• resmi ilanlar

CUMA SOHBETLERİ

10/03/2016 11:00

Bolu İl Müftülüğü vaizlerinden Harun Bakan ve Kadir Öztürk'ün hazırladığı ‘Cuma Sohbetleri'nin bu haftaki bölümü Bolu Express'te

                             ÖRNEK KADINLAR HZ.MUHAMMED’İN EŞLERİ

Hz. Peygamber eşlerinin en önemli özelliklerinden biri Ümmehatul-mü’minin yani bütün mü’minlerin anneleri olmalarıdır. Bu vasfın sadece Hz. Peygfamber eşlerinde olması onları daha da ayrıcalıklı kılmıştır.

Dinî, ekonomik, ahlakî, sosyal sebeplere bağlı olarak birden fazla evlilik yapan Peygamber Efendimizin eşleri de farklı yaş, vasıf, bilgi, kültür ve anlayışa sahip olmuşlardır. Anneliğin, ve Müslüman kadının en güzel örneklerini vermiş olan peygamber eşleri, geçmiş gelecek tüm hanımların hayatı boyunca rehberi olmuşlardır. Her birinin ayrı ayrı özeliği olan Ümmehatul-mü’minini örnek almanın yolu onları tanımaktan geçer. Peygamber eğitimiyle bizzat ahlaklanmış olan bu hanımlardan birkaçını tanımaya çalışalım.

HZ.HATİCE:  Mekkeliler tarafından Tacire (tüccar kadın) ve Tahire (temiz kadın) olarak isimlendirilen Hz. Hatice annemiz, Peygamber’in (sav) ilk eşi olma şerefine nail olmuştur. Malca zengin, şerefli, asil, dirayetli, metin bir kişi olan Hz. Hatice, peygamberimizle mesut bir aile hayatı yaşamıştır. Bu evlilikten iki oğlu, dört kızı olmus ve anneliğin en güzel örnekliğini vermiştir. Hz. Hatice (r.anha)'nin Rasûlullah (sav)'ın hayatındaki en önemli rollerinden biri, peygamberlik geldiği zaman kendisine herkesten önce iman etmesi ve O'nu bütün varlığı ile desteklemesidir. Hz. Hatice (r.anha), müşriklerin zulmü ve haksızlığı karşısında Rasûlullah'ı hiçbir zaman yalnız bırakmamış, sahip olduğu bütün servetini İslam davası uğrunda harcamıştır.

Hz. Peygamber ile Hz. Hatice arasında derin bir muhabbet oluşmuştur. Evlendiklerinde Efendimiz 25, Hatîce Validemiz ise 40 yaşındaydı. 25 yıllık evlilikleri süresince Peygamberimiz başka bir kadınla evlenmemiştir. Diğer evliliklerini Hz. Hatîce vefat ettikten sonra yapmıştır. Çok fedâkar ve alçak gönüllü olan Hatîce Validemiz, varlıklı bir hanım olmasına rağmen evinin işini kendisi görmüştür. Özellikle de eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını kendisi karşılamış, sadeliği tercih ederek kibirden uzak bir hayat sürmüştür.

Hz. Hatîce’nin bu fedakârlığı yalnızca eşi ve çocuklarıyla sınırlı kalmamış,  Rasûlullah'ın aile efradına ve çevresine de ilgi ve alâka göstermiştir. Peygamberimizin sütannesi Hz. Halîme'yi düğünlerine davet ettiklerinde Hz. Hatîce, onu el üstünde tutmuş, ziyadesiyle ilgilenmiştir. Hz. Hatîce, kayınvalidesi konumunda bulunan Hz. Halîme'ye çok sayıda dişi deve hediye etmiş, zor günlerinde de kendisine destek olmuştur.

Rasulullah’ın en sıkıntılı dönemi, Hz. Hatice ile olan evlilik yıllarına rastlamıştır. Efendimizin red edildiği, işkence ve hakarete maruz kaldığı Mekke döneminde maddi manevi en büyük destekçisi Hz. Hatice olmuş, en büyük teselliyi onunla paylaştığı huzurlu aile yuvasında bulmuştur. Bütün bu sebepler göz önünde bulundurulduğunda Rasulullah’ın neden ilk eşini unutamadığı, sürekli hatırladığı anlaşılmaktadır.

Peygamber Efendimizin ilk eşi ve evlilikleri en uzun süren hayat arkadaşı olduğu halde Hz. Hatice annemiz kendisinden hiçbir hadis rivayet etmeye (aktarmaya) fırsat bulamamıştır.

Yaratılışa da ahlâkı gibi güzel olan Haticetül-Kübra güler yüzlü, kimseye kötü söz söylemeyen, yumuşak huylu, alçak gönüllü, sert ve kabalıktan uzak, heybetli bir o kadar vakarlı, boş söz söylemeyen, cömert, kerem sahibi, sözüne sadık, şefkatli, merhametli, zekasıyla da önde gelen peygamber eşi olmaya layık bir kadındır.

 Efendimiz (s.a.s) ile Hz. Hatice’nin (r.anha) aile hayatları, çok mutlu ve huzurlu bir şekilde geçmiş, her şekilde birbirlerine karşı anlayışlı olmuşlar, desteklerini hiçbir zaman esirgememişlerdir. Gelmiş geçmiş tüm ümmete de en faziletli aile modelini göstererek tün ümmete örnek olmuşlardır.

Allah Teâlâ tarafından cennetteki bir evle müjdelenen Hz. Hatice validemiz peygamberliğin onuncu yılında Peygamberimizin amcasından üç gün sonra vefat etmiş, ve bu yıla Hüzün Yılı denmiştir.

 

HZ.SEVDE: Sevde bint Zemea (r.anha), Hz. Peygamber (sav)’in Hz. Hatice (r.anha)’nin vefatından sonra Mekke 'de evlendiği ikinci hanımıdır. Hz. Sevde ilk eşi olan Sekran ile birlikte Habeşistan’a hicret eden gruba dahil olmuşlardır. Bir müddet sonra eşi vefat edince dul kalan muhterem kadın, bizzat ailesinden gördüğü bütün eziyet ve sıkıntılara rağmen dinini muhafaza etmiştir.

Hz. Peygamber ilk eşi Hz. Hatice (r.anha)'nin vefatından sonra evini idare edecek, küçük yaştaki çocuklarına bakacak ve kendisini yalnızlıktan kurtarıp teselli edecek bir hanımefendiye ihtiyaç duyunca Sevde (r.anha) ile evlenmeye karar vermiştir.  Allah Rasulü, İslam için büyük fedakârlıklarda bulunan bu hanım ile evlenmek suretiyle hem öksüz çocuklarına bir anne, hem de muhterem du ve yaşlıl bir hanıma bir şeref kazandırmayı düşünmüştür.

            Hz. Sevde (r.anha), Peygamberimiz (sav)’e karşı çok itaatkâr olmuştur . Ona karşı saygısında hiç kusur etmemiş, emir ve tavsiyelerini titizlikle yerine getirmiştir. Her yerde Allah Rasulü ile beraber olmayı ve ona hizmetle şereflenmeyi canla başla istemiştir. Ayrıca çok şakacı olup latifeyi seven Hz. Sevde annemiz birçok kere Peygamberimizi şakalarıyla sevindirmiş ve duasını almıştır. Hz. Aişe (r.anha) onun hakkında “Kadınlardan en çok kendisine benzemeyi sevip arzuladığım Sevde binti Zem'adır" demiştir. Buradan da Hz. Sevde’nin imrenilecek örnek bir kadın olduğu anlaşılmaktadır.

 

Hz. Sevde Uhud savaşına katılarak, savaşta yaralanan birçok Müslümanın yarasını sarmış, onlara su taşımak suretiyle cephe gerisinde çok büyük hizmetler ifa etmiştir. Hz. Sevde ( r.anha) Hz. Ömer (r.a.)'in hilafetinin sonlarında, bazı kaynaklarda ise hicretin 54. yılında Medine'de vefat etmiştir.

HZ.AİŞE: Peygamberliğin 4. yılında (614) Mekke’de doğan Hz. Aişe, Hz. Peygamber’in hanımları arasında müstesna bir yere sahiptir. O, ilmî şahsiyeti ve sosyal faaliyetleriyle ön plana çıkmış, müminlerin bilge annesi ve fıkıhçı kadınların öncüsü olmuştur. Hz. Peygamber’in hanımı olma şerefine nail olması dolayısıyla da “ümmü’l-müminîn” (müminlerin annesi) diye anılmıştır. 

Ayrıca Hz. Ebu Bekir’in kızı olan annemiz, Hz. Peygamberle bazı gazvelere katılmış, Benî Mustalik Gazvesi’nde çirkin bir iftiraya maruz kalmış, bu olay tarihe İfk hadisesi olarak geçmiştir. Yüce Allah, onun iftiraya uğradığını ifade etmek, temize çıkarmak ve masum olduğunu ortaya koymak için ayetler indirmiştir. Hz. Peygamber onu Hz. Hatice’nin haricindeki hanımlarından daha çok sevmiş, bunu da hissettirmiştir. O, zekâsı, derin anlayışı, güçlü hafızası, güzel konuşması, ilme olan düşkünlüğü, Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’i en iyi şekilde anlamaya çalışmasıyla dikkat çekmiştir. Nihayet Hz. Peygamber’in vefatı onun odasında, onun kucağında olmuş ve onun odasına defnedilmiştir. O, Kur’an ile Hz. Peygamber’in hadisleri arasında kendi anlayışına göre farklılık arzeden hususları Hz. Peygamber’e sormuş ve onunla müzakere etmiştir. Aynı zamanda kadınların bizzat Hz. Peygamber’e soramadıkları meselelerde aracılık vazifesi yapmıştır. Hz. Peygamber’e derinden sevgi beslemesinin yanında, ona itaat ve emirlerine dikkat konusunda da diğer eşlerine göre farklılık arzetmiştir. Geceleri namaz kılan, gündüzleri genelde oruçlu olan Hz. Aişe, aynı zamanda bir ahlak abidesi olarak tüm hanımlara örneklik teşkil etmiştir. Kimsenin aleyhinde konuşmayı sevmez, kanaatkâr, mütevazı, vakarlı ve cömert bir kişiliğe sahip olmuştur. En önemli özelliklerinden biri de, öksüz ve fakir çocuklarla yakından ilgilenmesidir. Onları himayesine alır, terbiye ve eğitimleriyle ilgilenir sonra da evlendirirmiş. Altmıştan fazla köle ve cariyeyi hürriyetine kavuşturmuş, bunların bir kısmı ilim ve hadisle meşgul olan alimler arasında yer almıştır.

Onun ilmî seviyesinin en önemli göstergeleri, Kur’an’ı tefsir etmesi, sünnetin anlaşılmasında ilmî tenkit zihniyetini ortaya koyması ve dinî hükümlerin elde edilmesinde kıyas başta olmak üzere bazı akli yöntemleri kullanması olmuştur. Ayetlerin kıraat vecihlerini, nüzul sebeplerini ve kelimelerin delaletlerini bilmesi, Kur’an’ı tefsir etmesine büyük katkı sağlamıştır. Aynı zamanda bu birikimi sayesinde ayetlerden nasıl hüküm çıkarılacağını bilmekteydi. Fıkha olan vukufiyeti sebebiyle Medine’de fetva veren yedi fakihten birisi olmuştur. Onun ictihat ve fetvaları, fakih ve müçtehitler arasında yer almasını sağlamıştır. Verdiği fetvalar incelendiğinde onun sadece furû-ı fıkıh sahasında değil, hüküm çıkarma yöntemi (bir anlamda fıkıh usulü) konusunda derin bir anlayış ve kültüre sahip olduğu görülür. Gerek bu konulara gerekse ferâizi çok iyi bilmesinden ötürü tâbiûn fakihlerinin birçoğu ona müracaat etmiş ve yüksek seviyedeki fıkıh bilgisinden faydalanmak üzere onunla istişare etmişlerdir. Bu yüzden Ata b. Ebî Rabah gibi tabiûn fakihleri fıkhı ondan daha iyi bilen kimseyi görmediklerini söylemişlerdir.

İlmî şahsiyetinin oluşmasında o günün Arap toplumunda özellikle nesep ilmi gibi bazı konularda bilgisine başvurulan alim bir babanın evinde doğup büyümesinin, Hz. Peygamber’le beraber olmasının, şahsi kabiliyet ve zekâsının büyük rolü vardır. Maddi bakımdan varlıklı olması, çocuğunun olmayışı, uzun süre Medine’de ashabın önde gelenlerinin bulunduğu ortamı paylaşması ve Cemel vakasından sonra siyasî olaylardan çekilip kendini tamamen ilim ve irşada vermesinin de ilmî gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Arap dilini maharetle kullanan Hz. Aişe, Arap şiirini, tarihi ve nesep ilmini, bu konularda uzman olan babasından öğrenmiştir. İki binden fazla hadis rivayet edrek en çok hadis rivayet edenler arasında yer alan validemiz, hicretin elli yedi veya elli sekizinci yılında vefat etmiş, Baki mezarlığına defnedilmiştir.

HZ.HAFSA:  Hz. Hafsa (ra), Hz. Ömer (ra)’in kızı olup miladi 605 yılında Mekke'de dünyaya gelmiştir.  Gençlik döneminde ilk Müslümanlardan Abdullah b. Huzafe (ra)'nin kardeşi Huneys b. Huzafe (ra) ile evlenmiş, daha sonra eşiyle birlikte Medine'ye hicret etmiştir. Bedir Gazvesi'nin ardından, Huneys’in dönüş yolunda rahatsızlığının artması, kısa süre sonra da vefat etmesi üzerine Hz. Hafsa (ra) dul kalmıştır. Babası Hz. Ömer (ra), evine girdiği zaman onu daima hüzünlü görmüş ve bu durumuna çok üzülmüştür.

Kısa bir süre sonra bu dul hanımla Resulullah’ın bizzat kendisinin evlenmek istediğini beyan etmiş, bu karara son derece memnun olan Hz. Ömer (ra) hemen kızını Hz. Peygamber (sav)'e nikahlamıştır.  Bu şekilde Rasûl-i Ekrem (sav) hicretin 3. yılı Şaban ayında (Ocak 625) Hz. Hafsa (ra) ile evlenmiştir.

Ümmehatü'l-müminin arasına dahil olan Hz. Hafsa (ra) artık Rasûlüllah (sav)'ın sevgili hanımlarından biri olmuştur. Hz. Peygamber (sav) bu şekilde Hz. Ebubekir (ra)'den sonra en çok sevdiği ve İslam için büyük fedakârlıklarda bulunan arkadaşı Hz. Ömer (ra)'i de akrabalık bağları ile kendisine bağlamıştır. Üstelik bu evlilikle Hz. Peygamber (sav), Hz. Ömer (ra)'in üzüntüsünü gidererek de onu teselli etmiştir.

Hz. Hafsa (ra)'nın, Allah elçisinin yanında önemli bir mevkiye sahip olmuştur. Onun, Hz. Âişe (ra) ile birlikte Hz. Peygamber (sav)'in diğer hanımlarına göre daha mümtaz bir yeri vardır. Sert mizaçlı bir hanım olması nedeniyle de babası Hz. Ömer (ra), zaman zaman kızına tavsiyelerde bulunmuş, Rasûlüllah (sav)'ı incitmemesini tembih etmiştir.

Faziletli bir hanım olan Hz. Hafsa validemiz, okuma yazma bilen nadir kadınlar arsındadır. Ayrıca çok oruç tutup, çok gece namazını kılan dindar, örnek bir kişiliğe sahiptir. Dünyada iken cennetle müjdelenen peygamber eşi olma şerefine de nail olmuştur.
Hz. Hafsa (ra) Allah Rasûlü (sav)’nden ve babası Hz. Ömer (ra)'den altmış hadis rivayet etmiştir. Bu hadislerin dördü hem Sahih-i Buhari hem de Sahih-i Müslim'de, altısı sadece Sahih-i Müslim'de bulunup, rivayetlerinden kırk dördü Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde yer almaktadır.

Hz. Peygamber (sav)’in vefatından sonra meydana gelen siyasi olaylara mümkün mertebe karışmamayı tercih etmiştir. Bu bakımdan gerek Hz. Ebubekir (ra), gerekse babası Hz. Ömer (ra)’in halifeliği zamanında oldukça mütevazı bir hayat yaşamıştır. Hz. Ebubekir (ra) devrinde sahabeden Zeyd b. Sabit (ra)'in çalışmalarıyla mushaf hâlinde bir araya getirilen Kur'an ayetleri onun ölümünden sonra halifeliği üstlenen Hz. Ömer (ra)'de kalmış, onun vefatı üzerine de kızı ve müminlerin annesi Hafsa (ra)'ya intikal etmiştir. Hz. Osman (ra) mushaf nüshalarını çoğaltma kararı alınca asıl nüshayı ondan istemiş, çoğaltma işlemi tamamlandıktan sonra da sahibine geri vermiştir.

Hz. Hafsa (ra) hicretin 45. yılının Şaban ayında (Ekim 665) 60’lı yaşlarında iken Medine'de vefat etmiştir.  Onun cenaze namazını dönemin Medine Valisi Mervan b. Hakem'in kıldırdığı ve Baki’ Mezarlığı'na defnedildiği belirtilmekte, bazı kaynaklarda ise 41 yılının Cemaziyelevvel ayında (Eylül 661) ve bir kısmında 27 (647-648) yılında vefat ettiği ileri sürülmektedir. Kendisinin Şam’da Babu’s-Sağîr mezarlığında çokça ziyaret edilen bir makamı da bulunmaktadır.

Hepsi birer Ezvacüt-tahirat yani tertemiz kadınlar olan Peygamber eşlerinin birbirinden faklı yönlerinin olması Müslüman hanımların için oldukça önemlidir. Kur’an ve Sünnet terbiyesiyle yetişmiş validelerimizi hayatımız boyunca örnek alma, onlar gibi olabilme duasıyla…

                                                                                                      SÜMEYYE ÖZTÜRK

 

 

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: