• resmi ilanlar
Ayşe KUDU [email protected]

Buhar Gücüyle Çalışan Gözlük

23.10.2014 00:00:02

Efenim, işten gelmiş gözlüğümü masanın üstüne, kendimi de kanepeye atmıştım. Beş dakika geçti geçmedi tam gözlerim kapanıyordu ki gözlüğümün camının yavaş yavaş buharlaştığını gördüm. Gözlerimi kısıp olayın gerçek olup olmadığını kontrol etmek için kısa süreliğine gözlerimi kapadım. Gözlerimi açtığımda ise kendimi 13.yüzyılın Venedik'inde buldum.

O zamanlar İtalya'nın cam rezervlerine sahip olan Venedik için şal şallı yıllardı. San Geremia Kilisesi, FondacodeiTurchi Sarayı inşa edilmiş, yüzyılın yapısı olan PalazzoLoredan yapılmış, deniz ticaretinde üstün bir güç haline gelmiş olan bir su üstü kentiydi, Venedik. Kendimi  bu tarihin içine gömülmüş bir evde tanımadığım bir adamın yanında buldum. Sonradan adını öğrendiğim bu adamın adı SalvinoArmatoydu ve cam imalatçısı olmasının yanında optik bir fizikçiydi. Yuvarladığı camın şeklinden dolayı bugünkü bildiğim gözlüğün adı ‘’cam mercekler’’ idi. Fakat kulağa takmalı yerini henüz icat edemedikleri için o dönemde kelebek tipi çerçeveleri kullanıyorlar ve burunlarının üzerine sürekli itiyorlardı. Gerçek camdan ve fildişi çerçevelerinden yapılmış bu cam mercekler oldukça ağırdı. Her ne kadar sayın mucide gözlük sapı fikrini anlatmaya çalışsam da dil farklılığından olacak beni ateşle evden atmaya çalıştı. Başardı da.Tabi evinde istenmediğim bir adamın yanında ne kadar durulabilinirse o kadar durmuştum saten. Ama şimdi nereye gidecektim diye düşünmeye başlamıştım ki gözlerim bulanık görmeye başım dönmeye başlamıştı.

Etrafım netleştiğinde ise 1730'un Londrasındaydım ve Edward Scarlett tarafından yapılan sabit gözlük sapına tanık oluyordum. Gözlüğün varoluşu böylece tamamlanmış olmuş benim de gözlerim bu sahne karşısında buram buram yaşla dolmuştu. Tabi peçete de yok o zamanlar adamcağızın perdesinin kenarına silmiştim gözyaşlarımı. Bay Scarlett'in evden atma hikâyesi de bu şekilde gerçekleşti. İnsan hayatında bir kere 18.yüzyıl Londrasına ayak basar gelmişken gezeyim düşüncesiyle etrafı geziyordum ki bir fırından çıkan ekmek kokusuyla aç olduğumu anladım. Kaç saattir yemek yemiyordum.  Ne güzel ki insanoğlu her dönemde bir ekmek ihtiyacı hissetmiş ve hangi yüzyılda olursanız olun bir ekmek kokusu duymanız mevcut. Gramajı değişse bile. İçeri adım attım ve fırıncıyla göz göze gelmiştim ki fırından çıkan ekmeğin buharı ortalığı sardı ve hiçbir şey göremez oldum.

Buhar ortadan kaybolduğunda kendimi ekmek kokularının yerini alan rutubet kokuları kaplı bir yerde buldum. Gördüğüm şey bir buhar makinesi olmalıydı ve dolayısıyla yanımdaki adam da James Watt. İngiltere'de 17.yüzyılda odunun yerini kömür almasıyla Sanayi Devrimine gidilen yol açılmış oluyordu. Madenciler yerin altına girdikçe su sorunuyla karşılaşmaları üzerine Buhar Makinesi talep etti. Ve şuan o icadın yapılış aşamasına seyirci oluyoruz. İlk denemede ortalığı kaplayan buhardan etrafı göremiyorum ve ortamdaki sıcaklık gitgide artıyor. Ta ki ben güneşin odaya sızmasıyla terlemiş bir şekilde uyanana kadar.

Diğer eşyaların serüvenlerine de ortak olayım diye onları da buharlaştırmaya çalışıp gözlerimi kapatsam da kendi yarattığım kurguyu kafamda canlandırmaktan daha öteye gidemiyorum. Kendi hayatımın serüvenine şahit oluyorum en azından diyerek kendimi rahatlıyorum ve rutin hayatıma devam ediyorum. Bir sonraki gün masadaki sürahinin buharlaşmasıyla gülümseyerek kapatıyorum gözlerimi. Yüzyılların keyfini çıkarıyorum.

 

Dipnot: Hayal gücünüzün buhar gücünüzle dengede olması dileklerimle.

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: