• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

BAMBAŞKA SEVDA, BÜYÜK BİR TUTKU

14.12.2014 18:00:01

1.Bölüm

 

Öyle bir tutku ki şartlar ne olursa olsun her şeyi ardında bıraktırıp, kendine koşturan, öyle bir sevda ki uykulardan uyandırıp çağıran, rüyalarında bile sürekli yer alan, öyle büyük bir aşk bu; doğanın aşkı. Yine bu büyük tutkuyla sarılıyorlar sımsıkı; dik yamaçlara, kayalara.

 

Hep görürüz onların çektiği fotoğraflarla zirveden etrafın kuş bakışı görselliğini ya da kendilerinin tırmanış karelerini. Bilemeyiz ne şartlarda, ne şekilde o zirvelere gidildiğini.  Tıpkı perde arkası, kamera arkası yaşananlarda olduğu gibi biz sadece kamera önünü veya sahnedeki gösteriyi görürüz. Ama merak da ederiz ne şekilde çıktıklarını, neler yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını o zirveye ulaşmak için; hatta ulaştıklarında bile. Ben de bu hafta tüm bunları öğrenmek için ziyaret ettim; zirvelerin, ziyaretçilerini.

 

İBUDAK Danışmanı, AİBÜ BESYO da Yrd. Doç. Dr. Güçlü Özen ile ekibinde bulunan BESYO da öğrenim gören Fatih Palabıyık ve Mimarlık da okuyan Emircan Uysal’ı dinlerken,  bana bunları hissettirdiler. Zaten kendileri de bunun böyle olduğunu dile getirdiler.

 

Neden dağlar dediğim de o bize gelmiyor, binlerce yıldır orada, biz ona gidiyoruz diye başladı sözlerine Güçlü Özen: Niyesi yok aslında. Neden yaşıyoruz? İnancınızdan dolayı sınav dersiniz, geldik gidiyoruz dersiniz,. Yani öyle tanımlanmış, zamandan bağımsız, bütün kültürler için kabul edilmiş bir cevap yok. Böyle bir branşla uğraşıyorsunuz ve aslında her sportif faaliyette olduğu gibi bir sosyalleşme var. Ayrıca spor yaptığınız zaman bilişsel yönden gelişirsiniz. Bedensel yönden gelişir, kuvvet ve hız kazanırsınız.

 

 

Gidiyorsun, istiyorsun. Gece aniden rüyadan uyanırsın, bir yere gittiğini görürsün. Bir bakarsın ki avuçlarının içi terlemiş, tırmandığını düşünürken. O zaman anlarsın ki dağ seni çağırıyor. Niyesi yok. Böyle bütün bedenini kaplar, gitmek için birçok şeyi feda edersin. Sınav, ev, çocuklar, yaşantısal sorunlar, sorumluluklar hepsini bir şekilde ayarlar ve gidersin. Bu kadar kuvvetli bir arzudur. Tabi ki herkeste aynı durum olmaz. Bu her şeye karşı böyledir. Farklı fıtratlardayız, farklı insanlarız neticede. Ama bu doğa arzusu böyle bir şeydir. Çok şeyden fedakârlık edilip, gidilir. Ekonomik olarak da fedakârlıkta bulunursun. Burada ki tüm konforu bırakıp da gidiyorsun. Hayatta yol almana bir hedef koyarsın. Zirveye varmak hedeftir ve mesleki kariyer anlamında size hiç bir şey katmaz.

 

-Tutkunun karşılığında bir ödül var mı?

Güçlü Özen: Karşılığında da hiçbir şey yok. Yaptın özünel bir şey. Bir şeyi yapmış olmanın tek ödülü vardır, o da bunu yapmış olmak. Hep sorarlar “Çıktın indin, maaşına zam mı yaptılar?”  yok, böyle bir şey. Ya da “Geri ineceksin, neden çıkıyorsun?” Sonuçta şuraya bakmak lazım! O dağ binlerce yıldır orada. Biz koca okyanusta bir küçük su zerreciğiyiz. 50 belki 60 sene yaşarız. Yani çıktın, sana vermiyorlar orayı. O orada duruyor; sen onu ziyaret ediyorsun aslında.

 

 

-Dağların aşkına ödenen bedel nedir?

Güçlü Özen: Bir başka spor dalında örneğin: basketbol da antrenmanımı yaptım çıktım arkadaşımla beraberim, güne devam ediyorum ama burada öyle değil. Başka bir coğrafyaya gidiyorsunuz. Telefon çekmiyor, bilgisayar yok, televizyon yok, burada alışkın olduğun uyarıcıların hiç biri yok. Bekliyorsun, kitap götürüyorsun ama kaç tane kitap götürebilirsin? Sırtında taşıyorsun ki yaşadığın başka kaygılardan dolayı çok odaklanamayabilirsin, sevdiğin yok, arkadaşın yok. Ama gidersin! Bütün bu bedelleri ödersin. Yukarıya çıktığınızda nefesiniz azalır ama görüş açınız artar. Bir bedel ödüyorsunuz fakat dünyaya bakış açınız değişiyor.

-Her çıkış son niyetiyle mi, yoksa bir sonrakine dağın daveti mi?

Güçlü Özen: Zirveye geldiniz bitti. Hayır, böyle bir şey yok. Çıkılacak o kadar çok zirve var ki. Bir üstü, bir üstü sonu yoktur bunun. Aynı yüksekliktedir ama farklı rotaları vardır. Yapılabileceklerin sonu yok. Aslında bu yaşantı ile ilgili bir şey. Herkes kendini ifade etmek istiyor bir şekilde. Biri şiir yazabilir, biri resim yapar, biri enstrüman çalabilir, bir diğeri sanatla uğraşır. Herkesin bir kendini ifade etme şekli vardır. İçinizde bir şarkı var. Mesele budur. Bu şarkıyı söyleyecek yolu bulabiliyorsan tamamdır. Benim için bu şarkı dağcılık ama arkadaşım için başka bir şeydir. Biz bu sözleri ortaya koyabiliyorsak, kendimizle de yavaş yavaş barışmaya başlarız. Öbür türlü kelimeler içimizi zehirlemeye başlar. Önce kendimizi zehirleriz, sonra yakınlarımızı, daha sonra da toplumu.

Devam edecek 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: