• resmi ilanlar
M. Cengiz Poyraz [email protected]

MEVLANANIN GÖZÜYLE SAHTE ŞEYHLER (II)

07.01.2014 00:39:51

 

     Günümüzde İnternetle birlikte bilgiye ulaşabilirlik çok, çok ileri boyutlara gelebilmiştir. Ancak ulaşılan bilgilerin doğruluğu, İnternet üzerinden okuduğumuz kitapların orijinaline uyup uymadığı, yani tahrif edilip edilmediği belli değildir.

 

    Bu bilgi kirliliği içinde kişinin kendi kendine ilim sahibi olması doğru yolu bulup tekâmül etmesi imkânsıza yakın zordur. Bu yüzdendir ki tasavvufta bu yola mürşitsiz girilmez kuralı vardır.

   

     İlim dört sınıftır. Şeriat ilmi, Tarikat ilmi, Marifet ilmi ve Hakikat ilmi.

 

     Şeriat ilmi; Kur’an-ı kerim’in açık bir şekilde ifade ettiği hükümler ile Peygamber efendimizin Kuran ile amel etme noktasında bize emir buyurduğu ve tavsiye ettiği hükümleri Kapsayan

İçtihat ilmidir. Bu ilim diğer ilimlerin üstüne bina edildiği temel gibidir. Ağacın üzerinde durduğu beslendiği kökü mertebesindedir. Bu ilmi bihakkın bilen kişinin Allah’ı kavrayışı ‘ilmel yakın’ dır.

 

    Tarikat ilmi; Şeriatın batınına ait olan ilimdir. Bu ilim Şeriat ağacının dalları gibidir. Ancak bu ilime dış âlemde ulaşılamaz. O içtedir ve içe yapılacak olan yolculukla ve bu yolculuk sırasında kazanılmaya başlanan ledün ilmiyle elde edilir. İşte bu yolculuğa kılavuzsuz yani Kamil bir mürşidi olmadan çıkan, yolda kaybolur gider.

 

   Marifet İlmi; Tarikat ilminin batını olan ilimdir. Bu makamda kişi ledün ilmiyle aydınlatılır. Eşyanın hakikatini kavrar ve o artık aynel yakin dir. Artık hakikate giden yolda pek çok şeyi kalben görerek gerçeği müşahede eder. Bilgi akışı doğrudan kalbinden gelen ilham yolu ile olur. O Allah’ın eşyada tecellisini müşahede eder ve bilir. Ancak hala mürşidin kılavuzluğuna ihtiyacı vardır.

 

   Hakikat ilmi; Allah’ın çokluk aleminde tek olarak tecelli edişinin sırını kavrayan ilimdir. Beka billah olmayı ,yani maddi âleme ait olan her şeyden arındıktan sonra Allah’ta var olmayı kavrayabilen ve anlatan ilimdir. Hakk’el yakın olma, mertebesidir. Artık bu makama gelen kişiye mürşid  gerekmez  O kendisi bilendir  ve bildiğini öğretebilecek  biri konumundadır.

 

   Bu durumda kişi nasıl olurda kendi kendine okuyup işittikleri ile ilimde kemale erdiğini ve artık başkalarına yol gösterebilecek donanıma sahip olduğunu iddia edebilir.

 

   Eskiden dergahlarda derin tasavvufa ait bilgileri içeren kitaplar ulu orta okutulmazmış. Divanı kebir, Füsus-ul Hikem ve bezeri kitaplar ancak şeyh efendi tarafından şerh edilerek kavrayışları müsait olan seçkin talebelere okunurmuş. Zira erbap olmayanların vesveseye düşmesinden, ayaklarının kaymasından korkulurmuş.

 

   Yukarıda zikrettiğimiz gibi ilimlerin değişik mertebeleri o ilmi kavrayabilmeyi mümkün kılan  bir Yakin, yani bilme seviyesiyle mümkündür. Bu ise sadece okuyarak elde edilmez. Zira okunarak elde edilen bilgi kişiyi en çok ilmel yakin mertebesinde aydınlatabilir. Oysa rehberlik için Kemal mertebesine  çıkmış olmak gerekir.

 

   Günümüzde işin sırrını anlayamamış, amiyane tabirle çakma şeyhler O kadar hadlerini aşıyor ve iddialarda bulunuyorlar ki.  Kendileri bile anlayamamış oldukları halde, daha şeraite ait meseleleri kavrayamamış kişilere Hakikate ait sırları anlatmaya, kişiyi kendini Allah’a ortak koşmaya kadar varan felaketlere sürüklüyorlar. Allah muhafaza buyursun.

 

   Allah’ı hakkıyla kavrayabildikten sonra ibadetlere ihtiyaç kalmaz. İbadetler Allah’ ulaşmak için bir vasıtadır. Diyenler  Düşünmezler mi ? Allah Resulü insanlar arasında en yüksek mertebeye sahip olduğu hale sabahlara kadar namaz kılıyor. Allah’a seni hiçbir zaman hakkıyla bilemedim diyerek her gün sayısız kere tövbe ediyordu.

 

   Efendimiz söz sihirdir buyurmuşlar. Kişi kendine bir mürşit arıyorsa o kişinin sözlerine değil, yaptıklarına bakmalıdır. Kalben inanmadığı ve kendi yaşamadığı hakikatleri, anlatarak kendilerine müşteri çekmeye çalışan kişilere itibar edilmemelidir.   

 Hazreti Pir Mesnevisinde böyleleri için şöyle der;

   Küstahça insanlara yol gösterir, onlara yol gösterir ama kendisi saman çöpünden bile fazla titrer.

 

  Sözü pek parlaktır, söz ebesidir. Fakat sözünde de bir titreyiş gizlidir.

 

   O taklitçinin yüzlerce delili vardır. Yüzlerce laf eder. Ağzından yüzlerce söz çıkar. Fakat söylediği sözler, ruhsuzdur, cansızdır.

 

   Söyleyende can, kudret ve öz olmazsa, onun sözlerinin yaprağı, meyvesi nasıl olur? (MESNEVİ)   DEVAM EDECEK

 

   Gam ve telaş sizlerden uzak olsun efendim.

   Huzur bulun, hayırla kalın.

 

 

İlk yorum yapan siz olun!
 1250 karakter yazabilirsiniz

Yazarın son yazıları

Yazarın TÜM YAZILARI

Tabaklar Mah. Cumhuriyet Cad. İnci İş Merkezi No: 32 / 32 Bolu   Tel:   Faks: