• resmi ilanlar
Fuat Bayramoğlu

GİTME, GİTME KAL BU ŞEHİRDE

28.11.2014 00:00:01

 

                                              

          Genç delikanlı,  Üniversite’yi bitirdiğinden bu yana 3 yıl geçmiş, bir türlü öğretmen olarak atanamamıştı.  İyiden iyiyi bunalmıştı. Bunalımlardaydı.
Bolu’da iş bulamayınca,  bir iş bulabilmek için başka bir şehre gitmeyi kafasına koymuştu.

Genç delikanlının babası:
          -Nereye gideceksin oğul, oralarda gurbet ellerde nerede kalırsın, Allah ne verdiyse burada yer, birlikte yaşarız oğlum.  Gitme, gitme kal bu şehirde! Çok tecrübesizsin daha, bitirirler seni bu acımasız gurbette. Gitme oğul gitme!
         -Baba bırak da İstanbul’a gideyim,  bu yaşta senden harçlık almak, boş boş durmak zoruma gidiyor,  içinde bulunduğum durumu kabullenemiyorum. Bırakta kendi ayaklarım üzerinde kendim durabileyim!
         -Şehirlerin şehri İstanbul’a gitmene annenin yüreği kaldıramaz. Seni çok sever bilirsin. Sensiz yapamaz. Annen nasıl dayanır yokluğuna canım oğlum.  

 -Alışalım baba. Biliyorum hepimize zor gelecek ama ben buna mecburum!

 
          Baba, Bolu’da bir ilkokulda tecrübeli bir sınıf öğretmeni, oğlu da Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim iş öğretmenliği bölümünü bitirmiş, atanamamış bir öğretmen adayı idi.
          Oğullarının İstanbul’a iş bulabilmek için gitmek istediği kararıyla, evlerinin tadı tuzu kaçmıştı. Ne de olsa evin tek oğluydu. Bu yaşına gelmiş, hiç gurbete de gitmemişti.
Evin annesi oğlunun tüm çeyizlerini hazırlasa da, bu sıkıntılardan sonra hayal kuramıyor, “gelinimiz”  lafını edemiyor, torun özleminden bahsedemiyordu.  
          Oğlu, daha gurbete gitmeden, oğlunun hasreti yorgun yüreğini yakıyor,  O’nun yanındayken bile O’nu özlüyor, bir türlü yaralanmış gönlünü Bolu’ ya sığdıramıyordu.
          Delikanlı kendince tüm hazırlıklarını yaptı. Terminale biletini almaya gitti.
***

İki saat sonra, resim iş öğretmeni adayı genç, annesinin yanına döndü.
Annesi iki gözü iki çeşme oğlunu karşısında görünce,  daha çok ağlamaya başladı.
Oğlu :
          -Anacığım hele bir ağlama bakalım. Babamın arkadaşı Çiçek Kırtasiyenin sahibi Kemal Abiyle terminalde karşılaştık. Hâl hatırdan sonra,  iş için İstanbul’a gideceğimi öğrenince, kendi kırtasiye dükkânına eleman aradığını, yanında çalışmamı teklif etti. Birlikte oturduk, konuştuk. Gurbette ev kirası, ısınma derken, orada elimde kalabilecek paradan, daha çoğuna maaş karşılığı Kemal Abiyle anlaştık. Hem Bolu’da işte çalışır, buralarda sınavlara hazırlanır, hem de sizden de ayrı kalmamış olurum, dedi.
          Ana oğul, bütün güçleriyle birbirlerine sarıldılar. Annenin iki gözü iki çeşmeydi.  
Dünyalar,  annenin olmuştu. Hemen cep telefonuna sarıldı.  Öğretmen kocasını aradı:
        -Bey, oğlumuz İstanbul’a gitmekten vazgeçti, şu senin kırtasiyeci arkadaşın Kemal Bey var ya, Onunla terminalde karşılaşmışlar.  O’da, oğlumuza kırtasiye dükkânında tezgâhtar olarak çalışmasını istemiş. Ayrıca boş vakitlerinde de dükkânda KPSS ye çalışırsın demiş. Oğlumuzda, İstanbul’a gitmekten vazgeçmiş. Şimdi eve döndü, Allahütealâ kırtasiyeci Kemal Beyden razı olsun, dedi.
Sınıf öğretmeni baba :
-Vay, çok iyi haber bu! Çok sevindim, Allaha hamdolsun, esas senin gözün aydın hanım, bak duaların kabul oldu, dedi.
          Sınıf öğretmeni baba, hanımın adına çok sevinmişti. Oğlu da yanında pişmeliydi.
***

Delikanlı ayda 1000 Türk Lirası ücret alacak, sabah dükkânı erkenden açacak ve akşam saat 18.00’e kadar kırtasiye dükkânında duracaktı.  Hafta tatilini ise sadece pazar günü kullanabilecekti.

***

Üçüncü ayında, delikanlı işine aksatmadan gidiyor, derslerine de çalışıyordu. Aldığı maaşıyla da kendine bir iphone telefon almıştı.   

***

İki eski arkadaş olan sınıf öğretmeni baba ile Kırtasiyeci Kemal Bey, her zaman buluştukları o sabahçı kahvehanesinde gene bir araya geldiler.
Çaylar söylenmiş, sohbete çoktan geçilmişti.
Sınıf Öğretmeni baba, Kırtasiyeci Kemal Beyin eline dördüncü keredir gene 1000 Türk Lirası uzattı ve tutuşturdu. Kırtasiyeci Kemal beye hürmetle bakarak:
-Her şey için çok teşekkür ederim, iyi ki varsın çocukluk, sırdaş canım arkadaşım “ dedi
Kırtasiyeci Kemal :
-Şeyyyy,  nasıl desem bilmem ki,  biliyorsun işler son iki yıldır iyiden iyiye kesat. Emin ol vergilerimi  bile zar zor ödeyebiliyor, borç harç içinde yaşıyorum. İşler belki düzelir diye bekliyorum.  Durumumu en iyi sen biliyorsun. Bu zor durumu bir atlatabilsek,  dedi.
Birbirlerinin sırdaşı olan iki arkadaştan, sınıf öğretmeni :
-Sağol Kemal Bey, sayende hanımım çok mutlu. Oğlumda huzurlu. Oğlumun aldığı 1000 Türk Lirası maaşı,  benim sana verip, senin de oğluma verdiğini, oğlum asla bilmesin.  Oğlum, yeter ki yanımızdan gurbet ellere gitmesin, diyebildi öğretmen baba.
Kırtasiyeci Kemal Bey, çocukluk arkadaşı için her fedakârlığı seve seve yapardı. Çocukluk arkadaşının oğlu, aynı zamanda kendi çocuğu sayılırdı.
Kırtasiyeci Kemal Bey, emanet 1000 Türk Lirayı, suçlu gibi alıp, ceketinin iç cebine, itina ile yerleştirdi.
***

Öğretmen baba ile Kırtasiyeci Kemal Beyin içini esasında kemiren bir dert daha vardı. Yaptıkları esasında bir şekilde alenen hileydi.  Bu hareketleri “Hile-i Şerriyye” kabul etseler de,  yanlış yaptıklarını bilseler de, bir türlü yanlışta olduklarını birbirlerine de söyleyemiyorlardı.  Tekrar buluşmak üzere ayrıldılar.
Akşam ezanları okunmaya başladı. Babanın diline inceden inceye bir dua dolandı. Allahütealâ’nın her şeyi çok net bilmesinden dolayı, O’ndan çok utandı.  Başı yere düştü. Yapabildiği tek şey ise, aşamadığı dertlerini gözyaşlarıyla birlikte sessizce mırıldanmaya başladı…

             

 

 

YORUMLAR  (Toplam 6 yorum)

  • Hülya ÇINAR  (01.12.2014 19:32:55)

    Her hikayeniz ayrı bir duygusal. Bu hikayeyle de atanamayan binlerce öğretmenin durumunu hatırlattığınız için ayrıca teşekkürler.

  • Fatma Marmara  (01.12.2014 18:43:54)

    Atanamayan resim öğretmenlerini öyle güzel anlatmışsınız ki. Okudukları yıllar heba olup gidiyor ve her biri başka işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Bu çalıştıkları işlerin ağır koşullarında da maalesef KPSye hazırlanma imkânı bulamıyor. Bir yığın değerli geleceğin sanatçıları da maalesef bu şekilde yok oluyor. Bir de burada çocukları için bu şekilde çabalayan aileleri de gözler önüne sermişsiniz. Her zaman ki gibi müthiş bir yazı kaleme almışsınız. Ellerinize sağlık Fuat Bey

  • Derya  (30.11.2014 12:31:43)

    Hocam yazılarınızı ilgi ve merakla takip ediyoruz . Size ve sizinle bizi buluşturan Bolu Ekspres ailesine çok teşekkür ediyoruz .

  • metin demir  (29.11.2014 19:34:45)

    dünyanın halleri . Hayat iş bu te

  • Burçin Uzun  (29.11.2014 14:21:55)

    Yazılarınız bizleri mutlu ediyor. Çocuklarımız ailemiz sizin yazılarınızı bekliyoruz sayın hocam. Her hafta farklı bir bakışla yola devam. Size gazete exprese teşekkürler.

  • Recai SONKÜR  (29.11.2014 10:08:20)

    Kaleminiz durmasın. "Herkesin kazanı kapalı kaynar içinde ne kaynadığını kimse bilmez." Türünden bir yazı. Ülkemde bunlarında olduğunu yazan kalemkârların da olması manidar.

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: