• resmi ilanlar

HAYRİ COŞKUN 7 SAAT NE ANLATTI?

04/05/2017 11:00

*Bolu Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan akademisyenlere yönelik iddianamenin kabul edilmesinin ardından, AİBÜ eski Rektörü Prof. Dr. Hayri Coşkun'un da 77 akademisyenle birlikte 8 Mayıs 2017 tarihinde yargılanmasına başlanılacak. *Hakkında YÖK tarafından soruşturma yürütüldüğü de bilinen Hayri Coşkun, istifasını geçtiğimiz hafta vermişti. 19 Mart tarihinde özel haber olarak Bolu Cumhuriyet Savcısına ifade verdiğini kamuoyuna duyurduğumuz Hayri Coşkun'un savcılık ifadesi ortaya çıktı. Emniyette susma hakkını kullandığı ortaya çıkan eski Rektör Coşkun'un Savcı'nın sorduğu sorulara verdiği cevaplar 15 sayfa tuttu.

Özel Haber: Hakan Aydın

Bolu Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamenin kabul edilmesinin ardından, AİBÜ’de FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne yönelik yapılacak yargılama 8 Mayıs tarihinde Bolu Belediye Nikah Salonu’nda oluşturulan Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacak.

Emniyette susma hakkını kullandığı anlaşılan, Bolu Cumhuriyet Savcılığı’nda ifade vermeyi tercih eden Hayri Coşkun’un ifade vermeye 12.35’de başladığı, saat 19.30’a kadar sorulan sorulara cevap verdiği görülüyor. Coşkun’a ifadesinin sonunda etkin pişmanlık yasasından yaralanıp yararlanmak istediği sorulurken, örgütle her hangi bir bağının olmadığı için etkin pişmanlıktan faydalanmasını gerektirecek bir durumunun olmadığını belirtti.

Hakkında FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üyesi olduğu iddia edilen 94 kişi kadro verdiği, 2014 seçimlerini kazanmasının ardından Tıp Fakültesi ve Diş Fakültesi’ni örgütün AİBÜ’deki yönetici pozisyonunda ki Mehmet Yazıcı ve Kenan Gümüştekin’in kontrolüne bıraktığı iddia edilen Hayri Coşkun’un Savcılık ifadesi şu şekilde;

EMNİYETTE İFADE VERMEDİ

Hakkımdaki suçlamayı anladım.  Konuya ilişkin olarak Emniyet Müdürlüğünde ifade vermedim zira huzurda tüm bildiklerimi anlatmak ve sorulan soruları cevaplamak istedim.

BİR ÇOK KERE YURT DIŞINA ÇIKTIM

Yurt dışı ziyaretlerimin çoğu 2010 yılında Rektör seçilmem ile birlikte olmuştur. Zira işimiz gereği hem YÖK ve üniversiteler arası kurul, hem de üniversitemizin Avrupa’daki yüksek öğrenim kurumlarının bir kısmının üyesi olduğu EUA isimli organizasyon nedeniyle bir çok proje kapsamında yurt dışına çıkmam söz konusu olmuştur. Bu anlamdaki yurt dışı ziyaretlerimin neredeyse tamamı yaptığım görev ve akademik çalışmalar ile ilgilidir. Genel olarak hatırladığım ülkeler Kıbrıs, Bosna, Azerbaycan Çin, Kırgızistan, Estonya, Macaristan'dır. Şunu belirtmek isterim diğer üniversitelerde olduğu gibi bizim üniversitemizde bir kısım akademik çalışmalar ve projeler için çalışmalar yürütmekte bu anlamda bizim üniversitemiz özelinde Tübitak, Sanayi Bakanlığı, Marka ve Ulusal Ajansın yaptığı projelerin bir kısım işlemleri ve hazırlıkları üniversitemiz üzerinden yürür, daha sonra bu projeler kabul edildiğinde projeyi hazırlayan kişi ile birlikte kurumda bir nevi projenin sahibi olur. En azından takip ve işlemlerin safahatı sırasında katılmaktadır.

ÖRGÜTÜN ORGANİZASYONLARINDAN HABER OLMADIM

Benim Fethullah Gülen, örgütü ve irtibatlı kişileri ile herhangi bir bağlantım yoktur. Üniversitedeki görevim ve akademik çalışmalar dışında bu kişilerin mensubiyetlerini bilerek herhangi bir diyaloğun içerisinde olmadım. Bu kişiler tarafından veya başkaca üçüncü kişiler tarafından dini sohbet adı altındaki toplantı, gezi, etkinlik, himmet toplama çalışmaları, adam devşirme, kadrolaşma, destek olma şeklindeki hiçbir organizasyonlarından haberdar olmadığım gibi bu anlamda da herhangi bir sözlerine veya taleplerine muhatap da olmadım. Görevim gereği katıldığım resmi toplantılar, resmi veya özel yemek ile davetler tamamen temsil veya sosyal ilişki kapsamındaki rutin davranışlardır. Bunun dışında FETÖ veya başkaca bir örgüt ile irtibatlı olduğunu bilerek veya bana duyurulması sonucu katıldığım hiçbir faaliyet olmadığı gibi bu anlamda herhangi bir eylemim de olmamıştır.

FETÖ İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR TESPİTİM OLMADI

Rektörlük dönemim ve ondan öncesi öğretim görevlisi olarak çalıştığım dönemde resmi sıfatımın gerektirdiği ilişki tarzı dışında bu grup veya yakın kişiler ile ayrı bir diyaloğum olmadığından FETÖ ile ilgili herhangi bir kişi veya gruba ilişkin tespitim olmadı.

REKTÖR YARDIMCILARINI NASIL ATADI

Öncelikle Rektör seçilmem ile birlikte herhangi bir gruba aidiyet, dünya görüşü veya siyasi düşünce ayrımı yapmaksızın üniversitenin tümünü etkin ve verimli bir şekilde yönetmemizde yardımcı olacak rektör yardımcılarının atanması olayı vardı. O dönem fakültelerin büyüklüğü ve takibimizde katkı sağlaması açısından Fen Edebiyat Fakültesinden Resul Eryiğit, Eğitim Fakültesinden Mehmet Bahar ve Tıp Fakültesinden de Ali Akçahan Geptiremen'i atadım. Ben de zaten Mühendislik fakültesi kökenli olduğum için üniversitemizdeki büyük fakülteleri başta olmak üzere takibini yapmamızın kolaylaşacağını düşünüyordum. 2014 dönemimde ise Mehmet Bahar ile birlikte Tıp fakültesinden Hayrettin Öztürk, Fen edebiyat fakültesinden Mustafa Gencer'i az önce belirttiğim düşünceler doğrultusunda atadım.

KADROLAR AFİLASYON SEBEBİYLE BOŞALDI

O dönemden başlayarak tüm çalışma ve faaliyetlerimizde mevzuatımızda öngörülen hükümler çerçevesinde akademik çalışmalarımızı sürdürdüğümüz gibi kadro hususunda da yine aynı doğrultuda çalışmalar yaptık. Şunu belirtmek isterim, ilk rektör seçildiğim dönemden sonra Tıp Fakültesi başta olmak üzere kadroda bir kısım boşalmalar oluşmuştu, bu sorduğunuz şekilde rektörlük seçimlerinden kaynaklı etkenler ile ilgili olmayıp, özellikle sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesi ile Sağlık Bakanlığının hekimler için uygulamaya koyduğu performans değerlendirmeleri eksenli uygulamalardan kaynaklanan, buradaki arkadaşlar değişik pozisyonlara gitmeleri ile sonuçlanan süreçti. Yoksa herhangi bir şekilde kişisel kaygılarla hareket edip ve sorunuza konu olduğu şekilde baskı uygulama, zorluk çıkarma veya seçim dönemindeki tavırlardan kaynaklanan herhangi bir husus yoktu.

AŞK DEDİKODULARINA İLİŞKİN SÖYLENTİLER ÇIKMIŞTI

Yine sorduğunuz Ali Akcahan Geptirmen 3 seneye yakın rektör yardımcılığını yapan çalışma ve performanslarından memnun olduğum bir arkadaşımızdı, kendisi ile herhangi bir husumet veya problem yaşadığım somut bir olay olmamış, o dönem ki yanlış hatırlamıyorsam 2012 sonları ile 2013 başı diyebileceğim bir dönemde hakkında bir kısım olumsuz söylentiler başlamıştı. Hem sözlü olarak hem de yerel basına da yansıyacak şekilde özel hayatı ve bir kısım aşk dedikodularına ilişkin söylentiler çıkmıştı, yanlış hatırlamıyorsam da o dönem eşi ile problemli olduğu ve boşandığı dönemlerdi. Ben de hatta bu söylentilerden üniversitemiz ve bu arkadaşımızın pozisyonu gereği rahatsız olarak çağırmayıp bizzat yanına giderek bu hususları sormuştum. İnkar etme yoluna gitmeyip, doğrular mahiyette açıklamalar yapınca da ben kendisine "bu şartlar altında bulunduğu pozisyonda çalışmasının uygun olmayacağını, kendisinin ve üniversitemizin yıpratılacağını" ifade ettim.

UFUKTAN YİĞİT'İ DE REKTÖR OLMAM SEBEBİYLE TANIDIM

Bunun dışında herhangi bir başkaca olumsuz bir olay yaşanmadığı gibi yine sorduğunuz Emniyet müdürlüğünden Ufuktan Yiğit'i de üniversitede rektör olmam sebebiyle tanıdım. Zira kendisi İstihbarat Şube Müdürü idi, üniversitemizde ki öğrenci yoğunluğu ve profili de dikkate alınarak yaptıkları çalışmalar kapsamında gerek benle ve gerekse diğer yetkili arkadaşlarımla görüşmeleri oluyordu. Bunun dışında bu müdür ile Ali Akcahan hoca veya başka bir öğretim üyesi arkadaşımız ile bir diyalog yaşamadığım gibi belirttiğiniz şekilde de Ali Akcahan hocanın dinlenmesi veya ilişkileri hususunda herhangi bir konuşmamız geçmedi.

TERZİOĞLU’NUN İDDİALARINA NE DEDİ?

Sorduğunuz şekilde ve hakkımdaki bir kısım iddiaları öne sürüp paralel yapı mensuplarına özellikle kadrolaşmada imkan tanıdığım yönündeki iddiaları olan Cabir Terzioğlu'nu tanırım. Kendisi ile hiçbir problemim yoktu, hatta olumlu anlamdaki bir diyaloğumuz ve mesai arkadaşlığımız söz konusuydu. İlk çalışma dönemindeki rektör yardımcılarımızdan Ali Akcahan hoca ile yine benzer ve çeşitlilik gösteren mahiyetteki iddialar nedeniyle görevinden ayrılan Resul Eryiğit hocalarımızdan boşalan rektör yardımcılığı görevlerinden bir tanesine Cabir Terzioğlu'nu diğerine ise Kenan Gümüştekin'i atadım. Cabir Terzioğlu benim dönemimde profesör olan hatta profesör olmadan önce Dekan Yardımcılığı görevini üstlenen bir şahıstı. Gayet olumlu diyaloglarımız mesai arkadaşlığımız vardı.

ASILSIZ İDDİALARI NEDENİYLE KIRGINLIĞIM ARTMIŞTI

Seçimler oldu. Yanlış hatırlamıyorsam ben 289, Cabir bey 130 civarı bir oy ve diğer 4 arkadaş da sıralı daha az oylar ile Yök'e ismimiz gitti. Benim esas kırgınlığım bu aşamadan sonra başlamıştı, bunca yıllık hukukumuz ve olumsuz herhangi birşey olmamasına rağmen Yök'te ki bir kısım üyeler ve mülakat sonucu duyduklarım beni çok şaşırtmıştı, Cabir Bey bir kısım üyelere "benim paralel yapı ile birlikte hareket ettiğim, 300'e yakın öğretim üyesi kadrolara aldığım vs" yönünde aslı astarı olmayan hususlardan bahsetmişti. Hatırlanacağı üzere 17/25 Aralık 2013 tarihinin hemen akabinde gerçekleşen 2014 yılı 9 Ocaktaki seçimimizden sonra bu söylemlerin yıpratma amaçlı, Yök’ten ve Cumhurbaşkanlığı makamından aldığım oya rağmen adımın çıkmaması için özel saikle ortaya atılmış iddialar olduğu apacık ortadaydı. Hatta ilk olarak oradaki üyelerimizden bir tanesine ifade ettiğim hususu belirtmek isterim, buna ilişkin resmi rakam ve belgeleri de ayrıca ifademe eklenmek üzere dosyama ibraz edeceğim. 2010 yılında yanlış hatırlamıyorsam 410-420 civarı olan öğretim üyesi olan sayının 2014'de 600 civarı bir rakam olduğunu, zaten 200 kişi diye ancak varabilen bir sayı artışının bile bu 300 kişilik afaki iddiayı çürüttüğünü ifade etmiştim. Bu şekildeki bir tavrı ve bir makam için ortaya attığı asılsız iddiaları nedeniyle kırgınlığım kendisine artmıştı, daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından yeniden görevlendirildim. Sonrasında beni telefonla arayan Cabir Terzioğlu’na ise duyduğum bu kırgınlık ve yanlış anlaşılabilecek diyaloglara girmemek adına cevap vermemiştim. Zaten bu yöndeki iddialarını Rektör seçilmem sonrasında Cumhurbaşkanlığına ve Yök'e hitaben yazdığı dilekçelerle farklı şekillerde de dile getirmiş, bundan dolayı da Yök tarafından hakkımda idari mahiyette inceleme başlatılmıştı, henüz sonuçlanan ve tarafıma ulaşan bir bilgi olmadığı gibi ben de sorup takip etmedim.

KENAN GÜMÜŞTEKİN’İ KİM ÖNERDİ!

Yine sormuş olduğunuz şekilde 2013 döneminde boşalan rektör yardımcılığı için az önce belirttiğim Cabir Terzioğlunu atama olayında Cabir Bey'i doğrudan tanımam nedeniyle atadım, ancak Ali Akcahan hocadan boşalan Rektör yardımcılığı için yine Tıp fakültesinden bir arkadaşın olmasını Tıp fakültesi dekanı Hasan Koçoğlu ile görüşerek kendisine düşüncelerimi ifade edip önerebileceği isim sorduğumda, kendisi bana Kenan Gümüştekin ismini söyledi. Bu şahısla herhangi bir tanışıklığım ve diyaloğum olmamasına rağmen fakülte dekanının söylemi üzerine bir kısım kişisel ve sosyal durumuna ilişkin sorular yönelttim.

GÜMÜŞTEKİN 40. HOCA’YA TABİ OLDUĞUNU SÖYLEMİŞ

Sadece hatırımda kalan Erzurum’daki 40. Hoca diye bilinen bir hocanın cemaatinin mensubiyetinden bahsedince genel aradığımız kriterlerde bir olumsuzluğunu etmemem üzerine atadım. Sorduğunuz şekliyle Kenan Gümüştekin ile öncesine dayalı bir diyaloğum tanışıklığım olmadığı gibi ismini sorduğunuz Mehmet Yazıcı'nın da bu anlamda bir yönlendirmesi tavsiye veya telkini olmamıştır.

MEHMET YAZICI’YI ABD’YE KİM GÖNDERDİ?

Mehmet Yazıcı ile ilgili olarak ise zannedersem 2015 döneminde basında bir kısım haberler çıkmıştı. Fethullah Gülen'e vip sağlık hizmeti sağlandığı, bu kişinin üniversitede dekanlara baskı yaptığı vs hususlarda bir haber vardı. Hatta haber içeriğinde de bu yurt dışı görevlendirmesinin üniversite tarafından yapıldığına ilişkin iddialar vardı. 2013 yılı yaz aylarında ilgili doğrudan Yök tarafından verilen bir burs ile Amerika’ya bir kaç aylığına gitmiştir. Üniversitemizin bunda herhangi bir desteği veya görüşü bulunmamaktadır. Sadece bize o dönem izinli sayılmasına ilişkin prosedürleri tamamlamak düşer. Yök desteği ile gittiği ve kayıtlara göre Newyork’da bulunduğu döneme ilişkin bu iddialar ile ilgili yapılan incelemelerde ve disiplin soruşturmasında; "Tüm dekanlara bu iddialar doğrultusunda bir olaya muhatap olup olmadıkları yönünde" görüşleri sorulmuş, hiçbir dekandan bu yönde bir doğruluk teyit eden bilgi gelmedi. Ayrıca Fethullah Gülen'e sağlık hizmeti verilmesine ilişkin olarak da ibraz ettiğimiz belgeler incelendiğinde daha sağlıklı değerlendirme yapılacaktır. Hatırladığım savunmalarında "Newyork’da iken bir arkadaşının arayıp Fethullah Gülen'in kalp rahatsızlığı olduğunu söyleyip yardım talebi üzerine gittiği, ancak herhangi bir tetkik, tedavi yapmaksızın sadece görüş bildirdiği" şeklinde savunmasında geçen hususlar olduğunu hatırlıyorum. Bu husus dışında bu kişiyle ne bir iletişimim, ne bir ortak çalışmam ne de faaliyetlerinin herhangi bir safahatında yer almam gibi bir durum olmamıştır.

ADRES VE TELEFON KAYITLARI BANA AİT DEĞİLDİR

 

Sorduğunuz şekli ile bugüne değin Zaman Gazetesi ve Sızıntı Dergisine herhangi bir aboneliğim olmamıştır. Belirttiğiniz şekilde, adıma olan Sızıntı Dergisi aboneliğine ilişkin teslimat fişinde adım yer alsa bile, söz konusu adres ve telefon kayıtları bana ait değildir. Belirttiğiniz şekilde bu adres ve telefon kaydının Arif DURAN isimli Üniversitemizde görevli iken, şuan tutuklu bulunan öğretim üyesine ait olduğunu da şu an sizden öğreniyorum. Adımı neden bu şekilde yazıp, kayıt ettirildiğini bilmiyorum. Ancak ne okula, ne de evime bu yayın organları girmemiştir.

KİMLERİN İSİMLERİNİ SORDULAR?

Bana isimlerini sormuş olduğunuz  M. A., M.M.D., U.Y.G., C. K., H.S., H.U., S.U., N.U., Y.Y. isimli şahısları tanımıyorum. Herhangi bir diyalogum da bu anlamda yoktur. E.A.'ı avukat olarak ismini duymuştum.  A.D.'yı iş adamı ve Highway'in yetkilisi olarak bilirim. Özel bir diyalogum yoktur.

HANGİ YURT DIŞI GEZİSİ SORULDU?

Belirttiğim Murat ÖZKAN, 2013 yılında bir proje kapsamında ısrarlı olarak beni aramış ve davet etmiştir. Hatta, bu proje kapsamındaki geziye dönemin valisinin de katılacağını, bir haftalık bir program olduğunu ifade etmiş, ancak ben yoğun programım nedeniyle katılamayacağımı ifade etsem de, ısrarla aramaları neticesi "bir nevi üniversitenin de katılımının olduğu" bir proje olması ve yönetici sıfatım nedeniyle 1-2 günlüğüne gelebileceğimi ifade etmiştim. Yanlış hatırlamıyorsam 2 günlüğüne katıldığım bu gezide hatırladığım kişiler dönemin valisi İbrahim Özçimen, Adnan Daylan, Kenan Gümüştekin ve Murat Özkan'ı hatırlıyorum. İsmini sorduğunuz diğer şahısları ise hatırlamıyorum.  Belirttiğiniz şekilde bu projeye katılan birçok kişinin halen FETÖ/PDY soruşturmalarında işlem yapılmış tutuklu olan veya halen aramaları devam eden şahıslar olduğunu bilmiyordum. Geziye giderken de katılımcı listelerini sormadığım gibi birçoğunu da orada görmedim ve tanımıyordum. Herhangi bir şekilde Fetullah Gülen ile ilgili ve alakalı sohbet veya ziyarete de tanıklık etmedim. Hatırladığım kadarıyla bu proje iş adamlarına yönelik olan ve işletmelerinin kalite ve verimliliğini artırmaya yönelik bir proje olduğunu hatırlıyorum. Proje dosyası incelendiğinde daha sağlıklı bilgi edinilebilir. Burada birkaç tarihi yer ve gemi ile bir İskandinav ülkesine bir gezi olduğunu da hatırlıyorum.

BOLU ESKİ İMAMI DA GEZİDE

Az önce de sorduğunuz Cuma Kartal (Örgütün eski Bolu İmamı) ismini bilmediğim gibi yüzünü dahi hatırlamıyorum.  Belirttiğiniz şekilde bu gezinin bir kısmına katılıp, erken dönüş yaptığım dönemde Atatürk Havaalanında 27/10/2013 ve 22.57 itibariyle Cuma KARTAL ile birlikte giriş yaptığım tespitine bir şey diyemiyorum. Zira bana göstermiş olduğunuz fotoğraftaki şahsı halen hatırlamakta güçlük çekiyorum. Dönüşte benim hatırladığım sadece dönemin valisi İbrahim Özçimen vardı.

ÖRGÜT GÜÇLÜ İKİ ADAYI DESTEKLEMİŞ!

Aday olan arkadaşlar da oy kullanacak meslektaşları ile bireysel olarak veya belli bir grupla hareket ediyorlarsa onlarla temas edip, desteklerini alma hususunda çalışmalar yaparlar. Bu kapsamda benim de çalışmalarım olmuştu. Ancak belirtilen isimlerden rektör yardımcısı olarak çalışan Kenan Gümüştekin ve Fahrettin Talay bana desteklerini dile getirirler iken, sonradan bu yapıyla bağlantılı olduğunu ve hakkında Konya'da işlem yapıldığını öğrendiğimiz dönemin Diş Hekimliği Dekanı İsmet Duran ise Cabir Terzioğlu'na yakın duruyordu.  Hatta o dönem  bir kısım yakın arkadaşlarım "Senin dekanın sana uzak durup, Cabir Hocaya çalışıyor galiba" şeklinde söylemler olmasına rağmen bunun bir tercih olduğunu düşünerek de farklı bir tavır ve çalışma içerisinde yer almadım. Ancak, gerek bizim üniversitemizdeki süreçte ve gerekse başka üniversitelerdeki rektör arkadaşlarla yaptığım görüşmelerde paralel yapıya mensup öğretim üyelerinin güçlü gördükleri iki adaya kanalize olarak destekleme faaliyetlerini yürüttükleri,  doğrudan neredeyse hiçbir yerde bir adaya kanalize olmadıkları yönünde tespitlerimiz de vardı. Bizim üniversitemizdeki seçim öncesi bu durumu da daha sonra yorumladığımda böyle hareket ettiklerini tespit ettim.  Zaten seçimlerde sadece bir grubun veya düşünce yapısına mensubiyeti olanların desteği yeterli gelmeyecek değişik gruplardan oy alarak sonuca gitmemiz gerekecekti.  Ben bu kişilerin bana destek verdikleri dönemde Fetullah Gülen ile bağlantılarına ilişkin hiçbir husus sezinlemedim.

GÜMÜŞTEKİN’E TENZİLİ RÜTBE UYGULAMIŞ

İlk dönem bana 40. Hoca efendi diye tabir edilen Cemaat ile mensubiyeti olduğu söylenen ancak YÖK'e isimlerimiz gittiği ve atamamız olmazdan önceki dönemde Fetullah GÜLEN ile irtibatı olabileceği yönünde birkaç söylemini duyduğum Kenan GÜMÜŞTEKİN'e mesafeli bakmaya başlamıştım. Bu kapsamda her ne kadar beyanlarda daha etkin ve önemli bir göreve getirdiğim söylenmiş ise de; gerek protokoldeki yeri, gerek yetkileri ve gerekse akademik olarak pozisyonu itibariyle rektör yardımcılığı daha üst bir görev olup,  ben bir nevi tenzili rütbe sayılabilecek bir tasarrufla ki, bana destek verdiğini belirtmesine rağmen bu kişiyi daha alt bir göreve getirdim. Belirtilen bu iddialar bu yönüyle gerçeği yansıtmamaktadır. 

MEHMET YAZICI’NIN REFERANSI KİM?

Mehmet Yazıcı Üniversiteye gelişi, Klinik  Bilimler Bölüm Başkanlığı ve Etik Kurulu Başkanlığında kendisine referans olarak Hasan Koçoğlu'nun ismini verdiğini hatırlıyorum. Bunlarla ilgili belgeleri ibraz ettiğimizde ortaya çıkacaktır. Yani yukarıda bir kısım iddialarda yer aldığı üzere, bu kişinin gelmesi veya belli görevler üstlenmesinde benden ziyade başka insanların etkisi olmuştur. 

YAPIYLA ALAKAM OLSA DİĞER FAKÜLTELERDE DE KADROLAŞMAYI SAĞLARDIM

15 Temmuz sürecinden sonra uzaklaştırmalarına karar verdiğimiz personelimizin büyük bir çoğunluğu Tıp Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesinden olmasına rağmen diğer bölümlerden münferiden ve istisnai olarak örgüt ile iltisakını tespit ettiğimiz kişileri uzaklaştırdık. Eğer benim bu örgüt ile bir irtibatım veya bağlantım olsa idi, sadece bu kişiler aracılığıyla bu iki fakültede kadrolaşmanın yolunu açmayıp, başta benim branşım olan mühendislik fakülteleri olmak üzere diğer yerlerde de bu kadrolaşmayı sağlar veya imkan tanırdım. Bu hususu da dikkatlerinize sunmak isterim.

BAZI İSİMLERİN ÖNLERİ KESİLİYOR

İki dönemdir rektörlük yapan şahsımla birlikte, üniversitenin sonraki dönemlerinde yönetici olarak pozisyon almaları muhtemel isimlerin de benimle birlikte bu karalama beyanlarının içine dahil edildiği hususudur. Bu kapsamda Mehmet Bahar, Hayrettin Öztürk ve Erdal Bekiroğlu mesleki donanımları dışında, kişisel özellikleri itibariyle de zannedersem potansiyel bir rakip olarak görülüp ilerideki süreçte bu yaralanmalarının etkisiyle ortaya çıkmaları engellenmeye çalışılmaktadır.

BU KİŞİLERLE ÖZEL BİR DİYALOĞUM YOK!

Benim ne Kenan Gümüştekin'e ne de başka bir kişiye girdiğim seçimlerin öncesinde veya sonrasında destek olmaları veya olmamaları karşılığında herhangi bir pozisyon vaadim veya mevcut pozisyonlarını olumsuza çevireceğim yönünde bir söylemim olmamıştır. Bu benim kişiliğime de meslek anlayışıma da aykırı bir durumdur. Mehmet Yazıcı'nın temas halinde olduğu kendi grubundaki kişilere ‘Hayri Coşkun'a destek verip onun arkasında duracaksınız’ şeklinde bir söylemi olup olmadığından haberdar değilim, yukarıda da belirttiğim şekilde Mehmet Yazıcıyla özel bir diyaloğum ve seçim döneminde de farklı bir irtibatım olmamıştır.

BU YAPI İLE İRTİBATI OLAN KİŞİLERİN KADROYA ALINMASI SÖZ KONUSU OLMAMIŞTIR

15 Temmuz sürecinden sonra Başsavcılığınızca işlem yapılan akademisyen olan şüphelilerden 28 tanesinin 2010 yılı, 30 tanesinin 2011 yılı, 10 tanesinin 2012 yılı, 15 tanesinin 2013 yılı, 6 tanesinin 2014 yılı, 4 tanesinin 2015 yılı, 1 tanesinin ise 2016 yılında göreve başladığı yönündeki tespitlerinize bir diyeceğim yoktur. Biz de bu şekilde bir çalışma yapmıştık bunları da dosyaya ibraz edeceğiz, yukarıda belirttiğim üzere kadrolara alınma ile ilgili hususu ayrıntılı olarak ifade etmiştim. Bizim yaptığımız çalışmalarda da Tıp Fakültesi ve Diş hekimliği fakültesinde kadrolarının bulunduğunu gözlemledik. Üniversitenin yapısı gereği saatlerce yukarıda belirttiğim yöntemle bizim alımımız olmayıp, Kpss ile Tus ve Dus ile üniversitemize atamalar yapılmakta olup bunlarda bizim herhangi bir tasarruf hakkımız da bulunmamaktadır. Bu sayıların içerisinde bunlar da vardır. Yukarıda belirttiğim çerçevede ve açıklamalarım doğrultusunda herhangi bir özel saik ile bu yapı ile irtibatı olan kişilerin kadroya alınması söz konusu olmamıştır.

BASİT ÖĞRENCİ TOPLANTISIDIR

Bir dönem yerel basında da çıkan öğrenci evindeki bir toplantıya ilişkin fotoğraflar herhangi bir örgüt veya cemaatle bağlantılı olmayan, 2011 - 2012 yıllarında çözüm süreci kapsamında YÖK'ün biz rektörlerden talep ettiği "öğrencilerle daha fazla temas edilmesi ve iç içe olunması" yönündeki söylemleri sonrası, Üniversitenin öğrenci konseyi başkanı İlyas Taşkıran'ın talebi üzerine de gerçekleşen, üniversitedeki her grup, düşünce ve siyasi görüşe sahip öğrencilerin olduğu bir toplantı iken, basın tarafından yukarıda belirttiğim saiklerle örgütle irtibatlandırılmaya çalışılan bir basit öğrenci toplantısıdır.

HANGİ TELEFON GÖRÜŞMELERİ SORULDU

Belirtmiş olduğunuz telefon görüşmelerindeki kişilerin çoğunluğu üniversitemizin yönetici ve öğretim üyesi kadrosundaki kişiler olması sebebiyle, iş gereği olan görüşmelerdir. A.D. ile 1 kez, E.A. ile 2 kez, S.A. ile 28 kez diye belirttiğiniz görüşmeleri hatırlamıyorum. Ancak İbrahim ÖZÇİMEN'in dönemin valisi olması sebebiyle 131 kez ve M.K.'nun da il genel meclisi başkanı olması sebebiyle 6 kez görüşmüş olmam pozisyonum gereği olağandır.

ÇOCUĞUMUN KAYDINI DA OKULDAN ALDIM

Huzurda verdiğim beyanlarım doğrultusunda öncelikle bu örgüt ile herhangi bir bağlantım olmadığı gibi, bu örgütle adımın anılabileceği herhangi bir etkinlik, faaliyet, kurum-kuruluş ile bağlantım bulunmamaktadır. Oğlum olan A.S. 2013  yılında Bolu'daki Fatih Kolejine başlamıştı. O dönem bu okulla ilgili herhangi bir olumsuz algı yok iken 17-25 Aralık süreci ile birlikte dönemin bitmesine yakın çocuğumun kaydını da okuldan aldım. Bu örgüt veya irtibatlı herhangi bir kişiyle örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda hiçbir etkinliğin içerisinde yer almadığım gibi, bunlara destek olarak algılanabilecek herhangi bir çalışma da yapmadım. 

KIRMIZI ÇİZGİLERE AZAMİ ÖZEN GÖSTERDİM

 

Göreve geldiğim 2010 yılında devletin kırmızı çizgileri olarak belirlediği hususlarda hassasiyet gösterip, kadro seçimi hususunda da yetkili kurullarımız ile birlikte bu doğrultuda hareket ettiğimiz gibi 2014 yılında başlayan 2. Dönemde de yine devletin kırmızı çizgileri kapsamında örgüt ile irtibatı olabilecek kişiler konusunda azami hassasiyet göstermeye çalıştık.  Yukarıda ayrıntıları ile açıkladığım üzere  bu konuda ayrı bir güvenlik soruşturması veya istihbarı veri toplayacak bir birimimiz olmadığından da yakın çalışma arkadaşlarımızın bilgi ve referanslarıyla hareket edip, herhangi bir kişi veya grubun yönlendirmeleri yahut baskıları ile çalışmadım.  

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: