• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

ONLARIN SANATINDA DOĞAN KADINLAR 2.Bölüm

06.12.2015 23:58:43

Kadını ve kadının toplumda ki konumunu; AİBÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitim Bölümü Resim- İş Eğitimi Anabilim Dalı’nda Prof. Dr. Mahmut Öztürk ve 10 yıl başkanlığını yaptığı BGSD Kurucularından Saadet Söyleyici Yasa’nın birlikte açtıkları sergilerini gezerken dinledim. Yine onların kadına dair gözlemleri, duygu ve düşüncelerini sizlerle paylaşmaya bu bölümde de devam ettim.

- Sizin gözlemlerinizle Kadını toplumda ki konumu ne şekildedir ve nelere maruz kalıyor?

Saadet Söyleyici Yasa: Kadın konumu; bölgelere yaşadığı yerlere göre de değişiyor. Kadın ve erkek buluşuyor, ikisi aynı hamurdan olursa biraz daha yoğruluyor düzgün şekil alıyor. Zıtsa o kadını veya erkeği ne kadar yoğurursan yoğur, biri yumuşak biri sert. O zaman anlaşmazlıklar oluşuyor. Huzursuzluklar oluyor. Günümüzde kadına şiddet var. Bu şiddete en büyük neden ise o, doğup büyüyen çocuk sevgisiz büyüyorsa, anne baba kokusu, kucağı görmüyorsa, kendini itici hissediyor. Karşısındakini de öyle görüyor. Sevgiyi, hoşgörüyü bilmeyen, paylaşmayı bilmeyen gaddar olur. Hele sanatın hiçbir dalına dokunmamış, hiçbir sergi görmemişse, bu duygusal yapıdan da uzak oluyor.  Anadolu kadını yorgun, bitkin, mutlu mutsuz halleri var ama onlar doğanın güzelliği içinde bu sıkıntı ve sorunlarını halledebiliyor. Doğada deşarj oluyorlar. Bir de doğada yaşamayan kadın var ki onlar da mutsuz. Hani nefes alacak yerleri de yok. İşten eve, evden işe bir şey göremiyor, dinlenemiyor ve daha çok yıpranan kadın oluyor. Kişiler arasında ki en önemli olan şey ise saygı, sevgi ve bu olduğu sürece zaten erkeği kadınını, kadında erkeğini her zaman öne çıkarır. Birbirini ezmeden yükselterek, takdir ederek, kutlayarak el ele birlikte başarırlar. Kadın ve erkek el ele verirse daha güçlü ses gelir.

-Kadın hakları ilgili düşüncelerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz?

Prof. Dr.Mahmut Öztürk: Bunu bir örnekle yanıtlayayım: Milletvekili Tunalı Hilmi Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıkar “Önümüzde yapılacak olan nüfus sayımında kadınlar da sayılmalıdır” der. Meclis kürsüsünden yaka paça, tekme tokat indirilir. Aynı gün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk hasta olduğu için meclis toplantısına katılamaz ve mecliste yaşanan bu olumsuz olay akşam kedisine anlatılır. Ertesi sabah hasta haliyle meclise gelir ve kürsüye çıkar, Tunalı Hilmi’nin sözlerini aynen tekrarlayarak bir de ek yapar. “Önümüzde yapılacak olan nüfus sayımında kadınların ve çocukların da sayılması gerekir” der. Alkışlarla ve oybirliği ile bu karar kabul edilir. İşte kadın hakları Cumhuriyetin ilk yıllarında böyle zorluklar içinde geri alınmıştır.

-Dünden bu güne Cumhuriyet, kadın - sanat ilişkisini ve bu konuda ki görüşlerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz?

Prof. Dr.Mahmut Öztürk: Cumhuriyet, Kadın ve Sanat ilişkisini Çağdaş Türk Resim Sanatı’ndan iki örnek ile kısaca yorumlamaya çalışayım: İdol ressamlarımdan Şeref Akdik’in “Mektebe Kayıt” adlı resminde, Cumhuriyet devrimlerinin kazanımlarıyla kadınların, çocukların, özellikle kız çocuklarının da kimlik ve kişilik sahibi olduklarını vurgular.  Bu kompozisyonda Şeref Akdik’in kadın öğretmen değil de erkek öğretmen motifi tercihi çok yerinde ve önemlidir. Ressam Şeref Akdik “Millet Mektepleri”, “Halk Mektepleri” ya da “Okuma Yazma Kursu” olarak değişik adların kullanıldığı resminde, başı açık, kendinden emin, çağdaş kimlikli bir cumhuriyet kadını öğretmeni temel motif olarak kullanmıştır. Yardımcı motifler olarak kullandığı köylü kadınları çağdaşlaşma yolunda ilk adımlarını atarken göstermiş ve çağdaşlığı, geleceğin taşıyıcısı olarak çocuk motifi ile taçlandırmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1928’de ilan edilen “Millet Mektepleri Yasası’nı” açıklarken “Özellikle kadınlara okuma ve yazma öğretilmeli, çocuklarla anneler direkt ilgilendiği için geleceğimizin güvencesi olan çocuklara öğrendiklerini öğretirler” sözünü, izleyiciye dönük ve geleceğe bakan çocuk motifi ile somutlamıştır.

-Sizin kadın figürlerinizde tülbent gözlemleniyor. Kadınlarınızda ki beyaz tülbent neleri ifade ediyor?

Saadet Söyleyici Yasa: Benim kadınlarıma Beyaz “Tülbentli Anadolu Kadınları” diyorum. O, beyaz tülbendini giyiniyor ve sırasında çıkarıyor halay çekiyor, sırasında yarasını sarıyor. Başını bağlıyor. Çocuğunun üstüne, yüzünü örterek sinekten, ışıktan koruyor.  Beyaz tülbent bir işe yarıyor. Beyazın saflığı, tülbendin yumuşaklığı, inceliği ile onun altında ki kadını da ben tülbent gibi görüyorum. Kapısını çaldığımız zaman buyurun diyor. Evinde mutfağında ne varsa yedirmek istiyor. Yaptığım her kadının bir hikâyesi var. İleride boyutlar değişecek, düşünceler, duruşlar değişecek. Başka sergilerde daha başka halleri olacak kadınların.  Bir konuyu ele alıp işlerken, daha o kurumadan bir diğer düşünce oluşuyor ve hemen ona da şekil veriyorum tabi. Gelecekte düşündüğüm ile çocukluğumda düşündüğüm o beyaz tülbentli Anadolu kadınları kim bilir ileride nasıl olacaklar. Yani eskiler, şimdikiler ve gelecektekiler. Belki “Anadolu Kadını” adı bile kalmayacak Anadolu kadını diye kadın olarak kalacak.

Değerli görüş ve düşüncelerini bizlerle paylaşan Prof. Dr. Mahmut Öztürk ve Saadet Söyleyici Yasa’ya bu güzel sohbet için teşekkürlerimi sunuyor, daha nice güzel eserleriyle buluşabilmemizi diliyorum.

Sevgi ve saygılarımla…

Fatma Marmara

Not: Saadet Söyleyici Yasa’nın “Tülbent” şiirinin linki ektedir.

 

https://www.youtube.com/watch?v=P-yAABdlWW8&feature=share

YORUMLAR  (Toplam 1 yorum)

  • Ömer Yasa  (09.12.2015 17:38:29)

    İki sanatçımızın da ağızlarına sağlık. Teşekkürler Fatma Marmara.

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: