• resmi ilanlar

CUMA SOHBETLERİ

22/10/2015 11:00

Bolu İl Müftülüğü vaizlerinden Harun Bakan ve Kadir Öztürk'ün hazırladığı ‘Cuma Sohbetleri'nin bu haftaki bölümü Bolu Express'te

İSLAMDA EVLİLİK-1

 OLGUN BİR ANANIN, YUVADAN UÇURURKEN KIZINA YAPTIĞI TAVSİYELER

     Rabia kabilesinin ileri gelenlerinden Haris kızı Ümâme, kızını kral Amr oğlu Harisle evlendirip müstakbel yuvasına gönderirken şöyle nasihat eder:

     “Bak yavrum! Edep ve terbiyesine, soy ve asaletine bakarak bir kimseye nasihat ve tavsiye etmemek gerekseydi, benim de şimdi sana öğüt vermeme gerek kalmazdı. Fakat tavsiye, bilene hatırlatma, bilmeyene öğretme niteliğinde olduğundan herkes faydalıdır.

     Kızım! Eğer bir kızın, ana-babasının serveti sebebiyle kocaya ihtiyacı olmasaydı, herkesten çok senin ihtiyacın olmazdı. Ama öyle değil, erkekler bizim için yaratıldığı gibi, biz de onlar için yaratılmışız.

     Kızım! Şimdi sen ana-baba evinden, büyüyüp yetiştiğin, gezip dolaştığın yuvadan çıkıp, bilmediğin ve ömründe hiç yakını olmadığın bir adamın evine gidiyorsun. O halde kocanın rızasını gözetip cariye gibi itaat et ki, o da sana kul köle olsun. Seni sevsin, seni memnun etmenin çaresine baksın.

     Şimdi sana on tane tavsiyede bulunacağım. Bunları iyice belle ve sırası geldikçe aynen uygularsın. Güzelce geçinirsiniz, aranız asla bozulmaz.

   1-) Sana yiyecek ve giyecek ne getirirse can-ı gönülden kabul et. Kanaatkâr ol. Zira kalp huzurunun ilk yolu kanaattir.

   2-) Emrettiği şeyleri yap, yapma dediği şeyleri yapma. Sözünü dinleyip kendisine itaat et. Anlaşma ve itaate dayalı beraberliklerden Allahü Teala razı olur.

34-) Evin içini, üstünü başını temiz tutmaya dikkat et. Göze hoş gelmeyecek veya kötü koku neşredecek şeylerden kaçın. Sakın ha, kocanı kendinden iğrendirip, gözünden düşmeyesin.

56-) Uyuyacağı, yemek yiyeceği zamanları kolla. Yani bunları hangi vakit ve saatte yapmaya alışmışsa, o vakitleri gözetip yemeğini ve yatağını hazırla. Zira açlık ateşlendirir, uykusuzluk öfkelendirir.

78-) Kocanın malını koru, israf ve telef etme. İtibarını koru, hısım-akrabasına hürmet et.  Bunlar iyi idarenin gereklerindendir.

   9-) Efendine ait bildiğin sırları sakın kimseye duyurma. Eğer duyuracak olursan güvenini kaybedersin sen de ondan emin olamazsın.

 10-) Dine aykırı olmayan isteklerini yerine getirmekte ihmal gösterme. Şayet ihmal gösterirsen, onu darıltır, kendine düşman edersin. O kederli olduğu zaman sen neşeli olma, o neşeli olduğunda sen üzüntülü görünmekten çekin. Onun üzüntülü zamanında senin neşeli, onun neşeli zamanında senin üzüntülü görünmen onu sevmediğinin, hislerine, dertlerine ortak olmadığının delilidir. Bu hal ise sizi birbirinizden ayırmaya kadar götürebilecek soğuk bir davranıştır. Sen eşinin dertlerine ne kadar ortak olursan o da senin dertlerine o kadar ortak olur. Eşinin isteklerini kendi isteklerine tercih et.”

HZ. İBRAHİM'İN İSTEDİĞİ VE İSTEMEDİĞİ GELİN

     Hz. İbrahim (AS)'ın oğlu İsmail (AS),ergenlik çağına gelince Cürhüm kabilesinden bir kızla evlendi. Hayatının bu mutlu dönemi sürerken, günün birinde İsmail'in anası Hacer vefat etti. İsmail evlendikten sonra İbrahim (AS), bırakıp gittiği oğlunu ve gelinini görmeye geldi. İsmail o sırada evde yoktu. İsmail'in hanımına sordu. O da: “Geçimimizi temin etmek için dışarı çıkıp gitti.” dedi. Sonra İbrahim (AS): “ Geçiminiz, haliniz nicedir?” diye sordu. İsmail'in hanımı: “Şiddetli darlık içindeyiz. Gayet fena bir haldeyiz.” diye şikâyette bulundu. Bunun üzerine İbrahim (AS), gelinine: “Kocan geldiğinde benden selam söyle, kapısının eşiğinin basamağını değiştirsin.” dedi. İsmail geldiğinde babasının gelip gittiğini anlar gibi oldu ve karısına: “Evimize gelen oldu mu?” diye sordu. O da: “Evet, Şöyle şöyle biçimde yaşlı birisi geldi. Bana seni sordu. Cevap verdim. Geçimimizi sordu. Ben de, şiddetli darlık içinde bulunduğumuzu söyledim.” dedi. Bunun üzerine İsmail: “Peki sana bir söz emanet etti mi?” dedi. Gelin de: “Evet, bana, selam söylememi ve kapının basamağını değiştirmeni tembih etti.” dedi. Sonra İsmail hanımına: “O gelen ihtiyar babamdır. Bana senden ayrılmamı emretmiştir. Artık sen ailenizin evine gidebilirsin.” dedi ve ondan ayrılarak Cürhüm kabilesinden, başka bir hanımla evlendi.

     İbrahim (AS) Allah'ın dilediği bir müddet uzaklaştı ve tekrar geldi. Evde yine İsmail'i bulamadı. İsmail'in hanımının yanına girdi. Ona da İsmail'i sordu. Gelin: “Geçimimizi tedarik etmeye gitti.”dedi. İbrahim (AS): “Nasılsınız, geçiminiz, haliniz iyi midir?” diye sordu. İsmail'in hanımı da: “Biz, hayır, saadet ve bereket içindeyiz.” dedi ve Allah'a hamdü senada bulundu. İbrahim (AS): “Ne yiyip ne içiyorsunuz?” deyince gelin: “Et yiyoruz. Su içiyoruz.” dedi. Hz. İbrahim (AS): “Ya Rab! Bunların etlerini ve sularını bereketli kıl.” diye dua etti. İbrahim (AS) gelinine: “Kocan geldiğinde ona selam söyle ve ona kapısının eşiğini güzel tutmasını tembih et.” dedi. İbrahim (AS) sonra Şam'a döndü. İsmail geldiğinde hanımına: “Evimize gelen oldu mu?” diye sordu. Karısı da: “Evet, güzel yüzlü bir ihtiyar geldi.”dedi ve o zatı övdü. Daha sonra gelin: “Seni sordu, ben de: Geçimimizi temin için çıktı dedim.” “Geçiminiz nasıldır?” dedi. Ben de: “Bolluk içindeyiz, dedim.” Sonra İsmail hanımına: “Sana bir söz emanet etti mi?” diye sordu. Hanımı da: “Evet. Sana selam söylememi söyledi ve kapının eşiğini iyi tutmamı emretti.”dedi. Bunun üzerine İsmail, hanımına: “İşte o zat benim babamdır. Sen de evimizin şerefli eşiğisin. Babam sana seni hoş tutmamı emretmiştir.” Dedi.

HARİKA YEMEK

     Aşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadın, akşam yemeğine gelecek olan oğlu ve yeni gelini için yine mutfağına kapanmış, yemek yapıyordu. Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostu da davetliydi.

     Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar. Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak kadar berbattı. Tatlılar un kokuyordu, patatesler yanmıştı, köfteler ise neredeyse hiç pişmemişti. Oğlu, yeni gelini ve aile dostu, kadıncağıza durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da, yemek sırasında pek iştahlı göründükleri söylenemezdi.

     Nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler. Aile dostları ise biraz daha kaldıktan sonra gitmeyi düşünüyorlardı. Oğlu ve gelini gittikten sonra, yaşlı kadına:

     “Senin harika bir aşçı olduğunu adım gibi biliyorum. Bana söyler misin, bu geceki yemekler ne kadar kötüydü? Bence ya hastasın ya da bir sorunun var.” dedi.

     Yaşlı kadın gülümseyerek cevap verdi:

     “Hayır, hiçbir şeyim yok. Kasten yaptım. Bu yemekten sonar oğlum asla ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak.”

SÜNNET, NİŞAN VE DÜĞÜN MERASİMLERİ

     Bugün yapılan sünnet, nişan ve düğün merasimlerimizin çoğu İslam'dan ve İslam'ın esaslarından çok uzaktır. Adına sünnet diyoruz, adına düğün ve nişan diyoruz. Dinin emirlerini yapmaya çalışıyoruz. Ama kendimizi nefsin ve şeytanın isteklerine veya topluma giren yabancı adetlerine kaptırıyoruz. Bunun sonucunda ise haramlara dalıyoruz.

     Müslümanların çok dikkatli olmaları gerekir. Ne yaptığını bilerek yapmalıdır. Sünnet cemiyeti yapıyorsa sünnete, örfümüze, adet ve ananelerimize uygun olup olmadığına dikkat edilmelidir.

     İçkisiz, gayr-i meşru eğlencesiz, lüksten, israftan uzak bir merasim olup olmadığını kontrol etmemiz lazımdır. Aksi halde yaptığımız iş haramlara bulaşırsa, yasaklara karışırsa; o zaman yapılan işin adına sünnet denmez. Haramlara yapılan sünnet, nişan ve düğün cemiyetlerinden ise asla hayır gelmez.

     Ülkemizde günde yüzlerce sünnet, nişan ve düğün cemiyetleri yapılır. Hatta bunu yapanların içinde hacılar, hocalar da bulunur. Hatta bunu yapanların içinde hacılar, hocalar da bulunur. Ama görürüz ki birçoğu bizi davet edemezler, etmezler. Çünkü yaptıkları cemiyetlerin kötü olduğunu, haramların işlendiğinin farkındadırlar. Bizim de böyle kötülüklerle, haramlarla iç içe yapılan cemiyetlere gitmeyeceğimizi ve kendilerini tenkit edeceğimizi bildikleri için çağırmazlar.

     Sormak lazım, bizden çekindiğiniz kadar, bizden utandığınız kadar neden Allah'tan korkmaz, Peygamber (SAV)'den utanmazsınız? Nedene Allah'ın emri, Peygamber (SAV)'in sünneti dururken şeytanın emirlerine, nefsin arzularına, nefis ve şeytanın eseri durumunda olan insanların isteklerine göre cemiyet yaparsınız? Diyeceksiniz ki “Efendim çoğunluk böyle yapıyor.”  Çoğunluk yaparsa yapsın, senin yapman gerekmez. Çünkü çoğunluğun yaptığı dine muhaliftir, haramdır, yasaktır.

     Bu hususta Yüce Allah (CC) bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:

     “Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.”  (EN'AM SURESİ  116. AYET)

     O halde, Allah'a dönelim. O'nun emirlerine sarılalım ve bütün varlığımızla söz verelim, and içelim ki; bütün işlerimizde sünnet, nişan ve düğün cemiyetlerimizde Allah'ın rızasına uygun olmayan, İslam'ın prensiplerine ters düşen bütün kötülüklerden sakınacağız. Peygamberimiz (SAV)'in sünnetine uyacağız. Haramlardan, bid'atlardan, yabancı adetlerini işlemekten son derece sakınacağız.

     Düğünlerimiz İslami olmalı. İçinde İslam dışı bir şey olmamalı. İçki, sefahet, aşırılık olmamalı. Bugün elhamdülillah biz de Müslüman'ız diyenler, Müslüman gibi düğün yapmalıdır. Haramların bol bol işlendiği o düğünlere gitmek caiz değildir.

İSLAMİ BİR DÜĞÜN NASIL OLMALIDIR?

     Eğlence olmalıdır: Tabii ki bu erkekler ayrı, kadınlar ayrı yerde meşru bir şekilde eğlenmeleri, oynamalarıdır. Kadın-erkek karışık olmamalıdır.

     Düğün yemeği verilmelidir: İsrafa kaçmadan ve cimrilik yapmadan (itidal üzere) yemek vermek gerekir. Resul-ü Ekrem Efendimiz (SAV) Efendimiz, şöyle buyuruyor:        

     “Bir koyun keserek de olsa düğün yemeği yap.”

     Evlenme, insanoğlunun hayattaki en önemli muratlarından biridir. Bu muradına nail olması için eş ve dost tarafından büyük destek görür. O da bütün bunlara bir şükrane olarak yemek hazırlar ve sevincini toplumla beraber paylaşmaya çalışır. İşte bu yemeğe “Düğün Yemeği (velime)” denir.

     Tabii ki bu yemeğe sadece zenginler çağrılır, fakirler çağrılmazsa o yemek,kötü bir yemek olur. Peygamberimiz (SAV), şöyle buyuruyor:

     “En kötü düğün yemeği, zenginlerin çağrılıp fakirlerin terk edildiği yemektir.”

     Ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, evlenmeye teşvik ediyor.

     Evlilik önemli bir olaydır. Tarafların yanı sıra birçok kimseyi de ilgilendirir. Bu yüzden toplumsal bir olaydır. Bu yüzden açıktan yapılmalıdır ki, dedikodular olmasın. Bunun içindir ki Peygamberimiz (SAV),nikâhın ilan edilmesini istemiş, gizlice yapılan nikâhları tasvip etmemiş ve bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:

     “Haram evlilikle helal evliliği birbirinden ayıran def ile ses (şamata)'dır.”

     Nikâhta şaibeyi önlemek için, ilan edilerek, yani düğün yapılarak çevreye duyurulması önerilmiştir. Hazreti Aişe (RA) validemizin rivayet ettikleri hadiste, Rasülüllah (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Evliliği açık yapın, düğünde def çalın.”

 

     Evlenme toplumsal bir olay olduğundan, mescit de Müslümanların toplantı mahalli bulunduğundan mescitte yapılması buyrulmuştur. Ayrıca nikahın mescitte yapılması ile, birçok haram şeyler de önlenmiş olur ve cemaat tarafından, evlenenlere abdestli ağızlarla dua edilir.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: