• resmi ilanlar
Fatma Marmara [email protected]

ŞEHİDİMİZ UZMAN ÇAVUŞ ZİYA SARPKAYA'YA VEDA EDERKEN

02.08.2015 12:15:20

 

İşlerimi halletmek için dışarıya çıkmıştım. Telefonum çaldı. Arayan erkek kardeşimdi.

“Abla Ziya vurulmuş, teröristler vurmuş” dedi.

İnanamadım!

“Yanlış duyumdur, isim benzerliğidir.” dedim.

Kardeşim; “Abla doğru, annem söyledi, hatta şimdi Neriman ablalardaymış” dedi.

Telefonu kapatıp hemen annemi aradım.

Daha alo bile demeden “anne doğrumu? Ziya’yı mı vurmuşlar?” 

Annemin telefonun diğer ucunda ağlayan sesi kulaklarıma doldu?

“Doğru. Salim abinle telefonda konuşuyormuş, bankadan para çekip dönecekmiş, tam o anda silah sesi duymuş ve telefon kesilmiş. Ardından da internetten öğrenmiş. Telefon kapanmadan da Ziya’nın ‘hakkını helal et baba’ deyişini de duymuş.”

Elim ayağım boşaldı, boğazıma bir şey düğümlendi. Gözyaşlarımı tutamıyordum.

Sabah erkenden yola koyulduk. Yol boyu yoğun bir trafik vardı. Akın akın Göynük’e hareket eden sivil, polis ve askeri araç trafiği.

Göynük’e girdiğimiz anda bütün evlerin balkonlarında, pencerelerinde al bayrağımızın dalgalandığını gördüm. Caddeler, yollar, sokaklar ve hatta dağlar bile bayrakla donatılmıştı. Bir kez daha acı, hançer gibi saplandı yüreğimize.

Göynük’te kapı komşumuz. Annemlerle de her an, her gün acıda tatlıda bir aradalar. 

Evlerimizin önü, içi aramızda ki yol her taraf ta kalabalık toplanmıştı. Sürekli artmaya da devam ediyordu.

Neriman ablanın yanına koştum. Kapının önünde perişan haldeydi. Sarıldık gözyaşları içinde. Düğüm düğüm oldu cümleler, sözcükler. Nasıl söylenebilirdi ki?

Birer hafta ara ile çocuklarımızı dünyaya getirmiştik. Kızımla aynı yaşta, birlikte büyüdüler, birlikte oynadılar. Birlikte ağlayıp, güldüler.

Ziya’nın ablaları Hülya ve Deniz kendinde değildi, kanepenin birer ucunda yarı baygın haldeydiler.

Salim abi; yola kurulmuş çadırın altında ki sandalyede güçlükle oturuyordu. “Başımız sağolsun, Rabbim sabır versin” diyebildim zorlukla. Söylenemiyordu ki dil susuyor, gözyaşları durmadan akıyordu. Sessiz iletişimle acılar paylaşılıyordu. Sabır dileniyordu, eriştiği makamın yüceliğinden bahsedilirken.

Çok gençti çok… Yuva kurma hazırlıkları içindeyken, düğününü görmeyi beklerken olacak şey miydi bu?

Hangi kirli el uzanmıştı oğlumuza? Hangi kanlı el? Sinsi, kalleş, insan olamayan! Bir kez daha buladın elini gencecik insanın, bir meleğin kanına!

Ziya melek gibi bir çocuktu ve en güzel makama binlerin tekbirleri eşliğinde, dualarla yine melek gibi gitti.

Ziyamız şimdi cennette, sen düşün gideceğin cehennemi!

Şehidimiz Uzman Çavuş Ziya Sarpkaya’yı taşıyan helikopter gökyüzünde görüldüğü anda yine feryatlar yükseldi. Şehidimiz askeri araçla semalardan süzülerek Beybahçesi’nde ki stada iniyordu.

Herkes biliyordu bunu ama bilinen bu gerçeği kimse kabullenmek istenmiyordu. Helikopterin sesi, gerçeği bir kez daha hissettirdi. 

 

Çevre illerden ve ilçelerden binlerce kişi akın akın şehidi için Göynük’e geldi. Bu güne kadar görülmemiş bir kalabalık olduğunu söylüyordu Göynüklüler.

“Biz böyle kalabalığı panayırda bile görmedik” dediler.

Kimler yoktu ki herkes oradaydı. Cami avlusu, etraf, yollar her yer doluydu. Her taraf doldu taştı.

Kortej eşliğinde, Sofuali Mezarlığına götürülürken şehidimiz önde uçuyordu sanki ve tüm insanlar arkasında ona yetişmek için adeta koşuyordu. Ne kadar güzel bir makamdı ki gittiği yer, uçarak geçti kilometrelerce mesafeleri.

Şehidimiz tekbir ve dualarla uğurlanırken son yolculuğuna; aynı acılı eller kalktı semaya, teröre, teröristlere, katil, canilere ah ve beddua ile.

Sevgi ve saygılarımla…

 

 

 

YORUMLAR  (Toplam 1 yorum)

  • Fuat Bayramoğlu  (03.08.2015 05:12:16)

    Acı bir gerçeği gönlümüze göre yansıtan, duygusal, rahmani yazınıza teşekkür ve dua ederim efendim. Vatan sağolsun.

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: