• resmi ilanlar
Rahmi Tamer Özçelik [email protected]

KÜTÜPHANE GÜNLERİM…

11.04.2012 00:16:12

19 yaşımda idim…

Milli Kütüphane ile ilk tanıştığımda…

Bir ödev için gitmiştim…

Elimi kolumu sallayarak gireceğimi düşünmüştüm…

Ne mümkün? Kart çıkarmak gerekiyormuş…

Olsun dedim. Fotoğraf, öğrenci belgesi hepsini topladım, girdim sıraya. O kadar şaşırdım ki sıranın çokluğuna! Bu insanların ne işi var diye düşündüm.

Sonra mı? Bağımlılık yaptı. Sıkıldığımda, yalnız kaldığımda kendimi hep oraya attım.

Ayrı bir dünya… Güncel yayınları takip edip vakit geçirenler, ders çalışmaya gelen üniversite öğrencileri, araştırma yapan bilim insanları…

15 Nisan 1946 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Müdürlüğü'nde küçük bir büroda kurulan ve açılış tarihinde içinde çok az kitap bulunan bu kütüphanemizde bugün binlerce kitap vardır.

 

*****

 

Geçen hafta kütüphaneler haftası idi…

Yapılan yayınlar, asılan afişler beni yıllar önceye götürdü.

Kütüphane ile ilk tanışmam, 1970 yılların sonuna denk gelir. O zaman 50. Yıl Ortaokulu öğrencisi idim. Arkadaşımın ablası da Bolu İl Halk Kütüphanesinde memur. Ne mümkün  o dönemde istediğin kitabı bulmak. Kitaplar pahalı…

Biz torpilliyiz ya! Ablamızın tavsiye ettiği yada duyduğumuz kitapları ondan alıyor, okuyup geri getiriyoruz. Arkadaşlarımıza da hava atıyor, kasım kasım dolaşıyoruz.

Sonradan öğreniyoruz ki, kütüphane herkese açık isteyen kitap alıyor, okuyup iade ediyor.

İşte o yıllarda anladım kütüphanenin önemini…

Orada hiç kimsenin ayrıcalığının olmadığını…

O çatı altında hiçbir şeyin öneminin olmadığını…

Orada gamın kederin bulunmadığını…

Paran yoksa dahi Amerika’ya seyahat edilebileceğini…

Yaşın genç de olsa yüzyıllar öncesinde yaşayabileceğini…

Dünyanın çevremizdekilerle sınırlı olmadığını…

 

*****

 

Sonra…

Yatılı okul günleri başlıyor …

Yaş 14… İstanbul’a gidiyorum …

Ne mümkün soba diyebilmek? Zoba diyorum …

Ne mümkün buğday diyebilmek? Buyday diyorum …

Ne mümkün kravat diyebilmek? Gravat diyorum …

Eeee! Yatılı okul burası… Fırsatı kaçırırlar mı? Başlıyorlar dalgaya…

Bunalıyorum… Allah’tan kendime bir arkadaş buluyorum…Denizli’den gelmiş… Bana ver diyemiyor. Beni ver diyor.  O da benim durumumda…

Ne yapmalı? Devreye edebiyat öğretmenimiz giriyor. Bize görev veriyor.

İlk hedef kütüphane , her hafta bir kitap bitecek ve özeti kendisine anlatılacak.

Zor geliyor her hafta bir kitap… Ama mecbursun…

Haftalar sonra edebiyat öğretmenimiz bizi azat ediyor. Serbestsiniz.

Mümkün mü ayrılmak kütüphaneden? Alışmışız bir kere… Sonra bir bakıyoruz kimse dalga geçmiyor.  Farkında olmadan aşmışız o günleri, o şiveyi…

 

*****

 

Okumak; Başka hayatların,başka insanların, başka fikirlerin dünyasına yapılan bir yolculuktur. Bu yolculukta kullanılan araç da kütüphanedir.

Kütüphaneler eski çağlardan beri insanlığın hizmetindedir.Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane, Asurlular zamanında kurulmuştur.

Kütüphaneler keşfedilmeyi bekleyen bir sevgili gibidir. Aşka kavuşmak için onu bulmamız gerekir.Bunun için de yapılacak ilk şey, okumayı sevmek, okuma alışkanlığı kazanmaktır.

 

Victor HUGO’nun dediği gibi; “Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca bir daha sönmez.”

 

Teknolojinin büyüsünün , kütüphanelerin mabet sessizliğine galip gelmemesi dileğiyle…

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: