• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

ANILARDA YAŞAYAN ZAMANLAR 2.Bölüm

21.07.2014 00:00:02

Herkesin anılarında yaşayan zamanları vardır. Bizler o zamanlarda yaşadık, şimdi o zaman dilimleri de bizim anılarımızda yaşamını devam ettiriyor.  Gelenek ve göreneklerle bir başka güzellik kazanmış, dalgın dalgın baktığımız, iç çekerek özlem duyduğumuz, bazen de keşke şimdi de böyle olsa dediğimiz zamanlardır onlar.

Sayın Mustafa Nuri Gürsoy Bey ile geçen hafta bu konuda başladığımız sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

<!--[endif]-->

Çocukluğunuzda ki ramazanlarda sizi en çok etkileyen ve özlemini çektiğiniz, şimdi de olsa dediklerinizden bir tanesini paylaşabilir misiniz?

Bizim çocukluğumuzun ramazanlarında gerçek top atılırdı. Biz hatta topu patlatan belediye görevlisinin yanına gider ve ona çaput verirdik. Nasıl yapıldığını görürdük. Bir seferinde görevlinin yardımı ile ben de patlatmıştım. O topun mükemmel bir patlama sesi vardı. O zamanlar Atatürk Okulu’nun orada, eski üç katlı bir binanın hemen yanında ki araziden atılırdı. Bildiğimiz savaşlarda kullanılan eskimiş emekliye ayrılmış ve ardından ramazan topu olmuş, bir toptu. Ezanla birleşerek çıkan, ezanla özleştirilmiş naif bir sesti. Bize öyle gelirdi ve çok özlüyorum. Zira şimdi havai fişekli toplar patlatılıyor. Bu bile değişti zaman içinde mesela. O temaşa yok oldu. O eski iftar ortamında ki zevki vermiyor. İkisi arasındaki ses bile çok farklı. O zaman o manevi atmosferi yaşıyorduk, şimdi ise sanki savaşıyor gibiyiz.  

<!--[endif]-->

Genç kuşağımız, gelenek göreneklerimizi, içinde bulunduğu toplum ve sosyal çevrenin de etkisiyle ne kadar yaşayabiliyor.

Bir insan geleneklerini göreneklerini, toplum içinde sosyal olarak yaşayabilme nedenlerini, karşı tarafla iyi olabilme nedenlerini ben iki şeye bağlarım. Ya inanç olarak çok iyi olacaksınız ya da kendinizi çok iyi yetiştirmiş olacaksınız. İster dini yönden, ister sosyal veya felsefi yönden olsun. Japonya’ya gittiğimde Budist olmalarına rağmen bizim geleneklerimizi yaşadıklarını gördüm. Yardımlaşma, selam verme, tevazu, mütevazı davranma onlarda. Bizim dinimizin emrettiği bütün her şey sanki onlarda. Yani bu bir insanlığın olması gereken davranış şekli ve onlar inanç temelinde bu felsefeyi oturtmuşlar.  

<!--[endif]-->

Toplum olarak unutkanız. Bu unutkanlığın gelenek ve göreneklerimize olan etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi hızla gelen bilgilerin de hikâyesi olmadığından, yaşatılamadığından unutkanlıkta oluştu.  Az verip aşılanmak yerine mikrobu çok verip bir anda hasta etmek gibi bir durum. Yaşam basamaklarını yavaş yavaş ve düzgün çıkamıyoruz. Hızlı bir şekilde atlayarak çıkıyor veya indiriliyoruz. Kendi senaryonuzu oynama imkânınız olmuyor. Bir rahat bırakılsak! Komşu komşunun külüne muhtaçtır, tamam ama komşu komşunun hayatına, hikâyesine de muhtaçtır. Bu kopukluklar aileden başlıyor genişliyor, bölge, yerel, ülke, ülke dışı yayılıyor. Biz ramazanlarımızı çok güzel yaşarken, bir bakıyorsunuz çok farklı şeyler oluyor. Kavgalar, gürültüler oluyor. Ama şu bir gerçek ki bizim ülkemiz gerçekten de çok donanımlı bir ülke. Bana göre gelenek ve görenek hiçbir zaman zararlı değil ve herkes hangi ortamda olursa olsun yine geleneğiyle yaşar. İster dağda olsun, ister plajda, ister işyerinde. Yaşamalı da! Yaşayamazsa o zincir kopuyor ve tamir etmek de çok güç. Geldiğimiz yeri bilmemiz lazım. O nedenle ramazanlar bu bağlamda da bizim için çok önemli.

<!--[endif]-->

Son olarak, bir toplumun birlikteliği için olması gerekenleri konusunda, neler söylemek istersiniz?

Bir toplumun geleneği olmalı, bayramı olmalı. Bu hem resmi bayram hem de dini bayram şeklinde olmalı. Bunları da hem vatandaş olarak hem de devlet olarak çok güzel şekilde dolu dolu yaşanmalıyız. Bu, o devletin içinde tüm insanlar olarak ortak paydadır ve bu bilinçle yaşanmalıdır.

Var olan ortak inancımızın bir ay boyunca hep birlikte muhabbet, şevk ve arzu ile yapılması yerine getirilmesi, hakikaten çok güzel bir şey. İnsanların toplumda var olabilmesi, aynı dili kullanabilmesi, eğitimle olduğu kadar inanç temeliyle de olmalı ve bu şekilde de alt yapının kuvvetli olması gerekiyor. Ben, eğitim ve inancın birleşmesi halinde çok daha mükemmel işler, çok daha ortak paydalar çıkacağını da düşünüyorum.

Bir toplum, birlikteliği ile geçmişten gelen kültürüyle, varoluş sebebi ile dostluğu, arkadaşlığıyla, can ve yaren olmuşluğuyla her şeyi aşacak güce sahiptir.

Sayın Mustafa Nuri Gürsoy Bey’e bu güzel sohbet için, değerli anılarını bizimle paylaştığı için çok teşekkür ederim.

 

Başka konuklarımla devam edecek.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: