• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

ANILARDA YAŞAYAN ZAMANLAR 6. ve Son Bölüm

18.08.2014 00:00:02

6. ve Son Bölüm

 

Anılarımızda neler yaşamıyor ki. Hepimizin geçmişte kalmış zamanları ve bu zamanlarda kültürün, geleneğin güzelliği içinde hiç unutulmayan yaşanmışlıkları da gizlidir. Tıpkı naftalin kokulu o eski sandıklar gibi. Ben de devam eden bu yazı dizim boyunca konuklarımla anılarımızın gizlendiği hafıza sandıkların açılmasını ve kimi geçmişte kalmış, kimisi hala devam eden eski adetlerin gün yüzüne çıkmasını istedim.

 

-Eskiden çiftler görücü usulüyle tanımadan evlenirdi. O dönemleri ve yaşananları anlatabilir misiniz?

İkbal Kahraman: Eskiden öyle tanışmak falan yoktu. Oğlan evlendireceksen aracıyı ve kızın ailesini ararsın. Büyükler gider anlaşırlar şuraya gideceğiz diye. İstemeye gidersin; olursa o gün söz alırsın, olmazsa yine gidersin. Artık son gidişiniz de bohçanızı boşaltalım dedikleri an, buradan tatlıca helvasını, mayalı ekmeğini (bazlama) götürürsün. Bohça boşaltılır ve onlar da sana karşılık olarak bir şeyler koyarlardı. Bu kızı verdim demekti. Nişan yapılacağı zaman saçta 40 çift gözleme yapılırdı. Tek sayı asla olmazdı. Helvamızı yapar ve gider nişanımızı yapar, düğün tarihini de belirlerdik.

-O yıllarda köylerde yardımlaşma ve birliktelik nasıldı?

İkbal Kahraman: Düğünden birkaç gün önce köylü toplanırdı, düğün sahibi için köy odunu günü yapılırdı.  Köylü hep birlikte dağdan merkeplerle, atlarla odun getirirdi. Ertesi gün komşu daveti yapılırdı. Bütün köy halkı davetiye yerine ekmek ile okunurdu.  Heybelere dilimlenmiş ya da çörek şeklinde pişirilmiş; bir yavan, bir içli olmak üzere ekmekleri doldururduk.  O ekmeği verdiğimiz kişiler, evinde düğünde yenecek ne varsa fasulye, soğan, bulgur v.b gibi karşılığında bunlardan birini verirdi.

Kız için paralı çörek yapılırdı. O zamanın en büyük demir parası neyse onu ekmeğin ortasına yerleştirirdik. Kenarlarına da küçük paralardan dizerdik. Bu paralı çörek geline hediye giderdi. Bir de parasız damat çöreği olurdu. Gelin alma gününün sabahı damat kalkıp giyindikten sonra tepsiye üzüm, şeker ve bu çörekten kesilen dilimler konulurdu. Damadın sadıcı bu tepsiyi alır, damatla beraber köydeki tüm evleri dolaşır, el öperler ve tepsidekilerden verirlerdi.  Gittiği kişiler de damadı boş çevirmez ve o tepsiye para bırakırlardı.

-Gelinlerin atlarla getirildiği o dönemler ve yine o yıllarda ki adetler nasıldı?

Emine Dursun: Çocukluğumda gelin almalar atlarla ve at arabalarıyla olurdu. O zamanlar gelinlik bile yoktu. Beyaz ya da parlak kumaştan yapılmış bir elbise giydirilirdi. Başına kırmızı pullu örtü örtülürdü. Oğlan evi davul zurna ile ellerinde tahta kaşıklarla oynaya oynaya kız evinin önüne gelir, kız evinin önünde de oynarlardı. Ardından oğlan tarafının kadınları içeriye girerdi. Gelenlere önce şeker, kolonya ikram edilir; kahveler içilirdi.  Gelen bayanlar şeker tepsisine para bırakırlardı. 1-2 kişi tef çalar, gelenlerin hepsi sırayla oynardı ve hepsi oynamak zorundaydı. En son tef çalanlar da oynardı.

Oğlan evinden gelenler, bir taraftan da evde bakılması için asılmış olan çeyizi toplamaya başlardı. Toplanan çeyizler sandıkların içerisine doldurulurdu. Kız tarafından kardeşleri, yeğenleri ya da arkadaşları bu sandıkların üzerine otururdu. Gitmesine izin vermiyoruz gibi. Oğlan tarafı onlara para verir ve sandıkları alırdı. Ardından oğlan tarafı biz gelinimizi almaya geldik, gelinimizi istiyoruz derlerdi. Gelini kız tarafı odadan çıkarmaz, yine oğlan tarafı kapıyı tutanlara para vererek, gelinlerini alırlardı. Babası ya da erkek kardeşi gelinin beline kırmızı kuşağını bağlar, kapıda dua yapılırdı. Süslenmiş atın üzerine bindirilen gelini, davul ve zurnaları çala çala, oynaya oynaya götürürlerdi.

-Gelin oğlan evine geldiğinde yapılan adetler nelerdi?

Emine Dursun: Oğlan evine girerken kapıda horoz kesilir, gelinin alnına sürülür ve içeriye alınırdı. Gelin içeriye girerken damat elinde ki torbanın içinden aldığı çerez, şeker ve bozuk paraları avuç avuç aşağı da bekleyenlere doğru atardı. Evde kapının önünde oynayarak yatsı ezanına kadar devam eden düğün, yatsı namazı sonrası hocanın imam nikâhını yapmasının ardından gelini, gelin odasına alırlar. Damadın da sırtına yumruk vurarak gelinin yanına odaya gönderirlerdi.

O gece sabaha kadar eğlenenler olur. Sabah gelin ve damat kalkınca duvak yapılırdı. Bayanlar toplaşıp geline bindal ya da üçetek gibi kıyafet giydirir. Başında iğne oyasından güller takılır. Tefler çalınır, şarkılar söylenir, oyunlar oynanırdı. Öyle ezanından sonra damat gelir ve evdeki bayanlar evi boşaltıp burayı yeni evlilere bırakırlardı. Şimdi hala bazı adetler, gelenek ve görenekler bizim oralarda devam etmektedir.

Gelenek ve göreneklerle çoğu anılarda kalmış zaman dilimlerini, tekrar bizlere anlatımları ile yaşatan tüm konuklarıma çok teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla.. 

 Fatma Marmara

Bu yazı dizisinde ki bazı fotoğraflar, yazıda ki kişilere, diğerleri yazarımıza aittir. 

 

 

YORUMLAR  (Toplam 2 yorum)

  • Fatma Marmara  (27.08.2014 11:14:15)

    Bu değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim Fuat Bey. Saygılarımla..

  • Fuat BAYRAMOĞLU  (18.08.2014 17:15:31)

    Merhaba Fatma Hanımefendi, ÇOk eskilerden, kıymetli, çok zaman içinde elde ettiğimiz kültürlerimizi anlatan bu zarif yazınızı duygulanarak ve severek okudum. Emek ve geçmişe saygı var. O zamanın değerlerinin tüm nedeni edep ve edebi olmasıdır. Edep te insanın değeri ve sermayesidir. Yazılarınız için tebriklerimi ve teşekkürlerimi sunarım efendim. Sağolun.

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: