• resmi ilanlar

CUMA SOHBETLERİ

10/09/2015 11:00

Bolu İl Müftülüğü vaizlerinden Harun Bakan ve Kadir Öztürk'ün hazırladığı ‘Cuma Sohbetleri'nin bu haftaki bölümü Bolu Express'te

EVLADIN ANA-BABA ÜZERİNDEKİ HAKKI

 

 

     “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”   (TAHRİM SURESİ – 6. AYET)

 

     Ebu Hüreyre (RA)’ın rivayet ettiğine göre Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Evladın babası üzerinde üç hakkı vardır: Doğduğu zaman güzel bir isim takmak, aklı erince Kur’an öğretmek ve buluğ çağına erince evlendirmek.”

     Adamın biri bir gün yanında oğlu olduğu halde Hz Ömer’e (RA) gelerek: “Bu oğlum bana karşı geliyor.” dedi. Hz Ömer (RA) da adamın oğluna: “Babana karşı gelirken Allah’tan korkmuyor musun? Babanın evladı üzerinde şu şu hakları vardır.” diye azarlayınca, adamın oğlu: “Ey müminlerin emiri, evladın babası üzerinde hiç hakkı yok mu?” diye sordu. Bunun üzerine Hz Ömer (RA), adamın oğluna şu cevabı verdi: “Var tabii. Bu haklardan biri, babanın evlada asil bir anne seçmesi, yani seviyesiz bir kadınla evlenerek bu yüzden evladın hor görülmesine yol açmamasıdır. İkincisi, ona güzel bir ad takması ve üçüncüsü de ona Kur’an okumayı öğretmesidir.” Hz Ömer (RA)’ın bu sözlerinden sonra adamın oğlu şöyle dedi: “Vallahi, babam bana asil bir anne seçmiş değildir. Annem babam tarafından dört yüz sarı liraya satın alınmış Hintli bir köledir. Bana güzel bir isim takmadı ve bana Kur’an’dan bir ayet bile öğretmemiştir.” Bunun üzerine Hz Ömer (RA) adama dönerek: “Oğlum bana karşı görevlerini yapmıyor diyorsun. Oysa sen ona karşı görevlerini savsaklamadan önce sen ona karşı görevlerini savsaklamışsın. Hadi git karşımdan.”dedi.

     Adamın biri, Semerkand’ın ünlü âlimlerinden Ebu Hafs Yeskendi’ye gelerek: “Oğlum beni dövdü.” dedi. Ebu Hafs: “Sübhanallah, nasıl olur da bir evlat babasını dövebilir?” deyince adam: “Evet, oğlum beni dövdü.” diye üsteledi. Bunun üzerine Ebu Hafs adama: “Peki oğluna edep kurallarını öğrettin mi?” diye sordu. Adam: “Hayır.” dedi. Arkasından ona: “Peki ona Kur’an okumayı öğrettin mi?” dedi. Adam: “Hayır” cevabını verdi. Bu defa adama: “Oğlun ne iş yapar?” diye sordu. Adam: “Çiftçidir.” dedi. Son olarak adama: “Peki, seni niçin dövdüğünü biliyor musun?” diye sorunca aldığı cevap hayır oldu. Bunun üzerine adama dedi ki: “Kim bilir belki de senin oğlun sabah sabah kalkmış, eşeğine binmiş ve köpeğini arkasına takmış tarlaya giderken Kur’an okumayı beceremediği için şarkı söylemeye başlamıştır. Bu sırada sen karşısına çıkınca seni öküz sanmıştır da ondan dövmüştür. Allah’a şükret ki başını yarmamış.”

     Sabit-ül Bennani’nin anlattığına göre: Adamın birini oğlu dövüyormuş. Kendisine :“Bu ne haldir?” diye sorulduğunda Adam şu cevabı vermiş: “Bırakın onu. Çünkü ben vaktiyle babamı burada dövmüştüm. Şimdi aynı şey benim başıma geldi. Ettiğimi bulduğum için oğlumu kınamaya hakkım yok.”

     Bir Hâkim de şöyle diyor: “Ana-babasına asi olan kimse evladından hayır göremez. Yapacağı bir işi bilenlere danışmadan yapan kimse amacına ulaşamaz. Ailesi ile iyi geçinemeyen kimse de hayatta mutluluk göremez.”

     Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Evladına kolaylık gösterip de onun kendisine asi olmamasını sağlayan ana-babaya Allah rahmet eylesin.” Yani, evladını kıracağından endişe ettiği bir emir vermekten kaçınan ana-babaya Allah rahmet etsin.”

     Anlatıldığına göre salihlerden biri oğluna hiçbir şey emretmez ve bir şeye ihtiyacı olunca başkasına emrederdi. Kendisine: “Niçin böyle yapıyorsun?” diye soranlara şu cevabı verirdi: “Oğluma bir şey emretsem sözümü tutmayarak cehennemlik olacağından korkuyorum. Ben oğlumu ateşe atamam.”

     Fudayl b. İyad der ki: “Mertliğin, adam olmanın başlıca alametleri şunlardır: Ana-babaya iyi bakmak, akrabalara bağlılık, dostlara iyilik etmek, aileye, çocuklara ve hizmetçilere karşı iyi huylu olmak, dine bağlı olmak, helal kazançtan şaşmamak, geçimden arta kalan maldan sadaka vermek, dili tutmak, kendi işi ile meşgul olmak, boşu boşuna gevezelik edilen yerlerden uzak durmak.”

     Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Şu dört şey saadetin başlıca sebepleridir: Saliha bir kadına sahip olmak, Hayırlı evlat, Salih dostlarla düşüp kalkmak, Geçimini kendi beldesinde sağlayabilmek.”

     Yezid-i Rekkaşi’nin bildirdiğine göre Enes b.Malik (RA) şöyle demiştir: “Şu yedi şeyi işleyen kimse öldükten sonra da sevap kazanmaya devam eder:

     1-) Kim bir mescit yaparsa orada bir kişi bile namaz kıldığı müddetçe sevap kazanmaya devam eder.

     2-) Kim bir dere yatağı açarsa bu yataktan akan sudan içenler bulundukça sevap kazanmaya devam eder.

     3-) Kim titiz bir şekilde Kur’an yazarsa o Kur’an okunduğu müddetçe sevap kazanmaya devam eder.

     4-) Kim bir kuyu kazıp su çıkarırsa o kuyu durduğu sürece sevap kazanmaya devam eder.

     5-) Kim bir ağaç dikerse o ağacın meyvesinden insanlar veya kuşlar yediği müddetçe sevap kazanmaya devam eder.

     6-) Kim başkasına bir şey öğretirse bu bilgiden faydalanıldığı sürece sevap kazanmaya devam eder.

     7-) Kim geride kendisi için Allah’tan af dileyen, arkasından dua eden bir evlat bırakırsa sevap kazanmaya devam eder.”

     Yani, eğer insan geride Salih bir evlat bırakarak ölürse, ona Kur’an okumayı ve gerekli diğer bilgileri öğretmiş bulunursa, evladının kazanacağı sevap kadar sevap kazanır ve evladın sevabında da bu yüzden bir azalma olmaz. Buna karşılık evladına Kur’an öğretmediği gibi, ona kötülüğün yollarını öğreten baba da oğlunun gireceği günahlar yüzünden aynen onun kadar vebale girer ve bu yüzden oğlunun kazanacağı vebal yükünde her hangi bir eksilme meydana gelmez.                                                                                                       (EBUL LEYS SEMERKANDİ)         

 

 

                                 İSLAM'DA ÇOCUK YETİŞTİRMEK

 

Çocuk Allah’ın insana bir lutfudur. Ana-babalara da birer emanettir. Çocuk doğduğunda  kulağına ezan okunur ve böylece hayata başlamış olur. Çocuk anadan doğduğunda tertemizdir. Ekilmemiş toprak gibi, işlenmemiş alçı gibidir. O mevsimde çocuğa ne verilirse onu alır. Çocuk boş kaset gibidir. Kasete ne doldurulursa onu alır. Toprağa ne ekilmişse o biçilir. Alçı nasıl kalıba konulursa öyle şekillenir. Çocuk da öyledir. Çocuğa, İslam’ı öğretirsek Müslüman, Hırıstiyanlığı öğretirsek Hırıstiyan, Yahudiliği öğretirsek Yahudi olur. Kısaca; biz hangi dine mensup isek çocuk da o dine mensup olur.

Hadis-i Şerif’de Allah Rasulü (SAV.) şöyle buyuruyorlar: “Her doğan İslam fıtratı üzere doğar, daha sonra ana ve babası tarafından çeşitli dinlere mensup olarak yetiştirilir.” Allah (CC.) Kur’an-ı Kerim’de :

“ Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insanlar ve taşlardır; görevlileri, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine buyurulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir.”[1]

Hayırlı evlat sahibi olabilmek için de ona İslam terbiyesi verilmesi lazımdır. Peygamber Efendimiz (SAV.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: «İnsan öldüğü vakit bütün amelleri ondan kesilir. Yalnız üç şeyden : sadaka-i cariyeden, faydalanılan ilimden ve kendisine duâ eden sâlih evlâttan kesilmez.»[2]  buyurmuşlar.

Çocuk dünyaya geldiği zaman, Peygamber Efendimizden bize intikal eden bazı uygulamalar vardır. Bu uygulamalar şunlardır:

1-Tahnik: Yeni doğan bebeğin damağına, (ana sütü verilmeden) hurma vb.tatlı bir şeyle damağının ovulması işlemidir.

2-Kulağa ezan okuma: Bebeğin sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunur

3-İsim konulması: Doğumun ilk günü ya da en geç yedinci gününe kadar çocuğa bir isim konulur

4-Akika kurbanı: Bebeğin doğumunun yedinci günü veya daha sonraki günlerde erkek çocuk için iki, kız çocuk için bir koyun olmak üzere kurban kesilir. Her ikisi için bir koyun kesilmesi de mümkündür

5-Sünnet: Doğumunun ilk gününden bulüğ yaşına kadarki herhangi bir zamanda çocuk sünnet ettirilir. Sünnetle birlikte ziyafet ve eğlence merasimi yapılması Hz. Peygamber’den sonra adet halini almıştır .

6-Saçın tıraş edilmesi: Doğumun yedinci günü çocuğun saçı tıraş edilir ve bunun ağırlığınca gümüş ya da altın değerinde bir şey fakirlere sadaka olarak verilir. Bunların yanı sıra, yeni çocuk sahibi olmuş bir müslümanın, bunu Allah’ın bir lütfu olarak değerlendirerek sevinçle karşılaması ve çevresine bunu hissettirmesi, kız ve erkek çocuk arasında bir fark gözetmemesi de İslami bir edep kuralıdır.

İslam’ın çocuğa yaklaşımı, sevgi, şefkat ve hoşgörü anlayışına dayanır. Çünkü çocuk dünyaya günahsız olarak gelir. Bülûğ çağına kadar da yaptığı davranışlardan dini bakımdan sorumlu değildir.

İsIam Dinine göre Çocuğun bazı hakları vardır. Bu hakların başlıcaları şunlardır:

1-Himaye, Bakım ve beslenme: Yaşamak her insanın en tabii hakkıdır. Dünyaya gelen bir çocuğun  bu haktan yararlanabilmesi gerekir. Hadis-i Şerif’de Peygamber Ef. (S.A.V) Şöyle buyuruyor:

 “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlunuz.”[3]

Maddi yada sosyal endişelerle çocukların hayatlarına kıyılması, cahiliye döneminde özellikle kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi adetine karşı İslam’ın getirdiği tedbîr ve uygulamalar, kız çocuğunun bakım ve himayesine daha fazla önem verilmesi sonucunu doğurmuştur. Hz.Peygamber’in bazı hadisleri, kız çocuğu yetiştirmenin büyük ecir ve sevabını dile getirir. Çocuğun maddi-manevi ihtiyaçlarının mümkün olan en iyi şekilde karşılanmasından ve yetiştirilmesinden birinci derecede baba sorumludur. Çocuğun bakımı, beslenmesi ve eğitimi ise ana  vasıtasıyla gerçekleşir.

2-Güzel İsim: Çocuğa, büyüdüğü zaman kendisinin de beğenebileceği hem lafızca hem de anlamca güzel bir isim verilmelidir.

3-Güzel terbiye: Çocuğun sağlam kişilikli, bilgili, faziletli, sanat ve hüner sahibi, iyi bir insan, iyi bir Müslüman olarak yetişmesi için her türlü gayretin gösterilmesi gerekir.

4-Eşit Muâmele:Yakup Peygamber’in çocuklarına, özellikle. Hz.Yusuf’a olan sevgisi buna en güzel örnektir. Yani her şeyde (özellikle sevgide de) eşit olmamız gerektiğinin açık bir kanıtıdır.[4]

Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.

"Allah'tan korkunuz; çocuklarınız arasında adaletli davranınız"

Çocuklar arasında herhangi bir şekilde ayırım yapmak son derece yanlış hem de sünnete aykırıdır. Özellikle cahiliye dönemi kalıntısı olan, kız çocuklarını aşağı ve değersiz görme ve onları bazı haklardan mahrum bırakma, İslam’da son derece çirkin kabul edilen ve yasaklanan bir davranıştır. Tam aksine, kız çocuklarının haklarına öncelik vermek hususunda Hz. Peygamber’in ısrarlı tavsiyeleri ve vardır.

5— Evlendirme: Bülûğ çağına ulaşan ve evliliğin gereklerini yerine getirebilecek durumdaki çocukların  evlendirilmesi gerekir. Mazeretsiz olarak bunun geciktirilmesinin doğurabileceği olumsuz sonuçlardan Ana-Baba dini bakımdan sorumlu sayılır.Haklar ve görevler karşılıklıdır. Çocuğun Ana-Babası üzerinde hakları olduğu gibi; kendisini dünyaya getiren, besleyip büyüten ve sayısız fedakarlıklarla yetiştirip, eğiten Ana ve-Babasına karşı görevleri de vardır. Kur’ân-ı Kerîm’in Nisa süresi 36. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor:

 “Allah'a kulluk edin, O'na bir şeyi ortak koşmayın. Ana-Babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip övünenleri elbette sevmez”[5]

Çocuklarımız geleceğimizdir. Onun için çocukların iyi eğitilmeleri, manevi değerlerle donatılmalarının sağlanması, sosyal kişilik kazanmalarının yanısıra; olumlu bir kişiliğe sahip olup anne babasına, akraba ve komşularına, ülkesine ve milletine, el-hasıl insanlığa yararlı birer birey olması için elden gelen gayret gösterilmelidir. Rasûlüllah (s.a.s.) herkesi çocuklarını öpmeye teşvik ederdi: "Çocuklarınızı öpün, zira her öpücük için size, Cennet'te bir derece verilir. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve bunu sizin için yazarlar."Torunlarını öpen Rasûlüllah (s.a.s.)'ı Akra b. el-Hâbis yadırgayıp Rasûlüllah'a şöyle demişti: "Benim on çocuğum var, hiç birini öpmedim." Rasûlüllah (s.a.s.) "Merhameti olmayana merhamet edilmez." cevabını vermişlerdir.[6]

Çocuklarımıza güzel muâmele yapmalı, onları güzelce eğitmeli, geleceğe güzel hazırlamalıdır. Hz. Ali (k.v.) : “Sizler; çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil, onların bulunacağı zamana göre yetiştiriniz.” buyurmuştur. Çocuklarla ilgilenip onları geleceğe hazırlamak her ana-babanın arzusudur. Onların inancı, ahlakı, eğitimi gelecek için yapılan en güzel yatırımdır. Çocukların, hayatı ana-babaları ile birlikte, aktif bir şekilde yaşayarak tanımaya ihtiyaçları vardır.  Ana-baba güzel örnek olup onları hayata hazırlamalıdır.

 Ne mutlu O kimselere ki ; arkalarında sâlih ameller işleyen, ana-babalarının derecelerini yükseltecek hayırlı evlatlar bırakanlara .

[1] Tahrim, 66/6

[2] Müslim, Vasiyet, 3

[3] Riyazü’s-Salihin, Prof.Dr.Y.Kandemir,İ.L.Çakan,R.Küçük,

[4] İslam ve Çocuk, Prof.Dr.B.Bilgin

[5] Nisa, 4/36

[6] Buhari, Edep, 18

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: