• resmi ilanlar

RAMAZAN SOHBETLERİ

02/07/2015 11:00

...

GÜNAH KAVRAMI VE HELAK EDİCİ YEDİ  BÜYÜK GÜNAH

    “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.”  (NİSA SURESİ – 31.  AYET)

     Günah, Farsça bir kelime olup, dinde suç sayılan, Allah’ın yasak ettiği söz ve davranışlar demektir. Allah’ın yapın dediği bir şeyi yapmamak günah olduğu gibi, yapmayın dediği bir şeyi yapmak ta günahtır.

     Bir örnek olmak üzere, Allah kullarına namaz kılmayı emretmektedir. Ergenlik çağına gelen aklı başında her Müslüman, Allah’ın bu emrini yerine getirmekle yükümlüdür. Böyle bir kimse namaz kılmayacak olursa büyük günah işlemiş olur. Bir başka örnek; Allah insanlara aralarında nikâh bağı bulunmayan başka bir kadınla bir erkeğin cinsel ilişkide bulunmalarını yasaklamıştır. Allah’ın bu yasağına uymayanlar da büyük günah işlemiş olurlar.

     Kur’an-ı Kerim günahları, büyük ve küçük olmak üzere iki kısma ayırır. Ancak büyük ve küçük günahların nelerden ibaret olduğu hakkında fazla bilgi vermez. Konu ile ilgili ayetlerin bir tanesinde Allah şöyle buyurur:

     “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.”  (NİSA SURESİ – 31. AYET)

     Şüphesiz günahların hepsi eşit değildir. Bir adamı haksız yere dövmek ve yaralamak günah olduğu gibi, onu öldürmek te günahtır. Fakat bunlar aynı seviyede değildir.

     BEDRÜDDİN AYNİ diyor ki: “Günahın büyüklük ve küçüklüğü izafi yani bağlantılıdır. Bir günah ki ondan daha büyük bir günah varsa o günah kendisinden daha küçük olana nispetle büyüktür.” Bu itibarla günahlar, birbirine nispetle büyük ve küçük olmak üzere iki kısma ayrılır.

 

                                                                         BÜYÜK GÜNAH (KEBİRE)

     Büyük günahın, herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tanımı yoktur. İslam âlimleri bu konuda farklı tanımlar yapmışlardır. Bu tanımlardan birisi ve belki de en uygun olarak kabul edileni şu tanımdır: “Allah’ın adam öldürmek ve zina etmek gibi ceza tayin ettiği ve işleyene Cehennem’de azap edeceğini bildirdiği her günah, büyük günahtır.”

     İBN HACER EL-HEYTEMİ, büyük günahlar hakkında yazdığı EZ-ZEVACİR AN İKTİRAFİ’L KEBAİR adlı eserinin baş tarafında büyük günah hakkındaki çeşitli tanımları naklederken birinci sıraya bu tanımı almıştır. Bu, şu demektir: Bir günahtır ki onu işleyen kimsenin Cehennem’de azap edileceği Kur’an-ı Kerim ve sahih hadislerde bildirilmişse, o günah, büyük günahtır.

     Kur’an-ı Kerim’de “Şunlar büyük günahlar, bunlar küçük günahlardır.” diye bildirilmiş değildir. Ancak yasaklanan hususlar Kur’an-ı Kerim’de yer almıştır. Hadis-i Şeriflere gelince, Peygamberimiz (SAV)’in:

     “Büyük günahlar, Allah’a ortak koşmak, ana-babaya eziyet etmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan şahitliği yapmaktır.”

     “İnsanı mahveden yedi günahtan kaçının.” Ashab’ın: “Ey Allah’ın Elçisi, bu yedi günah nedir?” sorusu üzerine Peygamberimiz (SAV): “Allah’a ortak koşmak, efsun (sihir, büyü) yapmak, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı bir kimseyi haksız yere öldürmek, yetim malı yemek, riba (faiz) yemek, düşmana hücum anında savaştan kaçmak, namuslu, kendi halinde mümin kadınlara zina iftirası yapmaktır.” buyurdu.

     Bu hadislerde sayı bildirilmişse de Ayni’nin dediği gibi; Büyük günahlar bundan ibarettir, başka büyük günah yoktur demek mümkün değildir. Peygamberimiz (SAV) bu ve benzeri sayı bildiren hadis-i şerifleri ile büyük günahlardan toplumu fazlasıyla etkileyenlere dikkat çekmiştir. Yoksa bunlardan başka büyük günah yoktur demek istememiştir. Nitekim sayı bildiren hadislerde yer almayan bazı günahların da büyük günah olduğunu bildirmişlerdir. İşte bu hadislerden birisi de şudur:

     “Bir insanın anne-babasına sövmesi, büyük günahlardandır.” Ashap: “Ey Allah’ın Elçisi, insan anne-babasına söver mi?” diye sorduğunda, Peygamberimiz (SAV): “Evet, bir adamın babasına söver, o da onun babasına söver. Adamın anasına söver, o da onun anasına söver.” buyurdu ve büyük günahlardan saydı.

      Demek ki ne Kur’an-ı Kerim’de ne de Hadis-i şeriflerde, Büyük günahlar şunlardır, bunlardan başka büyük günah yoktur gibi bir ifade yer almamaktadır. Bunun için İslam âlimleri bu konuda da farklı sayılar bildirmişlerdir. İbni Abbas (RA)’a: “Büyük günahlar yedi tane midir?” diye sorulmuş, O da: “Onlar yetmişe daha yakındır.” diye cevap vermiştir. Başka bir rivayette de: “Yedi yüze yakındır, ancak tevbe ile büyük günah diye bir şey kalmadığı gibi ısrarla küçük günah büyük günaha dönüşür.” diye de cevap vermiştir. İbn-i Abbas (RA)’a göre Allah’ın yasak ettiği her şey büyük günahtır. İBN HACER EL HEYTEMİ, yukarıda adını verdiğimiz eserinde 467 büyük günah saymıştır. Bunun için mümin, büyük olsun küçük olsun kime karşı günah işlediğini düşünmeli ve bütün günahlardan sakınmalıdır.

 

GÜNAHIN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

     Günah insanın duygu ve düşünceleri üzerinde olumsuz etki yapar. Peygamberimiz (SAV) bu etkiyi şöyle açıklıyor:

     Ebu Hüreyre (RA)’ın rivayetinde Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Şüphe yok ki mümin bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Eğer mümin pişman olur, tevbe ve istiğfar ederse siyah nokta silinir. Mümin günaha dönerse o leke de artar. Sonra arta arta bir kılıf gibi kalbini kaplar ki;

      “Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler kalplerinin üzerine pas tutmuştur.” (MUTAFFİFİN SURESİ – 14. AYET) ayetindeki RAN budur.”

     Hadis-i şerif iki noktaya dikkatimizi çekiyor: BİRİNCİSİ; bir günahı hiç işlememek esastır. O günah ilk defa işlendiği zaman kalbi kirletmekte ve kalbin bazı özelliklerini yitirmesine sebep olmaktadır. Mümin yaptığı bu hatanın, işlediği bu günahın farkına varır, hemen tevbe ve istiğfar ederse kalbi eski halini alır. İKİNCİSİ; Mümin, işlediği bu günahı tekrarlar ve devamlı yaparsa bu leke kalbini tamamen kaplamaktadır.

 

GÜNAHA GİRMENİN ALTI ŞARTI

     Günahlarından kurtulmak için çareler arayan ve kötülüklerden kendini alamayan bir mümin, İbrahim Ethem’e başvurmuş. Adam: “Efendi Hazretleri, ben günahlarından dolayı elem ve keder çeken biriyim. Ne olur bana biraz nasihat et de, bir türlü terk edemediğim şu günahlarımdan vazgeçeyim, gönül huzuru içinde sürdüreyim hayatımı!”

Büyük veli bakmış adamın yüzüne, samimiyet derecesine. Sonra şöyle demiş:

“Sana altı tane nasihat vereceğim, eğer bunları tutarsan vicdan azabı veren günahlarını kolayca terk edersin.” Adam heyecanlanmış:

“Altı tanecik nasihatte ne var ki, sen buyur, hemen tutarım.” İbrahim Ethem de başlamış anlatmaya:

1-) “Sen demiş, günah işleyeceğin zaman iyi düşün, kendisine karşı isyan edeceğin zatın mülkünde oturma, çık git. O’nun dışında işle günahını!” Adam şaşırmış, gülümsemiş: “Bu mümkün mü? O’nun mülkü olmayan yer var mı ki?

2-) Sen ötekini söyle.” “Günaha cüret edeceğin zaman iyi düşün. İsyan edeceğin zatın sana verdiği rızkı da yememeye söz ver, ondan sonra isyan et!” “Bu da mümkün değil. Ben O’nun verdiği rızkı yemeden nasıl yaşarım? Başka rızık veren yok ki, onunla yaşayayım.

3-) Sen ötekini buyur.” “Günah işleme fikri gelince Allah’ın görmeyeceği yere git. Allah’ın hükmünün geçmeyeceği bir yerde işle. Ta ki hesap verirken, ben günahı başkasının mülkünde, senin hükmünün geçmediği bir yerde işledim, diyebilesin.” “Bu nasıl mümkün olur? Allah’ın görmeyeceği yer yok ki oraya gideyim.” “Peki” demiş İbrahim Ethem, “mülkünde oturduğun, verdiği rızkı yediğin zata, hem de O’nun murakabesi altında isyan etmek reva mı?” Adam düşünmeye başlamış: “Değil, değil!” Demiş.

4-) “Sen ötekileri buyur.” İbrahim Ethem de devam etmiş: “Azrail gelince karşı koy ve de ki: “Benim kılınacak kaza namazlarım, ödenecek kul borçlarım var. Mühlet ver de onları kılayım, o borçları ödeyeyim, ondan sonra gel.” “Bu da mümkün değil. Ecel gelince durdurmak olur mu? Azrail’in şimdiye kadar kim durdurabilmiş ki ben durdurayım? Ölümün ileri veya geri alınmayacağını bilmiyor musun ya İbrahim?

5-) Sen ötekileri buyur.” “Kabre girince gelen sual meleklerine de ki: “Ben sizi tanımıyorum, suallerinize de cevap vermiyorum, çekilin gidin buradan!” “Buna kimin gücü yeter? Böyle diyecek bir babayiğit henüz anasından doğmamış.

6-) Sen ötekini buyur.” “Mahşer yerine varınca sevap ve günahlarının tartıldığı sırada, terazinin günah tarafına bak, günahın fazlasını al götür, kimsenin görmeyeceği bir yere sakla. Böylece günahından kurtul.” “Bu mümkün mü? Melekler var, koskoca mahşer halkı orada. Tek günahımı bile bağışlamazlar bana. Hepsi de terazinin gözünde tartılır, benden hesabını sorarlar.”

“Öyle ise,” demiş İbrahim Ethem. “Azrail’i durduramıyorsun, sual meleklerine karşı koyamıyorsun, hesabını vereceğin günahlarının tekini dahi saklayamıyorsun, günaha nasıl cesaret ediyor, nasıl işliyorsun, reva mı bu?” Adam ellerini kaldırmış: “Teslim! Ya İbrahim, teslim,” demiş. “Bundan sonra günah işleyeceğim zaman bunları tek tek hatırlayacağım, sonra da nefsime diyeceğim ki: “Ey nefis! Mülkünden dışarı çıkacaksan, verdiğin rızkı yemeden yaşayacaksan, görmediği yeri bulacaksan, Azrail’e dur diyeceksen, sual meleklerini kovabileceksen, günahlarından fazla gelen kısmı saklayabileceksen ben de seninleyim, işleyelim günahı. Bunları yapmaya muktedir değilsen ey nefis, hiç boşuna uğraşma, sana günah falan işletmem, otur oturduğun yerde?”

 

YEDİ SINIF ZÜMRE

     Ebu Hüreyre (RA), Peygamberimiz (SAV)’in şöyle buyurduklarını rivayet etmiştir:

     “Yedi (sınıf) kimseyi Allah ü Teâla kendi gölgesinden başka gölge olmayan (kıyamet) gününde kendi gölgesi altında barındıracaktır.

Bunlardan birincisi adil imam:

ikincisi Rabbine (itaat ve) ibadetten zevk alan, neşe duyan genç;

üçüncüsü gönlü mescitlere bağlı olan kimse;

dördüncüsü Allah yolunda sevişen (birbirine muhabbet eden) sevişip buluşmaları da, ayrılmaları da buna bağlı olan iki kimsenin her biri;

beşincisi zengin ve güzel bir kadın kendisini birleşmeye davet ettiği halde, eline böyle bir fırsat geçtiği halde “Ben Allah ’tan korkarım” diyerek haram işlemeyen erkek;

altıncısı infak ettiğinden solundaki haberdar olmayacak kadar gizli sadaka veren adam (yani sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyen...);

yedincisi de tenhada (lisanen veya kalben) Allah’ı zikredip (yaş ile dolup) taşan kişi.”

BU YEDİ SINIF ZÜMREYİ KISACA TANIYALIM:

1-) ADİL YÖNETİCİ: Hadis-i şerifte “İmâmü-l adil” şeklinde geçen ibarede “imam” en yüksek devlet adamından başlayıp yetki ve idaresi altında üç beş kişi de olsa her türlü mevki ve makam sahibini içine alır. “Âdilün” kelimesi ise bizim bildiğimiz hukuki manada suçluyu suçsuzu ayırt etmekten daha geniş ıstılahı tabiriyle her konuda hakkın tatbiki, Allah’ın emirlerine uyulması demektir.

2-) RABBİNE (İTAAT VE ) İBADET İÇİN (YAPTIĞI İBADETTEN ZEVK ALAN, NEŞE DUYAN) GENÇ:İbadet yaşlısıyla genciyle her mükellefin yapmak zorunda olduğu bir borçtur. Ancak dünyalık işlerini yoluna koymuş emekliye ayrılmış bir ihtiyarın kimi zaman boş vakitlerini değerlendirme türünden bir hobi gibi yaptığı ibadetle, nefsinin, arkadaşlarının ve gayr-i İslâmi çevrenin kendisini etkileyen her türlü cazibesine karşı koyarak Rabbini unutmayan ve ona kulluk eden gencin durumu elbette farklıdır. İşte böyle bir genç Allah ’ın kendisiyle meleklere bile övündüğü ve Arşının gölgesinde barındırmakla mükâfatlandırdığı yüce bir mertebeye erişir.

3-) GÖNLÜ MESCİTLERE BAĞLI OLAN KİMSE: Mescitler günümüzdeki sınırlı kullanış şeklinin aksine müminlerin hayatının her safhasını kuşatan merkezler olmalıdır. Gerek ibadetin önemli her meselenin halledilmesi için müslümanlar mescitlere yönelmeli ve kalpleriyle ona bağlanmalıdır.

4-) ALLAH YOLUNDA SEVİŞEN (BİRBİRİNE MUHABBET EDEN), SEVİŞİP BULUŞMALARI DA BUNA BAĞLI OLAN İKİ KİMSEDEN HER BİRİ: Kıyamet günü kendileri peygamber, şehit ve sıddık olmadıkları halde arşı sağında minberler üzerinde kurulmuş yüzleri nur gibi parlayan bazı cennetlikler vardır. Ehl-i cennet bunlar imrenerek kim olduklarını sorunca kendilerine: “Onlar Allah için sevişenler, Allah için birbirlerini sevenler.” buyrulur. Aralarında hiç akrabalık, menfaat ilişkisi, korku, göze girme, dalkavukluk vb. hiçbir etken olmadan değişik memleket veya mahallelerden bir araya gelerek sohbet edenler Allah için birbirini sevip muhabbet besleyenler işte böyle bir mertebeye erişir.

5-) ZENGİN VE GÜZEL BİR KADIN KENDİSİNİ BİRLEŞMEYE, ZİNA ETMEYE DAVET ETTİĞİ HALDE, ELİNE BÖYLE BİR FIRSAT GEÇTİĞİ HALDE “BEN ALLAH’TAN KORKARIM” DİYEREK REDDEDEN KİŞİ: Güzel bir kadın, kendi teklifiyle bir erkeğe gelip şehevi arzularının tatmini için nefsini ona arz edince bir erkek sadece Allah korkusundan bu teklifi reddederse işte bu gerçek manada bir “cihad-ı ekber” yani yapılması çok zor olan en büyük cihattır. Asıl pehlivan güreşte rakibini alt eden değil, bu misalde geçtiği üzere nefsinin arzularına gem vurarak sabreden kişidir.”

6-) İNFAK ETTİĞİNDEN SOLUNDAKİ HABERDAR OLMAYACAK KADAR GİZLİ SADAKA VEREN ADAM (SAĞ ELİ İLE VERDİĞİNİ SOL ELİ BİLMEYEN): Sadakayı gizli vermek hem veren için riya ihtimalini ortadan kaldırır hem de verilenin haysiyet ve onurunu rencide etmez. Aynen gizli tutulan oruç gibi. Bu halde Allah’ın çok hoşuna gidiyor ki, böyle davrananlara Arşının gölgesinde özel muamele ile ikramda bulunuyor.

7-)TENHADA (LİSANEN VEYA KALBEN) ALLAH’I ZİKREDİP DE YAŞ İLE DOLUP TAŞAN KİŞİ: Tenha gizli yerlerde hiçbir riya şüphesi olmadan Allah’ı anıp günahların çokluğu ve O’nun azabının dehşetinden korkarak ağlayan kimse, gözünden dökülen her damla yaşla günahlarından da arınmış olur.

Cenab-ı Allah, hadis-i şerifte geçen bu yedi sınıf zümreden birine gidip, Allah’ın gölgesinden başka bir gölgenin olmadığı o kıyamet gününde bizi Allah’ın gölgesi altında gölgelendirsin...

     Zengin ve şeref sahibi güzel bir kadının zina teklifini reddeden kimse: “Ben Allah’tan korkarım” derken, hesap gününü düşünüyor demektir. Nefse çok cazip gelen bu teklifi reddetmek takva ile ancak Allah korkusu ile mümkün olur.

 

“Siz kendi adınıza bana altı şeyi garanti edin, ben de size cenneti garanti edeyim:

Konuştuğunuzda doğru söyleyin. Vaat ettiğiniz zaman vadinizi yerine getirin.

Size bir şey emanet edildiğinde emanete riayet edin. İffetinizi koruyun.

Harama bakmaktan sakının ve elinizi haramdan çekin.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/323.)

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: