GİRMEDEN
EVVEL
21.08.2009 00:46:26
Sayın
okurlar;
Girmeden evvel çıkmayı düşünmek
aklın işidir. Biz böyle öğrendik. Şu anda Türkiye gündeminde ?Kürt
Açılımı, Demokrasi Açılımı? gibi iki kavramla karşı karşıyayız.
Aslında, bu tür açılımların, niçin, neden, kimlerle ve hangi maksada
matuf yapılacağı meselesi önemlidir. Tarih boyunca, bizim Kürt
kardeşlerimizle, iç içe yaşadığımız bir gerçektir. Bunların hepsi
bizim kardeşimizdir. Pek tabi bu konularda, sadece Kürt meselemiz
değil, Laz? ı da, Çerkez? i de, Alevi?si de bizim kardeşimizdir.
Ancak, davayı ele alırken, böyle hassas bir konuya PKK ve
mensuplarını muhatap ?alıp almama? mevzuunda elbette ki
tecrübelerimize ve olaylara çok iyi bakmak gerekiyor. Bir yanlış
karar, Allah korusun gelecekte telafisi mümkün olmayan yaralar
açabilir. Konu, aslında tam bir devlet ve yüksek siyasi meselesine
dayanıyor. Bu nedenle konu hassastır, incedir. Benim şahsi düşüncem
budur. Başka düşüncelere de elbette ki saygı
duyarım.
Sayın
okurlar;
Genelde, düşman düşmandır, dost
dosttur. Düşmanlarımızı bağışlasak dahi, onlara güvenmek ve inanmak
zorunda değiliz. Düşmanlık meselesinde, küçük düşman olmaz. Olsa olsa
büyümüşte, büyüklüğünü gizlemeye çalışan gizli sıtma, yani kurnaz
düşman olabilir. Bir başka gerçekte, düşmanına acıyan kendisine
acımaz.
Düşünmek, insan ruhunun,
kendi kendine konuşması halidir. Bu nedenle insana büyüklük veren,
yani onu faziletli kılan en büyük özellik düşüncesidir. Her ne
şekilde olursa olsun, katille, caniyle, haydutla velhasıl acımasızla
yapılacak en küçük bir muhatap olma hali dahi, birçok güzel düşünceyi
bir anda alt üst edebilir. Rahmetli İsmet İnönü, Lozan?a gittiği
zaman, özetle şu konuşmayı yapıyor: ?Ben buraya, Muzaffer bir
milletin komutanı ve temsilcisi olarak geliyorum. Müşkülatları yenmek
irademizin haricinde değildir.? Dikkat edilirse ?Evvela ben
konuşacağım? diyor. NEDEN? Rahmetli İnönü, sözünün başında zaten onu
açıkça ifade etmiş. ?Muzaffer bir devletin komutanı ve temsilcisi.?
Konu, bu kadar net.
Sayın okurlar;
Her kuvvet, akıl ve düşünce yardımıyla
zafere ulaşmıştır. Kuvvet bir anlamda, hakkı doğurmayabilir, ancak
meşru kuvvete her zaman itaat etme mecburiyeti vardır. Zekâsız kuvvet
yıkar ama yapamaz. İşte bunun için bu açılımlarda da, daha akıllı,
daha zeki, daha kuvvetli ve daha cesaretli olma lüzumu vardır. Azim
ve sebat, insanların en büyük yardımcısıdır. Başarı, kuvvetli
insanlara daima gülümsemiştir. Bu nedenle, ?başarısızlıkta? zayıflara
çullanma hassası daha fazladır. Nitekim insanlık dünyasına
göstermiştir ki, basit insanlar, karmaşık insanlardan daha korku
vericidir. Bir gram zekâ, bazen bir kilo kültüre bedeldir. Öte
yandan, zaman ve mekân içerisinde, zekâsını düşmanlarından
gizleyebilmesi de, ayrıca büyük zekâya işarettir. Dünyamızda, vahim
olayların çoğu zayıflardan çıkmıştır. Güçlü, mutlu, vakarlı, onurlu
adama böyle şeyler zaten gerekmez. Yine bilinmelidir ki, zafer daima
iradenin olmuştur. İnsanın, kendi kendini feşetmesi, zaferlerin en
büyüğü olmuştur. ASIL ZAFER İSE ÖFKESİNİ YENEBİLENİNDİR. Zulüm ise,
asla kabul edilemez. Zulmü her kabul ediş, daha da büyüğünü doğurur.
Pişman olunacak bir sarhoşluğa düşmemek için, bildiğim kadarıyla;
meselenin başını değil, sonunu görmek bence en isabetli bir
düşüncedir, bir yoldur. Biz, Türk milleti olarak, daima, geleceğe,
Kemal-i emniyetle bakan, yüce bir devletin, yüce bir ulusun
evlatlarıyız.