• resmi ilanlar

OĞLUNU ÖLÜME TERKEDEBİLİR MİSİN?

17/04/2015 00:00

...

Necip Fazıl Kısakürek üstadımızın ifadesidir bu.

***
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl! 
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl! 
***
Çanakkale’de savaş anındaki anları  ve Çanakkale savaşı sonuçlarını, hiçbir aklıselim sahibi insanın sorularının kılını,asla tam çekemez akıl.
***
12 Nisan 2015 Pazar günü, Bolu’dan bir otobüs hemşerilerimizle, Çanakkale’ye ulaşıyoruz. Allahütealâ’ya şükrediyoruz. Fakir kalplerimiz ve aç gönüllerimizde huzur ve hüzün var.
Bu hafta yazımı her anı, her vakti inanılmaz olaylarla dolu olan şanlı Çanakkale destanından iki olayı sizlere arz etmeye çalışacağım. Umarım sıkılmadan sonuna kadar, o aziz şehitlerin hatırına okuruz.
İfade ederken, sürçi lisan edersek affola.
***
Şahindere Şehitliğindeyiz. Yüreklerin, fikirlerin, sevdaların, hasretlerin, dünya sınavının son bulduğu yerlerden bir cennet bahçesindeyiz.  O zamanlar Şahindere sargı yeri, (seyyar hastane ) yani tedavi yeridir. Açık alanda ağaçlarla, çalılarla kaplı bir bölgemiz. İleride Arı burnu ve Güney cephesi, cephe gerisinde dere yataklarının kenarlarında tedavi yerleri kurulmuş. En gerekli olan da su. O nedenle dereler bizim başlıca hijyen, hayat kaynağı noktamız olmuş. Bunlar 100 yıl önceki, 1915’teki imkânlarımız.
Yokluklar her yanımız sarmış o zamanlar. Silah, mühimmat, araç gereç, ilaç yemek içecek, yol, doktor, hasta bakıcı, sargı bezi, uyuşturucu morfin, yok denecek kadar az.
 En büyük sorun, zamanımız az, kısa zamanda yaralımız çok.
Askerlerimiz cephede bir taarruza kalktıkları zaman veya bir saldırıyı püskürttükleri zaman, birkaç saat içinde on binlerce askerimiz yaralanıyor. Yaralanan yiğitleri, içerideki sargı yerlerine tedavi için getirmek ayrı bir sorun. Cepheye mühimmatı at arabası öküz arabasıyla taşınıyor, geriye dönüşlerde, yaralıları ot yatakları üzerinde bu arabalarla geri taşıyorduk.
Ağır yaralılar zaten kan kaybından şehit oluyordu. Ağır yaralılara yapılabilen tek şey, ağaç diplerinde bırakılıyor, iyi olabilecek askerlerin tedavileri ise sağlanıp tekrar cepheye gönderiliyordu.  Vatan herkesten hizmet bekliyordu. Düşman uyur mu, düşman durur mu? Vatan elden gitmemelidir. Tedaviye getirilen Ağır yaralılara vakit bulunabilirse bakılacaktır.
Ağır yaralıların en büyük sorunu da, sinekler ve kurtçuklar tabi ki, tek istekleriyse, sadece bir dua. Bir de şehid olabilmektir. Başka ne için ölünür ki? Şehitlikten gayri ne istenir ki?
Orada görev yapan doktorlardan biri de Askeri Doktor Salih (Dörtbudak) Beydir .
Salih doktor, gece gündüz yaralılarla uğraşmakta, can siparane hizmet vermektedir.
Salih doktorun önüne sedye ile genç bir yaralı getirilir. Karnı parçalanmış bağırsakları dışarıda, bir bacağı da kopmak üzere, her tarafı kan toz toprak içerisinde tanınamayacak bir halde. Bu yaralıyı Doktor Salih Beyin önüne koyarlar. Salih Bey, gelir yaralıya bir bakar, durumu çok ağırdır. Askerlere emir verir, kaldırın bu yaralıyı, bir kenara bırakın der. Kafasını çevirmek üzereyken, yaralı asker son bir gayretle, doktora sesini duyurmak üzere iç burkan bir  haykırmayla sesini duyurur:
-Baba, babacım !
Salih Bey birden döner, bakar şöyle, tanıyamamıştır oğlunu,  bir hançer daha sokulur doktor Salih Beyin yüreğine, boğazı düğümlenir, konuşamaz,
Evladına sarılıp, öpüp koklamaya başlar,
-Oğlum, benim oğlum! Bu benim oğlum!
Ne varki, yüzlerce yaralı Mehmetçik sırada, hatta ameliyat masasına bir yiğit yatmış, Salih Beyi beklemektedir.
Salih Bey, bir bakar etrafına, Mehmetçikler derman, vatan da hizmet beklemektedir.
O halde baba mıdır, doktor mudur? Bir karar vermek zorundadır Salih Bey,
-Bu benim oğlum, oğlumu gölge bir yere kaldırın.
Salih bey, tekrar tedavi bekleyen diğer Mehmetçiklerle ilgilenmeye başlar.
Saatler sonra, bir boşluk bulduğunda biricik oğluna bakmaya gider,
Bakar ki oğlu Çanakkale’de,  onbinlerce şehit olan Mehmetçikten birisi olmuştur.
Doktor Salih Bey, Çanakkale’de oğlunu diğer Mehmetçiklerden ayırt etmemiştir.
Şahindere sargı(tedavi) yerine gelen, 2177 yiğit, son nefesini orada verip, şimdide orada yatmaktadır. O gün her biri için, mezarlarına bir taş parçası konarak yerleri belirlense de günümüzde kaybolmuştur.
Bir tane şanslı şehit vardır.  O da Mustafa Teğmendir. Mustafa Teğmen yaralanır ve Şahintepe sargı yerine (tedavi yeri) gelir. Kurtarılamaz ve O’da şehit olur. Buraya da defnedilir. Mustafa Teğmen’in babası da Kuzey cephesinde askerdir. Evladının şehit olduğu haberi üzerine gelir ve evladının defnedildiği yere bir işaret bırakır. Savaş sonrası oğlu kabri üzerine demir parmaklıkla çevirir. Bir mezar taşı diker. Yeri belli olan şanslı tek şehidimizdir. Aynen aşağıdaki puntolu yazılar taşta vardır.“18 EYLÜL 1915 VATANIN ŞANSLI VE GENÇ ŞEHİDİ 30.ALAY 10.BÖLÜK MÜLAZIM-I SANİSİ(TEĞMENİ) ALİ SADİ EFENDİ (OĞLU) MUSTAFA EFENDİ RUHUNA FATİHA”
***
Çanakkale, bir destandır. Yakan, ağlatan, tutuşturan, insanlıktan nasibini almayan tek dişi kalmış canavarların sömürgeci zihniyetini ortaya koyan, insanım diyenlerin burun kemiklerini sızlatan, her evin mutlaka şehit verdiği bir destan!
Açlığa, yokluğa, ilaçsızlığa, susuzluğa rağmen, imkânsızlıklara karşı, iman sahiplerinin, “Bir hilal uğruna yarab” diyebilenlerin destanıdır.
Avrupaların, Osmanlıya karşı biriken kin ve nefretin,
Çanakkale aynı zaman da, İslam’a karşı olan ebu cehillerin,  geyya kuyularına düştükleri bir mekândır.
Çanakkale’yi ne yaparsak yapalım, 2015 yılından, 1915’i tam anlamıyla anlayamayız. 
Sadece hissederiz. Hissedebilirsek zaten, aguşunu açan en sevginin rızasına da kavuşuruz hiç endişe etmeden.
***
Şahindere’de, 2005 Yılında Orman Bakanlığınca şehitlerin hatırasına sembolik bir şehitlik yapılmış. Ay ve Hilalin ortasında Selçuklu mimarisiyle gökyüzüne uzanan ve ucuna doğru sivrileşen bir anıt vardır. Şehitlerin ruhunun yüceldiğini anlatır. Minareyi andırır. 2177 kişiden 1969 tane şehidimizin adları daha sonra belirlenebilmiştir.

Ey şehît oğlu şehît, isteme benden makber,
Sana ağûşunu açmış duruyor peygamber.
.  
***
Alttaki yazıyı, Hakiki İslam âlimlerinin bizlere duyurduğu kıymetli bilgilerle tamamlayalım   
 Şehit= Allah yolunda harb ederken, Allahü teâlânın ism-i şerîfini yüceltmeye (İslâmı yaymaya) çalışırken veya düşman saldırdığında vatan, din ve milletini, ırz ve nâmûsunu müdâfâ ederken ölen müslüman.

 

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:

 

Allah yolunda şehîd olanlara ölü demeyiniz. Onlar diridirler. Kendilerine her zaman rızk verilir. Onlarda azâb olunmak korkusu yoktur. Nîmetlerden mahrûm kalmak üzüntüsü de yoktur. (Âl-i İmrân sûresi: 170)

 

 

Allah yolunda öldürülüp şehîd olanlar, kıyâmet gününde, yaralarının kanı akarak gelirler. Rengi kan ve kokusu misk kokusu gibi olur. Huzûr-i Mevlâ'da haşr oluncaya kadar, bu hâl üzere bulunurlar. (Hadîs-i şerîf-Dürre-tül-Fâhire)

Not: Bolu Halkına, Çanakkale’ye  ziyaret etme fırsatı veren, halkına bu hizmetleri sunan  Bolu Belediye Başkanlığı’na, teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunarım. Allahütealâ razı olsun.

YORUMLAR  (Toplam 2 yorum)

  • Fuat BAYRAMOĞLU  (18.04.2015 04:29:09)

    Kıymetli Komutanım, Geredede hayranlık ve pozitif derin izler bırakan, TSK gülen ve başarılı yüzü, Enver Bey, Nazik ve siz tarafından yazılan mesajınıza çok teşekkür ederim efendim. NİŞANCI ailesine saygılarımı sunarım.

  • Enver Nişancı  (18.04.2015 03:09:10)

    Elleriniz dert görmesin hocam.Bizleri duygulandırdınız.

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: