğaza su, kan veya tedavide kullanılan maddelerden biri kaçarsa oruç bozulur ve kaza edilmesi gerekir.

Kalp hastalarının dilaltına koydukları hap orucu bozar mı?

Bazı kalp rahatsızlıklarında dilaltına konulan hap, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu hap ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dilaltı hapı kullanmak orucu bozmaz (Din İşleri Yüksek Kurulu 22. 09. 2005 Tarihli Karar).

 

*   *    *

 

BÜYÜKLERİN SÖZLERİ, SÖZLERİN BÜYÜKLERİDİR...

 

En ağır günah, insanın kendisini günahsız bilmek gururudur. (Thomas Caryle)

 

*   *    *

 

ESMA-ÜL HÜSNA

 

el-MÜ'MİN

Gönüllerde îman ışığı yakan, uyandıran;

Kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, rahatlandıran...

Allah Teâlâ, kalblere îman ve hidâyet bağışlayarak oralardan şübhe ve tereddüdleri kaldırmıştır.

Kendine sığınanlara aman verip korumuş, emniyetle rahatlandırmıştır.

 

*   *    *

 

KIRK HADİS

Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.

Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.

 

*   *    *

 

Peygamber Efendimiz

Hz. Muhammed (a.s.)'ın Namazı

 

Gece ibâdeti, insanın gündüz hayâtının bereketli ve feyizli geçmesinin temel şartıdır. Gündüz yapacağı işlerin ve hizmetlerin semereli olabilmesi teheccüd vaktinde kalbin doldurulmasına bağlıdır. Cenâb-ı Hak, Rasûl-i Ekrem Efendimiz'e emrederken şöyle buyurmaktadır:

"Ey örtünen (Peygamber!) Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl). Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt. Veya bunu artır ve yavaş yavaş güzel güzel tertil ile Kur'ân oku. Çünkü biz, senin üzerine ağır, (sorumluluk gerektiren) bir söz indireceğiz. Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır. Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır." (el-Müzzemmil/73, 1-7)

Kendisini söz konusu olduğunda kimsenin dayanamayacağı kadar ağırlığa ve meşakkate katlanan Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve selem-, ümmetine tavsiyede bulunurken engin bir merhamet ve şefkât âbidesi olurdu. "Allâh Teâlâ'nın en çok beğendiği namaz Dâvûd aleyhisselâm'ın namazı, Allâh Teâlâ'nın en çok beğendiği oruç da yine Dâvûd aleyhisselâm'ın orucudur. Dâvûd aleyhisselâm gecenin ilk yarısında uyur, üçte birinde namaz kılardı. Gecenin altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı." (Buhârî, Teheccüd, 7; Enbiyâ, 37, 38) buyurarak insanların sıkıntıya düşmemelerini isterdi. Bununla birlikte bütün geceyi uyku ile geçirmeye de hiç razı olmazlardı.

Nitekim Resulullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in yanında bir adamın zikri geçti ve sabaha kadar uyuduğu, namaz kılmadığı söylendiğinde Aleyhi's-salâtü ve's-selâm- Efendimiz:

- "Bu adamın kulağına şeytan bevletmiştir." buyurmuşlardır. (Buhari, Teheccüd 13, Bed'u'l-Halk 11)

Uzun geceleri uyku ile geçiren gaflet ehlinin durumunu tasvir ve hakîkaten teheccüde kalkmak isteyenlere de yol gösterme sadedinde Rasûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Biriniz uyuyunca ensesine şeytan üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düğüm yerine eliyle vurarak 'üzerine uzun bir gece olsun, yat, uyu' der. Adam uyanır ve Allah'ı zikrederse bir düğüm çözülür, abdest alacak olursa bir düğüm daha çözülür, namaz kılarsa bütün düğümler çözülür ve böylece canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde habis ruhlu (içi kararmış) ve uyuşuk bir halde sabahlar." (Buhari, Teheccud 12, Bed'u'l-Halk 11; Muslim, Musafirin 207)

Teheccüd namazı ve geceleri ihyâ etmenin maddî ve mânevî faydasını dost düşman herkes kabul etmiş ve itirâfta bulunmuştur. Gece ibâdetinin bu faydalarını ifâde eden şu misaller ne kadar ibret vericidir:

Yermük savaşında iki ordu birbirlerine yaklaşınca, Rum askerî komutanı, bir Arap câsusu, İslam askerlerinin durumunu tedkîkle görevlendirir. Adam dönüp gelince:

- Durumları nasıl? Ne yapıyorlar? diye sorar. Câsus da gördüklerini şöyle anlatır:

- Onlar geceleri râhip, gündüzleri süvâri bir millet! (Gecenin büyük bir kısmını ibâdetle geçiriyorlar)

Kendi aralarında birbirlerinin kölesi gibi iken başkalarına karşı aslan kesiliyorlar. Konuştuklarında doğruyu söylüyorlar ve vaadde bulunduklarında sözlerini yerine getiriyorlar... Meliklerinin oğlu birşey çalsa muhakkak elini kesiyorlar, zinâ etse hakkı ikâme için onu recmediyorlar.

Bunun üzerine komutan şu cevâbı verir:

- Şâyet doğru söylüyorsan yerin altında olmak, onlarla yerin üstünde karşılaşmaktan daha hayırlıdır...(Taberî, Târih, II, 347)

İbn-i İshak da şunları nakleder:

Hiçbir düşman savaşlarda Rasûlullâh Efendimiz'in ashâbına karşı üstün gelemiyordu. Aynı şekilde müslümanlara yenilen Hırakl, askerlerine hiddetle:

- Yazıklar olsun size! Şu savaştığınız kavim nasıl insanlardır? Onlar da sizin gibi beşer değiller mi? diye sordu.

- Evet, dediler.

- Peki siz mi çoksunuz yoksa onlar mı?

- Evet Efendim biz her hususta onlardan kat kat üstünüz.

- O halde size ne oluyor ki onlarla her karşılaştığınızda hezîmete uğruyorsunuz? diye sorduğunda Rum büyüklerinden bir bilge ihtiyar şu tesbitlerde bulunur:

- Çünkü onlar, geceleri kıyâmda ibâdetle geçiriyorlar, gündüzleri oruç tutuyorlar, ahdlerini yerine getiriyorlar, iyiliği emredip kötülükten sakındırıyorlar ve aralarında herşeylerini paylaşıyorlar. Ve bir de şunun için yeniliyoruz ki; biz içki içiyor, zinâ yapıyor, haramlar içinde yüzüyor, ahdimizi bozuyor, gasbediyor ve zulümde bulunuyoruz. Allâh'ın gadabını celbedecek şeyleri emredip, râzı olduğu şeyleri yasaklıyoruz ve yeryüzünde fesâd çıkarıyoruz. Bu cevap üzerine Hirakl:

- Sen gerçekten doğruyu söyledin, dedi. (İbn-i Asâkîr, Târîhu Dımeşk, II, 97)

Gece kalkıp Allâh'a ibâdet eden mü'minlere, kalkamadıkları günler için de kendilerine mükâfaat verilecektir. Çünkü onların niyetleri samîmî idi ve teheccüde kalkma düşüncesi ile uyumuşlardı. Bu durumu Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle müjdeler:

"(Mûtad olarak) geceleyin namaz kılan bir kimse, uykunun galebe çalmasıyla (bir gece uyuyakalsa ve namazını kılamasa) Allâh Teâlâ Hazretleri onun namazının sevâbını yine de yazar. Uykusu da kendisine (Allâh tarafından ikram edilen) bir sadakâdır. (İmam-ı Mâlik, Muvatta', Salâtu'l-Leyl, 1)  SON....

 

*   *    *

 

KISSADAN HİSSELER

 

TAŞKAFA - BOŞKAFA - HOŞKAFA

Behlül Dânâ, bir mezarlıkta bulduğu üç kurukafayı zembiline koymuş ve pazara getirip "Satıyorum" diye bağırmaya başlamış.

"Satıyorum, alan var mı?"

Meraklılar başına toplanıp fiyatını sormuşlar:

"Birincisi parasız,

ikincisi ise sudan ucuzdur", demiş.

"Ama üçüncüsünü hiç sormayın... O, ağırlığınca paradır."

Sebebini merak etmişler. Birincisini gösterip:

" Bu gördüğünüz "Taşkafa"dır demiş, nasihata bile yanaşmazdı. O yüzden beş para etmez.

İkincisi de "Boşkafa"dır, nasîhat istemesine rağmen onları tutmazdı; üç-beş kuruş verenin elinde kalır.

Üçüncüsü ise "Hoşkafa"dır ki, buna "Kâmil kafa" da diyebiliriz. Hem ameli, hem de ihlâsı vardı; hedefi ise Allah rızâsıydı. O yüzden kurusu bile Altın değerindedir.

 

EZANLA NAMAZ ARASI

Torunu, bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla sorar:

"Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?"

Dede tatlı bir gülücükle:

"Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum." deyince torun:

"Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?"

"Evet yavrum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır." diye dede biraz daha açar ilk sözünü. Torun yeniden sorar:

"Namazsız ezan ve ezansız namaz" ne demek dedeciğim?

Dede torununa şefkatle açıklar:

"Bak yavrum, geçen hafta komşumuzun çocuğu doğdu. O çocugun kulağına ben ezan okudum, hatırladın mı?"

- Evet, dedeciğim.

- İşte o ezanın namazı yoktur, sen de gördün ki namaz kılmadık.

- Haklısın dedeciğim, şimdi fark ettim.

- Pekiyi geçen ay dayın vefat ettiğinde onun cenazesini bizim camiye getirdiğimizde sen de vardın. Hatırlarsan dayın için cenaze namazı kıldık hep beraber.

- Evet dedeciğim, yengem cok ağlamıştı.

- Dikkat ettiysen o namaz için ezan okunmadı, çünkü cenaze namazının ezanı olmaz.

Aslında cenaze namazının ezanı merhum dayın doğduktan sonra minik bir bebekken kulağına okunmuştu diye düşünebilirsin. İşte yavrum hayatımız bu namazsız ezanla başlar ve bu ezansız namazla sona erer, ama bu sona eriş bir başka baslangıca işaret eder.

"Hayat, EZANLA NAMAZ ARASI KADAR SÜRER"

Sakin sana verilen ömür sermayesini ziyan etme yavrucuğum.

Ömrünü hayırlı işlerle dolu dolu geçir, bir nefes bile boşluk bırakma!

 

*   *    *

 

ORUÇLA İLGİLİ AYETLER VE HADİSLER

 

“Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

( Buhârî, îman 28, Savm 6; Müslim, Siyam 203)

 

“Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.”

( Buhârî, Cihad 36; Müslim, Siyam 167-168)

 

*   *    *

 

 

Dr. Nusret Dede Bolu İl Müftü Yard.

[email protected]

 

YEME VE İÇMEDE HARAM HELAL ÖLÇÜSÜ

Bir şeyin yapılması veya bir yiyeceğin yenilmesi dini olarak yasaklanmamış, serbest bırakılmışsa buna helal denir. Bir şeyin helal olduğunu ifade etmek için bazen meşru, caiz, mübah gibi kavramlar da kullanılır. Yapılması veya yenilmesi yasaklanan şey ise haramdır. İnsan, hayatı boyunca birçok alanda helaller veya haramlarla karşı karşıya gelmektedir. Yeme içmeden tutun, giyinme, aile hayatı, ekonomik alan, sosyal alan bunların ilk akla gelenleridir. Domuz eti veya ürünlerinden yemek, sarhoşluk veren bir içecekten içmek, vücut hatlarını belli eden ve/veya içi gösteren elbise giymek, erkeklerin ise ipek giysi giymeleri, faizli alışveriş yapmak, gıybet etmek … yukarıda saydığımız alanlarda Rabbimizin yasakladığı davranışlara örnektir.

Değerli okurlarım…

Yukarıda helal ve haram kavramları hakkında özet bilgi sunmaya çalıştım. Bugün yeme ve içmeyle ilgili helal ve haramlara biraz daha yakından bakalım isterseniz.

Öncelikle şunu hatırımızdan çıkarmamalıyız ki; Rabbimiz bir şeyi bize eziyet ve zulüm olsun diye asla yasaklamaz. ‘‘Allah hiç kimseye zulmetmez, fakat insanlar kendi nefislerine zulmederler.’’ (Yunus/10, 44) Yüce Allah’ın bize yasakladıklarında bizim için kesinlikle bazı zararlar bulunmaktadır. Bu zarar bazen birey bazında, bazen de toplum bazında karşımıza çıkmaktadır. İşte bu zararlardan kullarını korumak maksadıyla bazı şeyler haram kılınmıştır. Kaldı ki haram kılınan bir şeyin hiçbir zararı olmadığı tespit edilse bile, Allah (c.c.) onu yasakladığı için ondan kesinlikle kaçınmamız gerekmektedir.

İkinci olarak bir şeyi helal kılma veya haram kılma yetkisinin sadece Allah’ın olduğunu anımsamalıyız. Nitekim Rabbimiz; ‘‘De ki; Allah’ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki; onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde mü’minlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.’’ (Araf/7, 36) buyurmaktadır. Buna göre Yüce Allah’ın haram kılmadığı şeylerin helal olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Kur’an’dan aldığı yetkiye ve vahye dayanarak bazı şeyleri haram kılmıştır. Ancak bu da Allah’ın yetkilendirmesi ile ve denetimi altında gerçekleştiğinden, bunu da Allah’ın haram kılması olarak değerlendirebiliriz.

Ayrıca bir alandaki ihtiyaçlarımızı giderebileceğimiz helallerin, haramlara ihtiyaç bırakmayacak şekilde yeterli ve bol olduğunu açıkça görüyoruz. Yiyecek ve içecek maddelerinden yüz tanesinden sadece bir-iki tanesi haram kılınmıştır. Öyleyse helal dairesinden çıkmadan, harama hiç bulaşmadan bütün ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz bollukta helal bulunmaktadır.

Maide Suresi 4. Ayet-i kerimede, ‘‘(Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: “Size temiz ve hoş olan şeyler, ….. helâl kılındı. …. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.’’ buyruluyor. Öyleyse temiz ve hoş olan her yiyecek ve içecek helaldir. Yine aynı surenin 88. ayetinde ise; ‘‘Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının.’’ buyrulmaktadır.

Haram olan yiyecek ve içeceklere gelince; kendiliğinden ölmüş ve besmelesiz kesilen hayvanların eti, şarap, alkollü içkilerin hepsi haramdır. Açlıktan ölmek üzere olan ve öldürülmekle korkutulan kimseden başkalarının bunları yemeleri, içmeleri haramdır. Aslen haram olmasa da zorla, hırsızlık, rüşvet ve faiz yolu ile alınan veya şartlarına uymadan yapılan sözleşme ile satın alınan şeyleri yemek ve kullanmak haramdır. Bu gibi mal ve gıdaları geri vermek, kimden alındığı bilinemez veya alınan bulunamazsa, fakirlere sadaka olarak vermek lâzımdır. Aslı her ne kadar helal olursa olsun, bozulmuş yiyecek ve içecekler de haramdır. Toprak, kireç, çamur gibi zararlı şeyleri yemek, zehirli şeyler yemek, içmek haramdır. Alışkanlık yapan uyuşturucu maddeleri içmek, kullanmak haramdır. Ancak bu tür maddelerin tıpta kullanılmasına izin verilmiştir. Her türlü pis ve necis şeyleri yemek ve içmek haramdır. Temiz, fakat iğrenç olan şeyleri yemek de haramdır.

Bir gıdanın helal olabilmesi için yasaklanmamış, haram kılınmamış yani helal kaynaklı olması, temiz ve hoş olmasının yanında, elde ediliş yol ve yönteminin de hırsızlık vb. olduğu gibi haram değil, alışveriş vb. şekildeki gibi helal olması, elde edildikten sonra hijyenik ortamda korunması, içerisine haram kılınan bir katkı maddesi katılmaması, kısacası kaynağından kaşığımıza kadar her aşamada helal olması için gerekli şartları bulundurması gerekir.

Sahur ve iftar sofralarımızda helal haram hassasiyetimizi koruduğumuz gibi, bu titizliğimizi her alanda ve ömrümüzün sonuna kadar koruyabilme temennisiyle…

Hepinize Hayırlı Ramazanlar diliyorum.

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: