
Rahmi Tamer Özçelik
rahmitamer@hotmail.com
İnsanları izlemeyi severim…
Bazen bir otobüs terminalinde hareket saatini beklerken, bazen de İstanbul boğazında; martıların dostu şehir hatları vapurunda…
Hep şu gelir aklıma:
Herkesin bir hikâyesi vardır…
Kimi hüzünlü, kimi mutlu, kimi dertli…
Kimi kâğıda kazır hikâyesini, kimi etine…
Kâğıt yanınca, et gömülünce biter hikâye…
Ve her hikâyeyi dinleyen en az bir kişi vardır...
Ama ne yazık ki farkında değiliz bu hikâyelerin.
İkiyüzlülüğün, yalan söylemenin ve aldatmanın olağanlaştığı günümüzde…
Hayatın hızına ayak uydurmak adına bir mutluluk fotoğrafı bile çektiremeden gelip geçiyor hikâyeler…
Anlamayı ve dinlemeyi sevmiyoruz… Sadece ikili ilişkilerde değil, iş hayatında, ailede, arkadaşlar arasında da…
Hep kolayımıza geliyor ilgi çekmek için başkalarını aptal yerine koymak…
Hele birde karşılık görmezsek karşımızdakini saf, kendimizi mükemmel sanırız ya!
En kötüsü de odur…
Komik duruma düşmenin ve aşağılanmanın zirve yaptığı andır o an…
İnsanların efendiliklerini bozmamak adına sesini çıkarmadığı, bizimle muhatap olmamaya çalıştığı o an…
Neyse 2016 yılında herkesin mutlu bir hikâyesi olmasını dileyerek güzel bir öykü ile yazımızı bitirelim…
Çocuğun biri berbere girince, berber tıraş ettiği müşterisine bakarak; şu içeri giren çocuk var ya dünyanın en aptal insanı, izle şimdi diyerek çocuğu yanına çağırmış.
Bir elinde 1 lira, diğer elinde 5 lira çocuğa uzatarak hangisini istiyorsun demiş.
Çocuk 1 lirayı almış ve çıkmış. Adam müşterisine dönerek; gördün mü hiç değişmiyor bu işlem… Çocuk tam bir aptal demiş.
Daha sonra müşteri tıraşını olup dışarı çıkmış ve 100 metre ötede dondurma yiyen çocukla karşılaşmış. Çocuğa neden 5 lira yerine 1 lirayı aldın diye sormuş.
Çocuk da hiç istifini bozmadan ve dondurmasını yalayarak cevap vermiş:
“5 lirayı aldığım gün bu oyun biter.”
dahice gibi gözükmekle birlikte bu olayın ilk başlangıcında çocuk neden 5tlyi değil de 1tl almamasını düşündüğünüzde (üstelik berberin aynı teklifi daha sonra tekrar yapıp yapmayacağı da çok belli değilken) olayın çok gerçekçi olmadığını sadece hikayeleştirilmiş bir senaryo olduğu anlaşılıyor. işte böyledir sayın yazar meyve veren ağacı taşlarlar. ama sen yine de üzerine sakın alınma benim eleştirim sadece hikayenin kurgusuna.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!