• resmi ilanlar
Fuat Bayramoğlu

MÜKELLEF OLAN

15.01.2016 00:00:02

Akademisyen ne demektir?

Akademisyen, üniversite ve benzeri yüksek öğrenim kurumlarında öğretimi gerçekleştiren, araştırma yapan ve özgün araştırmalarıyla alanına katkıda bulunan kişilere verilen genel mesleki unvandır.
Akademisyen ise akademik çalışmaları insanlık için yapan, kendi devletini ve milletinin ferahı için çalışan, kendi öz değerlerini yaşayan ve yaşatan insan olmalıdır.
Peki, bizde öyle mi?
Çoğunluğu böyle.  Ne var ki birkaç gündür, kendilerine akademisyen diyen, sözde akademisyenler,
Ülkemizde kendi devleti aleyhine karşı bildiri yayınlayıp altına imza atıp, bebek katillerine tek kelime edemeyen sözde akademisyenleri hepimiz gördük.
Bunlar bir buluş yapıp ta altına mı imza attık diyorlar?
Ne gezer. Esas imzayı atacakları yere çamurlarını ve kirlerini atıyorlar.
İçlerinde kimlerin olduğunu gördükçe de şaşırmadık.
Bu sözde akademisyenlerin(!) arkasında, gizli hain güçlerle,  batılı uygar(!) devletlerden bir gizli istihbaratının olduğu haberinin çıkması da bizleri şaşırtmadı.
Ey bu bildiri altına imza atan sözde akademisyen(!) dediklerimiz,
Bu asil milletin verdiği vergilerle meydana getirilmiş okullarında okuyacaksın, bu devletin imkânları içinde yetişeceksin, Bu devletten maaş alacaksın, ayakların ve gövden bu ülkede , beynin kiralık olarak hariçlerde  olacak, sonra da bu devlete saldıracaksın.  
Bildirinde, taşeron katillere, teröristlere bir kelam etmeyeceksin, gizli bombalardan bahsetmeyeceksin cennetmekan şehitlerin acılarından  bahsetmeyeceksin, sonra istemezükk, diyeceksin!  
Bu bildiriyi ve imzalayanları kabullenemeyizBuna izin vermeyiz, vermemeliyiz.
Eğitimcilik bu değildir.
O sizlerin işgal ettiği hizmet noktalarında, bu millete hizmet edebilmek için bekleyen nice ana kuzuları, nice koç yiğitlerimiz beklemektedir.
Devletine ihanet eden her kimse eğer, bu devletten maaş, yardım alamamalıdır. Devlet ve Üniversite kadrolarını işgal edememelidir. 
Hiçbir batılı ülke  bu hakkı,  kendi ülkesinde kötü kullanana bu gibilere asla vermez ve kullandırmaz.. Biz de bu anlayışa acilen gelmeliyiz. Bağırsaklarımıza yapışan ve besinlerimizi emen,  türü ve türevi belli olan her türlü asalaklardan artık kararlılıkla kurtulmalıyız.
Bu aralar devletimize ve milletimize karşı birleşen, iç ve dış hain işbirlikçileri gördükçe,
Ne ad altında olursa olsun, artık şaşırmıyoruz.
Sağımıza solumuza bakıyoruz.
Anlıyoruz ki,
Sağcımız da, solcumuzda
Bizler bir ve beraberiz, kardeşiz.
Yeni anlayışımız, parolamız şu.
Millet için, al bayrak için sağcısı da solcusu da vatan için bir yumruk oluruz.
Seviniyoruz,
Doğudaki vatandaşlarımızda, artık şunu çok iyi biliyor.
Biz gardaşız. Biz bir canız. Türkü-kürdü biriz.  Bizim bizden başka dostumuz yok. Irak, Suriye oyunları sonrası sıranın kime geldiği artık herkesçe bilinmektedir.
Bizim din kardeşliğimiz vardır. Onda da mayamız Allahütealâ’nın kıymetli İslam dini ve Resulullah sallahü aleyhi vessellem efendimizin sevgisi, Bu ümmetin hakiki ehlisünnet âlimleri ve gönül kardeşliğidir.   
Bizler kardeşiz. Çok zengin ve köklü bir kültürün parçalanamayacak değerleriyiz.
Bid’at ehli olanlarda yurt dışından pervasızca ülkemdeki gelişmeleri, izlesin.
Biz bize yeteriz.  
BEDELİ ÖDETTİRİLMELİDİR
Birisi, devletin ambulansını mı yaktı, okulunu mu yaktı?
Yakanlara bunun bedeli mutlaka ödettirilmelidir. Ödemesi için gerekiyorsa, malını mülkünü haczetmelidir. Mutlaka bedeli ödettirilmelidir.
Devletin askerine polisine ateş mi açtı, vatandaşlıktan anında çıkarılmalıdır.
Beş yaşındaki çocuk babasının tabutunu sıvazlayıp, en kıymetlisini vatan toprağına gönderiyorsa,
Şerefsizler askerime polisime ateş mi açtı, gerektiğinde anında etkisiz hale getirilmelidir.
Bilinçleniyoruz. Bileniyoruz.  Başka Türkiye’mizin olmadığını, çok iyi biliyoruz.
***
SULTANAHMETİMİZ
Sultanahmet sabotajı sonrası, konan yayın yasağı amacına ulaştı.
Teröristler istediği amaca , sağduyu sayesinde ulaşamadı.
Biz izleyenlerin,  paniğe kapılmaması, terörün istekleri doğrultusunda kamunun yönlenmemesi harika bir karardı.
Paris'te 13 Kasım 2015'te, yüzotuz kişinin hayatını kaybettiği terör saldırılarında ve 7 Temmuz 2005'teki Londra yeraltı treni ve otobüs bombalamalarında da İngiliz basını kanlı görüntüleri dünya kamuoyuna vermemişti.
Sultanahmet saldırısı sonrası da, saldırılarından sonra kanlı ya da rahatsız edici hiçbir görüntü kullanmadı, seyirciyi paniğe sürükleyecek yayından özellikle kaçınıldı.
Doğru olan budur. Bu tür haberlere izleyici olarak ilgi göstermemek te, terörü can evinden vurmanın diğer adıdır.
KALP HASTALIKLARI
Biz fiziki kalp hastalıklarından değil de, manevi olarak hastalanan  kalplerden az bahsedelim.
Hakikat Kitapevi Yayınları No:4 yayınlarından İslam Ahlakı Kitabı (belki bir çoğunuzun evinde vardır).  Ben de 115. baskısı mevcut.
Bu kitabın birkaç maddesinin çok kısa kısmını kısaltarak buraya alacağım.
H A S E D
15 - Kötü huyların onbesincisi haseddir. Hased, kıskanmak, çekememekdir. Allahü teâlânın ihsân etdigi ni’metin ondan çıkmasını istemekdir.  Hased etmek, Allahü teâlânın takdîrini degisdirmez. Bosuna üzülmüs, yorulmus olur. Kazandıgı günâhlar da, cabası olur

H I K D 16 - Hıkd, kalb hastalıklarının onaltıncısıdır. Hıkd, baskasından nefret etmek, kalbinde ona karsı kin, düsmanlık beslemekdir. Kendine nasîhat verenlere böyle kin beslemek harâmdır.

SEMÂTET 17 - Semâtet, baskasına gelen belâya, zarara sevinmekdir. Hadîs-i serîfde, (Din kardesinize semâtet etmeyiniz! Semâtet ederseniz, Allahü teâlâ belâyı ondan alır size verir) buyuruldu.
Toplamı 40 olan, biz ise bu üç maddeyi yer darlığımız nedeniyle çok kısaltarak yazdık efendim.

Şimdi bunları neden yazdık ki? Diyebilirsiniz.
Birileri müthiş derecede hased, hıkd ve şematede yakalanıp iftira kampanyasına başlamış.
Geçenlerde Ulusala yayın yapan bir gazete, İlimizde eğitime ömür veren kıymeti değerli bir bürokratımızı üç-beş sütun yazıyla arkadan hançerlediğini sandı.  Ana bilgilere ve içeriğine vakıf olmadan, kulaktan dolma bilgileri sütunlarından tehdit vari ithamlarını sürdürerek, yayınladı.
Okuyuculardan aferin mi aldı peki? Heyhat, ne gezer kendi silahıyla kendini vuran aciz(!)  avcılardandı.
Yukarıdaki üç maddeyi,  gerçeğe ışık tutabilmesi için yazıma dua ederek aldım.
Şimdi devam ediyorum. Bu haberi o gazeteye servis eden kalbi manevi olarak hasta kişi(ler) ortaya çıkmalıdır, çıkarılmalıdır.  Hukuken de hesabı maddi ve manevi olarak sorulmalıdır.
Yalan yanlış, onur kırıcı, asla hiçbir Bolu’nunun kabul edemeyeceği ve etmediği bu ifadeler nedeniyle de o kişiye/kişilere sade bir vatandaş olarak haklarımız helal değildir.
Bu haberlerle esas katledilmek istenen atak, girişimci, yükselen değeriyle dev bir kurum olan, Türkiye genelinde büyük hamleleriyle ses getiren, Boludaki nadide Kurumumuzun faal hareketine, sekte verilmek istenmiştir. Hedefte ise, çocuklarımızın, geleceğimizin gelişimine dur denilmek istenmiştir.  Ne var ki, bunu başaramayacaklardır. Kervan sağ duyu ile emin adımlarla yürüyor. Bu aslı-astarı olmayan iftiralı iddiaların sahibine yazıklar olsun. Ulusala  yayınlanan bu iftira habere sadece, kara  kargalar gülüyor!  
Kalbi sağlam olanları bozamamaları için, kalbi bozuk olanları ilim öğrenmeye ve her şeyi en iyi bilen Allahüteala’ya havale ederiz.
Ne var ki, bu günahı işleyenin hiç mi vicdanı, hiç mi insani yanı yoktur?      

 

Bu kurumun başında olan kıymetli bürokratımızın  bu olay karşısındaki  sabrından  ve  asil duruşu nedeniyle mükâfatını Allahüteala’ dan kat be kat alacağı da Kur-an’ı Kerimde, Hadisi Şeriflerde ve hakiki din kitaplarında yazılı olarak meydandadır.
(Tezkire-i Kurtubî)
muhtasarında diyor ki: Hadîs-i serîfde,  (Fitne çıkarmayınız! Söz ile çıkarılan fitne, kılınc ile olan fitne gibidir. Zâlimlere, fâcirlere milleti çekisdirmekden, yalan ve iftirâ söylemekden hâsıl olan fitne, kılınc ile yapılan fitneden dahâ zararlıdır) buyuruldu.
Gerçek hesap gününde, pişmanlıkların fayda etmeyeceği o dehşet gününü, şimdiden bilmek durumundayız.
Çünkü hepimiz mükellefiz ve hakikatler hepimize tebliğ edilmiştir. 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: