• resmi ilanlar

CUMA SOHBETLERİ

02/04/2015 14:00

Bolu İl Müftülüğü vaizlerinden Harun Bakan ve Kadir Öztürk’ün hazırladığı ‘Cuma Sohbetleri’nin bu haftaki bölümü Bolu Express’te

Kaç vakit namaz vardır?

İslâm’ın beş temel esasından biri olan namaz, günün belli zaman dilimleri içerisinde yerine getirilmesi gereken bir farzdır. Vakit, namazın şartlarından birisidir ve edasının farz olmasının sebebidir. Kur’an’da, “Şüphesiz namaz, mü’minlere belli vakitlerde eda edilmek üzere farz kılındı” (Nisa 4/104) buyurulmaktadır. Belirli şartları taşıyan Müslümanlara günde beş vakit namazın farziyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Beş vakit namazın eda edileceği vakitlere ve ne şekilde eda edileceğine Kur’an-ı Kerim’in bir kısım ayetlerinde mücmel olarak işaret olunmuş, bu işaretler Hz. Peygamber (s.a.s.)’in sözlü ve fiili sünnetiyle açıklık kazanmıştır. Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’deki mücmel emir ve hükümleri açıklama yetkisi, onu insanlara tebliğle görevli olan Hz. Peygamber (s.a.s.)’e aittir. O, namazı bizzat kılarak ve Müslümanlara imam olup kıldırarak nasıl kılınacağını öğrettiği gibi bunların vakitlerini de göstermiştir. Gerek kılınış şekli, gerek vakitleri ile ilgili bu uygulama amelî tevatür olarak günümüze kadar devam etmiştir.

Cebrâil, Hz. Peygamber’e gelerek namazı bir defa ilk vakitlerinde, bir defa da son vakitlerinde kıldırarak namazın vakitlerini göstermiş, Hz. Peygamber (s.a.s.) de bunları ashabına bildirimiştir (Buhârî, Mevakit, 1, Tirmizî, Salât, 1). Asr-ı saadetten günümüze kadar da, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in gösterdiği gibi beş vakit olarak kılınmıştır. Diğer taraftan, namazla ilgili Kur’an ayetleri bir bütün olarak ele alındığında, namazın beş vakit olduğu açıkça anlaşılır (Bakara 2/238; İsrâ 17/78; Rûm 30/17-18).

Namaz vakitleri ne zaman sona erer?

Namazların bir ilk vakti bir de son vakti vardır. Buna göre, sabah namazı, güneş doğuncaya kadar; öğle namazı ikindi vakti girinceye kadar, ikindi namazı güneş batıncaya kadar, akşam namazı da yatsı vakti girinceye kadar kılınabilir. Yatsı namazının vakti, “imsak” vaktine (tan yerinin ağarmaya başlamasına) kadar devam eder (Müslim, Mesâcid, 173). Ancak zorunlu olmadıkça namazların son vaktine bırakılmaması gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, I, 38-39; Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâik, I, 79-81).

Namaz kılarken kıbleye yönelmenin hükmü nedir?

Namaz kılarken Kıbleye yönelmek namazın farzlarındandır. Kâbe’yi görenlerin bizzat kendisine, görmeyenlerin ise Kâbe istikametine yönelerek namazlarını kılmaları gerekir. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Ey Muhammed! (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar! ) Nerede olursanız olun (namazda) hep o yöne dönün.” (Bakara, 2/144).

Uzaklardan Kâbe’ye yöneliş, ancak takribi olarak gerçekleşebilir. Bu yönelişte esas olan, namaz kılanın yönünü Kâbe istikametinden tamamen başka yöne çevirmemesidir. Sadece yüzün kıbleden çevrilmesi ise mekruh olmakla birlikte namazı bozmaz.

Namazda niyet sadece kalben yapılsa yeterli olur mu?

Niyet, namazın şartlarından biridir. Niyet, kalbe ait bir iş olup, kişinin bir şeye karar vermesi, hangi işi ne maksatla yaptığını bilmesi demektir. Namazda muteber olan, kalpteki niyettir. Dil ile söylenmemesinin bir zararı yoktur (Merğînânî, el-Hidâye, I, 48).

Dar veya içini gösteren elbiselerle namaz kılınabilir mi?

Kadınların el, yüz ve ayakları dışında kalan bütün bedenleri, erkeklerin de göbekten diz kapağının altına kadar olan kısım avrettir. Buraların, namazda ve namaz dışında yabancılara karşı örtülmesi ve giyilen elbisenin vücut hatlarını belli edecek şekilde dar, tenini gösterecek şekilde ince olmaması gerekir (Kâsânî, Bedaiu’s-Sanâi’, IV, 297).

Hz. Peygamber (s.a.s.): “Giyinik olduğu halde çıplak vaziyette olanların” ahirette cezalandırılacaklarını bildirmiştir (Müslim, Libâs, 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/355, 356, 440). Giyinik çıplak olmaktan maksat, giyilen elbisenin vücut hatlarını belli edecek ölçüde dar veya içini gösterecek biçimde şeffaf olmasıdır.

Buna göre, altını gösterecek şeffaflıktaki elbise ile kılınan namaz sahih değildir. Dar elbise ile kılınanı ise geçerli olmakla birlikte uygun değildir. (İbnÂbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 274-275).

Üzerinde pislik bulunan iş elbisesi ile namaz kılınabilir mi?

Namazın şartlarından birisi necasetten (pislikten) taharettir. Namaz kılacak kişinin elbisesinde, bedeninde ve namaz kılacağı yerde, kan, idrar, şarap, dışkı gibi namaza mani necasetler bulunmamalıdır (Merğînânî, el-Hidâye, I, 34).

İşin cinsine göre iş elbisesinde bulunan badana, boya, madenî yağlar, pas ve benzeri kirler necaset olmadıkları için namazın sıhhatine engel değildir (Merğînânî, el-Hidâye, I, 36). Ancak kişi, camiye veya mescide gidecekse temiz elbise giymesi Kur’an-ı Kerim’in emridir (A’raf, 7/31).

Üzerinde resim olan elbise ile namaz kılınabilir mi?

Üzerinde canlı varlıkların resimlerinin bulunduğu elbise ile namaz kılmak mekruhtur. Mümkünse bu elbiseler çıkarıldıktan sonra namaz kılınmalıdır. Böyle bir elbise ile namaz kılınması mekruh ise de, bu şekilde kılınan namaz geçerlidir. Ancak, bakanın kolayca fark edemeyeceği şekilde küçük resimler bu kapsamda değildir (Merğînânî, el-Hidâye, I, 69).

Namaz hangi hallerde bozulabilir?

Namazı, mazeretsiz bozmak haramdır. Ancak bazı durumlarda namazı bozmak vacip, bazı durumlarda mubah, bazen de müstehap olur. İnsan canına yönelik bir tehlike karşısında; mesela saldırıya uğrayan, ateşe, suya düşen bir insanın yardım istemesi halinde ona yardım etmek maksadıyla namazı bozmak vacip olur. Bir malın telef olmasını, çalınmasını önlemek gayesiyle namazı bozmak mubahtır. Tek başına namaz kılan bir kişinin, cemaatle namaz kılmanın faziletini kazanmak için namazı keserek, farza yetişmesi ise müstehaptır (İbnÂbidîn, HaşiyetüReddi’l-muhtar, II, 52-53).

Namazda ta’dil-i erkânın hükmü nedir?

Ta’dîl-i erkân, namazın rükünlerini düzgün, yerli yerinde ve düzenli yapmak demektir. Ta’dîl-i erkâna yakın anlamda kullanılan “tuma’nîne” kelimesi, yapılmakta olan rüküne hakkının verildiğine kanaat getirilmesi ve yapılan işin içe sinmesi halini ifade eder ki ta’dîl-i erkâna riayetin sonucudur. Ta’dîl-i erkân özellikle rükûda, kavmede (rükûdan kalktıktan sonraki duruşta), secdede ve celsede (iki secde arasındaki oturuşta) söz konusu olur.

Hanefî mezhebindeki kuvvetli görüşe göre, sayılan dört yerde ta’dîl-i erkân vaciptir. Diğer bazı mezheplere ve Hanefîlerden de İmam EbûYûsuf’a göre ise ta’dîl-i erkân farzdır (Merğînânî, el-Hidâye, I, 53; İbn-i Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 157-158; ).

Namazda huşu için nelere dikkat edilmelidir?

Kur’an-ı Kerim’de huşu ile namaz kılmak müminin ayırıcı niteliklerinden biri olarak zikredilir (Mü’minûn, 23/2). Rasûlüllah (s.a.s.) “Namaz gözümün nuru kılındı.” (Malik b. Enes, Muvattâ, II, 427; Nesâî, Sünen, İşretü’n-nisa, 3878) buyurarak namazın özel durumuna işaret etmektedir. Namazda huşû; dikkati dağıtacak dış etkenlerden uzak olup kalbin Allah’a bağlanabilmesi ile gerçekleşir. Kişinin iç dünyasında yaşadıkları, düşünceleri namazındaki huşûunu etkiler ve davranışlarına da yansır. Bu sebeple namaz kılarken kişi Allah’ın huzurunda bulunduğunun bilincinde olmalı, zihin ve gönül dünyası ile namaza yönelmeli; sağa sola bakmak, elbisesiyle oynamak ve tadili erkâna riayet etmemek gibi hal ve hareketlerden kaçınmalıdır.

Namaz kılmamanın mazereti olabilir mi? Bazı işyerlerinde namaz kılmaya fırsat verilmemesi bir mazeret sayılır mı?

Bilindiği gibi namaz, dinimizin ifasını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i şehadetten sonra, İslâm binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı ve ergenlik çağına ulaşan her Müslümanın namaz kılması farzdır. Terk edilmesi ve -geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde eda edilmeyip kazaya bırakılması, en büyük günahlardan biridir. Namaz, uyuyakalmak, unutmak ve başla da olsa ima ile kılamayacak kadar hasta olmak gibi meşru bir mazeret bulunmadıkça kazaya bırakılamaz. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, hatırladığı vakit o namazı kılsın” (Buhârî, Mevâkît, 37; Müslim, Mesâcid, 314-316) buyurmuştur.

Meşguliyeti çok olmak, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuk gibi durumlar namazın ertelenmesi için özür sayılmaz. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alış-veriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, dehşetinden kalblerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar” (Nûr, 24/37).

İşverenin veya işyerinde sorumluluk alan kimsenin, namaz kılmak isteyen memurlarına ve işçilerine, cuma ve günlük dini görevleri olan namazlarının hiç değilse farzlarını kılabilme imkânını sağlaması gerekir. Ancak çalışanın da işini aksatmamak ve iş disiplininin korunması açısından işverenin veya amirlerin iznini alması uygun olur. İzin verilmemesine rağmen kılınan namaz geçerlidir. Namaz kılma imkânı bulunmayan bir yerde çalışan kimsenin bu imkânı bulabileceği bir iş araması uygun olur.

Farz namazları kılmayan kimse dinden çıkar mı?

İslâm dininde namaz, dinin direği olarak kabul edilmiş (Tirmizî, Îman, 8; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 231, 237) ve kelime-i şehâdetten sonra anılmıştır (Buhârî, İman, 2; 145 Müslim, İman, 4, H. No: 109). Namazdaki secde de kulun Allah’a en yakın olduğu hal olarak nitelendirmiştir (Müslim, Salât 215; Nesâî, Mevâkît, 35).

Namaza gereken önemi vermeyen ve terk edenler, münafık (Nisâ, 4/142; Tevbe 9/54) olarak nitelenmiş, namazla alay edenlerle dostluk yapılmaması önerilmiş (Mâide, 5/54-58); namazı zayi edenlerin Cehennemde gayya kuyusuna atılacakları bildirilmiş(Meryem 19/59); . Cehennemliklerin ağzından orada bulunma nedenleri olarak da “Biz namaz kılanlardan değildik” açıklamasına yer verilmiştir. (Müddessir, 74/43).

Hz. Peygamber (s.a.s.) de, namazın terki hakkında şöyle buyurmaktadır: “Gerçekten kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır” (Müslim, Îmân, 37, H. No: 256; EbûDâvûd, Sünnet, 15), “Bizimle onlar (münafıklar) arasındaki ayırıcı temel unsur namazdır. Namazı terk eden kimse küfre düşer (Tirmizî, Îmân, 9; Nesâî, Salât 8).

Bütün bu bilgilere ve İslam dininin genel ilkelerine bir bütünlük içerisinde bakıldığında; namazın farz olduğuna ve İslam’ın bir gereği olduğuna inanmayanlar, namaz kılmayı kendisi için bir zillet kabul edip kibrinden dolayı namaz kılmayanlar, namaza düşman olanlar ve namazla alay edenler İslâm’dan çıkmış olurlar. Bu sayılan şekillerde olmayıp, farz olduğunu kabul ettiği halde tembelliği ve ihmalkârlığı sebebiyle bir namazı terk eden kimse dinden çıkmaz fakat büyük bir günah işlemiş olur (Mevsilî, İhtiyâr, İstanbul, I, 37). Mazeretli veya mazeretsiz olarak namazı terk eden kişi, namazlarını kaza etmelidir. Mazeretsiz terk edenlerin ayrıca tövbe ve istiğfar etmeleri gerekir.

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: