• resmi ilanlar
Ayşe KUDU [email protected]

Pek Yakında Filminin Psikolojik Analizi 1

06.11.2014 00:00:01

 

Efenim, Cem Yılmaz’ın hem yapımcılığını hem yönetmenliğini hem de oyunculuğunu içeren, bir çok usta sanatçının bir arada olduğu Pek Yakında filmini izledikten sonra etkisini hala yaşıyorum. Filmdeki karakterlerin içimizden birileriymiş gibi oluşu, samimi oluşu, abartılardan uzak doğal oluşu seyircinin kendi hayatını bir kenara bırakıp kendine benzeyen karakterlerle özdeşim kurması için oldukça iyi bir neden. Hatta özdeşim kurma işini belki daha da bir abartıp zaman zaman yaşadığımız suçluluk duygularından kurtulmak için Zafer’i ahlaki yapımıza uygun olmayan korsancılık işinden bir an önce kurtarmak için plan yaparken bile bulabiliriz kendimizi.

Pek yakında filminin konusuna şöyle bir göz gezdirirsek, Korsancılık yapan Zafer’in evliliği kötüye gitmektedir. Oyuncu olan eşiyle tekrar bir araya gelmek için Ejder’in aracılığıyla tanıştığı Ahben’in Şahikalar senaryosunu çekmeye karar verir, başrolünü ise eşi Arzu oynayacaktır.

Film izlemenin bir savunma mekanizması olduğunu düşündüğümüzde izleyici olarak bizler film izlerken kişisel yaşamlarımızı unutur ve sahnedeki karakterle özdeşim kurarız. Böylece kendi sorunlarımızdan ve çatışmalarımızdan kaçmış oluruz. Karakterlerle özdeşim kurduğumuzda onların sergiledikleri davranışları taklit ederek kendi seçimlerimizin doğurduğu kaygıyı da azaltmış oluruz. Fazla kurulan özdeşleşmenin tehlikeli olmadığını söyleyemeyiz tabii ki. Kalabalığa uymanın rahatlığı ve güvenliği, bireyselliğimizi kaybetmemize sebep olabilir.

Filmin baş karakteri yani kahramanımız olan Zafer bizim ‘’Ben’’ yapımızı temsil eder. Kahramanımız filmdeki kötü karakteri cezalandırırken aslında biz de bastıramadığımız isteklerimize karşı zafer kazanıyoruzdur. Kötü karakterler bizim ahlakdışı yanımızı temsil ederler ve cezalandırılması gerekir. İşte kahramanımız ‘’Ben’i’’ temsil ederek kötü yanımızı cezalandıracak ve bizi zafere kavuşturacaktır.

Filmde yer alan aşk, dostluk, yardımseverlik temaları insan olarak bizlerin en temel duyguları olduğu için saf bir şekilde sergilenmeleri bizi o kadar içine çekiyor filmin. Ve bir de eskiye olan özlemi dile getiriyor birçok yerinde. Geçmişimizdeki o saf duyguları geri getirmek isteyişimize hitap edermişçesine. Bir de zengin kişilerin de insan olduğunu hatırlatıyor bize film. Güçlü görünen insanların da altta yatan zayıflıklarının olduğunu bilmek zaman zaman çatışma yaşayan bizlerin ‘‘bu durumları herkes yaşıyor’’ düşüncesiyle rahatlatıyor. İstiyoruz ki herkes biz gibi olsun.

Ve kahkaha bildiğiniz gibi duygusal rahatlık sağlar. Bizi güldüren filmleri sevmemizin sebebi; belki de üstümüzdeki ağırlıkları gülerek dökmemizden dolayıdır. Hele de gülmemize sebep olan olaylar ve espriler zekâyı barındırıyor ve düşündürüyorsa. Zaten espriler de aslında toplum (süperego) tarafından kabul edilmeyip ifade edemediğimiz şeyleri yumuşatarak ifade etmemizi sağlamıyor mu? Söylemek istediklerimizi söyleyemeyip bir başkasının rahatlıkla söylemesini görmek içimizdekileri döküyormuş izlenimi yaratır biz de. Bu nedenle çoğu zaman maske takan bizler doğal olanı severiz ya.

Dipnot: Devamı haftaya…

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: