• resmi ilanlar

CUMA SOHBETLERİ

26/03/2015 14:00

Bolu İl Müftülüğü vaizlerinden Harun Bakan ve Kadir Öztürk’ün hazırladığı ‘Cuma Sohbetleri’nin bu haftaki bölümü Bolu Express’te

 

Namazın Faziletleri

 

- Namaz, amellerin en üstünü, çekirdek bir ibâdettir.

 

Nasıl Fâtiha Kur'an'a fihristedir, namazda ibâdetlere fihristedir. Mesela; namaz esnasında yiyip içmemekle oruç, her gün bize verilen yirmi dört saatten bir saatini namaza ayırmakla vakte ve bedene ait zekât, kıbleye yönelerek Kâbe'yi karşımıza almakla hac ibâdetinin numûnesini içerir.

 

Bunun beraberinde meleklerin, hayvanların ve bitkilerin ibâdetlerini de temsil eden bir ibâdet olmasıyla secdede, rükûda, kıyamda Allah'ı zikretmekte olan meleklerin ibâdetlerini, hem taş ve ağaç ve hayvanların o ibâdetlere benzeyen durumlarını andırır.

 

Namaz kılan insan, yeryüzünü büyük bir mescit tasavvur eder. Namazındda, meâlen, "Yalnız sana ibâdet eder ve yalnız senden yardım dileriz" diyerek, yeryüzündeki bütün mü'minler nâmına, bütün varlıklar hesabına ve vücudundaki bütün zerre ve hücreler adına Rabbine ibâdet eder ve duâ eder.

 

İşte insanı insan kılan ve diğer mahlûklardan ayırarak eşrefi mahlukat yapan bu hususiyetidir. Yani kendi ibâdetiyle beraber sair mahlukatın da ibâdetlerinin farkına varması ve bu şuur ile bütün ibâdetleri Allah'a takdim etmesidir. Bu küllî vazifeyi de namaz ile yapar. Yani insan namaz ile yerlerin ve göklerin ilâhı olan Allah'a sevgili olduğu gibi, yeryüzüne halife ve sultan ve hayvanâta reis ve komutan olur ve bütün mahlukâtın üstüne çıkar.

 

Resûlullah (asm) şöyle buyurmuştur: "Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır." (İbnu Mâce)

 

- Namaz, âdetleri ibâdete çevirir.

 

Namaz, diğer mubah dünyevî amelleri güzel bir niyet ile ibâdet hükmüne geçirir. Namaz kılanın oturması, yatması, yemek pişirmesi ve çalışması gibi dünyevî ve sıradan işleri basitlikten çıkar ibâdet hükmüne geçer. Gün içinde toplam bir saatini namaza ayırmakla diğer yirmi üç saati hayat bulur. Âhirete güzel ve kârlı bir yatırım yapar. Hatta yapılan iyiliklerin ancak namazla hayat bulduğunu şu iki hadîs-i şerif ikaz eder.

 

- Namaz berekete sebeptir.

 

Namaz, çalışanın kazancında berekete vesîle olur. Geçim derdine dalarak namazın terk edilmesi ve ardından "çalışmak da ibâdettir" sözleri vicdanı susturma çabasından başka bir şey değildir. Çünkü çalışmak ancak namaz kılmakla ibâdet olur. Kur'an'da Rabbimiz: "Ehline namaz kılmalarını emret. Kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana rızık veren biziz." (Taha, 132) buyurarak insanın asıl vazifesini hatırlatmaktadır. Resûlullah (asm) ise, namazın rızkın bereketine vesîle olduğunu Hz. Ebû Hureyre'ye şöyle ifade etmiştir: "Ebu Hureyre! Ailene namaz kılmalarını emret, Allahu Teala sana hesaba katmadığın yerden rızık gönderir." (İhyâ)

 

 

- Namaz, cisme sıhhat, ruha, kalbe ve akla huzur verir.

 

Namaz kılan insan; fıtratın gâyesi ibâdet olduğu için, vazifesini yerine getirmiş olmanın rahatlığını duyar. Rabbine itaat etme lezzetini hisseder. Namaz, cisme hiçbir şekilde külfet olmayıp harekatıyla bedenin şifasına vesile olduğu gibi, ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatını sağlar. Hz. Huzeyfe, "Efendimiz (asm)'ı herhangi bir şey üzecek olursa namaz kılardı" demiştir. Namaz kılmayan insana yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah'ın tekrar tekrar emrettiği namaza karşı yaptığı tembellik, elbette manevî, büyük bir azap ve sıkıntı verir. Bu azap insanın küçük bir vazifesizlikle küçük bir âmirinden aldığı ikaz sıkıntısından elbette çok daha ağırdır. Namazı terk etme cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntılar çeken namazsız insan o sıkıntı ve huzursuzluktan kurtulmak için kendini eğlenceye sevkeder. Sefih eğlenceler de ahlâkını bozar. Böylece dünyası ve âhiretine dair ümitsiz bir hayat geçirmek sûretiyle acı bir zarara uğrar.

 

- Namaz, îmanı artırır, şirk ve küfürden uzaklaştırır.

 

Namazın hakkıyla edâ edilmesi, îmanı ziyadeleştirir, kuvvetli ve sâbit kılar ve kulu Allah'a yakınlaştırır.

 

Günde beş vakit huzura çıkmakla kalplere ve akıllara Allah'ın büyüklüğünü idrak ettirir ve ilâhî kanuna itaate sevk eder. Allah'ın rızâsını kazandıracak sair ibâdetlere de şevk verir. Namaz günahlara ve kötülüklere karşı sakınma ve nefret hissi uyandırırken, namazsızlık günaha cesaret verir. Efendimiz (asm) şu hadis-i şerifleriyle, ümmetine namazla îmanlarını muhafaza etmelerini ikaz etmiştir: "Kişi ile şirk ve küfür arasında namazın terki vardır."

 

"Temizliğini tam yapıp beş vakit namazı sürekli vakitlerinde kılanın namazları kıyamet günü kendisi için nur ve delil olur." (İmam Ahmed, İbni Hıbban)

 

"Bir namazı kasıtlı olarak terk eden kişi Muhhammed (asm)'ın ümmetinden uzaklaşmış olur." (İmam Ahmed, Beyhaki)

 

- Namaz kötülüklerden alıkoyar.

 

"Îman eden kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar" (İbrahim, 31) âyetinden anlaşılıyor ki îman namazı netice verrir. "(Ey Resûlüm!) Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı hakkıyla eda et! Şüphe yok ki namaz, çirkin işlerden ve kötülüklerden (insanı) alıkoyar. (Namaz kılarak) Allah'ı zikretmek ise, elbette (her şeydden ) en büyük olandır. Ve Allah ne yaparsanız bilir." (Ankebut 45) âyetinden anlaşılan ise namazın hakkıyla eda edildiğinin alâmeti, kötülüklerden alıkoymasıdır. Demek ki, kâmil bir îmandan dosdoğru bir namaz, dosdoğru bir namazdan güzel ahlâk ortaya çıkacaktır.

 

Sahih ve doğru bir şekilde namaza devam edildikçe iyilik artar. Resûlullah (sav)'dan rivâyet olunmuştur ki: "Kim bir namaz kılar da, o namaz kendisini açık ve gizli kötülüklerdden alıkoymazsa o namazla Allah'tan uzaklaşmaktan başka bir şey artırmış olmaz." buyurmuştur. Onun için İbnü Mes'ud Hazretleri demiştir ki: "Namazını gereği gibi yerine getirmeyen Allah Teâlâ'dan uzaklığı artırmaktan başka bir şey yapamaz." Bunun sebebi, çünkü namaza itaat, onun sınırlarını gözeterek hakkıyla kılmaktır. Onun sınırında ise açık ve gizli bütün kötülüklerden men ve alıkoyma vardır. (Elmalı H.Y)

 

- Namaz, günahlara kefârettir.

 

"Gündüzün iki tarafında (öğle ve ikindi vakitlerinde) ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde (akşam, yatsı ve sabah vakitlerinde) ise namazı hakkıyla eda et! Muhakkak ki iyilikler, (büyük günahlardan kaçınmak şartıyla) kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir nasihattir." (Hud, 114)

 

Hâsılı işte bu beş vakit namazı ikame et. Zira şurası kesindir ki, iyilikler kötülükleri giderir. Yani her namaz bir hasenedir, beş vakit ise hasenattır. Hasenata devam edildikçe seyyiat, yani kötülükler silinir gider, işte bu muhakkaktır. Binaenaleyh beş vakit namaza devam edildikçe arada beşeriyet icabı işlenen bazı seyyiat da silinir gider. Beş vakit namaz, arada meydana gelebilecek küçük günahlara kefâret olur. (Elmalı) Efendimiz (asm) bu mevzu hakkında şöyle buyurmuşlardır: "Namazlar büyük günahlardan kaçınıldığı sürece aralarındaki küçük günahlar için birer kefarettir."

 

"Namaz insanın kapısının önünden akan tatlı ve tertemiz bir ırmağa benzer. Günde beş defa o nehre girip yıkanan bir kişinin üzerinde kir namına bir şey kalır mı dersiniz?" (İmam Ahmed, İmam Malik, Nesai, Huzeyme)

 

Ebu Musa el-Eş'arî (ra) ise şunları söylemiştir: "Bizler günah yüklerimizi gitgide ağırlaştırıyoruz. Ancak kıldığımız farz namazlar kendisinden önceki günahların kefareti olur. Ama daha sonra günah yükümüzü bir daha çoğaltırız. Ondan sonra kılacağımız namaz da onun için kefaret olacaktır." (Kenz)

 

"Kıyamet günü kulun ilk bakılacak ameli namazdır." (Sünen) Eğer namazı tam görülürse namazı ve öteki amelleri de kabul edilir. Eğer namazı eksik bulunursa hem namazı hem de diğer amelleri yüzüne çarpılır.

"Şüphesiz ki iman edip Salih amel işleyenler, namazı hakkıyla eda edenler ve zekatı verenlerin Rableri katında mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar." (Bakara, 277)

 

NAMAZIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

 

- Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim:

 

"Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde hergün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?"

 

"Bu hal, dediler, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" Aleyhissalâtu vesselâm:

 

"İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler" buyurdu."Buhâri, Mevâkît 6

******************************************************************

- Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Ben Resülullah (sav)'in yanında idim. Bir adam huzuruna gelerek:

 

"Ey Allah'ın Resülü, dedi, ben bir hadd (suçu) işledim, cezasını tatbik et!"

Resülullah (sav) adama (birşey) sormadı. Derken namaz vakti girdi. Resülullah'la birlikte o da namaz kıldı. Peygamberimiz namazını tamamlayınca, adam yanına geldi ve:

"Ey Allah'ın Resülü! dedi, ben hadd (çeşidine giren bir suç) işledim. Bana Allah'ın Kitabını tatbik et!"

 

Efendimiz:

"Sen bizimle birlikte namazını eda etmedin mi?" diye sordu. Adam:

"Evet!" dedi. Efendimiz:

"Öyleyse git. Zîra Allah, senin günahını affetti" veya -hadd'ini affetti" dedi."(Buhârî, Hudud 17)

***********************************************************************

- Âsım İbnu Süfyan es-Sakafi (ra)'nın anlattığına göre, bunlar Selâsil gazvesine gitmişler. Fakat fiilen gazveye iştirak edememişlerdi. Bunun üzerine kendilerini Allah yoluna verdiler. Sonra Hz. Muâviye (ra)'nın yanına döndüler. Hz. Muâviye'nin yanında Ebü Eyyüb el-Ensârî ve Ukbe İbnu Âmir vardı. Âsım:

 

"Ey Ebü Eyyüb! dedi. Bu sene gazveyi kaçırdık. Bize, (bunun telafisi için bir çare) haber verildi. Buna göre, kim dört mescitte namaz kılarsa, günahları affedilirmiş."

 

Ebu Eyyüb: "Ey kardeşimin oğlu! dedi. Ben sana bundan daha kolayını haber vereyim. Ben Resülullah (sav)'in şu sözünü işittim: "kim emredildiği şekilde (mükemmel olarak) abdestini alır, emredildiği şekilde namazını kılarsa, önceden yapmış olduğu (kusurlu) ameli sebebiyle affolunur. " Ey Ukbe! (Resülullah'ın tebşiri) böyleydi değil mi?"

Ukbe: "Evet!" dedi."              (Nesâî, Tahâret 108, (1, 90-91).

**********************************************************************************

- Ukbe İbnu Amir (ra) anlatıyor: "Rasülullah (sav)'in şöyle söylediğini işittim: "Rabbin, koyun güden bir çobanın, bir dağın zirvesine çıkıp namaz için ezan okuyup sonra da namaz kılmasından hoşlanır ve Allah Teâlâ hazretleri şöyle der:

 

"Benim şu kuluma bakın! Ezan okuyor, namaz kılıyor, yani benden korkuyor. Kasem olsun, kulumu affettim ve onu cennetime dahil ettim."Ebü Dâvud, Salât 272, (1203); Nesâî, Ezân 26, (2, 20).

***********************************************************************************

- Rebî'a İbnu Ka'b el-Eslemî anlatıyor: "Ben Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ile beraber gecelemiştim, kendisine abdest suyunu ve başkaca ihtiyaçlarını getirdim. Bana:

 

"Dile benden (ne dilersen)!" buyurdu. Ben:

"Senden cennette seninle beraberlik diliyorum!" dedim. Bana:

"Veya bundan başka bir şey?" dedi. Ben:

"Hayır, sadece bunu istiyorum!" dedim.

"Öyleyse kendin için çok secde ederek bana yardımcı ol!" buyurdu." Müslim, Salât 226, (489)

 

 

 

Sorularla İslam

Namaz kılmamanın mazereti olabilir mi? Bazı işyerlerinde namaz kılmaya fırsat verilmemesi bir mazeret sayılır mı?

Bilindiği gibi namaz, dinimizin ifasını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i şehadetten sonra, İslâm binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı ve ergenlik çağına ulaşan her Müslümanın namaz kılması farzdır. Terk edilmesi ve geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın vaktinde eda edilmeyip kazaya bırakılması, en büyük günahlardan biridir.

Namaz, uyuyakalmak, unutmak ve başla da olsa ima ile kılamayacak kadar hasta olmak gibi meşru bir mazeret bulunmadıkça kazaya bırakılamaz. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, hatırladığı vakit o namazı kılsın” (Buhârî, Mevâkît, 37; Müslim, Mesâcid, 314-316) buyurmuştur.

Meşguliyeti çok olmak, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuk gibi durumlar namazın ertelenmesi için özür sayılmaz. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alış-veriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, dehşetinden kalblerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar” (Nûr, 24/37).

İşverenin veya işyerinde sorumluluk alan kimsenin, namaz kılmak isteyen memurlarına ve işçilerine, cuma ve günlük dini görevleri olan namazlarının hiç değilse farzlarını kılabilme imkânını sağlaması gerekir. Ancak çalışanın da işini aksatmamak ve iş disiplininin korunması açısından işverenin veya amirlerin iznini alması uygun olur. İzin verilmemesine rağmen kılınan namaz geçerlidir. Namaz kılma imkânı bulunmayan bir yerde çalışan kimsenin bu imkânı bulabileceği bir iş araması uygun olur.

 

Mesai anında kılınan vakit namazından dolayı kul hakkı çiğnenmiş olur mu?

Din ve vicdan özgürlüğünün bir boyutu da ibadet hakkıdır. İnanç özgürlüğünün devamı olarak, bir dine inanan kimse, o dinin gereklerini yerine getirebilme hakkına da sahiptir. Mesaisini suiistimal etmeden, işverenin izni veya haberi olmadan kılınan namazın da her hangi bir kul hakkı boyutu söz konusu değildir. Kaldı ki, namaz kılarken geçen vakti ve iş kaybını telafi de mümkündür.

 

İş yerinde namaz kılmak için kendisine izin verilmeyen işçi veya memur ne yapmalıdır?

İslâm dininde namaz, kelime-i şehâdetten sonra gelen en önemli ibadettir. Zira Kur’an-ı Kerim’de: “Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alış-veriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, dehşetinden kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar” (Nûr, 24/37) buyrulmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.), İslam’ın üzerine bina edildiği esasları saydığı meşhur hadisinde kelime-i şehâdetten sonra namazı anmıştır (Buhârî, İman, 2; Müslim, İman, 4, H. No: 109).

Namaza gereken önemi vermeyen ve terk edenler hakkında Kuran’da birçok uyarı yer almaktadır.

"Mucrimlere soracaklar ki, sizi cehenneme koyan şey nedir? "Namaz kılanlardan değil idik" diyecekler." (Muddesir, 43),
"Namaz kılıp da namazlarından gafil olanlara azab vardır." (Mâûn, 4), 
"Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı kılmadılar ve şehvetlerine uydular.", "Onlar yakında (cehennemde) gayya kuyusuna gireceklerdir." (Meryem, 59) 

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir! ; (Mümin, 60)

Hz. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyuruyor:
"Bilerek
Namazı Terk eden kişiden, Allah ve Rasulunun zimmeti uzaktır."
(Ahmed b. Hanbel, IV, 238, VI, 461 isnadı ile Mekhul'den rivayet etmiştir)

 

Bu açıdan günlük işler, sanat ve meslekler, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuklar namazın geriye bırakılması için özür sayılmaz. Zira Cuma ve beş vakit farz namazı kılmak her mükellef Müslüman için farzı ayın olup, terki caiz değildir.

Öte yandan işverenin ya da işyerinde sorumluluk alan kimsenin, namaz kılmak isteyen memurlarına ve işçilerine, Cuma ve günlük dini görevleri olan namazlarını, hiç değilse farzlarını kılabilme imkânını sağlaması gerekir. Bununla birlikte işçinin ve memurun da namazı bahane ederek mesaisini su-i istimal etmemesi ve çalıştığı yerde namaz kılması için iş disiplini ve düzeni açısından işverenden veya amirlerden uygun bir yer istemesi ve zaman ayarlaması yapması gerekir.

Çalışanlara farz namazlar için izin verilmemesi kesinlikle yanlıştır. Bu durumda çalışanlar kendilerine alternatif bir iş imkânı aramalıdır. Zira Allah’a isyan noktasında anne-baba olsa bile kullara itaat olmaz (Tevbe 9/23; Ankebut 29/8; Lokman 31/15).

 

 

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: