
Rahmi Tamer Özçelik
rahmitamer@hotmail.com
Bazen çok çabuk unutuyoruz ne denli zengin olduğumuzu…
Bazen de farkına varmıyoruz sahip olduklarımızın…
Hep daha fazlasını, hep daha iyisini arzuluyor, çabalıyor, yoruluyor sonunda da üzülüyoruz…
Aşağıdaki öykü ne güzelde anlatıyor, sahip olduğumuz küçücük şeylerin bile zenginliğimizin bir parçası olduğunu…
*****
Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar.
“Eski gazeteniz var mı, bayan?”
Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim
ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi.
“İçeri girin de, size kakao yapayım” dedim.
Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.
Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye.
Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve “bayan, siz zengin misiniz?” diye sordu.
“Zengin mi? Yo hayır!” diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve “sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım” dedi.
Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı.
Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı. Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi. Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini.
Silmeyeceğim de...
Olur ya unutuveririm ne denli zengin olduğumu…
*****
Aynen hikâyedeki gibi sahip olduğumuz zenginliklerin farkına vararak, en büyük zenginliğimiz olan bu ülkeye ve bu cumhuriyete ilelebet sahip çıkmak dileğiyle,
Cumhuriyet Bayramınızı kutlarım…






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!