• resmi ilanlar
Ayşe KUDU [email protected]

Ağzımızdan Çıkan Kelimelerin Psikolojisi

25.12.2014 00:00:01

 

Efenim, postmodern dönemdeyiz, yani modernliğin, nedenselliğin sorgulandığı ve yadsındığı bir dönem. Birbirinden çok farklı düşüncelerin bir arada bulunduğu ve ifade edildiği bir dönemdeyiz. Haliyle düşüncelerimizi ifade ederken kullandığımız kelimeler de kişiden kişiye göre değişiyor. Bırakın kişiden kişiye değişmeyi o anki ruh hali ile  söylenen bir cümle ile iki gün sonraki ruh halimizle kurduğumuz aynı cümlenin anlamı bile farklılaşıyor.

Anlamları keşfetme  ise bu dönemle başlıyor. Anlam üreten insanın ağzından çıkan kelimeleri analiz edilmeye başlanıyor. Focuault’ya göre insan bilincini dil kullanarak nesneleri ifade eder. Ancak dil, nesneleri tam olarak ifade edemeyeceği için kastettiğimiz şeyi, anlamı tam olarak ifade etmemiz mümkün değildir. Anlatmaya çalıştığımız şey hiçbir zaman tam olarak anlatamayacağımız bir durum haline gelir. Ve biz ne kadar anlatmaya çalışsak da anlattığımız kişinin nesneleri bizim nesnelerimizle tam olarak örtüşmeyeceğinden anlatılan karşı tarafın anladığıyla sınırlı kalır. Buradan Mevlana’ya dönecek olursak; ne demiş Mevlana ‘’ Ne kadar anlatırsan anlat ve ne kadar bilirsen bil senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır’’.

Dolayısıyla anlatmak isterken seçeceğimiz kelimeler; sözcük dağarcığımıza, o sözcüklerle olan anılarımıza, içini hangi anlamlarla doldurduğumuza ve o an ki ruh halimize bağlıdır. Çünkü söylemek, düşüncenin dış dünyaya aktarılmış halidir. Her ne kadar düşüncemiz, ifade ettiklerimizden daha güçlü ve zengin olsa da ağzımızdan çıkanlar tam olarak o düşünceyi aktarmada yetersiz olsa bile o düşünceden bağımsız olamazlar.

Dünya ile ilişki kurmamızı sağlar düşüncelerimiz ve dünyamızı da anlatırlar. Yaşamış olduğumuz her anı davranışlarımıza ve kelimelerimize de yansır.  Kelimelerimiz sadece bizim anlamlarımızla doludur. Her kişi kendisini kelimelerine yerleştirir.  Nietzsche’nin dediği gibi kurduğumuz cümlelerde ‘‘ sonsuz yorum’’ söz konusudur. Çünkü kelimeler her kişinin kendi anlamını barındırır ve dışa aktarılırken yeniden şekillenir.

Özgür kişiliklerin oluşması için kelimelerin ağızdan çıkmaması gerekebilir. Çünkü kelimelerimiz ağzımızdan çıktıktan sonra düşüncelerimiz kendisini sınırlamış olur. İnsan başkasının kelimelerini kullandığında özgür bir kimlik geliştiremeyebilir. Mesela, anne baba kurduğu cümlelerle çocuklarının kendi gibi olmasını engeller.  Kendi gibi olmayan çocuk söylemek istediklerini de özgürce söyleyemez ve alıntılamalar yapmaya başlar. Yani, tanınan özgürlüklerin başı ifade özgürlüğüdür. Kişi kendini sınırlamadan ifade ediyorsa özgür bir kimliği oluşmuş demektir. Bunun için de çevrenin cümleleriyle sınırlandırmaması gerekir.

Demokratik ana baba tutumunda olduğu gibi demokratik toplumlarda da ifade özgürlüğü olacağından kimlikler özgürce sergilenebilir. Bu nedenle bilgi çeşitliliği fazladır ve ulaşımı kolaydır. Bu nedenle bireylerin  bilgiyi değerlendirme kapasitesi yüksektir. Demokratik olmayan toplumlarda ise bilgi çeşitliliği sınırlı ve bilgiye ulaşım belirli kesimlere aittir. Bu bireylerin kendi gibi olamamalarını ve kendilerini ifade edememelerine de sebep olur.

Dipnot: Yani demem o ki, düşüncelerimiz ne kadar geniş olursa olsun kelimelere dönüştüğü anda sınırlanırlar. Ve kelimelerimiz tamamen bizim yüklediğimiz anlamlara ve o an ki psikolojimize sahiptir. 

 

 

YORUMLAR  (Toplam 1 yorum)

  • Dursun YILMAZ  (26.12.2014 04:51:49)

    Gerçekten ağzımızdan çıkan kelimelerin ruhu olması gerekir.

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: