SORUMLULAR-SUÇLULAR
26.10.2009 00:26:30
Sayın Okurlar,Ülkemizde çeşitli afetlerle,
felaketlerle karşı karşıya kalındığı zaman, yukarıda iki kelimeyle
özetlediğim sorumlular ve suçlular üzerinde her nasıl oluyorsa, tam
bir isabet kaydedilemiyor. Her nasıl olursa olsun, benim bildiğim
kadarıyla sorumlular, suçlular bir gün hukukun içerisinde ve onun
eşsiz adalet terazisinde yerlerini alacaklardır. Yani, kısaca, netice
itibariyle hiçbir adalet tecelli etmese dahi, ilahi adalet tecelli
edecektir. Yakın tarihimizde, İstanbul kentimizde çok üzücü ve
insanları maddi, manevi yoran felaketleri yaşadık. Örneğin; bir sel
felaketinde, birçok vatandaşımız maddi ve manevi açıdan büyük
sıkıntılara girdi.
Sayın
Okurlar,
El, ayağın çalışmasından hoşnut
değilse, sorumlusu, baş değildir de kimdir? İnsanlar, yalnız
yaptıklarından değil, yapmadıklarından da sorumludurlar. İnsana güç
veren asıl şeyler, işlerinde ciddiyetle çalışmak, kendi alanında
ilerlemek, başarıya ulaşmak, bütün bunları sağlayabilmek için de
görev anlayışını ve sorumluluğunu asla unutmamaktır. Sorumluluk
duygusu, görülebilen yolun bir nevi ortası gibidir. Önemli olan da,
ortası görünen bu yolun, başını ve sonunu da
görebilmektir.
Sayın
Okurlar,
Sel felaketi olduğu zaman,
Kütahya?lı, rahmetli Hisarlı Ahmet?in derelerle ilgili bir türküsünü
de burada geçelim. YAĞMUR YAĞAR, HER DERELER SEL ALIR. Felaketi
görünce, derenin de ne olduğunu gördük, sonunun da ne olduğunu
gördük. Bir dere bakın başımıza neler açtı. Görebilmek, yaratmanın da
başlangıcıdır. Ciddi düşünce ve yüksek görev anlayışı, uzaktaki gizli
kapaklı, karanlık şeyleri görmekten ziyade, elimizde mevcut olanları,
yani evvela görülebilenleri yapmaktır. Her suçun da, üstünlükleri
gibi dereceleri vardır. Teşbihte hata olmazsa, her kurnaz tilki
tuzağa lanet okurmuş, kendisine değil. Gerçek, bahtiyar insan
ekendir, biçendir, öğütendir. Bedbaht olanlar ise, işini, gücünü,
önünü, arkasını göremeyen, zavallı ve tüm hayatını parazitle götüren
şerlerdir. Ömrünü, sadece ve sadece para, pul, mal, mülk, saltanat
sevdasına adamışların, çamura batmıştan, gözü yaşlıdan, kalbi
sızlayandan NİYE HABERİ OLSUN Kİ! Netice itibariyle ?al gülüm, ver
gülüm?. Bir gerçek de, dünyada en adi insan, doğruyu, güzeli ve iyiyi
gördüğü halde yapmayandır. Bir insan, ne kadar ilim öğrenirse
öğrensin, müspet bildiğini ve doğru olanı yapmıyorsa, bu tam bir kara
cahildir. Defaadle yazmışımdır. BU İŞLERİN SENİ, BENİ OLMAZ. Kaldı
ki, bütün bunların yaşla, başla hiçbir ilgisi yoktur. Aslında
bunların ilgisi her yaşta ve başta, her meslekte ve nefeste faydalı
ve verimli çalışmalardır. Merkebin üstüne yüz tane kitap koysan,
saman mıdır, kitap mıdır bilemez. Özetle, tedbiri almayacağız,
olayları ciddiyetle düşünmeyeceğiz. Öte yandan şahsi, gizli hesapları
kapalı kapılar ardında sürdüreceğiz. Olaylar ortaya çıkınca suçu
şurada burada arayacağız.
Sayın Okurlar;
Kötü huylu insan, belaların içinden
sıyrılıp, sırra kadem bassa da, bu kötü halinin icabı o daima belanın
içinde kalacaktır. Bu işler, bu adalet, bu tecelli öyle ABRAKADABRA,
ZATİSUNGUR SİHİRBAZLIKLARIYLA, HESAPLARIYLA YÜRÜMÜYOR. Gerçekler
nasıl olsa yarın ortaya çıkacak.