• resmi ilanlar
M. Cengiz Poyraz [email protected]

ÇOCUKLUĞUMUN KASABASI NALLIHAN -II- 1950’Lİ YILLAR

09.04.2013 00:54:57

 

1953'den önce ilçemizde elektrik yoktu. Geceleri gaz lambalarıyla aydınlanırdık. Birde lüks lambaları vardı ama o gerçekten lükstü. Sadece hali vakti yerinde olanların evinde vardı. 1953 yılında ilçe merkezinde sonraları kaymakam lojmanı olan yerde, kocaman soğutma havuzu olan bir santral binası yapılarak, mazotla çalışan bir jeneratör konuldu.

       Yalnızca belediye hoparlöründen yayınlanan ajans dinlenebilsin diye, öğlen saatlerinde bir buçuk saat ve geceleri de saat on bire kadar elektrik verilirdi. 1958'de elektrik bütün gün verilmeye başlandı. 1964'den sonrada elektrik Sarıyar Barajı’ndan gelmeye başlamış santralde kaldırılmıştır.

      Kasabadan Ankara’ya 165 Km.lik şose bir yolla ulaşılabilirdi. Ulaşım Birlik yazıhanesinden kaldırılan, burunlu kamyondan bozma otobüslerle yapılır, Ankara'dan dönerken otobüs Ayaş'ta çay molasına durduğunda, yolcular Ayaş testileri alırdı. Ayaş testileri suyu dışına sızdırabildiği için soğutur, bu yüzdende çok tutulurdu. O sıcak yaz günlerinde bu testiler adeta birer buzdolabıydı.

       Doldurulan testinin ağzına açılmamış bir çam kozalağı sokulur, evin serince bir yerine, çoğunlukla da taşlığa konur, bütün gün soğuk, soğuk içilirdi.   Zamanımızda bir şarkının sözlerinde denildiği gibi “ biz eskiden, eskiden. Su içerdik testiden.”

      Elektrik enerjisinin olmadığı ya da sadece geceleri verildiği yıllarda Sobran Köylüleri, kışın dağlarda kazdıkları kuyulara teptikleri karları, yazın o sıcak günlerinde teliz çuvallara koyup eşeklere yükleyerek ilçeye getirirler, meydandaki çınarın altında el testeresiyle keserek parça, parça satarlardı.

      Dondurmacı azmi ve dondurmacı Hamdi, bir fıçının içinde bulunan kalaylı bakırdan yapılmış dondurma kazanının etrafına bu karlardan sıkıştırarak kazanı, çevire, çevire dondurma yapar, sonra bu dondurma fıçısını üç tekerlekli bir arabaya koyarak sokaklarda dolaşır “dondurmam gaymaaak” diye bağırarak satardı.

      Sıcak yaz günlerinde meşrubat olarak Gazozcu Mehmet'in yaptığı gazozlar ile Bursalının yaptığı limonata vardı. Pazartesi günleri, Pazar yerinde çocuklar, karla dolu su kovası ve bakraçların içine koydukları gazozları  “haydi buz gibi gazoz. Otuz iki dişe kemene çaldırıyooo” diye bağırarak satarlardı.

       Kasabanın İkisi büyük beş kahvehanesi vardı. Büyük kahvehanelerin biri Bursalıların  Kahvesi, diğeri de Cayırtıların kahvesi idi.

       Bursalıların kahvesinin meydana bakan çiçeklerle bezeli geniş ve güzel bir bahçesi vardı. Yaz günleri ağaçların altına konulmuş masalarda serin, serin oturulurdu.       Kahvehaneyi işleten Bursalı İbrahim usta omzundan hiç eksik etmediği peşkiri ile iç işlerini takip eder, bahçenin düzenlemesini ve genel asayişi son derece asabi ve otoriter bir kadın olan karısı Asiye hanım yürütürdü.

     Cayırtıların kahvesi yüksek tavanlı, çok pencereli, orta yerinde havuzu olan bir kahvehaneydi. Kahvehanenin üstü ev, yan tarafı sefa oteli, otelin altında da lokantası olan, âdeta bir külliye gibiydi.  Sefa oteli kasabanın tek oteliydi.  Ayrıca arabaları ve hayvanlarıyla gelenlerin kaldığı iki han vardı.

     Bu hanlar Nasuh paşa camisinin hemen yakınındaydılar. Hanlardan büyük olanı caminin solunda kalan Kör Hüsnünün hanıydı. Ötekide caminin sağ tarafında kalan Gamalı’nın hanı.

     Bir de Ayaşlı Hamza’nın evinin bitişiğinde Allah rızası için hizmete açtığı küçük bir hayrat han vardı ki, bu handa bedava kalınırdı. Yanı başında birde ahırı olan bu handa genellikle Malıç (Mihalıççık) tarafından gelen Çamaşır kili, saç ve çömlek satıcıları ile çerçiciler konaklardı.

    Cayırtıların kahvesinde bazı geceler sinemada gösterilirdi. O zamanlar kasabada bir sinema salonu yoktu. Sonraları Tosun beylerin konağının bitişiğindeki bir depo sinemaya çevrilerek burada her gece film gösterilmeye başlamıştır.

    Haftada bir gün bayanlar matinesi yapılır, yuvarlak tel gözlükleri ile ilginç bir sima olan Çöpçü Mustafa, akşamüstleri, gösterimde olan filmin afişini bağrına açarak arkasında çocuklar mahalle aralarında dolaşıp “Bu akşam saat sekizde Hayat Sinemasında yalınız bayanlara……..” diye bağırarak o akşam gösterilecek filmi ilan ederdi.

    Soba ile ısıtılan sinema salonunda Set başından yer kapabilmek için sinemaya erkence girilirdi. Film kopunca ıslıklarla makinist diye bağırılır, filmin kahramanı tam da zor anlarda yetişince sevinç çığlıkları atılarak alkışlanırdı. En çok acıklı filmler sevilir, gözyaşları sel olurdu. Televizyonun yayına girmesiyle birlikte sinemada hatıraların dehlizinde eriyip gitti. (DEVAM EDECEK)

   Gam ve telaş sizlerden uzak olsun efendim.

   Huzur bulun, hayırla kalın.

 

 

 

YORUMLAR  (Toplam 1 yorum)

  • Ayhan Atasever  (10.04.2013 10:15:28)

    Geçmiş zamana yolculuk için sağ olasın, Allah sevdiklerinle sağlıklı, uzun ömürler versin.

  • Yorum yazın!
     1250 karakter yazabilirsiniz

    Yazarın son yazıları

    Yazarın TÜM YAZILARI

    Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: