• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

ZİRVELERİN ZİYARETÇİLERİ 3. ve son Bölüm

29.12.2014 00:00:02

Zirvelerin ziyaretçilerinden dinledim, o gördüğümüz fotoğrafların arkasında ki yaşananları. Son bölümde yine sizlere, onların bu büyük sevdalarını aktarmaya devam ediyorum.

 

Tırmanışta yaşadığınız sorunlar ve zorluklar nelerdir?

Her seferinde alışkın olmadığınız bir yere, farklı bir coğrafyaya, farklı bir ortama giriyorsunuz. 6-7 saat yürüdünüz geldiniz; çadır kurup, yemek yapacaksınız. Sıcak duş alamıyorsun, yatacağın yer soğuk, karların üstündesin. Çok yorgunsun, uyku tulumuna giriyor, ısınamıyorsun. Su yok. Karları eriteceksin. Fırtına varsa çadırdan çıkamıyorsun. Çadırın içinde 24 saat yatıyor ve bekliyorsun. O daracık alanda yatmak da beklemek de çok zordur, vakit geçmez.

 

Bunalım, endişe ve kaygılar yaşıyor musunuz?

Yukarıya doğru giderken her zaman bir endişeniz var. Evinizde değilsiniz dik bir yamaçtasınız. Güvenlik endişesi taşıyorsunuz. Tuttuğunuz kaya farklı ve size bağımlı olmayan başka tehlikeler de var. Tuttuğunuz kayanın kopması, çığ düşmesi gibi. Tabi ki ölçüm yapıyorsunuz, araç gereciniz, öngörünüz, bilginiz var. Sürekli bir kontrol ve bu kontrole dayalı bir hareket de var. Şartlar uygun mu? Hava kararmadan ulaşabilecek miyiz? Hava şartları uygun mu? Değilse sadece bekliyorsunuz. Hava açacak mı, açmayacak mı? Zirve yapabilecek miyiz, yapamayacak mıyız? Kaygısı içinde. Çünkü bir amaç için gittiniz. Yabancı yer tabi kaygılarınız var. Bunlarla baş etmeyi öğreniyorsunuz. Sonuçta kaygısız ve sorunsuz bir hayat yok.

 

Uygun olmayan koşullardan dolayı, tırmanış yapamadan geri döndüğünüz oluyor mu?

Dergilerde görüyorsunuz çok güzel fotoğrafları, adamlar zirveye çıkmış ve fotoğraf çekmiş. Bir bakın bakalım arkasında ne kadar ter, kan, gözyaşı, emek var. Belki o adam onuncu kez gidiyor oraya. Defalarca gitmiş hava koşulları olmamış, kar koşulları uygun olmamış, belki fiziksel yeterliliği olmamış, ağlamış, zaman ayırmış, para ayırmış ama daha önemlisi hayalleri var ve yarıdan dönüyor. Bunun için bir sene çalışıyor antrenman yapıyor, hızını artırıyor, tekniğini geliştiriyor. Hava durumunu daha iyi takip ediyor, koşullar uygunsa zirveyi yapıyor. Şartlardan dolayı zirveye vardık ya da zirveye varamadan geri ineceğiz. Bu bir tercih meselesi ve eğer koşullar uygun değil ise sonunda şöyle bir gerçek de var. Başka bir zaman da gidebilirsin. Bunlar işin teknik kısımları ama duygu anlamında böyle olmuyor.

 

En zor anı yaşarken düşünceleriniz, neler hissediyorsunuz?

Anı yaşamakla ilgili bir şey vardır. Soğukta gidiyorsunuz,  işte anı yaşarsınız. Ayaklarınız o kadar çok üşüyor ki başka hiçbir şey düşünemezsiniz. Ne geçmiş, ne gelecek. “Yürüyorum, ısınmam, ayakta kalmam ve güvenli noktaya ulaşmam lazım!” O anı çok yoğun hissedersiniz.

 

O anı yaşarken, “tüh çıkmasaydım” gibi bir şey geçti mi içinizden?

Emircan Uysal: Aslında bir proje belirliyorsun, çalışıyorsun, olmuyor. Çıkmasaydım! değil de “niye olmadı?” diye kendi içinde bir şeyler yaşıyorsun.

Fatih Palabıyık: Kaya tırmanışları dağ tırmanışına göre daha rahat, daha lüks. Fiziki kapasitenin yüksek olması gerekiyor ama dağlar daha yıpratıcı oluyor. Kampa gidiyorsun saatlerce yürüyorsun, canın sıkılıyor, yoruluyorsun ve bazen “ne işim var, burada ne yapıyorum?” Diyorsun. Tüm bunların sonunda zirveye çıkıyorsun. O manzarayı görmek, başarma duygusunu yaşamak, tüm olumsuz düşünceleri siliyor. Bakış açısı da genişliyor. Şehre geldikten sonra, hemen tekrar gitme isteği oluşuyor. “Bu defa farklı bir yere gideceğim”, “farklı bir rotadan gideceğim” gibi.

 

Güçlü Özen: Doğa sporlarında şöyle bir şey vardır. Eylemi yaptığınız anda değil de daha sonrasında yaşarsınız böyle bir mutluluğu. Zira yaptığınız anda bazen kızıyorsunuz. Çünkü saatlerce yürüyorsunuz, açsınız, susuz kalmışsınız, bir de güvenlikle ilgili de belki kafanızda düşünceler var. Alıştığınız yerde olmak istiyorsunuz, “bir bitse de dönsem” dersiniz. Öyle dönemler olur ki o tırmanıştan kaçarak dönmüşsünüzdür. Artık rotayı bitiremeyeceğiniz belli olmuştur. Kafanızda o başarısızlık ağrısı, omuzlarınız yorgun onca yükü taşımışsınız, aşağıya şehre kaçarak dönersiniz. Artık güvenli bir noktadasınız, yemek yediniz, su içtiniz, o gece başlar tekrar gitme isteği. Çok enteresandır, daha 24 saat geçmeden plan yapmaya başlarsınız.  İnsanın büyük ikilemidir bu.

 

Sizin 1. ayağını gerçekleştirdiğiniz bir projeniz de var. Bundan bahsedebilir misiniz?

Güçlü Özen: Türkiye ve yurt dışında birçok dağlara gittik. 3bin de yaptık, 5 binlik bir dağa da Gürcistan ‘da 7binlik dağa da gittik. Bizim, ilk ayağını geçen sene Afrika Kıtası’nın en yüksek yerine Kilimanjero Dağları’na giderek gerçekleştirdiğimiz “Üç Kıta Bir Maraton, Projemiz” devam ediyor. Bu proje: üç kıtanın üç en yüksek dağına çıkıp ve bir de Avrasya Maratonu koşmak. 

 

İkinci ayağı ise 2015 Şubat ayında Güney Amerika’da ki Aconcagua Dağı. 7 binlik bir dağ. İnsanlarda bunu yapabilecek potansiyel var. Bu çocukların hayalleri, hedefleri ve çabaları var. Ekonomik şartlar bizim bu projemizi çok zorluyor. Bizler aslında üniversitenin adıyla, Türkiye’nin adıyla, Bolu’nun adıyla gidiyoruz. Buradan duyarlı insanlarımıza, firmalarımıza sesleniyorum.  Sizler yardımcı olup harekete geçirirseniz, bir tohum ekmiş olacaksınız. O çocuğun içine bir hayal ekiyor, suluyorsunuz. O farkında bile değil ve yeşeriyor. Onun bu hayalini birlikte gerçekleştirelim ve bizde sizin adınızı, firmanızın flamasını başka ülkelere taşıyalım, dünyanın en yüksek dağlarına dikelim. Bize yardımcı olan firmalara işletmelere, ücretsiz kişisel gelişim dersleri vermeye de hazırım. Teşekkürlerimi sunuyorum.  

 

Sayın Yrd. Doç. Dr. Güçlü Özen, Sayın Fatih Palabıyık ve Sayın Emircan Uysal Beylere bu güzel sohbet ve değerli bilgiler için ben de teşekkürlerimi sunuyorum.

Sevgi ve saygılarımla..

 

Fatma Marmara 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: