• resmi ilanlar
Fuat Bayramoğlu

Göz Göre Göre, Babanız öldü mü?

15.08.2014 18:30:10

Hiç kulaç attınız mı ?

Doya doya yüzdünüz mü engin sularda?

Kurbağalama, karışık, sırt üstü, kelebek ve de serbest stilde.               

Yüzebilmek gerekli mi sizce?

Bilmek gerekir mi?

***

Birkaç yıl önce,
Bolu Sağlık Mahallesi Yunus Emre İlköğretim Okulu’nda, kurucu müdürlüğüm sırasında, kamelyada oturuyorum.

Ramazan sıcağını kesen gölgede, oruçlu halimle,
Kendimi kendimde arıyorum.

Derken..

Yavaş ve de sakin adımlarla kamelyaya geldi. Sade kıyafeti,

Yere bakan, ürkek ama illa da bir şeyleri çok ama çok anlatmak isteyen mahzun bir hali vardı.

Düzgün bir dille, Okulumda ücretli öğretmen olmak istediğini,

Her kes gibi o da başlangıçta rutin kelimelerle öğretmenlik mesleğini sevdiğini söyledi.

Az zaman geçti, anlatımın farklı rengi ortaya çıkmaya başlamıştı..

Kelimelerinde ve gözlerinde farklılık ve de kararlılık vardı.
Ötelerin ötesine bakarak anlattıklarında,  arzuladığı mühim değerler vardı.

Tecrübelerimi yokladım, riya olamazdı.

Değişik bir pencereden ayrı bir tarzda konuşuyor, yapmacık değil de, sakladığı hatıralarının yangınlığıyla, çekingen, gurursuz ama onurlu davranıyordu.
Sessiz kalmıştım az biraz… O da yan tarafta sessiz kaldı biraz.

Sessizliği ile çok şeyi anlatıyordu esasında. Sessizlikle onu dinliyordum o anki sessiz ortamda.
Sessizliğiyle anlattıklarında, anladıklarım ne kadar da çoktu o anda.

……

Dilekçe bırakmasını söyledim.

Başı öne eğikti, teşekkür etti. İzin istedi ve çekti gitti

Hanımefendiydi…

***

 

Dilekçesi düzgün yazılmıştı. Referansları ise epey ilgimi çekmişti. Emsallerinin birçoğu yere basmadan gezip tozarken, O, sadece mesleğinin ve özlemle aradığı ekmeğinin peşindeydi.  
Öğretmendi. KPSS yi kazanamadığından atanamamıştı. İşinin peşindeydi. Dilekçesini aldığımda çok sevindi. Uzaklarda bir yerlere bakıyordu. Yüzüne kan can gelmişti. Çocuksu bir sevince büründü.

 —Annem çok sevinecek, dedi.

—Babanda sevinir, dedim

—Babam yok ki benim, dedi.

—??

Şey, babam benim gözümün önünde öldü hocam,dedi..

—Gözünün önünde mi? Özür dilerim, hatırlatmamam gerekse de ,sorduk işte bir kere, kusura bakma da nasıl oldu? diye merakımı yenemeyerek sordum.

Sustu. Kararsız kaldı bir ara. Bir şeyleri yaşıyordu yere bakan dalgalı bakışlarında. Titreyerek derin bir nefes aldı ve keskin bir şekilde nefesini dışarıya saldı. Genç öğretmenin o anda gözlerine bir yük bindi. Göz yaşları kirpiklerin direnişini kırarak galip geldi, kısık bir sesle kelimeleri buruk acı olarak sıralamaya başladı:

—İstanbul’da Alibeyköy Barajı’nın bir kenarından öbür kenarına geçmemiz gerekiyordu. Dolmuşla baraj etrafından dolanmak epey zaman alacak olması nedeniyle, taşımacılıkta kullanılan botla karşıya kısa yoldan geçmeye karar verdik. Orda ki botlardan birine babam, amcam, kardeşim ve benimle birlikte 11-12 kişi bindik ve de hareket ettik. İlerlediğimizde botumuz su almaya başladığında, bilinçsizlikle birlikte bottakilerde panik başladı. Panikten bot daha da kontrolsüz hareketlenirken hep birlikte alabora olduk. Babamla kol kolaydık. Babam kilolu olduğu için can havliyle, korku içinde panikledi. Suya düşmemizle birlikte panik hareketler içindeydi. Birlikte suyun altlarına doğru yol almaya başladık. O anda sadece Allah’ı hatırlıyordum ve ondan yardım istiyordum. Derinlerde su yutuyordum. Babamı da suyun altında görüyordum. Etrafımızda karaltılar olsa da can derdindeydik. Babamı da derinlerde çırpınırken görüyordum. Sonrasını hatırlamıyorum. Bizi etraftan yetişenler suyun altından çıkarmışlar. Babamsa çıktığında ölmüş müş. Ölmeden önce suyun derinliklerinde son kez gördüğüm babamı kaybetmiştim.
Hayatsa devam ediyor. O ölen babamdan sonra annem, kardeşim ve ben, zamanlı zamansız binlerce kez hep öldük, ölürüz. Hayatın derinliklerinde zaten hep boğulduk. Bayramlarda, gündelik telaşlarda, dünyalık koşuşturmalarda, okul yıllarımda velhasıl her zamanda sessiz çığlıklarımızla çoğu kez hep derinlerdeyiz, neden se bir türlü yüzemedik.

—...

—… 

Genç öğretmen, bunları anlatırken kara gözlerinden, babasını özlemle arayan ve bunalmış en yorgun ve isyankâr gözyaşları koşa koşa geldi. Benimde gözüme toz mu kaçmıştı ne, parmaklarım yaramaz çocukların göz kapaklarını silmesi gibi bende mız mız gözyaşlarımı tutamamıştım.

 

***

Hayat devam ediyor, sessizlerin sessiz çığlıklarındaki imtihan dünyasında geceler gündüzlere karışıyor. Herkes bir şekilde Allahütealâ’nın sınavından zamanı geldikçe geçiyor.

 

Yaşarken çok kere ölüp ölüp dirilenlere adaletle, merhametle, hakkaniyetle davranabilmek gerek. Hele helâl ekmekse dertleri, ölmeden hak yolda yaşarken,  ölebilmek gerek

***

 

 

O genç hanımefendinin babasının yazgısı, yüzme bilmemesinin neticesi miydi?

Yüzme bilselerdi, Suyun derinliklerinde birbirini gören baba kızın son çaresizliğini çözer miydi ?
***

Her gecenin ardından tan yerinin ağarması gibi,

O hanımefendi daha sonra öğretmen olarak atandı.
Yuvasını kurdu,
Şu anda Bolu il sınırları içinde görev yapıyor.
Hayatının en dramatik ve canlı yaşadığı bu olaya tanık olan yüreğiyle,
En derinlerden gelerek,
Sevgili öğrencilerine en içten bilgi ve becerilerini aktarmaya devam ediyor.

 

 

 

 

 

YORUMLAR  (Toplam 4 yorum)

  • Muhittin Özçelik  (23.08.2014 08:04:54)

    Kaleminize sağlık. Herşey insan için. Sevinçler, üzüntüler... Dönüş mutlak Allaha Sağlıcakla kal.

  • Kazım Ünlüol  (20.08.2014 01:41:26)

    Değerli kardeşim, Bu güzel, ama idrakinde iç burukluğu ortaya çıkaran anlatımın için tebrik ederim. Selam ve sevgilerimle.

  • Fatma Marmara  (17.08.2014 03:17:53)

    Derinden etkileyen bu güzel yazınızı tebrik ederim. Kaleminize, ellerinize sağlık Fuat Bey. Öğretmen hanımın babasını ve tüm ahirete göç edenleri Allah nurlar içinde yatırsın. Saygılarımla..

  • metin mert  (16.08.2014 13:15:30)

    bu güzel yazı için sağol hocam. göz göre göre hata yapmamak gerekiyor.öğretmenin babasına allahrahmetetsin

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: