• resmi ilanlar
Fuat Bayramoğlu

Üçüncüsü Allah olan iki dosta, kimse zarar veremez.

04.12.2014 18:11:18

  Medine’de Müslümanların sayısı çoğalıyordu. Medine de, bir bakıma İslam beldesi olmuştu.

Mekke’de Muhammedileri yok etmekten başka çare yok diyorlardı müşrikler. Mekke’de garip müslümanları muhasara altında tutarak yok etmekti gayeleri.

Medine ve Mekke müslümanları birleşirlerse, tüm saltanatlarının, dünyalıklarının gideceğini biliyorlardı müşrikler…

Kudurdular,

Her gün zulm, her saat işkence, her fırsatta aşağılama ve eziyet…

Zulm arttıkça, kötülükler çoğaldıkça, hayret ki hayret, müslümanların sayısı da hızlı şekilde artıyordu.

***

Medine, Mekke’nin dış dünyaya açılan kapısındaki ilk önemli kapı. Medine, Mekke’nin boğazına sarılmış gibi sanki. Sıkarsa nefesini kesecek, sıkmazsa Mekke rahat nefes alıp nefesini verecek. Zalim kâfirlere göre, Medine asla Müslüman memleketi olmamalıydı.
              Mazlumlarda tâkat kalmamıştı. Nefes alabilmek, özgür olabilmek için Efendimizden izin istediler.

Sabır tavsiye eden Efendimiz, bir gün izin verdi. İmanlı ve ihlâslı olan Mekkeli müminler, Efendimizin izniyle,  gruplar halinde Medine’ye hicrete başladı. Medine’ye gidenler çoğaldıkça, Mekkeli zalim kâfirler korkuyor, endişeye düşüyor ve kuduruyordu.

Kâfirlerin zulümleri çok arttı. Medine’ye gidenlere, gitmek isteyenlere olmadık işkenceler başladı. Her yanda terör estiriyorlar, işkenceler yapıyorlardı.

 Medine’de esen kardeşlik rüzgârlarının varlığından da rahatsız oluyorlardı. Ensarın ve muhacirlerin birbirlerine olan asırlara emsal olacak kardeşliği, dayanışmayı ve muhabbetinin etkileriyle kitleler,  gruplar halinde Müslüman olmalarını da, hazmedemiyorlardı.

***

Hazret-i Ebu Bekir; büyük ve asil dost, Allah’ın Resûlüne soruyor:

-Ben de gidebilir miyim?

İki cihanın sultanı, sadık dostunu yanlarından ayırmak istemiyor:

-Sabret. Öyle ümid ediyorum ki, Allahü teâlâ bana da müsaade edecektir. O vakit birlikte hicret ederiz, buyurdular.

Ebu Bekr (radıyallahü anh) Peygamber aşığı, öyle seviniyor ki, yere göğe sığamıyor:

-Ah, ne diyorsun ey Allah’ın Resulü. Anam babam uğruna feda olsun, bu mümkün mü?

İki cihanın sultanı, can dostuna tebessüm ederek müjdeliyor:

-Evet, mümkün…

***

Mekke’nin kâfirleri, dünyanın sahte, geçici nimetleri ellerinden gitmesin diye, akıl almaz bir karar aldılar.  Şeytanın verdiği fikir gereği, değişik kâfir kabilelerin en kuvvetli gençlerinden oluşacak bir grupla, Allahın Resulünü öldürmeyi planladılar. Kendilerine göre bunu sözde uygulayacaklardı.
                                                                                 ***

Hicret başlamıştı. Çileli ve rahmani yolculukla Sevr Mağarasına vardıklarında gece vaktiydi. Ay, her tarafı gündüz gibi aydınlatıyordu. Peygamber Efendimizin nalini parçalanmış, mübarek ayağı kanıyordu. Ebu Bekir efendimiz, izin alarak önce mağaraya girdi. Kendilerine zarar verecek her şeyi temizledi. Oralardaki delikleri gömleğini parçalayarak, çaput yapıp bütün delikleri kapattı.  Bir deliğe çaput yetmemişti ki, oraya da ayak tabanını bastırdı.
              Çok yorgun düşen Sevgili Peygamberimizi içeriye davet etti. Sevgililerin en sevgilisi başını arkadaşının dizine koyarak, uyumaya başladı.

 

Mağarada yerin altında olan ve dışarı çıkmak isteyen bir yılan, delikten gelerek içeriden Hazreti Ebu Bekir’in ayağını soktu. Ebu Bekr’in canı öyle yandı ki, kendini ne kadar sıktıysa da, gözlerini kıstıysa da, gözyaşlarını tutamadı.
            Dizine başını koyarak yatan ve her şeyden herkesten çok sevdiği Resul efendimizin rahatsız olmaması için çok dirense de,

Bir iki damla, istemese de, Peygamber efendimizin nurlu yüzüne damladı. Efendimiz, hemen uyandılar ve Ebu Bekir’e niçin ağladığını sordular.

-Yılan, dedi Hazreti Ebu Bekir, ayağımı soktu ya Resulallah..

Sevgili Peygamberimiz, yaraya mübarek tükürüklerinden birazcık sürdüler, acı derhal dindi.
                                                                               ***

Kâfirlerden çok iyi iz süren, Ebu Kürz, kalabalık nasipsiz eşkıya ile birkaç dünya menfaati uğruna, iz sürerek Sevr mağarasını buldu. Yanındaki kâfirlere, Efendimizin daha öteye de gidemeyeceklerini söyledi. Bulduk dediler zalimler, bulup yok edeceklerdi güya…
                                                                             ***

Sesler iyice yaklaşıyordu.

Ebu Bekr hazretleri çok üzüldü, gözyaşlarını tutamaz oldu.

-Niçin ağlıyorsun kardeşim?

-Ya Resulallah, korkum kendim için değil. Şayet Hazretiniz’e bir zarar gelirse İslâm dini mahvolur. Buna müteessir oluyorum.

-Hayır, üzülme! Allahü teâlâ bizimle beraberdir.

-İşte, mağaranın ağzına dayandılar; eğilseler bizi görecekler..
                                                                              ***

En kritik an. Ancak, tevekkül de zirve noktada.

Peygamberimiz“aleyhissalâtüvesselâm”  , Allahü teâlânın himayesinden en ufak ümitsizliğe düşmeden arkadaşına cesaret telkin diyor. İşte tarihe altın harflerle gecen unutulmaz, unutulmayacak, yaşatılacak cümlesini ifade etti :

Üçüncüsü Allah olan iki dosta kimse zarar veremez”
               
              Üçüncüsünün dost olarak Allahü teala’nın olduğu, O iki mübarek dosta, hiçbir şey zarar veremedi!
                                                                             ***

Asr-ı saadetteki arkadaşlığın hakikatine, sevgi ve aşkın varlığına bu gün, 2014 yılında 21. Asırda,  günümüzde çok muhtacız. O nedenle Eshab-ı Kiramı (Radıyallahü anhüm) çok sevmeli ve onları çok iyi anlamalıyız. Kurtuluşumuz umarız ki Eshab-ı Kiramı ve varislerini sevmekten geçer. Üçüncüsü Allah olan dostlukları,  ailemizde, evimizde,  işimizde, sokağımızda, köyümüzde, ilçemizde, ilimizde, ülkemizde, dünya üzerinde oluşabilmesi, gerçekleşmesi umuduyla…


Kaynak: Yazar Sayın Rahim Er. Türkiye Gazetesi Yayınları- Kitabın adı: Sevgili Peygamberim seri kitaplarından, Hicret kitabı   –Baskı yılı 2011.  Bu akıcı dille ve ihlâsla yazılmış eşsiz nadide eseri okumanızı tavsiye ederim, efendim.

 


(Not: 3 Aralık Engelliler Günü ile ilgili yazdığım yazımın, evdeki bilgisayarımın çökmesi nedeniyle, gazetenizin baskıya gireceği vakitte, o yazıyı  kurtaramadığım için yayınlayamıyoruz. . )
 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: