• resmi ilanlar

“YANIMIZDA DEĞİLSEN KARŞIMIZDA DA OLMA”

11/04/2018 11:00

Bolu'da, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın emniyet yapılanmasının "mahrem imamları"na yönelik soruşturma kapsamında tanıklar dinlenmeye başlandı. Polislik mesleğine başladığı 1996 yılında cemaat olarak bilinen yapı ile tanıştığını belirten C.K., dini sohbetlerin dershanelerin kapatılma sürecinden sonra hükümet aleyhine yorumlardan oluştuğunu söyledi. Bu yüzden örgütle irtibatını kestiğini belirten C.K., “Bu olaydan sonra karşılaştığım Süleyman Ersöz bana ‘Bizim yanımızda değilsen karşımızda da olma' telkininde bulundu” dedi.

Haber: Ebru Eyvazoğlu

Bolu'da, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), emniyet yapılanmasının "mahrem imamları"na yönelik soruşturma kapsamında, haklarında dava açılan 13'ü tutuklu, 14 sanığın yargılanmasına başlandı. Bolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları ile yakınları katıldı.

Adem Topal, Ahmet Eralp, Ahmet Güler, Akif Kurtoğlu, Ali Aktaşoğlu, Ali Eryılmaz, Ali Ülker, Ali Yiğit, Murat Açar, Murat Uğur, Mustafa Yıldız, Rıdvan Yücel, Sevinç Çevirgen ve Süleyman Ersöz tutuklu olarak duruşma salonuna getirilirken, bylock ile anlatımlarından yola çıkarak etkin pişmanlık yasasından yararlanması kararlaştırılan Mustafa Yıldız da katıldı.  

BOLU KÜÇÜK BÖLGE İDİ

Sanıkları tanıyan tanıklar sırasıyla ifade verdiler. Bolu’nun mahrem imam yapılanmasında küçük bölge olduğunu söyleyen B.Ş., “Ben Diyarbakır Tem Şube Müdürlüğünde daha önce beyanda bulundum. İrtibatlı olduğum birtakım şahıslardan aldığım bilgiler doğrultusunda FETO/PDY’nin mahrem yapılanmasına ilişkin bildiklerimi anlattım. Bolu il özelinde de daha önce beyan ettim. Bildiğim kadarıyla Bolu mahrem imam yapılanmasında küçük bölge olarak belirlenmişti. İlin sorumlusu da ‘Erkan’ kod isimli Mustafa Karakaya idi. Daha sonra Edirne küçük bölgede görevlendirilen Ömer Sur’un da Bolu’da görev yaptığını biliyorum. Mustafa Karakaya ya da mahrem yapılanma içinde görev ifa eden başka şahıslarla ilişkilerine dair herhangi bilgiye sahip değilim” dedi.

“MAHREM YAPILANMA İÇİNDE BULUNDUĞUMUZUN FARKINDA DEĞİLDİK”

Sanık Mustafa Yıldız’ın eşi olan F.Y. de cemaat olarak bilinen yapıya dini hassasiyetleri nedeniyle dahil olduklarını söyleyerek, “Ben de, eşim de dini hassasiyetleri olan insanlarız. Dini duyguları üst seviyede insanlar olarak dinimizi doğru şekilde yaşama gayretindeyken yanlış kararlar vermiş ve yanlış tutumlar takınmış olabiliriz. Ancak ne ben, ne de eşim siyasi otoriteye karşı darbe gerçekleştirebilecek ve terör örgütü niteliği bulunan gruba bilerek ve isteyerek dahil olmadık. Eşimin iki ayrı polis grubuna dini sohbet verdiğini biliyorum. Bir gruba beni de götürmüştü. Namaz kılıp dini sohbetler yapılmıştı. Sohbete iştirak eden erkek şahısları ben tanımıyorum. Mahrem yapılanma içinde bulunduğumuza ilişkin ne benim ne de eşimin bir farkındalığı bulunmamaktaydı. Grubun otoriteye karşı darbe yapabilecek gücü olduğunu ve bu yönde niyetler taşıdığını da asla bilmemekteydik. Böyle bir farkındalığımız olsaydı bahsedilen şekilde keskinlikle bu şekilde davranmazdık.

“RIDVAN YÜCEL’İN SOHBET GRUBU OLABİLECEĞİNİ TAHMİN ETMEKTEYDİM”

Tanığa, Garson isimli gizli tanığın beyanları okunarak mahrem imam olabilmek icin belli prosedürlerden geçilmesi gerektiği soruldu. Tanık F.Y. “Belki bilerek veya bilmeyerek bu prosedürler atlanmış olabilir. Ben eşimin kesinlikle devlete karşı ihanet içinde olan bir yapıya hizmet etme düşüncesiyle dini sohbetler vermeyi kabul ettiğini düşünmüyordum. Eğer öyle olduğunu düşünseydim eşim hakkında ihbar mahiyetinde bilgiler vermezdim. Ben mahrem yapının cemaat olarak bildiğimiz grup içinde özel bir yapılanma olduğunu, tamamının kod adlarıyla bilindiğini olay basına yansıdıktan sonra öğrendim. Eşim bana bir kod adı kullandığını söylemedi. Benim katıldığım toplantıda da eşime gerçek ismiyle hitap edildi. Eşim dışında eşimin irtibatlı olduğu Rıdvan Yücel’i tanımaktayım. Rıdvan Yücel’in de bir grubunun olup olmadığına yönelik konuşmamız olmadı. Ancak bir sohbet grubu olabileceğini tahmin etmekteydim” diye konuştu.

BEKAR EVİNİN ABİSİ

Polis memuru L.A. ise sanıklardan Murat Açar’ı tanıdığını ifade ederek, “Yargılanan sanıklardan murat Acar’ı öncesinden tanırım. Boluda polis memuru olarak görev yaparken örgüte ait bekar evinde bir dönem konakladım. Bu bekar evine sohbet vermek niyetiyle gelen ve o dönem benim ismini Muhsin olarak bildiğim şahsın sonradan Murat Açar olduğunu öğrendim. 2013 yılına kadar adı geçen şahıs iş durumuna göre haftada bir ya da daha uzun aralıklarla eve gelerek dini sohbet toplantısı icra ederdi. Bu sohbetlerde başlangıçta sadece dini konulardan bahsedilirdi. Zaman ilerledikçe Fethullah Gülen isimli şahıstan da bahsetmeye başladı. Zannedersem bir kez himmet adı altında para da talep etmişti. Ben 2013 Kasım ayında Bolu’dan ayrıldım. O tarihten sonra irtibatım olmadı” dedi.

“MUHSİN KOD ADIYLA TANIYORDUM”

M.Y. ise Murat Açar’ı ‘Muhsin’ kod adıyla tanıdığını söyleyerek, “Şahıslardan Murat Açar’ı tanırım. Kendisi Bolu’dayken yaklaşık 4 ay kaldığım örgüte müzahir evlere sohbete gelen ev abisiydi. Ben burada kaldıktan sonra ayrı bir eve çıktım. Fakat zaman zaman çağrıldığım icin 17-25 Aralık sürecine kadar iştirak ettim. Murat Açar’ı o dönem Muhsin kod adıyla bilmekteydim. 2014’te pasaport şubedeyken adının Murat Açar olduğunu öğrenmiştim. Dini sohbet toplantılarında başlarda sadece dini konulardan bahsedilmekteyken zamanla Fethullah Gülen’e ait vaazları bize CD’den izletmeye başlamıştı. Yine bizden himmet talep etmekteydi. Himmet parasını ev sorumlusu olan Murat isimli sahsa vermekteydik. Bunun yanı sıra doğrudan bir kaç kez de Murat Açar’a vermiştim. 17-25 ten sonra ben bu toplantılara gitmeyi bıraktım. Sonrasında da irtibatım olmadı” dedi.

“DÜZCE’DEN SORUMLU İMAM”

Sanıklardan Murat Uğur’un ise Düzce ilinde polis memurlarından sorumlu olduğunu iddia eden tanık C.B., “Ben sanıklardan Murat Uğur’u tanırım. Kendisi Düzce ilindeki polis memurlarından sorumlu kişiydi. 2013 Hazirana kadar davet edildiğim için dini sohbetlere iştirak etmiştim. Bu esnada Murat Uğur’la görüşmem olmuştu. Ben Murat Uğur’u Düzce’de yapıyla irtibatı olan polis memurlarından sorumlu olan kişi olduğunu bilirim. Bununla birlikte polisler gruplara ayrılarak sohbetlere iştiraki sağlanmaktaydı. Kimin hangi gruba katılacağını belirleyen kişi de Murat Uğur’du. 2013 Hazirandan sonra yapıyla ilişiğimi kestim. Benden herhangi bir himmet talebinde bulunulmadı” dedi.  

TEKNİSYENİN HATTINDA BYLOCK ÇIKTI

M.A. ise ifadesinde “Ben 2010’da Gölyaka İlce Tarımda veteriner teknisyeni olarak işe başladım. Murat Uğur isimli şahıs da 2013 Temmuzda İlçe Tarım Müdürü olarak Kars’tan Gölyaka’ya atandı. Ben bir GSM operatöründen kız arkadaşımla haberleşmek icin hat çıkardım. Kız arkadaşımdan ayrılınca hattı kullanmayı bıraktım. Kontör de yüklemeyince hat kapandı. Murat Uğur numarayı çok beğendiğini söyleyerek hattı kullanmak istediğini söyledi. Benim 25 yaşından küçük olmam nedeniyle avantajlı tarifeden istifade etmek istediğini söyledi. Ben de ısrarı nedeniyle hattı kullanmasına müsaade ettim. 17 Temmuzda darbe teşebbüsü sonrası bana ait hat üzerinden bylock kullanıldığı ifade edildi ve açığa alındım ve ihraç edildim. Ancak daha sonra hattı Murat Uğur’un kullandığı tespit olunca geri iade edildim. Bu olay dışında başka bilgiye sahip değilim. Sadece o dönem mevcut siyasi otoriteye muhalif bir tavrı olduğunu konuşmalarından anlamaktaydım.

FETULLAH GÜLEN’İN BEDDUASIYLA KANDIRMAYA ÇALIŞMIŞLAR

Tanıklardan S.T.  “Ben 17-25 Aralık öncesi Emrettin Ata isimli şahsın davetiyle polis memurlarının iştirak ettiği sohbetlere bir kaç kez katılmıştım. Ancak 17- 25’ten bir iki hafta önce bu toplantılara katılmama kararı aldım. Süreç yaşandıktan sonra Emrettin Ata yanında Tarım İl Müdürlüğünde çalıştığını söyleyen biriyle yanıma geldi. Tarım İl Müdürlüğünde çalışan bu şahıs benim sohbetlere devamımı sağlamak için Fethullah Gülen’in bedduası ile ilgili açıklamalarda bulundu. Ben kendilerine inanmadığım için sohbetler ve kendileriyle işim olmadığını söyleyip uğurladım. O dönemde bu tarz açıklama yapan kişinin kim olduğunu bilmemekteydim. Daha sonra şahsı fotoğraflardan teşhis ettim. Bu kişinin Murat Uğur olduğunu öğrendim” dedi.

“ÖRGÜT SORUMLULARI DİĞER ŞAHISLARLA DİREKT İRTİBATA GEÇMEZ”

Kendisine ısrarla ulaşan örgüt mensupları yüzünden görevinden ihraç edildiğini ve iki engelli çocuğunun ortada kaldığını söyleyen M.T., “Ben yalnızca Adem Topal hakkında malumat sahibiyim. Bu şahsı da hiç görmedim. Yaklaşık 1-2 ay ısrarla tanımadığım numaradan arandım. Bu numaranın benimle irtibata geçmek isteyen örgüt mensuplarından biri olduğunu bildiğim icin cevap vermedim. Örgüt genel strateji olarak sorumluları diğer şahıslarla direkt irtibatlamazlar. Aracı birini kullanmayı yeğlerler. Aranan numarayı açmayınca başka bir hattan arandım. Arayan kişi Diyarbakır’da bir dönem tanıştığımız Ali Burma isimli şahıstı. Bana niçin telefonlara cevap vermediğimi, yalnızca hal hatır soracağını söylemişti. Cahit Sağlar’la irtibata geçmem için ısrarcı oldu. Bu ısrarların Adem Topal isimli şahıstan geldiğini sonradan öğrendim. Bylock programını da Adem Topal’ın ısrarı ile Cahit Sağlar’ın yönlendirmesi sayesinde kurdum. Program üzerinden Ahmet isimli şahısla irtibatım oldu. Bu şahıs birtakım paylaşımlar yaptı. Benim Ahmet ismiyle bildiğim kişinin Adem Topal olduğunu Cahit Sağlar’a yaptığım ısrar sonucu öğrendim” dedi.

“FETULLAH GÜLEN VİDEOLARI İZLETİLDİ”

E.K. ise örgüte müzahir evlerde kaldığını belirterek, “Bolu’ya atandığımda 2012- 20132te Çevikkent sitesinde örgüte ait bir evde konakladım, ev bulunca da ayrıldım. Evde konaklarken kendisini Muhsin abi diye tanıdığım bir şahıs haftalık periyotlarla bize sohbet etmeye gelmekteydi. Genellikle sohbet çarşamba günü olurdu. Sohbetler sırasında kuran okunup, dini sohbetler yapılıyor ayrıca Fethullah Gülen videoları herkül isimli siteden izletiliyordu. Evin sorumlusu Murat Soysal’dı. Muhsin isimli şahsın talebiyle bir kez Murat Soysal isimli sahsa bir miktar para vermiştim. Ben düğün yapacağım icin himmet taleplerine olumsuz yanıt vermekteydim” diye konuştu.  

SOHBET TOPLANTILARINDA HÜKÜMET ALEYHİNE YORUMLAR

C.K. ise polislik mesleğine başladığı 1996 yılında cemaat olarak bilinen yapı ile tanıştığını belirterek, “Dini sohbetlere iştirak etmekteydim. 2011’den sonra Süleyman Ersöz isimli öğretmenin yaptığı sohbet toplantılarına katılmaya başladım. Namaz kılıp dini konulardan bahsedilmekteydi. Fetullah Gülen videoları izlenmekteydi. 2013 Eylül’de dershanelerin kapatılma sürecinde Süleyman Ersöz’ün dini konulardan çok siyasi konulara değindiğini farkettim. Bu konu beni rahatsız etti. Ben siyasi iradenin dershaneler konusunda doğru tespitler yaptığı kanaatindeydim. Ben siyasi söylemlere tepki vermeye başladım. 2013 eylül yada ekim ayında hükümeti yolsuzlukla itham eden bir konuşma yaptı. Ben tepki verdim ve o günkü toplantı katıldığım son toplantı oldu. Bir daha katılmadım.2014 ocak ayında açıköğretim sınavı için gittiğimde Süleyman Ersöz’le karşılaştım. Bu karşılaşmada Süleyman Ersöz bana “Bizim yanımızda değilsen karşımızda da olma” dedi. Sonrasında da bir görüşmemiz olmadı. Süleyman Ersöz bize doğrudan kod adı olduğunu söylemedi ama Selim ismini kullandığını duymuştum.

Emniyetin mahrem imamlarını hepsinin bir kod adı kullandığı ortaya çıkmıştı. İddianamede yer alan 14 kişinin çeşitli kod adlarıyla belirli polislerden sorumlu oldukları görüldü. Adem Topal “Harun”, Ahmet Eralp, “Ahmet”, Ahmet Güler “Akif”, Akif Kurtoğlu “Necmi”, Ali Aktaşoğlu “Kemal”, Ali Eryılmaz “Emre”, Ali Ülker “Harun”, Murat Açar “Muhsin”, Murat Uğur “Musa”, Mustafa Yıldız “Mehmet”, Rıdvan Yücel “Tahir”, Sevinç Çevirgen “Salih” ve Süleyman Ersöz’ün “Sadi” kod adını kullandığı iddia ediliyor.

Tanıkların ardından avukatlar savunma yaptı. Son sözleri soruldu. Ara karar vermek için duruşma 25 Mayıs 2018 tarihine ertelendi.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: