• resmi ilanlar

BİZ NEYİZ, NEDİR BU ÇEKTİĞİMİZ?

23/02/2015 00:00

...

Hayatımda, duygu ve gözyaşlarımı kontrol edemeden yazdığım bir yazı… Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri ile yani insanlık dışı davranışlarla, Avrupa da rekor kırmışız! İnsanlık dışı davranışların yaşandığı bu ülkede bir kadın, bir anne olarak görüp, duyduklarımla derin üzüntü yaşıyorum.

Aslında hep var olan bu büyük sorunu en dehşetli haliyle yine, yeniden bir kez daha gördük. Ya göremediklerimiz, diğerleri, çığlıklarını duyuramadan yok edilen nice kadınlar, bizim haberimiz olamadan giden nice canlar. Dehşetle izliyorum; her gün artarak yaşanan bu kadına yönelik saldırıları, yok oluşları. Kadınların, insan olmayan bu kişiler tarafından maruz kaldığı tüm davranışları.

Günlerdir tartışılıyor; asılsın, kesilsin, müebbet yatsın. Yatanları da görüyoruz. Şu affı, bu affı ile çıkışlarını ya da şu hal, bu halle daha baştan cezalarının azalışlarını. Daha öncede işledikleri bu insanlık dışı suçlardan içeri girenler, birilerinin affı ile dışarıya çıktı. Baktılar ki bir şey olmuyor. Ekmek elden, su devletten yatıyor içeride. Sorun da yok, sorumluluk da yok. Ye iç yat, af çıksın; çık dışarıya. Daha bugün yine haberlerde vardı. Bir ay önce dışarıya çıkan bir sapık, 8 yaşında ki kız çocuğuna kötülük yapmak üzereyken tutuklandı. Korku yok ki bu insanlık dışı canilerin içlerinde. Ama bizim içimiz ürperiyor, gördüklerimizle. İnsanca yaşama hakkımız, kadın olma hakkımız, analığımız, bacılığımız, evlat, çocuk oluşumuz sözde kalıyor bir süre sonra yine. Dolmuşa taksiye binemeyeceksek, çıkıp tek başına dolaşamayacaksak, bu insanlık mıdır?  Nasıl yaşanır bu ülkede?

Soğukkanlılıkla olayı anlattı deniyor. Zira biliyor bir süre sonra şu af, bu af nedeniyle çıkacağını.  Bekli de hafifletici sebeplerden yararlanacağını bile düşünüyordur. Zaten avukatı sayesinde, ifadesi tamamen değişmedi mi? Neredeyse, ölüp giden Özgecan suçlu duruma düşecek.

O bir kişiyi öldürmedi aslında; Özgecan ile birlikte onun annesini babasını kardeşini, tüm kadınları insanlığı, kendi eşi ve çocuğunu, kendi annesini de öldürdü.

Katilin annesi yıllarca, ayrıldığı kocası tarafından şiddete maruz kalmış. O da babasından gördüğünü kendi eşine uygulamış. Hasta kişiliklerin çocuk sahibi olması yasaklanmalı. Böyle kişilerin çocuğu olmaması gerekir. Karısını kayışla, satırla çocuklarının gözü önünde döven, baba bile denilemeyen kişinin yetiştirdiği çocuk, tabiî ki böyle insanlık dışı bir yaratığa dönüşür. Hatta yine basından okuduğumuz; kendi annesini döven, babasını bıçaklayan bir suç makinesine dönüştüğü.

Tehdit altında olan ve gerekli kurumlara müracaat etmiş binlerce kadın var. Ne şekilde korunuyorlar? Korunabiliyorlar mı? Kadın öldükten ya da yaralandıktan sonra işlem başlıyor; geçmiş olsun! Olan oldu!  Tehdit eden tutuklanmıyor.  6 yaşında ki çocuğu cinsel bir obje olarak görüp, evlendirmeye kalkışan insanların yaşadığı bir dünya. 14-16 yaşında ki bir kız çocuğuna tecavüz edilip, kızın rızası var diye çıkan karar. Bu nasıl bir karar? Çocuk o daha! O yaşta ki senin kızın içinde yine aynı kararı verir misin?

Artık kelimelerin tükendiği bir noktadayız ve acil olarak tüm bunlar düzeltilmeli. Erkekler rehabilite edilmeli. Her ailenin psikoloğu olmalı ve zorunlu tutulmalı. Kadın cinayetleri ve kadına şiddet gibi her türlü tacize uğrayan kadınları savunacak olanlar, yine kadın hâkim, savcı ve avukatlar olmalı.

Biz bir de bunları kendi cinslerimizden, bayanlardan da görüyor, duyuyoruz ya! Ben, artık pes diyorum. Olamaz böyle şey! Rüyamda görsem, kâbusmuş diye uyacağım sözler ve davranışlar bunlar. İşte bir lisede bayan müdür yardımcısı; öğrencilerden mini etekli kızlara taciz etsin diye, tim kuruyor. Akıl, mantık sapması mı yaşanıyor bu ülkede?

Dünyanın sonu mu geldi nedir? Bu yaşananlar artık insanlığın ötesine geçti. Yıllarca yazdık çizdik söyledik, nafile demek ki hepsi.

Daha önce yazdığım yazıda, 2010 yılının ilk yedi ayında ki kadına yönelik saldırı ve şiddet istatistiklerini sermiştim ben de herkes gibi gözler önüne.  O yazımda: “Avrupa İnsan Hakları kararı ile Türkiye, kadınını koruyamayan ilk ülke olarak mahkûm edilmiştir” diye belirtmiştim. O günden bu güne istatistiklere baktığımızda sayılarda korkunç bir artışın olduğunu görüyoruz. 2014 yılında 294 kadın erkek şiddeti kurbanı olurken, 2015 yılının daha 2. (Şubat) ayındayız ve bilinen sayı bile şimdiden 40 olmuş durumda. 2008 yılından beri artık gün be gün dijital sayaçla sayılar ve isimler kaydedilir hale gelmiş.  Nasıl bir manzara bu, nasıl korkunç bir durum ve nasıl bir utanç tablosu ülkemiz adına?

Bu yaşanan olaylar ve bitmeyen bu kadın cinayetleri taciz durumları artık tüm aileleri tedirgin hale getirdi. Toplumda, insanların birbirine güveni yok oldu. Babalar, yaşı yirmilerin üzerinde bile olsa, kızlarını belediye otobüslerinden alıp, yine kendileri elinden tutarak bindirir hale geldi.

Kadının kendini savunabileceği tek materyali biber gazıydı, onu da silah olarak değerlendirip taşıması engelleniyor. Soruyorum kızlarınız ne yapacak, kendini nasıl ve ne ile koruyacak?

Kadın erkeğe verilmiş bir armağan, onun malıymış gibi görüldükçe bu olaylar sonlanmaz. Kadının bir birey olduğunun kabul edilmesi gerekiyor. Tıpkı çocuklarımızın da birer birey olduğu kabul etmemiz gibi.

http://www.anitsayac.com/

Fotoğraflar alıntıdır.

 

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: