
M. Cengiz Poyraz
m.cengizpoyraz@gmail.com
1944 Yılının karlı ve soğuk bir kış gecesinde Bolu Tarih serencamına geçen büyük felaketi, Depremi yaşamıştı. İnsanlar sıcak yataklarından soğuğun acımasız kollarına fırlayıverdiler.
Binlerce insan enkaz altında kalmaktan çok, kışın çetin şartlarına mağlup olarak hayatlarını kaybettiler. Yardım yetersizdi, hatta yoktu. Ne çadır, ne battaniye, ekmek, ne ilaç. Enkazlardan çıkanlar tekrar enkazların altına sığınmak zorunda kalmışlardı.
Bu büyük felaketten kurtularak sağ kalabilenler Depremden çıkardıkları derslerle hayata yeniden sarıldılar. Artık evler bir en fazla da iki katlı yapılıyordu. Üç kattan fazlası da yasaklanmıştı.
Ancak geçen zaman her şeyi unutturdu. Belediyelerin bütçeleri şehirdeki yolları genişletmeye, yeni yollar açmaya yetmiyordu. Yasalar belediye başkanlarının beldelerini Müstemleke valisi gibi yönetmelerine, istimlâk parası ödemeden vatandaşın arsalarının bir kısmını alarak yol yapmasına izin vermiyordu.
Durum böyle olunca Şehrin imarı uğuruna imar mevzuatından tavizler verilerek arsalarının bir bölümünü yola terk etmek kaydıyla dört beş kata ruhsat verilmeye başlandı. Böylece yasak da tarihe karıştı.
Şehirdeki cadde ve sokakların gün ışığına perde, hava sirkülâsyonuna mani heyhüla yapılarla sağlı sollu kuşatılması uzun sürmedi. Bu karabasan şehirleşme anlayışı yüzünden yıllarca gözlerimiz ve gönüllerimiz yorgun yaşadık.
İkinci dersimizi 12 Kasım 1999 Depreminde yaşadığımız acılardan aldık. Yeniden ölçülüp biçildi ve kat sayısı üç sınırına, hatta bazı alanlarda bir sınırına kadar çekildi.
Depremden kurtulmayı başaran yüksek binalarda yeni bir felaketle yüz yüze geleceğimiz bir güne havale edildi.
Birde orta hasarlı binalar vardı. Onlara daha önce teknolojinin ve uygulayıcıların azizliğine uğradıkları var sayılarak bir şans daha verildi. Güya güçlendirildiler ve tekrar hizmete âmâde kılındılar.
Peki depremin asıl muhatabı insanlarımız ne yaptılar?
Paranın yüzü tatlıydı. Kolayca kazanıvermek, çabucak zengin olmak varken felaket senaryoları ile kafa karıştırmanın âlemi yoktu. Daha bir yıl geçmemişti ki kimileri kat tahdidinin kendilerini mağdur ettiğinden şikâyet etti. Kimileri beş katlı olarak inşa edilmiş ama deprem yönetmenliğine göre güçlendirmesi yapılmamış binalarına oturma ruhsatı alabilmek için mücadele verdi. Daha önce ruhsatlarını almış olanlarda artık huzur içinde çok katlı evlerine döndüler.
Ne kadar çabuk unutuyoruz değimli HAFIZA-İ BEŞER NİSYAN İLE MALULDÜR. (İnsan hafızası unutma özürlüdür.)
KORKUM ODUR Kİ; Zamanın bereketli toprağında rant gübresi ile beslenip
Siyaset yağmurları ile hayat bularak şimdiden serpilip gelişen ve beş kat olan iki ya da üç katlı yapılarımız gelecek zaman dilimleri içinde yedi sekiz hatta on dört on beş katlı olacaklardır.
Efendim ben yaparsam yıkılmaz. Teknoloji diye bir şey var diyenler. DARALAN YÜREKLERİMİZ, YORULAN GÖZLERİMİZ, KESİLEN GÜN IŞIĞIMIZ, CİĞERLERİMİZE ULAŞMAYA YOL BULAMAYAN TEMİZ HAVA SORUNUMUZ ne olacak.
Gelin bu şehri kendimiz ve çocuklarımız için güvenli ve yaşanılır kılalım. Geçen hafta yaşadığımız 4,8 lik mini deprem Felaketten önceki son ikazdır.
Unutmayalım tarih tekerrür etmez. Tekerrür eden hatalardır.
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun efendim.
Huzur bulun, hayırla kalın.






























Fuat Bayramoğlu
LİDERİ YENMEK, GALİBİYETLERİN EN GÜZELİ
Fatma Marmara
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN
Mehmet İşgörücü
YÜZÜNCÜ YILDA BOLU’DA TİYATRO
Ayşe KUDU
BİLİNÇALTIMIZIN TRAFİK HALİ
Duygu Güler
HOŞGELDİN ATAM
Hikmet Baydar
DÖVİZDE SON DURUM..
Tahir Semih Özçelik
VİZYON VE İNOVASYON
Rahmi Tamer Özçelik
PİŞMANLIK
Genc-i Nihan
GLOBALLEŞEN DÜNYADA NORMALLEŞEN TERİM ‘FAİZ’
Ekrem Çetinkaya
YATA YATA
Fevzi Saçlı
ÇÖPE ATILMA KORKUSU SARDI BENİ
Kemal Bilsel Sarısözen
MAKULU GÖREMEYEN DÜŞÜNCENİN,NE ÖNÜNDEN, NE DE ARKASINDAN GİDİLİR
Mehmet Korkusuz
KORKUSUZ YORUM
Fatma Kubilay
TÜRKMENLER’İ YALNIZ BIRAKMAYALIM….
M. Cengiz Poyraz
MİRAP MI, SAHNE Mİ? CÜBBE Mİ, KOSTÜM MÜ ?
Ebru Eyvazoğlu
AK PARTİ, CEMAAT VE BİZ
Dr.Ahsen SAÇLI
ENERJİDE TOPLUMSAL MALİYET
Murat Çelik
Bolu’nun şovmen vekilleri!