• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

ANILARDA YAŞAYAN ZAMANLAR- 3.Bölüm

31.07.2014 00:00:01

Anılarımızda yaşayan zamanlarla yoğrulmuş sohbetlerimizin bu haftaki bölümünü geride bıraktığımız 12 ayın sultanı ramazan ayına ayırmak istedim. Ramazan Bayramına ulaştığımız şu günlerde haftaya devam edecek yeni konuya geçmeden önce son bir kez yad ederek uğurlamak gibi.

Sohbetini dinlemekten büyük keyif aldığım Sayın Cemil şahiner Bey ile daldık geçmiş yaşanmışlıklara. Bu değerli sohbette paylaşılan anıları, düşünce ve yorumları ben de sizlere sunmadan önce siz değerli okurlarımın ve tüm İslam aleminin Ramazan Bayramını kutluyorum.

Küçük yaşlarda tuttuğumuz, öyle saatlerine kadar süren tekne orucunu bile beklerken zor gelirdi. Çocukluğunuzdan kalan bu konuda ki anlılarınızı paylaşabilir misiniz?

Ramazanda çok küçükken dayanamayıp bazen de orucumuzu bozardık ama belli etmemeye de çalışırdık. Büyüklerimize karşı mahcup olmamak için gece sahura kalkardık. Büyük bir cümbüşle sahura kalkmak hakikaten büyük bir keyifti. Benim çocukluğumda oruç tutmak yaz gününe denk gelmişti, köyde tarlada bağda bahçede çalıştığımızdan oruç tutmak son derece zordu. En çok sıkıntısı çekilen açlıktan ziyade susuzluktu. Susuzluğu arazide bulduğunuz ilk su kaynağında gideriyordunuz ama suyu içtikten sonra korkunç bir açlık bastırıyordu. Bu defa da açlığa tahammül edemiyordunuz. O günün şartlarında belki bir iki yabani meyve ile idare ediyordunuz ama biz bunun çaresini sahurda kıyıya köşeye ekmek saklamakta bulmuştuk. Tabi yemek saklayabilecek durumda olmadığımızdan yavan ekmekle günü kurtarır, akşamda herkesle beraber iftar ederdik.


 

Çocuk halimizle tutamasak da bu bile daha o yaşlarda başarmak için verilen bir mücadele ve sabırdı; keyif vardı. Günümüzde çocuklarımız bunu yaşayabiliyorlar mı?

Tabi şimdi düşündüğünüzde daha o günlerde orucu az da olsa başarabilmek, oruç tutmaya çalışmak, ailenin içerisinde oruçlu gibi durmak ve topluca iftar etmek özellikle köy ortamında çok keyifli zamanlardı. Şimdi aynı heyecanı duyuyor muyuz? Günümüz koşullarında biraz zor. Çünkü insanlar sosyal olarak çevreye çok açıldı. Herkesin tanıdığı var. Sosyal imkânlar daha fazla. Evde çocuklarla aile olarak bile 3 ya da 4 kez aynı masada oruç açabiliyorsunuz. Zira herkes ayrı bir yere davetli ya da kendine göre plan yapıyor. Gençler artık kendi aralarında kendi grupları ile bir arada olmayı tercih ediyorlar.

Onların da bu yaşları aşınca ve geriye dönük bir özlem yaşayacaklarını düşünüyor musunuz? 

Ramazan yaklaşık 36 yılda bir aynı günlere denk geliyor. Okuduğum bir kitapta “Dünya her 28 yılda bir kendisini tekrar eder” diyordu. Tabi bunun ölçüsü yazara göre nedir? Bunu çok bilmemekle beraber süreçleri düşündüğümüzde ortalama 35- 40 yılda bir belki nesiller geriye dönük olarak eski günleri çok özlüyor. Kendi çocukluğundaki günlerinden koptuklarını hissediyorlar. Onlar da bahsettiğiniz gibi bir müddet sonra yetişkin olduklarında bu günleri arayacak ve belki de bizlerle iftar edemedikleri için üzülecekler. Geçmişte ailelerimizle iftar edebildiğimiz için biz şanslıydık. Hakikaten müthiş bir keyifti ve her şeyden önemlisi kaçınılmaz bir durumdu. Yani kimsenin kaytarmak bir yere gitmek gibi bir seçeneği yoktu. İftar davetine gidilecekse ailece gidilirdi, gidilmeyecekse de evde mutlaka hep beraber herkesin iftar saatinde sofrada olması sağlanırdı. Belki aynı günleri onlar yaşayamadıkları için ileride üzülecekler. Ama onlar da çocuklarını aynı sofra etrafında toplayabilecekler mi? Bunu da bilemiyorum..

Çocuklar genelde büyüklerinden olumlu veya olumsuz gördüğünü uygular görüşü sizce ne derece etkendir?

Evet, çocukların büyükleri taklit ettiği olayı çok doğru… Bizde çocukluğumuzda oruca çok dikkat ederdik. Yememek için çok sıkıntılara katlanırdık ama bana da bu konuda yine bir büyüğümüz olumsuz örnek olarak etkili oldu.

-Ben bir gün kağnı arabasıyla tarlaya giderken benim gittiğim istikametin tersinde atın üzerinde gelen bir büyüğümüzün ceketinin arasına sakladığı köy ekmeğini yerken yakaladım. O durum bende orucu yeme fırsatı oluşturdu. O zamanlar 9-10 yaş civarındaydım. Bu yaşta köyde tarlada çalışırken oruç tutmaya gayret ediyorum, 40-45 yaşlarında ki o kişi orucu yiyor. O zaman bende kendi kendime o yiyorsa bende yerim dedim.  İlk ateşleme böyle başladı ama sonradan bu duruma çok üzüldüm. İnsan gaf yapmış, pot kırmış gibi bir pişmanlık da yaşıyor tabi.

Yani nasıl olumlu örnek varsa, diğer taraftan da kişiler hiç farkına varmadan çevresindekilere olumsuz örnek de olabiliyor.

Evet, oruç tutma konusunda kimse kimseye bir şey diyemez ama oruç tutmayanların oruç tutanlara karşı saygılı olmaları bu bağlamda da önem taşıyor aslında. Bazen turistlere bile oruç olduğunuzu, bunun dini bir ibadet çeşidi olduğunu söylediğinizde bu konuda saygı gösterdiklerini ve kendilerinin de oruçlunun yanında bir şey yiyip içmediğini görüyorsunuz. Bu da onların medeni ve kültürel yönden daha ileride ve karşısında ki kişilere saygılı olduğunu da gösteriyor. Biz kurallara uymaktan kaçınıyoruz. Hâlbuki kuralsız toplum ayakta olamaz. Hiçbir toplumun hayatı kuralsız değildir. En küçük toplulukların bile kendilerince kuralları vardır.

 

Devam edecek

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: