Üçü erkek biri bayan dört genç Belediye otobüsünün gelmesiyle birlikte neşe içinde otobüse bindiler. Belediye otobüsünde, bir o ayakta kalmıştı. Delikanlılar şoförün arkasındaki üç kişilik boş yeri doldururlarken, dördüncü delikanlı da onların hemen yanı başında dikilmeye başladı.
Yer bulamayan uzun saç sitiliyle, hafif sakallı, yapılı, uzun boylu 19 yaşındaki Eğitim Fakültesi’nde okuyan yakışıklı dikkat çekici bir delikanlıydı.
Üniversiteden arkadaşı Şule seslendi:
-Gel sen otursaydın buraya Kaya, dedi
-Sağ ol kanka ne fark eder yahu, ha sen ha ben,
-Bu gün senin doğum günün, bu gün bari sana bir kıyak geçelim,
Arkadaş grubu, delikanlılığın, kardeşliğin verdiği güvenle kıkır kıkır gülüşürlerken, bir arada oldukları günün sonunda ayrılacak olmalarına da üzülüyorlardı.
-Yahu, ne güzel eğleniyorduk, şimdi eve gitmenin sırası mı?
- Kanka, babam tutturdu, evde de doğum günü kutlaması yapacağız diye, ablam da, sırf İstanbul’dan benim için geliyor, bu akşam teyzeler, dayılar hep bizde olacaklar. Valla gitmezsem peder bey beni dümdüz eder. O zaman nüfus kaydımı sizin aileye aldırmak zorunda kalırım!
Hepsi de kıkır kıkır gülüştüler.
-Baban da sert adam, bizi de gebertir mi?
-Evet, O zaman da cesetlerimiz yakışıklı olur be!
Gençler kendi aralarında Kaya’nın doğum gününü bir cafede kutlamışlardı. Kaya’ya hediyelerini de vermişlerdi. Kaya poşetler içindeki hediyelerden memnundu. Hediyeden çok sevildiğini iyi biliyordu.
Kaya’nın çalan telefonunun sesi, sohbeti yarıda böldü.
-Buyrun ! Geldin mi? Eve mi geçtin? Bir tanesin valla! Tamam, canım benim, hadi bay bay..
Kaya’nın üniversiteli arkadaşı Şule:
-Arayan kim?
-Ablam, İstanbul’dan gelmiş, eve geçiyormuş,
Şule sevinmiş gibi yapmasına rağmen canı sıkılmıştı. Yapmacık olarak:
-Öyle mi? Tebrikler, gözün aydın!
-Sağol kanka!
Kaya’in telefonu tekrar çaldı. Kaya ekrana baktı ve ciddileşerek :
- Buyur babacım! Arkadaşlarlayız! Tamam baba! Evet evet!
Kaya’nın arkadaşı Tuna:
- Oğlum sana iyi geceler dileyelim. Ne yapalım bu gece birlikte olamayacağız.
Kaya, Şule’ye :
-Şule telefonumu tutar mısın, poşetler elimi acıttı, elimi bir yenileyeyim!
Şule telefonu elinde tutarken, fermuarını alel acele açtığı çantasını, büyük bir kepçeyle sulu yemeği karıştırır gibi, hızla karıştırarak çantasının içinden parfümünü buldu, Kaya’nın üstüne başına sıkmaya başladı.
-Ne yapıyon kanka, bu bayan parfümü?
-Bırak şimdi bayanı mayanı da berbat şekilde ter kokuyorsun,
Gençler, delikanlılığın verdiği çocuklukla sesli sesli gülüştüler.
***
(…….) taksi kavşağından D100 karayoluna çıkan belediye otobüsü, terminal yönüne yol almaya başladı. Belediye Otobüsü, köprüyü geçmeden önceki sağa ayrılan yola doğru dönmek istediğinde, çevre yolundan D100 yoluna 50 promil alkolle bodoslama giden kamyonet sürücüsü, yol kenarındaki bayanları dikizlemek ve onlara laf atabilme telaşındayken, sinyal işareti vermeden direksiyonu sola kırdığında belediye otobüsüne yandan daldı.
Belediye otobüsü, yönünü tekrar D100’e gayri ihtiyari çevirdiğinde, seyir halindeki çekicinin dorsesine yandan çarptı.
Bütün bu olanlar çığlıklar, gürültüler ve metal ve tangır tungur sesleri 3-5 saniye içinde oldu. Belediye otobüsü de nihayetinde durdu.
Herkes gömüldükleri koltuklardan kafalarını ağır ağır çıkarmaya başladı.
Manzara berbattı. Ortada bir dram vardı. Hafif yaralanmalar da vardı.
Ayaktaki tek yolcu Kaya, ilk anda savrularak, ön cama sert şekilde çarpmış, daha sonra da, dorsesinin demirine kafasını feci şekilde vurduğunda, her yana kıpkırmızı damlalar sıçrarken, Kaya, oracıkta son nefesini vermişti.
Herkes şaşkındı. Korku içindelerdi.
Tiz bir telefon sesi acı acı çalmaya başladı ve susmak bilmiyordu!
Çalan Şule’nin elindeki Kaya’nın telefonuydu.
Ekranda “Canım Babam” yazılı telefonu tutan Şule’nin gözleri fal taşı gibi açılmış halde telefonu açtı: Konuşmak istedi, nutku tutuktu.
Telefondaki ses:
-Evlat, Bu gün senin doğum günün ve,
Herkes burada, sadece sen yoksun, gelsene yahu !
Yurt dışındayız ve her cuma yazınızı merakla bekliyoruz. Bu h Laftada sonu üzen bir yazı ile final olsa da, alkol ve trafiğin önemi herkesi üzüyor. Hocam sağol. Selamlar