BİLİYORUM DA, NEREYE
KADAR
10.07.2009 00:13:45
Sayın
okurlar;
Her nedense ben, şu biliyorum
kelimesinden çok korkarım. Yani, biliyoruz da nereye kadar
biliyoruz?Bir filazof ne güzel söylemiş:(BİR ŞEY BİLİYORUM O DA HİÇ
BİR ŞEY BİLMEDİĞİMDİR.) diyor.
Türk
Musikimizin, büyük ustası merhum Saadettin Kaynak, bir vatandaşın
(ben, Türk müziğinin bütün dallarını yuttum) demesi üzerine, şu
cevabı veriyor: (senin, bu musikinin bir dalını öğrenmeye beklide
ömrün yetmez.)
Dikkat edilirse,
olgun başakların boynu hep eğiktir. Sarardıkları zaman, bunlara altın
başaklar denir. Çünkü, başakların içi doludur, yani halk deyimi ile
kelle ağırdır. Öte yandan, toprağı verimsiz, kıraç yağmurdan sudan
nasibini almayan taşlı yörelerin, ekinleri sivrilir, uzar, gel gör ki
içleri boştur. Bilmek, aslında çok güzeldir. Ancak, (BİLİYORUM) diye
ahkam kesmek tehlikelidir ve yanlışta buradadır. Zaten bilseydik
olayını, kolayını, bazen, berbat etmezdik
alayını.
Ben şahsen uzun yıllar,
kamuda çalıştım, idari görevlerim oldu, sanat hayatımın da 45.
yılındayım ama, inanın ki kendimi hala (DENİZİN ORTASINDA BİR SAMAN
ÇÖPÜ GİBİ GÖRÜYORUM.) Fazla bilgiçlik taslamak, adamın başını çoğu
kez ağrıtır, hatta belaya götürür. Bir günde, birileri çıkar, soruyu
sorar, adamı aynayı-konyayı öğretir. Bu nedenle ağır gamgayı yel
kaldırmaz. Bilmediğini bilemeyen, ancak bildiğini zanneden arızalı
kafa, bir gün gelir tuzlaya düşen eşek gibi çakılır kalır. Bilenler,
sureti bırakır, manayı ele geçirir. Bilmediğini bilmeyen akıl, olsa
olsa ÇAKIL akıl olur. On beş derecelik kafa, üç yüz atmış derecelik
daireyi biliyorum ve çözüyorum derse, o çemberin içinde boğulur.
Beyinler, ölçeklere ayrılmıştır. Örneğin, büyük ölçekli beyinler
sistemlerle, orta ölçekli beyinler olaylarla, küçük ölçekli beyinler
de kişilerle uğraşır. Özün özünü bilenler ise sadece peygamberlerdir.
Daha sonra FAKİHLER, bundan sonra ABİDLER, neticede normaller
geliyor. Şimdi, bir çoğumuz, acaba şu normale dahi girebilir miyiz?
Biliyorduk ve her şey de ahkam kesiyorduk da, ŞU TRAFİKTE, CANİLİKTE,
KAPKAÇÇILIKTA, RÜŞVETTE, ZİMMETTE, HIRSIZLIKTA, HAYDUTLUKTA,
İŞSİZLİKTE hiç gerileme gösteriyor muyuz? Bu arada iyileri de tenzih
ederiz. Elbette ki çok iyi bileceğiz, fakat her şeye biliyorum,
bunları ben su gibi yuttum dersek, hiç belli olmaz, konu bizi
aşabilir. Bilgisiz ve becerisiz söz söylenmez, tebbir de alınmaz. Hz.
Mollayı bilenler bilir de, bilmeyenin kulağını kim çekecek?
Bilinmedik aş ileride, yan karın ağrıtacaktır ya da
baş.
Eğer akil isen dinle bu
pendi
Kendine edersin ettiğin
fendi
(Mirati)
sen ol kimseye, eyleme
hile
Hileye uğrarsın çekersin
çile
(figani)
Bir at, her zaman
dört nalın üstünde kişneyip durmaz. Özetle; biliyorum sözünden ziyade
daha çok, okuyacağım, daha çok öğreneceğim, araştırmalarıma devam
edeceğiz dersek, daha faziletli olmaz mı?