• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

MADALYA

30.10.2011 00:00:01

MADALYA

30.10.2011

İstiklal madalyası gördüm bu gün bir cekette. Tabii sahibi o şerefli insan çoktan göç etmiş ahirete.

Kurtuluş savaşı sırası yaşadıklarını ve yaptıklarını dinledim oğlundan. O da yaşlanmış, işte kalanları bir anı olarak aktarırken hafızasından.

 Biraz durup düşünerek, bazen gülüp sevinç ve gururla, bazen de hüznü görebiliyorsun çok net yüzünde, gözlerinde ve dalıp uzaklara giden bakışlarında. Bizim için, bu ülke, bu vatan için yapılanları anlatırken.

Savaş yılların da yaşananları, cefayı, acıyı, sefaleti aktardı. Babasından dinledikleri ve o yıllarda ki minik çocuğun hafızasına yerleşenleri. Yunanın denize dökülüşünü anlattı, gözleri uzaklara dalmış bir vaziyette.

Bir avuç askerin defalarca aynı tepenin etrafından, yunan komutanının önünden geçirilişini, sanki ordu kalabalıkmış gibi gözükmesini sağlamak için. Yine o komutanın bizimkilere,

“orduyu geçirirken sarıklıları göstermediniz” demesini.

Sabahleyin ayazda  ayakların buzlu sularla yıkanması. Tırnakların soğukta donup da düşmemesi için. Zaten o ayaklara giyilecek çarık bile yok. Yırtık, yamalı, iplerle bağlı vaziyette ki çoğu da yalın ayak.

İlk kez garp cephesinde yemiş. Elleriyle kepçe yerine tabak benzeri kaplara avuç avuç konulan soğuk pilavı ki bu lüks bir yemek. Batılı bir zengin vermiş o pirinci o da onların şansına dek gelmiş ve bu pilavın üzerine konulan reçeli. Nasıl bir damak tadı düşünün işte, ya da nasıl bir çaresizlik. Sonrasında açlıkla da savaş, kuru ekmeğin bile zor bulunduğu yıllar.

Birde onlara cepheye varını yoğunu taşıyan vatan millet kurtulsun yeter ki diye elindeki avucundakini veren cefakâr halkımız. Açlık, kıtlık, erkekleri cephede, ya da ölmüş. Hatta on, on iki yaşındaki oğulları, erkek gibi silah tutan kızları bile, oralar da düşmanla çarpışmakta.

Kalan yaşlı, beli bükük ya da kucağında bebesi ile kadınlar var gücü ile çalışmakta. Ne yapabiliriz bizler de diye. Askerlerine çorap hırka dokuyanlar, dikenler, cephane, su, yiyecek taşıyanlar ellerinden ne gelirse.

Tek yürek, tek yumruk bir birliktelik, tüm ülke olarak. Vatan kurtulsun torunlarımız, gelecek kuşaklarımız bağımsız ve rahat yaşasın.

Bunları dinleyince, o döneme yakın bir ağızdan,  bir kez daha utandım kendimizden. Biz torunlar bize bırakılana ne kadar sahip çıktık. Öyle ya ben onun ceketindeki madalyasına bakarak dualar ediyordum, nur içinde yatsın, Allah  o ve onlardan bin kere razı olsun diye.

Onların sayesinde rahatız bu topraklarda, onların sayesinde yaşadık dilimizi, dinimizi, millet olarak birlikteliğimizi ve yine onlar sayesinde sürdürdük neslimizi.

Ben bir torun olarak dua ederken, bir anda kendi torunlarım geldi gözümün önüne bizlere beddua edecek, yazıklar olsun size! Niye sahip çıkmadınız bu vatana? Ne bıraktınız bize? diyecek.

Öyle ya ne hava, ne su, ne toprak, ne ağaç, ne örf, ne adet, ne de yer altı ve üstünde bir nimet bıraktık biz onlara…

Sevgi ve saygılarımla..

 

Fatma Marmara

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: