• resmi ilanlar

15 YILLIK ACI TABLO

15/08/2014 18:30

17 Ağustos 1999 Depreminin 15. yıldönümü nedeniyle bir açıklama yapan İnşaat Mühendisleri Odası Mesleki odaların etkisizleştirildiğini söyleyerek, “İnsanımızın canı, emek vererek sahip olduğu değerleri, sermaye gruplarının kar hırsına kurban verilmeyecek önemdedir” ifadelerini kullandı.

1999 yılında meydana gelen Depreminin yıldönümü nedeniyle bir açıklama yapan İnşaat Mühendisleri Odası, kentsel dönüşüm ve siyasi iktidarın konut politikasını eleştirdi. Denetim ve sosyal sorumluluk görevi yürüten Mesleki odaların etkisizleştirildiğini söyleyen İnşaat Mühendisleri Odası, “İnsanımızın canı, emek vererek sahip olduğu değerleri, sermaye gruplarının kar hırsına kurban verilmeyecek önemdedir” ifadelerini kullandı.

Depremin 15. yıl mesajında çarpıcı konulara da değinen İnşaat Mühendisleri Odası, “İnşaat mühendisleri odası depremi unutmama, unutturmama ısrarını sürdürmektedir. İMO güvenli ve sağlıklı yapı üretimi sağlanana kadar da depremi unutmamaya, unutturmamaya, siyasi iktidarın görev ve sorumluluğunu hatırlatmaya kararlıdır. Bu salt, yapı üretim sürecinin asli unsuru olan meslek mensuplarının örgütü olmaktan kaynaklanmaktadır; toplumsal, kamusal sorumluluğun bir gereğidir.

İnşaat Mühendisleri Odası insanın refahını ve mutluluğunu temel almakta, güvenli ve sağlıklı yapılarda yaşamayı taviz verilemez temel bir hak olarak görmekte, yapı üretim sürecinin kar esasına göre düzenlenmesine karşı çıkmakta, barınma hakkı kavramını güvenli sağlıklı ve nitelikli barınma hakkı olarak genişletmekte mesleki-politik hattını bu görüşüne uygun oluşturmaktadır.

Bildiğiniz gibi 15 yıl önce bugün gölcük merkezli bir deprem meydana geldi. Başta Gölcük ve İzmit olmak üzere İstanbul’dan Sakarya’ya Yalova’dan Bolu’ya oldukça geniş bir bölge depreminin yıkıcılığına tanık oldu. On binlerce insan hayatını kaybetti yüz binlerce insan yaralandı; insanlar evsiz hastanesiz okulsuz kaldı: ülke ekonomisi telafi edilmesi mümkün olmayacak ölçüde ağır bir darbe aldı.

Depremin bilinen ancak yok sayılan pek çok gerçeği gün yüzüne çıkarttı: Tarih boyunca Anadolu coğrafyası sayısız depremle sarsılmış olmasına rağmen 1999 yılında depreme hazırsızlık yakalamak başlı başına tuhaflığa işaret ediyordu. Anlaşıldı ki ülkemizde yapı stoku güvenli ve sağlıklı olmaktan uzaktı. Pek çok yapı kaçaktı ve mühendislik hizmeti almadan inşa edilmişti 20 milyon olarak tahmin edilen yapı stokunun büyük oranlarda yenilenmesi güçlendirilmesi gerekiyordu ilgili mevzuat yetersizdi yapı üretim süreci denetlenmiyordu yapı malzemeleri nitelikli değildi. Toplumda deprem bilinci yoktu afet anına ve afet sonrasına ilişkin merkezi bütünlüklü planlama mevcut değildi bu sorunlar aynı zamanda deprem sonrası süreçte tartışma başlıkları olarak gündeme dahil oldu. Özellikle tartışmalar yapı denetimi sistemi üzerinde yoğunlaştı” ifadelerini kullandı.

OLUMSUZLUKLARI ‘’KADER’’ GİBİ DEĞERLENDİREN YAKLAŞIM TERK EDİLMELİ

İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan ortak açıklama şöyle: “Türkiye bir deprem ülkesidir, bir başka ifadeyle ülkemiz yer kürenin önemli deprem kuşaklarının üzerinde bulunmaktadır. Topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümü değişik derecelerde deprem tehlikesi yaşamaktadır. Büyük kentlerimiz ve sanayi tesislerimiz risk altındadır.

Bilinen ifadeyle deprem bir doğa olayıdır. Doğa olayı olan depremin ülkemizde doğal afet gibi yaşanması ve bir türlü önlem alınmaması sorunun kaynağını oluşturmaktadır.

Defalarca yineledik, Marmara Depremi’nin 15. Yıldönümünde bir kez daha tekrarlamak istiyoruz: inşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapı üretebilen ve bunu örnek uygulamalarla kanıtlayan bir bilim dalıdır. Doğa olaylarının doğal afet durumuna geçmemesi ancak her yapının mühendislik hizmeti almasını sağlayacak bir sistem kurmaktan geçmektedir.

Depremin bir doğal olayı kabul edilmeli ancak denetimsizliğin ender olduğu olumsuzlukları ‘’kader’’ gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmeli yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlikeli olmaktan çıkartacağı gerçeği görülmelidir.

Ülkemizi kentlerimizi yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu bulunmaktadır. İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi güçlendirilmesidir ikincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. İlki mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamaktadır. İkincisi ise geleceği kazanmakla ilgilidir.

SİYASİ İKTİDAR İÇİN TEK ÇÖZÜM “KENTSEL DÖNÜŞÜM”

Mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, mevcut binaların güçlendirilmesi bağlamı beraberinde pek çok soru işareti taşımakta, özellikle kamu binalarının akıbeti hakkındaki bilinmezlik devam etmektedir. Ne yazık ki ülkemizde ayrıntılandırılmış yapı envanteri olmadığı için yapılarımızın olası bir depremde ne tür tepki vereceği bilinmemektedir. Ancak 1999 Marmara ve 2011 Van depremlerinde yapı stokumuzun iyi bir sınav vermediği açıktır.  Bununla birlikte yapı stokumuzun yüzde 60’ının 20 yaş ve üzeri yapılardan oluştuğu, bunların büyük bölümün ise ruhsatsız olduğu ve mühendislik hizmeti almadan üretildiği bilinmektedir.

Bu gerçeklik “kentsel dönüşüm, “riskli yapı” “riskli alan” gibi kavramları, bunlarla ilgili yasal düzenleme ve uygulamaları gündeme taşımış, uzun yıllar deprem tehlikesine karşı önlem almayan, adeta insanları deprem tehlikesi ile karşı karşıya bırakan siyasi iktidar tek çare olarak gördüğü kentsel dönüşüm projelerini başlatmıştır.

MESLEK ODALARI ETKİSİZLEŞTİRİLDİ

Siyasi iktidar son dönemde gerçekleştirdiği değişikliklerle Meslek Odalarını etkisizleştirmiş, devre dışı bırakmış, Meslek odası-üye ilişkisini kesmiş, bunun yanı sıra yapı denetim sistemini başıboşluğa teslim etmiştir. Meslek odalarını etkisizleştirilmesi ve devre dışı bırakılması, deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin anlaşılmadığının, işin ciddiyetinin kavranmadığının bir başka göstergesidir.

Oysa Meslek odaları toplumsal sorumluluğu gereği mesleki uygulamaları denetlemekte, mesleki niteliği yükseltmek amacıyla çalışmalar gerçekleştirmekte, üyelerinin sicilini tutmakta, üyeleri tarafından gerçekleştirilen mesleki faaliyetleri kayıt altında tutmakta, yapı üretim sürecinin kanayan yarası olarak kabul edilen imzacılığın önüne geçmeye, üyelerinin ayıplı, kusurlu iş yapmasını önlemeye, sahte mühendislerin önünü alınmaya çalışmaktadır.

Anlaşılan o ki, siyasi erk, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu unutmakta, deprem önlemlerinin başında işlevsel, uygulanabilir bir denetim mekanizması geldiği gerçeğini yok saymaktadır.

Üzülerek ifade ediyoruz ki, siyasi iktidara yön veren Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği değildir. Siyasi iktidar kamu adına denetim yapmakla sorumlu Meslek Odalarını devre dışı bırakıp, kamu yararı taşımayan projelerin denetlemesinin önüne geçmek, yapı üretim ve denetimini ticarileştirmek, kentsel değerleri sermaye gruplarına peşkeş çekmek istemektedir.

“SUSMAYACAĞIZ”

17 Ağustos 1999 Depreminin üzerinden 15 yıl geçmesine karşın hala bu sorunları yaşıyor olmamızın, depremin her yıl dönümünde aynı sorunlara temas ederek kamuoyunun karşısına çıkıyor olmamızın nedeni bu anlayıştır.

Ancak unutulmamalıdır ki insanımızın canı, emek vererek sahip olduğu değerleri, sermaye gruplarının kar hırsına kurban verilmeyecek önemdedir.

Bu nedenle İnşaat Mühendisleri Odası, güvenli ve sağlıklı yapılaşma sağlanana, yapı denetimin kamusal özelliği belirleyici olana, mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayana kadar susmayacaktır.”

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: