• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

AH O ZAMANLAR

29.10.2012 00:01:07

AH O ZAMANLAR

29.10.2012

Herkesin geçmişine ait bayramları, yaşanmışlıkları ve kendine göre anıları. Belki çok güzel özlemle geriye baktıran, belki de hüzünlü. Ya da çok daha yakın zaman bir yıl öncesi, bizim ailede olduğu gibi şimdi biraz buruk, biraz eksik ve geri gelmeyecek olan yokluk, babamın bu bayram aramızda olmayışı.

Geçen yıl sanki biliyor gibi söylemişti

 “seneye bayrama ben çıkmam görmem” demişti de bizde

 “Allah uzun ömür versin seni başımızdan eksik etmesin” diye söylemiştik. Nur içinde yatsın tüm yitirilenler gibi. Babam aşçı olduğundan kurbanımızı da hep kendi keserdi. Ben bakamaz, üzülür, kaçardım, hala da çok etkileniyorum aslında.

Bu bayramı yine baba ocağında Göynük’te geçirdik. Artık sokakları kan gölü haline çeviren görüntülere de iki yıldır daha az rastlanıyor. Zira burada da teknolojik donanımlara sahip bir kesim yeri var. Sen oturup bekliyorsun onlar kesip, parçalayıp, poşetleyip sana sunuyorlar.

Sağa sola kaçan boğalara biz karşılaşmadık. Hayvan karanlık ya da yarı loş ahıra kiloda daha fazla gelsin diye aylarca kapatılıp ta birden gün ışığını çıkarılınca ne yapacağını şaşırıyor tabi.   Ama başına çuval geçirilmiş kesilmek üzere bekleyenlerde oldukça fazlaydı. Hele sahibinin kendine fısıldadığını duyuyordu bazıları

 “benekli kızım ben buradayım” diye de güven içinde bekliyor işte başına geleceklerden habersizce.

 Şeker Bayramında ilk günden başlar dost, akraba ziyareti. En çok da küçük yerlerdir zaten bu adetleri yaşatan. Kurban Bayramında herkesin ilk günü telâşe içinde geçmektedir genelde. Akşam olup da yorgun argın oturunca Akıllarda kalan anılar dökülmeye başlar dudaklardan geçmiş bayramlara ait.

Babamın en çok kesmekte zorlandığı adını kibar koyduğu keçisini anlattı annem ve kardeşim. Ben o yıllarda İzmir’de olduğumdan ancak bayramdan bir gün önce gelebiliyordum o yüzdende onların arasında ki bağa tanık olma şansımda olamamıştı. Babamın, uzaktan içinde ekmek olan torbasını salladığında kibarın koşarak geldiğini anlattılar. Zor tabi bakıp büyütüyorsun, alıştırıyorsun kendine ve sende ona: olması gereken bu aslında ama yinede hüzün olur nedense hep içimde.

İki yıldır bu hüznü farklı bir boyutu ile yaşayan Göynük- Örencik Köyü’nün insanlarıyla dertleştik. Gözleri dolu doluydu anlatırken, damlalar dökülüverecek aşağıya doğru neredeyse yanaklardan. Ahırlardaki hayvanlarını toplu ölümlerle kaybeden ve varını yoğunu bu şekilde yitirip de hem maddi hem de manevi olarak çok zor durumda olan insanlar.

 “Devlet bizim derdimize çözüm bulamadı ve halada devam ediyor ölümler, komşumun 20 koyun ve keçisi, benim 4 büyükbaş hayvanım, ötekinin 3,berikinin 5 “ diye gidiyordu sayıları.

 

-          toplamda kaç hayvan kaybedildi bir rakam verebilir misiniz?

-          Çok büyük bir çiftlik adeta, en az 200 hayvan ani ölümlerle gitti. Bunun 30-40 koyun, keçi, geri kalanı ise hep büyükbaştı. Şu anda da ölümler Karacalar Köyü ile Değirmenözü Köyüne sıçradı.

-          İnceleme, tahlil, otopsi raporlarında ne çıkıyor, size ne sonuç sunuyorlar?

-          Valilikten, ziraatten geliyorlar tahlile gönderiyorlar, bir süre sonra sonuç temiz çıktı diye bize bildiriyorlar. Bütün geçimini sadece hayvancılıktan sağlayan aileler vardı, hatta kredi ile almıştı bazıları da şimdi ellerinde hiçbir şeyleri kalmadı perişan haldeler.

-          Bir ara baz istasyonları diyordunuz, şimdi de aynı görüşümü savunuyorsunuz? Ya da kaldırıldı mı vericiler?

-          Bir ana verici, iki tanede aktarıcı vardı; aktarıcıları kaldırdılar ama onunla olay bitmedi. Biz ondan çok şüphelenmiştik, bu nasıl bir hastalıksa su yolunu takip ediyor. Karacalar’dan çay geçiyor, Değirmenözü’nden de bizim köyden de. Damdan hiç çıkmayan bağlı sığırlarımızda ölüyor biz anlamadık.

-          Sebze ve meyvelerde bir hastalık oldu mu? Çürüme, lekelenme gibi.

-          O rahatsızlıklar da arttı ama biz ilaçlarla çözüm bulmaya çalışıyoruz. Bizim istediğimiz bu hastalığın nedeni bulunsun, bu dertten kurtulalım, korkudan hayvan alamıyoruz.

Ardı arkası gelmiyor bu anlatılanların, bir zamanlar onlarında ağıl ve ahırları doluydu. Şimdi ise hepsi kaybetmiş hayvanlarını da Ota, suya bağlanmış nedenleri.

“Bu otu hayvanlarımız yıllarca yedide bir şey olmadı, şimdimi dokundu? Bu nasıl iş anlayamadık? Suyu bizde içiyoruz, devletimiz bize babalık yapsın, varımız yoğumuz gitti” diyorlar, diyorlar da çaresizce boyun eğip bekliyorlar bir yardım eli.

 

Sevgi ve saygılarımla..

 Fatma Marmara

Fotoğraflar yazarımıza aittir.

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: